"Yeditepe Bienal"i sanatseverlerle buluştu

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayesinde, Fatih Belediyesi ve Klâsik Türk Sanatları Vakfı işbirliğinde, Türkiye’nin önemli kurum ve kuruluşlarının destekleri ile 31 Mart - 15 Mayıs 2018 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan Yeditepe Bienali, içerik anlamında Dünya’da muadili olmayan bir projedir.

Yeditepe Bienali, kadim sanatlarımızın disiplinli bir özgürlükle ulaştığı şahikayı bu çağın sanatçılarının elinden çıkan gelenekli ve çağdaş sanat eserlerini dünyanın “bienal” adını koyduğu tematik çoklu sergileme biçimi ile bir araya getirerek biraz daha yukarı taşıma hamlesidir.
Bienalin Amacı
Düne bakıp bugünü okuyarak yarını tasarlamak formülünün sanat alanında uygulanabilir olup olmadığını, uygulandığında gelinen noktayı, kemâlini bulan ve yeni bir tarz geliştirmenin neredeyse imkânsız hâle geldiği düşünülen sanatlarla, her gün yeni bir tarz kazanabilen sanatların yan yana geldiğinde oluşturacakları manzarayı görmek ve göstermek Yeditepe Bienali’nin ilk adımdaki amacı diyebiliriz. Ama uzun vadede birbirini besleyen ve doğuran kademeli bir amaç haritası var.
Yeditepe Bienali, yaşadığımız coğrafyada yüzyıllardır harmanlanan, Saka, Hun, Göktürk, Uygur, Hazar, Artuk, Sökmen, Avar, Karahan, Selçuk ve daha nicesinin rengiyle renklenen, Hitit, Sümer, Babil ve daha nicesinin kalemiyle nakışlanan, Yesevî nefesi ile nefeslenip Mevlana Celaleddin Rumi ile semaya uzanan kültür kodlarımıza ait doku ve formları içeren sanat eserlerinin bulunduğu bir “ilk” bienal. İlk çünkü henüz bunların hepsini içeren, yerli ve komşu (yabancı değil, komşu) sanatçıların aynı sanat dallarında verdikleri eserlerin buluştuğu veya ayrıştığı her şeyi sahiplenip kendi bünyesinde yeşerten bir bienal yapılmadı. Bienalin ikinci adımdaki amacı, her şeyin atomize edildiği bu çağda, bu bütünleyici bakış açısını sanatla geliştirmek ve muhkem hâle getirmektir.
Yeni mekânlar keşfetmek, kamusal alanlara açılmak, farkındalık oluşturacak etkinlikler ile gündemi yakalamak, birçok kültürün ortak değerini yakalayıp global bir dil oluşturabilmek gibi amaçların yanında, bienal mekânlarının bulunduğu bölgelerin bu süre içerisinde esnafından eğitim kurumlarına, sivil toplum kuruluşlarından kamu birimlerine kadar bu hareketliliği yaşayarak ortak bir paylaşıma sahip olması da ayrı bir önem taşıyor.
İhtiyaca binaen ya da kıymete mahsus bir sanat felsefesine sahip olan medeniyetimizin, bugünün sanatları ve sanatçılarındaki yankısını bir de bienal yapısı içinde görmek istiyoruz, zira sanatımızın içeriği bienallerin atmosferinde oluşan metafor yüklemeleri açısından çok zengin.











