Bir İstanbul Masalı: Bekar Odaları

İstanbul yollarına aş için, yeni bir hayat için, hayallerini yakalamak için düşmüş yüzlerce insanın buluştuğu odaların adı da kendi gibi mahzun... İçinde çeşit çeşit ümitlerin, kederlerin, aşkların olduğu, hayatın en güzel renkleriyle dolu Bekar Odaları ve hikayesi sizlerle.

Taşı toprağı altın dediler, belki kandırdılar bizi bilmiyorum ama bu böyledir, yıllardır akın akın insanlar İstanbul yollarına düşer. Herkesin ayrı ayrı hayalleri vardır ama ortak nokta hep ekmek parasıdır. Kendi memleketinde umduğunu bulamayan yüzlerce erkek, ailesine veda edip bu koca şehre kucak açar.

Fakat İstanbul uzaktan göründüğü gibi merhametli değildir hiçbir zaman. Günlüğü belki karın topluğuna belki ona bile yetmeyecek bir ücretle başlar çileli hayatları. Bununla da bitmez tabi yapılacaklar, bir de kalacak yer bulmak lazım. Banyosu, mutfağı olmayan minik bir odaya doluşur 10-15 tane gurbet kuşu...

Genç fotoğrafçı Altan Bal, babasından duyduğu bir hikayeyle başladı bu serüvene. Adı bekar odası olarak geçse de sadece bekarlar yaşamıyordu elbette burada. Tüm gizli sırlarıyla fotoğrafladığı bu odaları kendisi şöyle ifade ediyor:

"Bekar Odaları projesine başladığımda beni en çok zorlayan, daha önceden de tahmin ettiğim gibi, oda sakinleriyle tanışmak, kendimi anlatabilmekti. Temel sorunun benim “gazeteci” sanılmam olacağını biliyordum. Daha önce yapılan bir haber yüzünden bazı bekar odalarının belediye tarafından boşaltıldığını da orada öğrendim. Bekar Odaları sakinlerinin gidip geldiği bir kahveye, 3 ay boyunca hemen hemen her akşam gittim. Tanıştıklarıma niye orada olduğumu anlatıyordum. Fotoğraf projesinden bahsediyordum. Pek bir gelişme olmadı uzun bir süre.

Sonra bir gün, büyük bir ihtimalle de bana acıyan, civarda bakkalı olan bir amca, bir bekar odası sakinine “Yeğenim kaç aydır gidip geliyor, bir gün götürün de odayı çeksin” dedi. Böylece o akşam ilk fotoğraflar çekildi. Ondan sonrası kolay oldu. Özellikle gazeteci olmadığımı, babamın, aslında kendi hikayemin peşinden koştuğumu anlayınca herkes bana yardımcı oldu. Zaman zaman rahat çalışmamı engelleyen tek durum, kendi ön yargılarım oldu. Çevremden bana yüklenen “Aman dikkat et soymasınlar, paranı çalmasınlar” gibi korkulardı bunlar.

Odalarda zaman geçirmeye başlayınca utandım kendimden açıkçası. Son derece güvenliydiler. Sakinleri de hem kendi aralarında hem dışarıya karşı hep saygılıydılar. 3 yıl boyunca beni tedirgin edecek hiçbir olaya tanık olmayan biri olarak, önce kendime sonra kendi çevreme duyarsızlığımız ve ön yargılarımız için çok kızdım... Emin olun ki hiçbirimizin, bekar odası sakinlerine “Niye kaderine razı gelmiyorsun, niye şansını deniyorsun” demeye hakkı yok”

Fotoğrafçı Altan Bal'ın kendi ağzından işin samimiyetini anlatan bu sözlerin ardında, 2003-2004 tarihleri arasında gerçekleşen "Bekar Odaları" sergisinden en özel fotoğrafları paylaşıyoruz.





Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >