Akrebin Yolculuğu'nda zamanı sorgulamak

"Saymak bizi daima aldatır. Zaten herhangi bir şeyi saymanın imkanı yoktur… İnsan karışıktır, daima değişir.” Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar.Bu cümleden hareket ile hem zamana hem de Ömer Kavur sinemasında zaman mefhumunun izdüşümlerine bakacağız...

Ömer Kavur deyince aklımıza ilk "Anayurt Oteli" gelecektir ve tabii onun da arka planında Macit Koper.
Ancak Ömer Kavur'un filmlerinde zaman ve saatler üzerinden bir okuma yapacak olur isek konumuza denk düşen en önemli film "Akrebin Yolculuğu."
Çünkü filmde hem zaman var hem de zamanın esrikliği. Yani kendinden geçmiş, haşrolmuş ve bilinen anlamından bile isteye yoksun kalmış bir zaman.


Zaman kavramı, insanda saatle beraber var oluyor. Tanpınar'ı anmamız bu yüzden fakat Tanpınar, yaşanan anın sayılarak bir anlam taşıyamayacağını, bir izafi, soyut zamanın bir de çerçeveli fiziki zamanın var olduğunu ve esas yaşadığımızın ise bu izafi (soyut) zaman olduğunu vurguluyor.

Aslında Ömer Kavur da bunu anlatmanın derdinde. Saatler, sadece derdini imgeye dökmesine yardım ediyor.
Kavur'a göre geçmiş zaman ile şimdiki zaman iç içe geçmiş. Aslında yaşanan hep aynı zaman. Filmleri, tekrar yaşanan anlardan oluşuyor, misalen sokak isimleriyle bile.

Akrebin Yolculuğu'nda "tekerrür" diye bir sokak ismi var ve filmin baş karakteri Kerem'den önce de kasabaya bir tamirci gelmiş ve bu sokak o eski tamircinin yaşadığı sokak. Önceki tamircinin yaşadıklarını da kısmi olarak yine Kerem yaşıyor. Yani tekerrür.

Kavur'un sinemasında zaman çizgisel değildir, ip üstünde akmaz. Yani zaman ağır, bölünmez ve ahenkli değildir bilakis bölünür, parçalanır, tekrar tekrar yaşanır ve zaman kavramından süre kavramına ulaşılır.

Ömer Kavur Bu, Tanpınar'da da var. Yani zaman dediğimizde saniye, dakika ve saat olarak sınırlı ve dar anlamlı bir alana mahkumken, süre dediğimizde somut dünyaya bağlı olmayan, sonu ve sınırı olmayan bir kavrama ulaşıyoruz.

Ahmet Hamdi Tanpınar

Bu arada Bergson'u da anabiliriz. Sürenin bir akış, kesintisiz bir ilerleme ve geçmişin geleceğe doğru büyüyen açılımı olduğunu söylüyor Bergson. Sürenin bölünemez ve ölçülemez olduğunu, bitmeyen bir oluş olduğunu, tıpkı Tanpınar gibi o da söylüyor, Kavur gibi de.
Demirkubuz sinemasında ise şimdiki zamanı televizyondan takip etme durumu hasıl olur.
Mesela Masumiyet filminde kadın karakter Uğur öldüğü vakit Uğur'un kızı Çilem, durumu televizyondan öğreniyor.
Üçüncü Sayfa'da da kadın karakter hep televizyondaki magazin programlarının ağzından konuşuyo. Yani yaşanılan zamanın yerini televizyonun tuttuğu, ya da karakterlerin gerçeklik algılarını yitirdikleri anlar Demirkubuz'la Kavur arasında ortak.

Bir dipnot daha var ki Tanpınar ile Atılgan; Atılgan ile Oğuz Atay arasındaki bağ.

Tesadüf olmasa gerek.









Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >