Açlıkla mücadelesinden Nobel kazanan adam: Knut Hamsun

Bazı yazarların aksine geniş evi ve çalışma odası yoktu. Tek ideali yazarlık olan bu adam amacına ulaşmak için taş taşıdı, ayakkabıcılık yaptı, yıllarca düzgün beslenemedi. Bu birikimlerin sonucunda öyle bir kitap yazdı ki Nobel ödülünü almaya hak kazandı.

Knut Hamsun'un mücadeleyle geçen hayatını sizler için yazdık.
1859 yılında Norveç'de doğdu
Knut Petersen(daha sonradan soy adını Hamsun olarak değiştirecek) Norveç'in kuzeyinde dünyaya geldi. Terzi babası 9 kişilik ailesini geçindirmek için dişinden tırnağından arttırıyor fakat yine de yetmiyordu. Kiracı olarak kaldıkları evin sahibi rahipten sürekli borç alıyordu. 8 yaşına girdiğinde dayısının isteği üzerine rahiplik okuluna gitse de çok fazla duramaz orada. 14 yaşında bir tüccarın yanında çalışmaya başlar.
1859 yılında Norveç'de doğdu Knut Petersen(daha sonradan soy adını Hamsun olarak değiştirecek) Norveç'in kuzeyinde dünyaya geldi. Terzi babası 9 kişilik ailesini geçindirmek için dişinden tırnağından arttırıyor fakat yine de yetmiyordu. Kiracı olarak kaldıkları evin sahibi rahipten sürekli borç alıyordu. 8 yaşına girdiğinde dayısının isteği üzerine rahiplik okuluna gitse de çok fazla duramaz orada. 14 yaşında bir tüccarın yanında çalışmaya başlar.
Çeşitli işlerde çalışsa da hep yazar olmak istedi
Knut Petersen açlıktan ölmemek için tüccarların yanında çalıştı, gemilerde yer temizledi, taş taşıdı. Fakat bunları yaparken de yazı yazmayı ihmal etmedi. Bu işlerde çalışırken çeşitli eserler kaleme aldı ve bunları yayınladı fakat istediği geri dönüşü alamadı .
Çeşitli işlerde çalışsa da hep yazar olmak istedi Knut Petersen açlıktan ölmemek için tüccarların yanında çalıştı, gemilerde yer temizledi, taş taşıdı. Fakat bunları yaparken de yazı yazmayı ihmal etmedi. Bu işlerde çalışırken çeşitli eserler kaleme aldı ve bunları yayınladı fakat istediği geri dönüşü alamadı .
Kitap okumaktan gözlerini bozacak kadar okumayı ve yazmayı seviyordu

                                    
                                    Ailesinin büyük ısrarlarıyla bucak müdürünün yardımcısı olarak işe başladı ve bucak müdürünün kendi kütüphanesini Knut'a açmasıyla beraber kitaplara adeta balıklama atladı. O kadar uzun süre kitap okudu ki, gözlerini bozarak gözlük takmak zorunda kaldı.
Kitap okumaktan gözlerini bozacak kadar okumayı ve yazmayı seviyordu Ailesinin büyük ısrarlarıyla bucak müdürünün yardımcısı olarak işe başladı ve bucak müdürünün kendi kütüphanesini Knut'a açmasıyla beraber kitaplara adeta balıklama atladı. O kadar uzun süre kitap okudu ki, gözlerini bozarak gözlük takmak zorunda kaldı.
Yazdığı kitabı yayınlatmak için gittiği adam karşısındaki gençten o kadar etkilendi ki Knut'un kitabını okumadan istediği parayı verdi.

                                    
                                    Okuduğu onca kitap onu çok etkiledi ve sonrasında bir kitap yazdı. Fakat hiçbir yayınevi bu kitabı basmak istemedi. Bunun çözümü olarak Knut soluğu Erasmus Zahl isimli tüccarda aldı. Tüccar, Knut'un yüzündeki mücadeleci tavrı ve yazarlık sevgisini görünce elindeki kitabı okumadan yazara para yardımında bulundu.
Yazdığı kitabı yayınlatmak için gittiği adam karşısındaki gençten o kadar etkilendi ki Knut'un kitabını okumadan istediği parayı verdi. Okuduğu onca kitap onu çok etkiledi ve sonrasında bir kitap yazdı. Fakat hiçbir yayınevi bu kitabı basmak istemedi. Bunun çözümü olarak Knut soluğu Erasmus Zahl isimli tüccarda aldı. Tüccar, Knut'un yüzündeki mücadeleci tavrı ve yazarlık sevgisini görünce elindeki kitabı okumadan yazara para yardımında bulundu.
Soyadını Hamsun olarak değiştirdi.

                                    
                                    Norveç'e döndüğünde bir gazete ile anlaştı. Oraya makaleler yollayacak hiç değilse böylece dinlenecekti. Çalışıyor ve yazıyordu. 1885'de Mark Twain ile ilgili bir yazısında imzası Knut Hamsund, bir matbaa hatası yüzünden Knut Hamsun şeklinde basıldı. O da düzeltmeye yanaşmadı. O tarihten itibaren ismi böyle kaldı.
Soyadını Hamsun olarak değiştirdi. Norveç'e döndüğünde bir gazete ile anlaştı. Oraya makaleler yollayacak hiç değilse böylece dinlenecekti. Çalışıyor ve yazıyordu. 1885'de Mark Twain ile ilgili bir yazısında imzası Knut Hamsund, bir matbaa hatası yüzünden Knut Hamsun şeklinde basıldı. O da düzeltmeye yanaşmadı. O tarihten itibaren ismi böyle kaldı.
Edebiyat üzerine konuşmalar yapmaya karar verdi, onda da başarılı olamadı.

                                    
                                    Bir yol yapımında katiplik işi bulan Hamsun orada çalışmaya devam ederken etrafındaki arkadaşlarının da etkisiyle edebiyat üzerine bir konferans düzenlemeye karar verdi. Konferansın olduğu gün salonda 6 kişi vardı. İçlerinden bir tanesi gazeteciydi ve konuşmayı çok beğendi. Gazetede Knut Hamsun'u öve öve bitiremedi. Bir konferans daha yapmayı kararlaştırdılar. Bu sefer kalabalık arttı, 7 kişi dinlemeye geldi.
Edebiyat üzerine konuşmalar yapmaya karar verdi, onda da başarılı olamadı. Bir yol yapımında katiplik işi bulan Hamsun orada çalışmaya devam ederken etrafındaki arkadaşlarının da etkisiyle edebiyat üzerine bir konferans düzenlemeye karar verdi. Konferansın olduğu gün salonda 6 kişi vardı. İçlerinden bir tanesi gazeteciydi ve konuşmayı çok beğendi. Gazetede Knut Hamsun'u öve öve bitiremedi. Bir konferans daha yapmayı kararlaştırdılar. Bu sefer kalabalık arttı, 7 kişi dinlemeye geldi.
Bir kitap tüm hayatını değiştirdi.
Sürekli bazı işlere girip çıkıyor bir türlü dikiş tutturamıyordu. Yazıkları okunmuyor, gazeteler tarafından basılmıyor, yayıncılar kapıları yüzüne kapatıyordu. Hatta bir ara yazdığı tüm eserlerini yaktı. ABD'ye gidip çeşitli işlerde çalıştıktan sonra Oslo'ya gemiyle geri dönerken açlıktan neredeyse bayılacaktı. Tam o sırada aklına bir cümle geldi: "Kristiania'da, sillesinin yemeden hiç kimsenin bırakıp gidemediği bu garip kentte, aç açına sürtüp durduğum günlerdeydi". Kristiana şehri Oslo'nun eski ismidir. Bu cümleyle başlayan kitabının ismini Açlık koyan Hamsun'un tüm çabaları bundna sonra sonuç vermeye başladı.
Bir kitap tüm hayatını değiştirdi. Sürekli bazı işlere girip çıkıyor bir türlü dikiş tutturamıyordu. Yazıkları okunmuyor, gazeteler tarafından basılmıyor, yayıncılar kapıları yüzüne kapatıyordu. Hatta bir ara yazdığı tüm eserlerini yaktı. ABD'ye gidip çeşitli işlerde çalıştıktan sonra Oslo'ya gemiyle geri dönerken açlıktan neredeyse bayılacaktı. Tam o sırada aklına bir cümle geldi: "Kristiania'da, sillesinin yemeden hiç kimsenin bırakıp gidemediği bu garip kentte, aç açına sürtüp durduğum günlerdeydi". Kristiana şehri Oslo'nun eski ismidir. Bu cümleyle başlayan kitabının ismini Açlık koyan Hamsun'un tüm çabaları bundna sonra sonuç vermeye başladı.
Nobel ödülünün sahibi oldu.
Bu kitap onun Nobel ödülünü kazanmasında etkili oldu. Kitabın gerek üslubunun etkileyiciliği gerekse de kurgusu okuyanları kendine hayran bıraktı. Kitabı okuyanların midesine sancılar girmesine açlıktan kıvranmasına yol açtı. Şöhreti arttı ve hayatının geri kalanında yazı yazmak ve seyahat etmekle geçirdi. Hatta İstanbul'a da gelerek burasıyla ilgili bir kitap yazdı.
Nobel ödülünün sahibi oldu. Bu kitap onun Nobel ödülünü kazanmasında etkili oldu. Kitabın gerek üslubunun etkileyiciliği gerekse de kurgusu okuyanları kendine hayran bıraktı. Kitabı okuyanların midesine sancılar girmesine açlıktan kıvranmasına yol açtı. Şöhreti arttı ve hayatının geri kalanında yazı yazmak ve seyahat etmekle geçirdi. Hatta İstanbul'a da gelerek burasıyla ilgili bir kitap yazdı.
Avrupa'da yaşadığı için Türkiye ilgili olumsuz şeyler duyan Hamsun, İstanbul'a geldiğinde şaşırıp kaldı.

                                    
                                    Bu şaşkınlığını kitapta: “… yoksa biz Türkiye'de değil miyiz? Ben otuz senedir beceriksiz sultanlar tarafından iflasın eşiğine getirilmiş bir memlekete dair yazılmış yazıları okumaktayım. Halbuki vapur, bağlık bahçelik küçük şehirlerin ve güllerin kıpkızıl parıltısıyla gözümüzü alan bir masal dünyasında yol alıyor. " şeklinde anlatıyor.
Avrupa'da yaşadığı için Türkiye ilgili olumsuz şeyler duyan Hamsun, İstanbul'a geldiğinde şaşırıp kaldı. Bu şaşkınlığını kitapta: “… yoksa biz Türkiye'de değil miyiz? Ben otuz senedir beceriksiz sultanlar tarafından iflasın eşiğine getirilmiş bir memlekete dair yazılmış yazıları okumaktayım. Halbuki vapur, bağlık bahçelik küçük şehirlerin ve güllerin kıpkızıl parıltısıyla gözümüzü alan bir masal dünyasında yol alıyor. " şeklinde anlatıyor.
İkinci Dünya Savaşı'ndaki tavrı kariyerine ve itibarına büyük leke sürdü.

                                    
                                    İkinci Dünya Savaşı'nın başlaması ile Knut Hamsun Nazileri desteklemeye başladı. Norveç henüz Almanlar tarafından işgal edilmemişti. Hamsun biraz da bu işgali meşrulaştırmak için Nazileri son sürat desteklemeye devam ediyordu. Sonrasında işgal edilen Norveç'de savaşın verdiği büyük bir yıkım oldu. Savaş bittikten sonra Knut Hamsun ülkesince yargılandı. Fakat Norveç halkının yaptığı protesto Hamsun'u derinden etkilemiştir. Ali Lidar bu durumu şu şekilde anlatıyor: "Bir sabah, genç bir Norveçli, elindeki Hamsun kitabını yazarın evinin önüne bırakıp sessizce uzaklaşır. Bir süre sonra biri daha kitap bırakır aynı yere. Sonra biri daha, biri daha, biri daha... Oslolular ellerindeki Hamsun kitaplarını yığarlar yazarın kapısının önüne. Ne bir arbede yaşanır, ne de kötü bir laf edilir. Kırgın Norveçliler kitapları sessizce bırakıp dağılırlar. Adeta kendi kitaplarından bir dağ oluşur Hamsun'un bahçesinde. Bu zarif tepki, doksan küsur yaşındaki yazara ömrünün en acı dersini verir. Pişman, mutsuz ve utanç içinde yumar hayata gözlerini…"
İkinci Dünya Savaşı'ndaki tavrı kariyerine ve itibarına büyük leke sürdü. İkinci Dünya Savaşı'nın başlaması ile Knut Hamsun Nazileri desteklemeye başladı. Norveç henüz Almanlar tarafından işgal edilmemişti. Hamsun biraz da bu işgali meşrulaştırmak için Nazileri son sürat desteklemeye devam ediyordu. Sonrasında işgal edilen Norveç'de savaşın verdiği büyük bir yıkım oldu. Savaş bittikten sonra Knut Hamsun ülkesince yargılandı. Fakat Norveç halkının yaptığı protesto Hamsun'u derinden etkilemiştir. Ali Lidar bu durumu şu şekilde anlatıyor: "Bir sabah, genç bir Norveçli, elindeki Hamsun kitabını yazarın evinin önüne bırakıp sessizce uzaklaşır. Bir süre sonra biri daha kitap bırakır aynı yere. Sonra biri daha, biri daha, biri daha... Oslolular ellerindeki Hamsun kitaplarını yığarlar yazarın kapısının önüne. Ne bir arbede yaşanır, ne de kötü bir laf edilir. Kırgın Norveçliler kitapları sessizce bırakıp dağılırlar. Adeta kendi kitaplarından bir dağ oluşur Hamsun'un bahçesinde. Bu zarif tepki, doksan küsur yaşındaki yazara ömrünün en acı dersini verir. Pişman, mutsuz ve utanç içinde yumar hayata gözlerini…"
Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >