İlk Açık Denizler Anlaşması imzalandı: 60 ülke yer aldı

Fas’ın da anlaşmayı imzalamasıyla, uluslararası sularda biyolojik çeşitliliği korumayı hedefleyen Açık Denizler Anlaşması 60 ülkenin onayına ulaşarak yürürlüğe girmesi için kritik bir adım attı.
Cuma günü, Fas'ın 60. ülke olarak anlaşmayı imzalamasıyla, açık denizlerdeki deniz çeşitliliğini korumaya yönelik önemli bir anlaşma imzalandı. Anlaşmanın gelecek yıl yürürlüğe girmesi için ilk adım atıldı.
Açık Denizler Anlaşması, tek bir ülkenin yargı yetkisi dışında kalan uluslararası sularda biyolojik çeşitliliği korumayı amaçlayan ilk yasal çerçeve. Uluslararası sular, okyanusların yaklaşık üçte ikisini ve Dünya yüzeyinin yaklaşık yarısını oluşturuyor ve aşırı avlanma, iklim değişikliği ve derin deniz madenciliği gibi tehditlere karşı savunmasız durumda.

Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı'nın okyanuslardan sorumlu kıdemli başkan yardımcısı Johan Bergenas şöyle dedi:
- “Açık denizler dünyanın en büyük suç mahallidir. Yönetilmiyor, denetlenmiyor ve düzenleyici bir yasal yapı kesinlikle gereklidir.”
Yine de, ABD, Çin, Rusya ve Japonya gibi ülkeler henüz anlaşmayı onaylamadığından, anlaşmanın gücü belirsizliğini koruyor. ABD ve Çin, yasal yükümlülükler yaratmadan anlaşmanın hedeflerine uyum sağlama niyetini gösteren imzayı attı, Japonya ve Rusya ise hazırlık görüşmelerinde aktif rol aldı.
Anlaşmanın detayları
Onaylama, anlaşmanın yürürlüğe girmesi için 120 günlük bir geri sayımı başlatıyor. Ancak, anlaşmanın nasıl uygulanacağı, finanse edileceği ve yürürlüğe konulacağı konusunda daha çok çalışma yapılması gerekiyor.
Anlaşma, 2030 yılına kadar gezegenin kara ve deniz alanlarının %30'unu korumayı hedefleyen uluslararası bir taahhüt olan “30x30” hedefine ulaşmak için de çok önemlidir.

Anlaşma, ülkelerin bu sularda deniz koruma alanları oluşturmaları için yasal bir süreç oluşturur ve derin deniz madenciliği ve jeomühendislik projeleri gibi potansiyel olarak yıkıcı faaliyetlere ilişkin kurallar içerir. Ayrıca, ülkeler arasında teknoloji paylaşımı, finansman mekanizmaları ve bilimsel işbirliği için bir çerçeve oluşturur.
Önemli olan, anlaşma kapsamındaki kararların tek tek ülkeler tarafından değil, taraflar konferansı olarak bilinen çok taraflı bir süreçle alınacak olmasıdır.
Anlaşma yürürlüğe girdikten sonraki bir yıl içinde ülkeler, uygulama, finansman ve denetimle ilgili kararlar almak üzere bir araya gelecek ve o tarihe kadar anlaşmayı onaylayan ülkeler oy hakkına sahip olacaktır.
