Ahlak ile sanatı buluşturan yönetmen Abbas Kiarostami

Kiarostami, toplumuna yabancı gibi düşmanca bir gözle yönelmeyen, kısa yoldan şöhrete ulaşmak için ülkesini karalamak yöntemine başvurmayan bir sanatçıydı ve geriye kendisiyle ilgili kurulabilecek sayfalarca cümle bıraktı.

İran Sineması'nda “yeni dalga" ekolünün kurucusu kabul edilen Abbas Kiarostami, kanser tedavisi gördüğü Paris'te 76 yaşında hayata veda etti. Ardında ise, İran'ın sinema serüveninde büyük bir yol açan filmlerini bıraktı. Birçok insanın “sansürle nasıl baş ediyorsunuz, kısıtlı bir sinema dili sizi etkilemiyor mu?" sorusuna karşın Kiarostami tek bir cevap verdi,

“ Devrimden önce ya da sonra, sansürün benim çalışmalarımı etkilemediğini söyleyebilirim. Ancak bu kendisinden doğallıkla bahseden filmciler için geçerli olmayabilir. Bence İran'da şimdiye dek sansür diye bahsedilen şey, dini kurallar olarak algılanmalıdır. Şimdiye dek hep yapmak istediğim filmleri yaptım. Basit bir şekilde kodları kullanıp sıradan bir hikayeyi filme dönüştürmek istediğim için bu filmleri çekmedim. Kodlardan kaçınıp basit bir hikayeyi filme çevirmek istedim."



Kiarostami'nin “Koker Üçlemesi"nin ilk filmi olan “Arkadaşımın Evi Nerede?" filminde Ahmet, arkadaşının defteri kendisinde kaldığı ve arkadaşı defterini alıp ödevini yapmazsa, öğretmenin arkadaşını cezalandıracağını bildiğinden buna kayıtsız kalamaz ve çok uzun bir yolu defteri arkadaşına götürebilmek adına yürümeye başlar. Bu yol boyunca karşılaştığı insanlarla beraber, Ahmet tipografisi üzerinden aslında İran kültür ve terbiyesi sunulur.




“Kirazin Tadı" filminde ise ana karakter farklı bir intihar yolu seçmiş orta yaşlarda bir adamdır. Bu intihar için birinin ona yardım etmesi gereklidir. Arabayla kent dışında bozkır ve çöl karışımı bir alanda kendisine yardım edecek insanı aramaya baslar.

Kiarostami filmlerinin olmazsa olmazı “yalnız bir ağaç" bu filmde de vardır. Kahramanın amacı da o ağacın altına kazacağı bir mezarda ölümü beklemektir. Kiarostami bu filmi röportaj tekniğiyle görselleştirmiş ve doğaçlama bir üslup tercih etmiştir.

O'nun sinemasında olaya dayalı bir anlatım yoktur. Bu yönüyle ayrı bir öneme sahiptir çünkü olay örgüsüyle seyirciyi etkilemek çok daha tercih edilir ve basit bir metottur. Kiarostami, bir romandan çok daha fazlasını vererek anlatır öyle ki; “Ekmek ve Sokak" isimli ilk kısa filminde (1970) hiç konuşma yoktur.

Diyalog ya da monolog ikisine de yer vermemiştir ama o kısa film, filmin oyuncusu çocuk, elindeki ekmek, arka bir sokak ve sokak köpeği, ekstra bir ögeye gerek kalmayacak kadar ustaca konumlandırılmış ve sadeliğin kusursuz elbisesiyle sunulmuştur.






Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >