“Gözleri iç dünyayı daha iyi görsün diye dış dünyaya kapanmış insan” Cemil Meriç

Cemil Meriç
Cemil Meriç

Öyle tarif ediyordu onu, Necip Fazıl Kısakürek. Hakikat! Yalnızca hakikati aradı fani ömründe. Bu yüzden bir kavramın savunucusu olmadı, yaşadığı toplumun fikir dünyasındaki kavramların bütününü kucaklamak uğraşında olan Cemil Meriç'i ne kadar tanıyoruz?

O, ne aydın olarak benimsediğimiz kişiler tarafından tanımlanabildi ne de şahsını, kendisini tanımlayabildi. Kendine sadece “fikir işçisi" diyebildi. Kalıplara karşıydı, sağsız-solsuz bir şekilde kişileri düşünmeye yöneltirken dil ve tarih gibi toplumu ilgilendiren konularda toplum değerlerini ve asgari müşterekleri göz ardı etmeyen biriydi. Her kanaati, her düşünceyi kalıplara yüz çevirerek sorgulardı. Türk fikir tarihinde tüm aydınların ihtilafa düştüğü dönemlerde, duruşuyla dört yapraklı bir yoncaydı.

Onu ‘Meriç’ yapan, hayatına damga vuran iki olay vardı. Biri ailesinin göç etmesi, diğeri görme duyusunu kaybetmesi. Onun yaşamındaki kırılma noktaları öyle hafife alınacak cinsten olmadı. İlk yaşadığı olay onu yalnızlığa iterken, diğeri intiharı düşündürdü.
Onu ‘Meriç’ yapan, hayatına damga vuran iki olay vardı. Biri ailesinin göç etmesi, diğeri görme duyusunu kaybetmesi. Onun yaşamındaki kırılma noktaları öyle hafife alınacak cinsten olmadı. İlk yaşadığı olay onu yalnızlığa iterken, diğeri intiharı düşündürdü.
"Kasabanın çocukları hep korkunç. Bol bol dayak yiyor, hep hakarete uğruyorum. Şikâyet edeceğim kimse yok. Mektep bahçesinde çocuklar oynuyor… Ben yine yalnızım ve yabancıyım, yabancı yani düşman. Dilim başka ve gözlüklerim var… Kendimden utanıyorum."

                                    
                                    
                                    
                                    
                                    Çocukluğu ile gençlik yıllarını anlatırken şehirden gelen ve kendini yabancı hisseden Meriç' in tasvirleri yalnızlığını bize özetliyor.
"Kasabanın çocukları hep korkunç. Bol bol dayak yiyor, hep hakarete uğruyorum. Şikâyet edeceğim kimse yok. Mektep bahçesinde çocuklar oynuyor… Ben yine yalnızım ve yabancıyım, yabancı yani düşman. Dilim başka ve gözlüklerim var… Kendimden utanıyorum." Çocukluğu ile gençlik yıllarını anlatırken şehirden gelen ve kendini yabancı hisseden Meriç' in tasvirleri yalnızlığını bize özetliyor.
“Bu haksızlıklar gayyası” dediği dünyada sığındığı ve yalnızlığını paylaştığı biricik dostları ise kitaplarıydı.
“Bu haksızlıklar gayyası” dediği dünyada sığındığı ve yalnızlığını paylaştığı biricik dostları ise kitaplarıydı.
Cemil Meriç’in psikolojik ve toplumsal kişiliği üzerinde son derece etkili olan bu olaylar, onun kendini hep yalnız ve yabancı hissetmesine nedendir. Onun için tek çare “Reel dünyadan kitaplar dünyasına sığınmaktır.”
Cemil Meriç’in psikolojik ve toplumsal kişiliği üzerinde son derece etkili olan bu olaylar, onun kendini hep yalnız ve yabancı hissetmesine nedendir. Onun için tek çare “Reel dünyadan kitaplar dünyasına sığınmaktır.”
Kitaplara “sevgililerim” diyen Meriç için yaşamının ilk yıllarından beri görme, en önemli sağlık sorunudur.

                                    
                                    
                                    
                                    
                                    Meriç'in yaşı ilerledikçe görme sorunu da artarak devam eder. Ve 38 yaşındayken, rahatsızlık çektiği gözlerini tamamen kaybeder.
Kitaplara “sevgililerim” diyen Meriç için yaşamının ilk yıllarından beri görme, en önemli sağlık sorunudur. Meriç'in yaşı ilerledikçe görme sorunu da artarak devam eder. Ve 38 yaşındayken, rahatsızlık çektiği gözlerini tamamen kaybeder.
Türkiye ve Fransa’da çeşitli tedaviler görür ancak müdahaleler sonuç vermez. Ve artık hayatının sonuna kadar göremeyecektir.
Türkiye ve Fransa’da çeşitli tedaviler görür ancak müdahaleler sonuç vermez. Ve artık hayatının sonuna kadar göremeyecektir.
Genç yaşında gözlerini kaybeden Meriç, kızı Ümit Meriç’ in ifadesi ile “âmâlığına ‘ama’ diyen, âmâlığına ‘aman’ vermeyen bir insan” dı.
Genç yaşında gözlerini kaybeden Meriç, kızı Ümit Meriç’ in ifadesi ile “âmâlığına ‘ama’ diyen, âmâlığına ‘aman’ vermeyen bir insan” dı.
Doğu ve Batı kaynakları ile taçlanan irfanı öylesine doluydu ki yazılarında, toplumların geçirdiği evreleri anlama ve açıklama çabasında anahtar öneme sahip kavramlar bulunuyordu; kültür, medeniyet, ümran, ideoloji, hars ve ekin.
Doğu ve Batı kaynakları ile taçlanan irfanı öylesine doluydu ki yazılarında, toplumların geçirdiği evreleri anlama ve açıklama çabasında anahtar öneme sahip kavramlar bulunuyordu; kültür, medeniyet, ümran, ideoloji, hars ve ekin.
O, “ben bu kitapları bütün dünya nimetlerinden, çok defa vazgeçilemeyenden, vazgeçilemeyecekten feragat ederek bir araya getirdim” diyerek kitapların onun için ne kadar mühim olduğunu vurguluyor.
O, “ben bu kitapları bütün dünya nimetlerinden, çok defa vazgeçilemeyenden, vazgeçilemeyecekten feragat ederek bir araya getirdim” diyerek kitapların onun için ne kadar mühim olduğunu vurguluyor.
İşte hepimizin düşünce ufkunu açacak Cemil Meriç eserleri…
İşte hepimizin düşünce ufkunu açacak Cemil Meriç eserleri…
Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >
KAYNAK / KAYNAKLAR: KULTURGUNDEMİ.COM, DEMİREL, D. (2011). CEMİL MERİÇ'TE KÜLTÜR VE İDEOLOJİ. YAYINLANMIŞ Y.L TEZİ.