Bizim tarihimiz değil: Payitahtın birbiriyle şıklık yarışında olduğu Muhteşem Yüzyıl dizileri

Tarihini dizilerden öğrenen ve daha da kötüsü tarihi aşırı güzel ve epey yakışıklı insanların yazdığını düşünen, hayatta ezberlediği tek rehber telefon rehberi olan mutat zevat takımının apolitik gençleri! Tarih, ütüsü jilet gibi ipek endazeler içinde yazılmadı.

46 yıl içinde 13 tane seferi olan bir padişahtı Kanuni.

Sefer dediğimiz de bugünkü gibi Beylikdüzü-Söğütlüçeşme tek vesait metrobüs ile gidilebilen bir şey değil kuşkusuz.
Çoğu zaman 6 ayı bulan, at binip kılıç kuşanıp düşmana karşı tam teyakkuz diken üstünde ve her an saldırıya hazır bir biçimde yaşayan Osmanlı padişahlarının hayatı; birilerini belki üzecek ama o dizilerdeki gibi değil.


Bir detay daha var; sarayın içinde hanedan kadınlarının döşleri ve bağırları açık, sakındıkları hiçbir şey olmadan dolaştığı bir hanedanlık zannediyorum ki olsa olsa İngiltere'de olurdu.



"Canım bu dizi, her şeyi bire bir mi canlandırsınlar"cılara gelince...
Kendilerince olumsuz olan detayları bağıra bağıra, çarşaf çarşaf reklam vere vere, 86 dakika gibi gelen o upuzun reklamların ardından zaten gösterilmiş olan ama bizim son olduğunu bilmediğimiz o son sahneyi başa sardırıp reklam sonrası seyirciyi enayi yerine koyarak gösterirken canlandırma konusunda oldukça cömertiz.



Bu yüzden bu ülkede, bu halkın birikimi ile beslenenler, tarih ve maneviyat ile ilgili bir hasar açarken iki kere düşünmeli.

Çünkü bu hasarın kaydını hiçbir kasko karşılayamaz.
Çünkü bugün, subliminal olarak girişilen itibarsızlaştırma projelerinin yine bu kişilere nasıl ve ne şekilde yansıyacağı belli.

Nasıl mı yansıyacak?
Anlatalım...

Azamet ve haşmet merakına doyum sağlayan ilk Muhteşem Yüzyıl dizisi, aşk ve entrikanın rüzgarını da arkasına alarak arka arkaya kaç sezon reytinglerde birinci oldu.

Fakat ilk Muhteşem Yüzyıl'ın reyting serüveni ile ardıllarının akıbeti bir olmadı.



Altın Kelebek Ödül Törenleri'nde, itibarsızlaştırmaya çalışılıp bir de üzerine diziye alaycı tavırlar ve sözler sarf edilmemişti oysa ki.

Ama olmadı.

Herakleitos'a saygımızdan mı bilinmez, aynı derede iki kere yüzmedik.

Ve bugün son ardılı olan Muhteşem Yüzyıl Kösem, Fox TV'nin içler acısı yapımı olarak reyting sıralamalarında 25. sırada yer alıyor.

Başında "kelebek" uçuşan yazarlarımız allayıp pullayan yazılarla destekleseler dahi olmayacak gibi.

Çünkü artık bu yoğurt ekşidi.


İçlerinden bir tane "benim yoğurdum ekşi" diyen çıksa bari de, "Yalan Rüzgarı" tadındaki entrikalara bir son verilse. Bu dizide nedense erkekler Nişantaşı'ndaki "hair stylist"lerinden elinden çıkma saçlarla dolaşıyor. Haremdeki kızların tek derdi de süslenip püslenip padişaha kendini aşık ettirmek.




Rahmetli Profesör Doktor Halil İnalcık, konu ile ilgili engin bilgisi ile vaktiyle cevabı vermişti bizlere: "Harem bir fuhuş yuvası değil, bir okuldu. Padişahın, yüzlerce genç ve güzel kadını haremine hapsederek istediğine eriştiğini zanneden Batılıları düş kırıklığına uğratmak zorundayız. Şehzade döneminde en seçkin hocalardan edebiyat dersleri alan ve klasik edebiyat eserleri veren ince zevkli sanatkâr sultanlara kaba-saba kızlar eşlik edemezdi. Saraya yeni alınan esir kıza "acemi" denir; acemilik döneminde kendisine ilkin İslamlık, Türk-İslam adetleri ve adabı, dikiş-nakış, rakkaslık, hanendelik, sazendelik veya kıssa-hanlık, yani hikaye anlatma sanatı gibi bir sanat öğretilirdi. Böylece yetişen acemi, cariyeliğe yükseltilir. Esnaf diliyle "şagirt" olur, sonra kalfa ve usta derecelerine geçer, "gedikli" denirdi."

4. Murat'ı crossfitçi zanneden eşrafa, ilmi ve kalemi tavsiye ediyoruz; LCD ekranı değil.














































Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >