Hindistan, Azerbaycan’a karşı Ermenistan’la neden yakınlaştı?

Ortak tatbikattaki askerler böyle görüntülenmişti
Ortak tatbikattaki askerler böyle görüntülenmişti

Azerbaycan’ın Karabağ zaferinin ardından birtakım önemli kazanımlar elde edilmiş olsa da halen uygulanmayan maddeler mevcut. Rusya barış güçlerinin geçici olarak bulunduğu Azerbaycan topraklarındaki Ermenilerin silahsızlandırılması, göçmenlerin geri dönmesi ve bölgesel ulaşım hatlarının açılması uygulanmayan maddelerin belki de en önemlileri. Fakat bu üç konuda müzakerelerin çetin de olsa devam etmesi, sorunların diplomatik yolla çözümü açısından olumlu bir gelişme. Bu gelişmelerin önündeki engellerden biri ise Karabağ’da yeniden bir savaşın başlaması olacaktır. Bunun için Ermenistan’ın silahlı gücüne verilen destekler sürecin bozulmasına ve fitilin ateşlenmesine neden olabilir. Özellikle bunun barış süreci devam ederken yapılması Hindistan’ın sert eleştirilere maruz kalmasına sebep oluyor.

İÇİNDEKİLER

Hem yüzölçümü, hem jeopolitik konumu, hem de ekonomik gücü itibariyle dünyanın en önemli noktalarından birine gidiyoruz. Hindistan. Güney Asya'daki kendi problemleriyle başa çıkmanın yollarını arayan, nüfus ve yüzölçümü açısından oldukça büyük bir ülkeden bahsediyoruz.

2014'te iktidara gelen Başbakan Modi, bu dönemden sonra dış politikanın değişmesinde önemli sayılabilecek ataklar başlattı.

Yeni ve en temel politika ise stratejik çıkarlarını birinci madde olarak öne alarak birçok ülkeyle yeniden ilişkiler kurması oldu. Videonun konusu ise başlıktan da anlaşılacağı üzere Kafkasya ile kurulan ve aktif rol aldıkları bağlarla ilgili.

  • Balkanlar ve Doğu Avrupa'daki ülkelerle iyi ilişkiler kurmak, stratejik olarak farklı bir coğrafyada büyümek ve ekonomiye doğrudan katkı sağlamak bu atağın en belirgin sebepleri olarak sayılabilir.

Fakat 2020'de Karabağ gerginliğinin yeniden başlamasıyla burada bir taraf olma durumu söz konusu. Peki bu taraf olmanın sebepleri ne ve Hindistan Kafkasya'da neye ulaşmak istiyor?

Kafkasya'daki politika değişti mi?

Öncelikle sorunun kökenini oluşturan ve Kafkasya'daki politikanın değişmesine neden olan kısma mercek tutmamız lazım.

Tarih boyunca stratejik ve politik olarak önemini hiç kaybetmeyen Kafkasya, küresel güçlerin de etkin olmak için göz kırptığı bir bölge olma özelliğini taşıyor. Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla bölgedeki boşluğun doldurulması için başlayan hareketlenme, günümüzde hala devam ediyor. Öyle ki Hindistan'ın bile dikkatini çekmiş.

Farklı etnik gruplar arasındaki bu etkileşim bölgedeki istikrar ve huzurun önündeki en önemli engeller diyebilirim.

Tabii bir de bölgede sözü geçen ülkeler mevcut. Rusya ve İran aklımıza gelen ilk örnekler olurken Hindistan adının yavaş yavaş yüksek sesle dile getirildiğini belirtmiştim. Konuya hakim olmayanları şaşırtacak bir ülke olarak tanımlanabilir. Bu kısma döneceğim ama öncesinde biraz geriye gidelim.

Başbakan Modi, vatandaşları selamlarken görünüyor.
Başbakan Modi, vatandaşları selamlarken görünüyor.

Bölgede son durum ne?

Özellikle 27 Eylül 2020’de başlayan ikinci Karabağ Savaşı'nın ardından bu ismi daha sık duymaya başladık. 10 Kasım 2020’de Azerbaycan topraklarının işgalden kurtarılmasına ilişkin üçlü bildirinin imzalanmasıyla Ermenistan'ın işgali resmen sona ermişti. Bu üçlü bildiri sıradan bir ateşkes bildirisi de değildi elbette.

  • Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) kararlarının uygulanması, Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan çekilişinin tescili ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in ifadesiyle bölgede yeni bir jeopolitik gerçekliğin oluşması anlamını taşıyordu.

Peki bu jeopolitik gerçekliğin etrafında toplananlar tek grup halinde mi hareket ediyor. Elbette sorunun cevabı hayır.

Azerbaycan'ın zaferiyle mevcut durumu iş birliği ve normalleşme için fırsat olarak görenler ilk grup olarak tanımlanabilir.

İkinci grupta ise stratejik olarak önemini yitirdiğini düşünenler var. Son grup ise jeopolitik olarak yenildiğini düşünenler.

İlk grup haricindeki ülkeler 10 Kasım Bildirisinden rahatsız olanlar ve onlar da bölgedeki istikrar ve huzurun önündeki önemli engellerden biri olarak tanımlanıyor.

Örnek vermek gerekirse Zengezur Koridoru'na kimin karşı çıktığına bakmak yetecektir. Bu konuda yaptığımız videoyu da izlemenizi öneririm.

Zaferin ardından uygulanmayan maddeler var mı?

Üçlü bildiriyle iki ülke arasında uluslararası alanda tanınan sınırlar netleşti. Dolayısıyla uluslararası güçler ve devletler, son bir yıl içinde Güney Kafkasya’da bu konulara verdikleri tepkiler üzerinden bölgesel politikalarını şekillendiriyor diyebiliriz. Yani çıkarların etkin olduğu bir dönem yaşıyoruz.

Karabağ zaferinin ardından birtakım önemli maddeler uygulansa da halen uygulanmayan maddeler var.

Rusya barış güçlerinin geçici olarak bulunduğu Azerbaycan topraklarındaki Ermenilerin silahsızlandırılması, göçmenlerin geri dönmesi ve bölgesel ulaşım hatlarının açılması uygulanmayan maddelerin belki de en önemlileri.

Fakat bu üç konuda müzakerelerin çetin de olsa devam etmesi, sorunların diplomatik yolla çözümü açısından olumlu bir gelişme.

Az önce de bahsettiğim gibi bunların uygulanmamasının önündeki engeller şu şekilde sıralanabilir: Üçüncü taraf ülkeler ve Ermenistan'daki radikal muhalefet.

Mesela bu haber. İçeriğinden bahsedecek olursam; Azerbaycan ve Ermenistan arasında barış anlaşması müzakerelerinin olduğu bir dönemde Hindistan'ın Ermenistan'a silah tedarik etmesinin ortamı gerdiğine vurgu yapılıyor. Daha önce de Azerbaycan basınında yer alan haberler dikkati çekmişti. Hindistan'dan gelen askeri kargoların İran üzerinden Ermenistan'a teslim edildiği belirlenmişti.

Tankın üzerinde bir asker böyle görüntülenmişti.
Tankın üzerinde bir asker böyle görüntülenmişti.

Az önce söylediğim Hindistan ve Ermenistan yakınlaşmasına güzel bir örnek olduğunu söyleyebilirim. Peki bu yakınlaşma ne zaman başladı?

Tarihi bağları bulunan iki ülkeden bahsediyoruz. Fakat özel bir bağları olduğunu göremiyoruz. Hindistan Başbakanı Modi ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın iyi bir ilişki kurduğunu biliyoruz.

Çin ile olan rekabeti yeni bir bölgede etkin olma çabasının bir sonucu.

Bir de Türkiye-Azerbaycan-Pakistan ekseni bulunuyor. Bu üç ülkenin 'kardeşlik' bağlarıyla bağlı olması Hindistan'ın bir tercih yapmasının önündeki gerekçelerden biri. Pakistan ile yaşadığı sorunlar bu tercihte önemli bir etkiye sahip diye düşünüyorum.

İran ve Azerbaycan arasında yaşanan sorunlar, İran ve Ermenistan'ın yakınlaşmasıyla sonuçlanmıştı. Dolayısıyla bu iki ülke ile Hindistan'ın da bağlarının kuvvetlenmesine neden oldu.

Karabağ'da ağır bir yenilgi alan Ermenistan, silah ihracatı için Rusya'nın haricinde yeni pazarlar aramaya başladı. Karşısına Hindistan çıktı ve dört Swathi radarı için 40 milyon dolarlık anlaşma 2020'de imzalandı.

  • Bu kapsamda 2021'de Hindistan'a dışişleri bakanlığı düzeyinde ilk ziyaret de gerçekleştirildi. Zaten gelişme kaydeden ilişkiler bu ziyaretin ardından ivmelendi. Peşi sıra yapılan ziyaretlerle savunma alanındaki işbirlikleri de artış kaydetti. böylece silah, mühimmat ve roket tedarikinin kapıları da açılmış oldu.

Hindistan'ın savunması ne durumda?

Şimdi Hindistan'ın savunma gücüne geçmişten günümüze doğru bir göz atmamız gerektiğini düşünüyorum.

Hindistan'ın savunma sanayisi, tarih boyunca farklı dönemlerde gelişmeler kaydetti. Ana hatlarıyla bunları birer başlık halinde inceleyelim.

Hindistan tarihi boyunca çeşitli krallıkların, imparatorlukların ve hükümet biçimlerinin hüküm sürdüğü bir coğrafya olarak karşımıza çıkıyor.

Savunma, genellikle yerel askeri güçlerin ve geleneksel savaş tekniklerinin kullanılmasıyla sürdürüldü.

Yerel adımlar ile silah üretimi ve askeri teçhizatın üretimi konusunda önemli bir rol oynadığını gözlemliyoruz.

1858'de Birleşik Krallık'ın kolonisine giren ülke, bu dönemde Britanya İmparatorluğu'nun Asya'daki önemli bir askeri üssü haline geldi. Askeri üsler, garnizonlar ve askeri altyapılar kurulmuş oldu. Ancak üretim ve araştırma konusunda daha geniş bir savunma sanayisini geliştirme çabaları genel olarak sınırlı kaldı.

Hindistan ve Rusya üretimi ortak füzeler
Hindistan ve Rusya üretimi ortak füzeler

1947'de Britanya İmparatorluğu'ndan bağımsızlığını kazanan Hindistan, kendi savunma sanayisini kurma çabalarına yoğunlaştı.

Ülke, askeri teçhizat ve silah kazancının ithalatına olan katkının azaltılmasını istedi. Bunun sonucunda savunma sanayisinin geliştirilmesi ve yerli üretim kapasitesinin çeşitlenmesi için adımlar atıldı.

Soğuk Savaş döneminde bu adımların kısıtlandığını görüyoruz. Sonuç olarak ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki çekişme nedeniyle savunma ekipmanlarının tedarikinde Sovyetler Birliği'ne yöneldiğini görüyoruz.

Bu dönemde Hindistan, savaş uçakları, tanklar, denizaltılar gibi büyük silah sistemlerini Sovyetler Birliği'nden aldı.

Belki de en önemli dönem Nükleer silah programının başladığı dönemdi. Ülke 1974'te yer altı nükleer patlama gerçekleştirerek nükleer silahlara sahip olduğunu açıkladı.

Bu, ülkedeki nükleer patlamaların yaşandığı dönemdi. Nükleer programı, Hindistan'ın savunma stratejisi ve güvenlik doktrini üzerinde önemli bir etkinliğe sahip oldu.

1990'lı yıllardan itibaren Hindistan'ın savunma sanayii alanında ağırlığı yerli üretim ve Ar-Ge faaliyetlerine verdiğini görüyoruz.

Böylece yerli savaş uçakları, füze sistemleri, tanklar, denizaltılar ve diğer askeri teçhizatın üretimi için çalışmalar yürütüldü.

Bugün Hindistan, yerli savunma sanayisinin iyileştirilmesine yönelik çabalarına devam ederken farklı firmalar ve kuruluşlar ile askeri teknoloji ve teçhizatın yerli üretimini desteklemek amacıyla faaliyetlerine devam ediyor.

Hindistan'ın savunma sanayii tarihi, ülkenin yükseliş hedefi, uluslararası ilişkileri ve iç siyasi faktörleri ile şekillendi diyebilirim. Savunma ürünü ve silah satışlarının kıyaslamasını yaparsak Hindistan'ın satıcı konumunda değil de alıcı konumunda olduğunu görüyoruz.

Uzun bir süredir Rusya'dan çeşitli silah sistemleri, uçaklar, tanklar ve füzeler satın alıyor. Aynı zamanda Hindistan'ın Rus yapımı silahları da üretip sattığını biliyoruz. Örnek vermek gerekirse Rus yapımı T-90 tankları, Hindistan tarafından da üretilip ihraç ediliyor.

Ülkenin, Birleşik Arap Emirlikleri ile yapılan süpersonik seyir füzeleri konusunda işbirliği bulunuyor. Bu füzelerin, gemi ve karadan karaya saldırı yeteneğine sahip olduğunu ve yine Rusya ve Hindistan tarafından üretildiğini biliyoruz.

Ayrıca Endonezya, Vietnam, Myanmar, Bangladeş gibi ülkelerle de ses getiren savunma sanayii anlaşmaları olduğunu belirtmeliyim. Bu ülkelerin arasında elbette Ermenistan da bulunuyor.

Ürün aldığı ülkeler arasında Rusya'nın yanı sıra Fransa, İsrail hatta ABD'nin olduğunu da söylemem gerekiyor.

Hindistan'ın tıpkı Türkiye gibi Rusya'dan S-400 aldığını biliyoruz. Malum Türkiye'ye uygulanan 'Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşılık Verme Yasası' var. Adı CAATSA. Bu yaptırımlara maruz kalmadıklarının altını çizelim.

Şimdi Ermenistan'a verilen silahların sebeplerine bakalım. Az önce de bahsettiğim en önemli başlık, Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan'ın büyüyen üçlü iş birlikleri diyebilirim.

Üç kardeş nasıl konumlanacak?

Türkiye ve Pakistan, 2020 savaşı sırasında Azerbaycan'ın en güçlü destekçileri olarak öne çıkmıştı. Türkiye ve Azerbaycan'ın Pakistan ile iyi ilişkiler kurması, bu süreçte Hindistan'ın iki ülke ile olan bağlarını zayıflattı diyebiliriz.

2021'de gerçekleşen 'Üç Kardeş askerî tatbikatı' ile de Hindistan'ın rahatsız olduğunu söylemek sürpriz olmayacaktır. Bu üç kardeşin çözüme muhtaç Keşmir konusunda birlikte hareket etmesi Hindistan'ın Ermenistan politikasını geliştirme nedenleri arasında yer alıyor.

Fakat bu net ve kesin bir kutuplaşma değil. Türkiye'nin Ermenistan ile ilişkilerinin düzelme yoluna girmesi aynı şekilde Hindistan-Türkiye-Azerbaycan üçlüsü için de geçerli. Böyle bir gelişmede Yeni Delhi'nin bu tutumunu değiştirmesi de mümkün. Fakat şöyle bir seçenek de mevcut: küresel bir savunma ihracatçısı olarak 'ben herkese silah satabilirim' diyebilir. Elbette bunların tamamı olasılıklar üzerine kurduğum cümleler.

Üç Kardeş Tatbikatı'nda askerler
Üç Kardeş Tatbikatı'nda askerler

Burada bir aktörden daha bahsetmemiz lazım. İran. İran'ın Nükleer Anlaşmadan çekilmesinin ve Batı'nın yaptırımları devreye almasının ardından Hindistan ile olan ticari ilişkileri son bulmuştu. İki ülke yeniden ilişkilerin canlanması için karşılıklı birçok adım attılar. Elbette bu adımlara Ermenistan'ın da dahil olduğu söylemeliyim.

Fakat bir parantez de bu noktada Azerbaycan tarafına açmamız lazım. Çünkü Azerbaycan ve Hindistan ilişkileri de kötü sayılamayacak bir düzeyde. Birçok Hintli firma Azerbaycan'ın gaz ve petrolüne ilgi gösteriyor. İki ülkenin ilişkilerinde herhangi bir problem ise yok. Sadece Azerbaycan'ın Pakistan ile olan yakınlığı bir sorun olarak gösterilebilir. Fakat aşılmayacak ya da çözümsüz bir sorun olarak görmüyorum.

Ben ne düşünüyorum ondan bahsedeyim. Günümüzde küresel ilişkiler giderek daha da büyük önem kazanıyor.

Stratejik iş birlikleri ve çıkarların öne çıktığı anlaşmalar görüyoruz. İki farklı coğrafyada yer alan bu ülkeler, enerji işbirliğinden kültürel etkileşime kadar geniş bir yelpazede adımlar atarken bölgesel çıkarlarının öne çıktığı bir satranç maçı da yapıyor diyebilirim. Karşısında duracağı ülkenin yakın ilişkilerinden, ittifak halinde olduğu ülkelerin hal ve tutumlarına kadar birçok faktör etkili bu noktada.

Hindistan'ın silah yardımları yapması uluslararası hukuka göre elbette yasak değil. Fakat henüz yapılan anlaşmaların hayata geçirilemediği bir dönemde üstelik gizli saklı yapılan silah tedarikleri çok etik durmuyor bence.

Bu arada Hindistan'ın çok büyük bir silah ihracatçısı olmadığını tam aksine büyük bir ithalatçı olduğunu görüyorum verilerden.

Ermenistan'a gönderilen silahların da Azerbaycan aleyhine dengelerin değişmesine katkısı olmayacaktır. Çünkü Azerbaycan'ın askeri gücüne karşı Ermenistan'ın gücünün sınırlı olduğunu biliyorum. Hatta istatistik bir veriden öte sahadaki sonuçlar üzerinden konuşursak bunun kesin olduğunu belirtmeliyim.

Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >