Gülen'in kendini Batı'ya şirin gösterme planı

Fethullah Gülen'in New York Times gazetesine yazdığı makalede, "Batılı demokrasilerin ılımlı Müslümanlara ihtiyaç duydukları bir dönemde, 'hizmet' içindeki ben ve arkadaşlarım Batı'nın yanında yer aldık" açıklaması kendisini Batı'ya ve Amerika'ya pazarlamasının en önemli aracı olmuştu. İşte bu sürecin adım adım öyküsü

Gülen'in ABD'ye yerleşmesinin ardından özellikle Batı dünyasında İslam konusunda araştırmalar yapan tüm akademisyenlerin dikkatini çekmeyi başardı. Fethullah Gülen'in Batı'nın özellikle de ABD'nin dikkatini çeken temasları 1990'ların ikinci yarısından itibaren başlamıştı. 1997 yılında kalp rahatsızlığı nedeniyle ABD'ye giden Gülen tedavisinin ardından 11 Haziran 1997'de önemli Musevi örgütü olan Anti Defamation League (ADL) Başkanı Abraham Foxman ile görüştü. Bu görüşmeden üç ay sonra da ülkede Katoliklerin önde gelen liderlerinden Kardinal John O'Connor ile bir araya geldi. Gülen, Türkiye'ye dönmesinin ardından da Türkiye'deki farklı dinlerin temsilcileri ile de sık sık bir araya geldi. Gülen'in asıl önemli hamlesi 9 Şubat 1998 günü Vatikan'da Katolik dünyanın lideri Papa 2. John Paul ile görüşmesi oldu. “Gülen ve çevresinin “Dinler arası Diyalog" diye adlandırdığı bu girişimler Batı medyasında hep yankı buldu. Gülen için “İslam'ın modern, ılımlı yüzü" başlıklı haberler yapılmaya, mülakatlar yayımlanmaya başladı.
11 Eylül saldırılarını fırsata çevirdi

                                    
                                    
                                    - 11 Eylül saldırılarını fırsata çevirdi

Gülen, ABD'ye gittiğinde Küresel anlamda tanınırlığı vardı ancak Gülen'in ABD yönetiminin, entelektüel çevrelerinin dikkatini çeken çıkışı 11 Eylül 2001'de başta ikiz kulelere olmak yapılan saldırılar oldu. Saldırıların hemen ardından Gülen gazetelere saldırıları kınayan ilanlar verdi, en önemlisi de El Kaide'nin İslâm anlayışını mahkûm eden açıklamalar yaptı. Saldırı sonrası dünya medyasına verdiği mülakatlarda da şiddeti reddeden “başka bir İslâm” olduğu mesajını verdi. 11 Eylül saldırıları kendi İslâm anlayışını küresel anlamda anlatması için Gülen'e büyük bir fırsat penceresi açtı.


- 11 Eylül'den sonra ABD'de kurumsallaştı

Fethullah Gülen ve çevresindekiler 11 Eylül saldırılarının ardından ABD'de kurumsallaşma yoluna gitti. Üniversitelerde parasal bağışlarla “Dinler Arası Diyalog” kürsüleri açıldı. Vakıflar, dernekler kuruldu hatta ABD'de İngilizce yayın yapan bir TV istasyonu kurdular. Bugün ABD'de "Turkic Amerikan Alliance” çatı örgütü altında ABD'nin farklı eyaletlerine yayılmış onlarca Gülen'e yakın dernek ve vakıf bulunuyor.


Fethullah Gülen ABD'de iki defa sıkıntılı günler geçirdi. Bunlardan ilki 2006 yılında yaptığı kalış süresini uzatma çabası diğeriyse kendisine yakın isimlerin kurduğu okullar hakkında 2014'de yürütülen FBI soruşturması.
11 Eylül saldırılarını fırsata çevirdi - 11 Eylül saldırılarını fırsata çevirdi Gülen, ABD'ye gittiğinde Küresel anlamda tanınırlığı vardı ancak Gülen'in ABD yönetiminin, entelektüel çevrelerinin dikkatini çeken çıkışı 11 Eylül 2001'de başta ikiz kulelere olmak yapılan saldırılar oldu. Saldırıların hemen ardından Gülen gazetelere saldırıları kınayan ilanlar verdi, en önemlisi de El Kaide'nin İslâm anlayışını mahkûm eden açıklamalar yaptı. Saldırı sonrası dünya medyasına verdiği mülakatlarda da şiddeti reddeden “başka bir İslâm” olduğu mesajını verdi. 11 Eylül saldırıları kendi İslâm anlayışını küresel anlamda anlatması için Gülen'e büyük bir fırsat penceresi açtı. - 11 Eylül'den sonra ABD'de kurumsallaştı Fethullah Gülen ve çevresindekiler 11 Eylül saldırılarının ardından ABD'de kurumsallaşma yoluna gitti. Üniversitelerde parasal bağışlarla “Dinler Arası Diyalog” kürsüleri açıldı. Vakıflar, dernekler kuruldu hatta ABD'de İngilizce yayın yapan bir TV istasyonu kurdular. Bugün ABD'de "Turkic Amerikan Alliance” çatı örgütü altında ABD'nin farklı eyaletlerine yayılmış onlarca Gülen'e yakın dernek ve vakıf bulunuyor. Fethullah Gülen ABD'de iki defa sıkıntılı günler geçirdi. Bunlardan ilki 2006 yılında yaptığı kalış süresini uzatma çabası diğeriyse kendisine yakın isimlerin kurduğu okullar hakkında 2014'de yürütülen FBI soruşturması.
"Gülen tercihini İslâm Dünyası'ndan değil, Batı dünyasından yana yapmış birisi"

                                    
                                    
                                    1980'lerden bu yana bu Cemaati takip eden gazeteci Ruşen Çakır'a göre Gülen'in İslamcılık anlayışı tarihten gelen İslamcılık anlayışından farklıydı. Çakır bu anlayışı şu şeklide ifade ediyor: “Fethullah Gülen'in duruşu bildiğimiz anlamda bir İslamcı duruş değildi. Gülen, İslam dünyasının içinde bulunduğu durumdan Batı'yı değil o toplulukların kendisini sorumlu tutuyor ve o toplulukların iyileştirilmesi için Batı ile ittifakı önceliyor. Bu çok ciddi duruş farkı nedeniyle Batılılar, Gülen Cemaati'ni tercih ediyorlar. Gülen Cemaati onlara diyor ki; “Siz bu işleri biliyorsunuz bana yardımcı olun ben bu İslâm dünyasının içindeki yanlışları, radikalizmi, terörizmi, geri kalmışlığı halledeyim” diyor. Gülen tercihini İslam dünyasından değil, Batı dünyasından yana yapmış birisi.”

- ABD Gülen'in küresel bir hareket yürüttüğünü biliyor

Ruşen Çakır'a göre, ABD, Gülen'in Pensilvanya'da bir inziva hayatı sürmediğini küresel bir hareketini yürüttüğünü biliyor ve buna göz yumuyor.


“ABD'nin Fethullah Gülen'in Pensilvanya'da ikametine bunca zaman izin vermesi buranın sadece bir din adamının gönüllü sürgün yeri, bir inziva yeri olarak değil, küresel bir hareketin ana karargahı olmasına izin vermesidir. FBI, burasının Gülen hareketinin küresel ana karargahı olduğunu biliyordur. 11 Eylül gibi bir olay yaşandıktan sonra Dünya'da ABD'nin Müslümanlara, İslamcılara yönelik uygulamalarına baktığınız zaman Gülen'e sağlanan bu alan ABD'nin onun yaptıklarından şikayet etmiyor, hatta memnun oluyor anlamına rahatlıkla gelir. Gülen'in küresel anlamdaki faaliyetleri ABD'nin bilgisi ve rızasına sahiptir.
"Gülen tercihini İslâm Dünyası'ndan değil, Batı dünyasından yana yapmış birisi" 1980'lerden bu yana bu Cemaati takip eden gazeteci Ruşen Çakır'a göre Gülen'in İslamcılık anlayışı tarihten gelen İslamcılık anlayışından farklıydı. Çakır bu anlayışı şu şeklide ifade ediyor: “Fethullah Gülen'in duruşu bildiğimiz anlamda bir İslamcı duruş değildi. Gülen, İslam dünyasının içinde bulunduğu durumdan Batı'yı değil o toplulukların kendisini sorumlu tutuyor ve o toplulukların iyileştirilmesi için Batı ile ittifakı önceliyor. Bu çok ciddi duruş farkı nedeniyle Batılılar, Gülen Cemaati'ni tercih ediyorlar. Gülen Cemaati onlara diyor ki; “Siz bu işleri biliyorsunuz bana yardımcı olun ben bu İslâm dünyasının içindeki yanlışları, radikalizmi, terörizmi, geri kalmışlığı halledeyim” diyor. Gülen tercihini İslam dünyasından değil, Batı dünyasından yana yapmış birisi.” - ABD Gülen'in küresel bir hareket yürüttüğünü biliyor Ruşen Çakır'a göre, ABD, Gülen'in Pensilvanya'da bir inziva hayatı sürmediğini küresel bir hareketini yürüttüğünü biliyor ve buna göz yumuyor. “ABD'nin Fethullah Gülen'in Pensilvanya'da ikametine bunca zaman izin vermesi buranın sadece bir din adamının gönüllü sürgün yeri, bir inziva yeri olarak değil, küresel bir hareketin ana karargahı olmasına izin vermesidir. FBI, burasının Gülen hareketinin küresel ana karargahı olduğunu biliyordur. 11 Eylül gibi bir olay yaşandıktan sonra Dünya'da ABD'nin Müslümanlara, İslamcılara yönelik uygulamalarına baktığınız zaman Gülen'e sağlanan bu alan ABD'nin onun yaptıklarından şikayet etmiyor, hatta memnun oluyor anlamına rahatlıkla gelir. Gülen'in küresel anlamdaki faaliyetleri ABD'nin bilgisi ve rızasına sahiptir.
ABD sistemine zayıf halkalardan nüfuz etmeyi biliyorlar

                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Soli Özel'e göre Gülenciler, ABD'de kamuoyu oluşturmada çok etkililer. Özel bu etkili şöyle ifade etti: 

Fethullah Gülen'in 20 yıllık stratejisine bakmak gerekli. Gülenciler 1990'ların ortalarından itibaren farklı bir dil oluşturdular. İslâm'ın ılımlı yüzü, diyalog söylemi geliştirdiler. Fethullah Gülen, Papa ile buluştu. Bunlar tam Batılıların duymak, görmek istedikleri şeylerdi. Tabii Gülen Cemaati mensupları son derece eğitimli kişilerden oluşuyor güçlü lobileri, örgütlenmeleri var. ABD örneğine bakarsak her ilde dernekleri var, etrafla ilişki halindeler. ABD sistemine en zayıf halkalarından nüfuz etmeyi biliyorlar. Mesela ABD Başkan adaylarından Hillary Clinton'un kampanyasına yüklü miktarda bağışlar yaptılar. Kampanya yürütücüleri arasında Cemaat'ten isimler olduğu söyleniyor. Bu da kamuoyu oluşturmada ne derece etkili olduklarını gösteriyor.
ABD sistemine zayıf halkalardan nüfuz etmeyi biliyorlar Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Soli Özel'e göre Gülenciler, ABD'de kamuoyu oluşturmada çok etkililer. Özel bu etkili şöyle ifade etti: Fethullah Gülen'in 20 yıllık stratejisine bakmak gerekli. Gülenciler 1990'ların ortalarından itibaren farklı bir dil oluşturdular. İslâm'ın ılımlı yüzü, diyalog söylemi geliştirdiler. Fethullah Gülen, Papa ile buluştu. Bunlar tam Batılıların duymak, görmek istedikleri şeylerdi. Tabii Gülen Cemaati mensupları son derece eğitimli kişilerden oluşuyor güçlü lobileri, örgütlenmeleri var. ABD örneğine bakarsak her ilde dernekleri var, etrafla ilişki halindeler. ABD sistemine en zayıf halkalarından nüfuz etmeyi biliyorlar. Mesela ABD Başkan adaylarından Hillary Clinton'un kampanyasına yüklü miktarda bağışlar yaptılar. Kampanya yürütücüleri arasında Cemaat'ten isimler olduğu söyleniyor. Bu da kamuoyu oluşturmada ne derece etkili olduklarını gösteriyor.
19 sayfalık referans mektubu

                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    Gülen'in 2008'de oturum alma hakkını sağlayan isimler üç kategoride toplanıyordu. İlk kategoride ABD'nin dış istihbarat kurumu CIA'da ve Dışişleri Bakanlığı'nda çalışan eski görevliler yer alıyordu. İkinci kategori, ABD'deki farklı dinlere mensup dini liderlerdi. Üçüncü kategoriyi ise ülkenin önde gelen akademisyenleri oluşturdu. 19 sayfalık referans mektubunda eski CIA yöneticisi Graham Fuller, ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz ilk kategorideki en dikkat çeken iki isimdi.
19 sayfalık referans mektubu Gülen'in 2008'de oturum alma hakkını sağlayan isimler üç kategoride toplanıyordu. İlk kategoride ABD'nin dış istihbarat kurumu CIA'da ve Dışişleri Bakanlığı'nda çalışan eski görevliler yer alıyordu. İkinci kategori, ABD'deki farklı dinlere mensup dini liderlerdi. Üçüncü kategoriyi ise ülkenin önde gelen akademisyenleri oluşturdu. 19 sayfalık referans mektubunda eski CIA yöneticisi Graham Fuller, ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz ilk kategorideki en dikkat çeken iki isimdi.
Time Dergisi Gülen'i 2013'de dünyanın en etkili 100 kişisi arasında gösterdi

                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    Gülen, ABD'deki “altın yıllarını” ikinci oturum izni aldıktan sonra yaşadı. 2008 yılında Gülen'e yakın “Türk Kültür Merkezi”nin düzenlediği yemeğe Eski ABD Başkanlarından Bill Clinton video konferans yoluyla katılarak katılımcılara “Fethullah Gülen tarafından teşvik edilen hoşgörü ve dinler arası diyalog ideallerini yayılmasına katkıda bulunuyorsunuz” diyerek övgüler düzdü. Aynı yıl ABD'den Foreign Policy dergisinin internet üzerinden okuyucu anketleri ile oluşturduğu Dünya'nın ilk 100 entelektüeli listesine girdi. 2013 yılında da Time dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 kişisinden biri olarak gösterildi.
Time Dergisi Gülen'i 2013'de dünyanın en etkili 100 kişisi arasında gösterdi Gülen, ABD'deki “altın yıllarını” ikinci oturum izni aldıktan sonra yaşadı. 2008 yılında Gülen'e yakın “Türk Kültür Merkezi”nin düzenlediği yemeğe Eski ABD Başkanlarından Bill Clinton video konferans yoluyla katılarak katılımcılara “Fethullah Gülen tarafından teşvik edilen hoşgörü ve dinler arası diyalog ideallerini yayılmasına katkıda bulunuyorsunuz” diyerek övgüler düzdü. Aynı yıl ABD'den Foreign Policy dergisinin internet üzerinden okuyucu anketleri ile oluşturduğu Dünya'nın ilk 100 entelektüeli listesine girdi. 2013 yılında da Time dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 kişisinden biri olarak gösterildi.
Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >