Doğuştan görme engelini parmaklarıyla görerek yenen ressam: Eşref Armağan

Size doğuştan görme engelli birinin şahane resimler yapabildiğini söyleseler inanır mıydınız? Hiç bir zaman gün batımını, baharda yeşeren, çiçek açan doğayı, renkleri göremedi. Tuttuğunu koparan, mücadeleci kişiliği ona, duygularını dile getirebilmek için ses, bir anlamda da görmek için göz kazandırmıştır.

İnanması güç olacak ama Türkiye'de bir dahi yaşıyor. Ne yazık ki halkımızın çoğu bundan habersiz. Bir mucizedir insanın parmaklarıyla görmesi, bir mucizedir var olanı görmeden, dokunarak çizmesi.

Küçük yaşlarda dünyayı tanımak için verdiği çaba takdir edilesi! Asla pes etmemiş, tarihe geçmiş. Dünya'ya sesini duyurmakla kalmayıp belgesellerde yer almış bir Türk ressam; Eşref Armağan.
Eşref Armağan parmaklarını gözleri gibi kullanabilen,  hiç görmediği,  denizi,  gün batımını kısacası her şeyi gerçeğine yakın çizen bir ressamımızdır.
Eşref Armağan parmaklarını gözleri gibi kullanabilen, hiç görmediği, denizi, gün batımını kısacası her şeyi gerçeğine yakın çizen bir ressamımızdır.
İlkokul mezunu olan ve resimle ilgili hiçbir eğitim almayan Eşref Armağan bir röportaj sırasında kendisini şöyle ifade etmiştir;
İlkokul mezunu olan ve resimle ilgili hiçbir eğitim almayan Eşref Armağan bir röportaj sırasında kendisini şöyle ifade etmiştir;
-Hiç görmediğim dünyayı, üç yaşımdayken çok merak etmeye başladım. 

                                    "Söylenilen şeylerin nasıl olduğunu merak ediyordum. O kadar meraklıydım ki elime geçen her şeyi görenlere sorardım. Nasıl durduğunu, hangi renkte olduğunu, başka renklerde olup olmadığını, değişik yerlerden bakıldığında görüntüsünün nasıl olduğunu, üzerindeki detaylarının ve o cismin ne işe yaradığını sormaya başladım."
-Hiç görmediğim dünyayı, üç yaşımdayken çok merak etmeye başladım. "Söylenilen şeylerin nasıl olduğunu merak ediyordum. O kadar meraklıydım ki elime geçen her şeyi görenlere sorardım. Nasıl durduğunu, hangi renkte olduğunu, başka renklerde olup olmadığını, değişik yerlerden bakıldığında görüntüsünün nasıl olduğunu, üzerindeki detaylarının ve o cismin ne işe yaradığını sormaya başladım."
-Görmezliğimin düzelmesine imkan yoktu, böyle süreceğini bildiğim için kendime göre bir yaşam hazırlamam ve yaşama uyum sağlamam lazımdı.
-Görmezliğimin düzelmesine imkan yoktu, böyle süreceğini bildiğim için kendime göre bir yaşam hazırlamam ve yaşama uyum sağlamam lazımdı.
-Gören kişiler bir şeye baktığı zaman beynin görsel merkezinde ışık yanarmış. Benim gözlerim görmediği için doğal olarak beynimdeki görme merkezi karanlıkta.

                                    "Ama bir şey çizmeye başlayınca görme merkezim birdenbire aydınlanıyormuş. Bunu görünce şaşırdılar, çünkü daha önce dünyada hiç kimsede görülmemiş bendeki durum! Bu nedenle de New Scientist Dergisi'nde makale konusu oldum. Toronto Üniversitesi'nden John Kennedy pek çok makale yazdı benim hakkımda. Cisimlerin, her şeyin resimli kabartma fotoğrafları vardır. Ben onlara dokuna dokuna şekil kavramını beynime oturttum."
-Gören kişiler bir şeye baktığı zaman beynin görsel merkezinde ışık yanarmış. Benim gözlerim görmediği için doğal olarak beynimdeki görme merkezi karanlıkta. "Ama bir şey çizmeye başlayınca görme merkezim birdenbire aydınlanıyormuş. Bunu görünce şaşırdılar, çünkü daha önce dünyada hiç kimsede görülmemiş bendeki durum! Bu nedenle de New Scientist Dergisi'nde makale konusu oldum. Toronto Üniversitesi'nden John Kennedy pek çok makale yazdı benim hakkımda. Cisimlerin, her şeyin resimli kabartma fotoğrafları vardır. Ben onlara dokuna dokuna şekil kavramını beynime oturttum."
-Mesela elma yapacaksam kabartma çiziyorum ki dışarı kaçırmadan boyayım. Sonra içini parmaklarımla kırmızı renkle dolduruyorum. Kuruduktan sonra başka renge başlıyorum.
-Mesela elma yapacaksam kabartma çiziyorum ki dışarı kaçırmadan boyayım. Sonra içini parmaklarımla kırmızı renkle dolduruyorum. Kuruduktan sonra başka renge başlıyorum.
-Boya konusunda çok zorluk çekiyordum. Aklıma kendi kendime boyaları sıraya dizme kuralı geldi.

                                    "Babama öne siyahı, arkaya beyazı koymasını söyledim. Sonra da sarıyı, kahverengiyi, kırmızıyı, maviyi ve yeşili koydum. Yani ana renkleri. Böylece, çizdiklerimi istediğim her renge boyamaya başladım. Renkler benim için sıvı bir madde. “Mavi” dendiğinde, gökyüzünü ve denizi düşünüyorum. Öyle bir his oluyor. Ama karlı ya da yağmurlu havada kurşuni renkte de olabileceğini söylediler. Boyamayı da tamamen ellerimle yapıyorum."
-Boya konusunda çok zorluk çekiyordum. Aklıma kendi kendime boyaları sıraya dizme kuralı geldi. "Babama öne siyahı, arkaya beyazı koymasını söyledim. Sonra da sarıyı, kahverengiyi, kırmızıyı, maviyi ve yeşili koydum. Yani ana renkleri. Böylece, çizdiklerimi istediğim her renge boyamaya başladım. Renkler benim için sıvı bir madde. “Mavi” dendiğinde, gökyüzünü ve denizi düşünüyorum. Öyle bir his oluyor. Ama karlı ya da yağmurlu havada kurşuni renkte de olabileceğini söylediler. Boyamayı da tamamen ellerimle yapıyorum."
Discovery Channel, Real Super Human, The Colors of Darkness isimli belgesellere konu olan değerli ressamımızın yurt dışı macerası

                                    "Bir gün Çek Cumhuriyeti'nden bir davet geldi. Yalnız gidemezdim. Eskiden görmeyen insanlara yardım eden şu anki menajerimle gittik. Kendisi İTÜ'de Uluslararası Program Koordinatörü aynı zamanda Tarih profesörüydü ve ders veriyordu. Kitap çevirmeleri yapıyordu. Beni tanıtan o oldu. Amerika, Çin, İtalya gibi birçok yere gittik. Çeşitli sergiler açtık.

Türkiye'de bazı insanlar bu adam nasıl resim yapıyor diye bana inanmayabiliyorlardı ve bunu kanıtlamam lazımdı 
“Discovery Channel”a konu oldum, belgeselimi yaptılar. Beni Harvard Üniversitesi duymuş. Oradaki nöroloji bilim dalındaki profesörler beynimi incelemek istediler. Önce korktum ama sonradan bunun elimde güzel bir kanıt olacağını düşündüm. Beynime bakarken elime bir takım cisimler verip aynısını on sekiz saniyede incelettirip hemen çizmemi istediler. Hiç birinde şaşırmadım. Şok oldular, sonucu bir sene sonra çıkarabildiler. Gören insanlar bir şeye baktığı zaman görsel alanda bir hareketlenme olurmuş, ben elimde bir şey incelediğim zaman ya da resim çizdiğim zaman görenlerin kullandığı yeri ışıklandırıp hareketlendirmişim. Parmak uçlarım göz görevini yapıyormuş. Tabuları yıktım!

Dr. John M. Kennedy vardı, görmeyen insanlar üzerine araştırmalar yapan uzman. Bir gün New York'da karşılaştık. Kırk beş dakika boyunca üzerimde denemeler yaptı, resimler çizdirdi. Hiç birinde aldanmadım. Çok şaşırdı, “Otuz senedir görmeyen insanlar üzerine çalışıyorum ama dünyada böyle bir insan olacaktı ve karşıma gelecekti diye bir inancım vardı şuanda karşımda!” dedi. Bütün görmeyen ressamları biliyor kendisi ama ben dünyada bir ilkmişim. Discovery Channel orada çekim yapmak üzere beni İtalya'ya götürdü. Floransa Meydanı'na götürdüler. Hiçbir şey söylemediler. Meydana masa sandalye koydular. Felipo Brunoleci'nin imzasını taşıdığı vaftizhanenin küçük bir maketini getirdiler. Onu ellediğim zaman bana yukardan ve önden resmini çizmemi istedi. Çizdiğim sırada sessizlik oluştu, başarısız olduğumu düşünüyordum. Bitirdiğimde herkes bravo diye alkışlamaya başladı.
 600 sene sonra görmez olarak ilk defa üç kaçışlı perspektifi çizen ben olmuşum. Bu başarım sayesinde tarihe geçtim."
Discovery Channel, Real Super Human, The Colors of Darkness isimli belgesellere konu olan değerli ressamımızın yurt dışı macerası "Bir gün Çek Cumhuriyeti'nden bir davet geldi. Yalnız gidemezdim. Eskiden görmeyen insanlara yardım eden şu anki menajerimle gittik. Kendisi İTÜ'de Uluslararası Program Koordinatörü aynı zamanda Tarih profesörüydü ve ders veriyordu. Kitap çevirmeleri yapıyordu. Beni tanıtan o oldu. Amerika, Çin, İtalya gibi birçok yere gittik. Çeşitli sergiler açtık. Türkiye'de bazı insanlar bu adam nasıl resim yapıyor diye bana inanmayabiliyorlardı ve bunu kanıtlamam lazımdı “Discovery Channel”a konu oldum, belgeselimi yaptılar. Beni Harvard Üniversitesi duymuş. Oradaki nöroloji bilim dalındaki profesörler beynimi incelemek istediler. Önce korktum ama sonradan bunun elimde güzel bir kanıt olacağını düşündüm. Beynime bakarken elime bir takım cisimler verip aynısını on sekiz saniyede incelettirip hemen çizmemi istediler. Hiç birinde şaşırmadım. Şok oldular, sonucu bir sene sonra çıkarabildiler. Gören insanlar bir şeye baktığı zaman görsel alanda bir hareketlenme olurmuş, ben elimde bir şey incelediğim zaman ya da resim çizdiğim zaman görenlerin kullandığı yeri ışıklandırıp hareketlendirmişim. Parmak uçlarım göz görevini yapıyormuş. Tabuları yıktım! Dr. John M. Kennedy vardı, görmeyen insanlar üzerine araştırmalar yapan uzman. Bir gün New York'da karşılaştık. Kırk beş dakika boyunca üzerimde denemeler yaptı, resimler çizdirdi. Hiç birinde aldanmadım. Çok şaşırdı, “Otuz senedir görmeyen insanlar üzerine çalışıyorum ama dünyada böyle bir insan olacaktı ve karşıma gelecekti diye bir inancım vardı şuanda karşımda!” dedi. Bütün görmeyen ressamları biliyor kendisi ama ben dünyada bir ilkmişim. Discovery Channel orada çekim yapmak üzere beni İtalya'ya götürdü. Floransa Meydanı'na götürdüler. Hiçbir şey söylemediler. Meydana masa sandalye koydular. Felipo Brunoleci'nin imzasını taşıdığı vaftizhanenin küçük bir maketini getirdiler. Onu ellediğim zaman bana yukardan ve önden resmini çizmemi istedi. Çizdiğim sırada sessizlik oluştu, başarısız olduğumu düşünüyordum. Bitirdiğimde herkes bravo diye alkışlamaya başladı. 600 sene sonra görmez olarak ilk defa üç kaçışlı perspektifi çizen ben olmuşum. Bu başarım sayesinde tarihe geçtim."
Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >