İran en önemli isimlerini neden koruyamadı?

İsrail ve İran arasında devam eden çatışmaların askeriye açısından analizini yaptık
İsrail ve İran arasında devam eden çatışmaların askeriye açısından analizini yaptık

İsrail'in saldırılarında İran, birçok üst düzey komutanını kaybetti. Dünya medyası İsrail'in suikastlarında İran'lı komutanların nasıl bu kadar kolay öldürüldüğünü tartıştı. Güvenlik Uzmanı Mitat Ferhat Dur, İran-İsrail savaşının askeri yönlerini, saldırı stratejilerini GZT'ye anlattı.

Dur, İsrail ve İran arasında 12 gün boyunca devam eden çatışmalarda ülkelerin stratejilerini ve yürüttüğü politikaları açıkladı.

Ayrca, İsrail'in sığınak kapasitesinden, İran'ın üst düzey görevlilerini İsrail'den koruyamamasının sebeplerinden bahsetti. İşte Güvenlik Uzmanı Mitat Ferhat Dur'un GZT'ye özel açıklamaları:

İran'lı komutanlar ve bilim insanları neden yataklarında öldürülebildi?

Böyle bir tedbir alınması için tehdidin önce belirlenmesi lazım. İstihbarat zafiyeti olduğu açık. Önemli kişilerin korunması durumlarında alınacak tedbirler var ama bunlara uyulmadığını görüyoruz.

Bu hem bir rahatlığı gösterebilir. Biraz da eksik istihbarattan dolayı İsrail'in özellikle bu tip bir baskına kalkışamayacağını düşünmüş olabilirler.

Bir rehavet olduğu belli. Ancak yine de en azından Genelkurmay Başkanı seviyesindekilerin oturduğu konutların bu tip saldırıların tamamını olmasa bile bir kısmına dayanabilecek şekilde olmasında fayda var.

Unutmayalım ki İran uzun yıllardır ambargo altında ve ekonomik sorunlarla uğraşıyor. Yani buna kadar inmemiş olabilirler.

İsrail neden komuta kademesini öldürme politikası yürütüyor? Bunun askeriyedeki karşılığı nedir?

Öncelikle harekat yapılacağı zaman planlanırken mevcut kuvvetler yani düşmana hasma erişebilecek elinizde yeteneklerin olması lazım.

İki ülke arasında İsrail, İran arasında şu anda kara hududu olmaması sebebiyle yapılacak şeyler zaten şu an birkaç gündür gördüğümüz şekilde hava kuvvetlerinin kullanılması ve karadan karaya füzelerin atılması gibi yöntemler var.

İki taraf da planını yaparken karşı tarafa saldırmak için planını yaparken kendi elindeki mevcut olanları kullanacak.

Şimdi İsrail bir hava paketi ile filo ile oraya gitmek zorunda. Hava kuvvetleriyle bu işi kotarmak zorunda olduğundan, öncelikle hava sahasına yaklaşan, en azından füzeleri ateşleyebilecek, yerdeki hedeflere atış yapabilecek mesafeye kadar yaklaşması gerekiyor.

Bunun için de tabii ki karşı tarafta hava savunma sistemleri var.

Hava savunma sistemini kendi başına bırakılmış, kendi kendine hareket eden bir sistem gibi düşünmek hata olur.

Bu daha çok otomasyonla hareket eden ama yine de emir komuta edilmesi gereken bir sistem.

Hasmınızın size yaklaşmadan önce, size atış yapabilecek menzile girmeden önce radarlar tarafından tespit edilmesi lazım.

Zaten bunun da ilk başta yapıldığını görüyoruz. Bu radarların bazı elektronik harp unsurlarıyla köreltildiğini, yaklaşıldıktan sonra da atışlarla imha edildiğini görüyoruz.

Karaya atışlarla, havadan karaya füzelerle daha sonraki aşaması radarların köreltilmesiyle filonuzun, hava gücünüzün oraya yaklaşmasını sağlıyorsunuz.

Atış kabiliyetine geldiğinde yani atış edebilecek menzile ulaştığında da hedeflerin arasında bu sistemlere emir komuta edecek.

Özellikle de üst düzey subayların, generallerin olduğunu görüyoruz.

Yani ülke genelinde verilecek bir alarmın, ülke genelinde verilecek bir hava savunma sistemi aktifleştirmesinin veya işte önemli insanların korunaklı yerlere alınmasının emirlerini verecek, bu sistemi harekete geçirecek insanların da ilk başta elimine edildiğini görüyoruz.

İkinci safhasında da saldırının başındaki açıklamaları hatırlarsak balistik füze imkanları ve nükleer tesis imkanları vardı.

Nükleer tesislere nüfuz edemiyorsanız da orayı kullanacak insanları öldürerek bir nevi oranın çalışmaz hale gelmesini sağlıyorsunuz.

Bu üst düzey nükleer araştırmacıların, bilim adamlarının yapılmasının sebebi de alelacele de olsa elinde böyle bir kabiliyet varsa İsrail'e erişebilen, özellikle bu hipersonik füzelerin üzerine bu nükleer malzemenin yerleştirilmesine engel olmak.

Eğer bir program varsa ve devam ediyorsa bunun hızlandırılmasını da engellemiş olursunuz.

İsrail tek başına veya ABD ile kara saldırısına mı hazırlandı?

Bu çok da akıl karı değil. Böyle bir durumda okyanus ötesinden asker getirmekle İsrail'den İran toprağına asker getirmek arasında pek bir fark yok açıkçası.

Bu yapılmak istense bile arada çok fazla ülke var. Suriye var, Irak var, Ürdün var. Düz bir hat düşünürsek veya Suudi Arabistan toprağı var. Bu tip alanların kullanılması için de ayrı bir diplomasiye ihtiyaç var. İsrail konusunda bunun olması çok da akıl karı değil.

İkinci bir husus da kara harekatı ile ilgili yapılmak istenirse de sonuçta bu İsrail ile hududu olan ülkeler. Son zamanlarda gördüğümüz Suriye, Ürdün, Lübnan gibi değil. İran'daki nüfus 80 milyonun üzerinde ve böyle bir taarruz, böyle bir çıkartma, diyelim asker sevkiyatı veya harekatın oraya götürülmesi gibi durumlar İran halkında bir bütünleşmeye sebep olabilir.

Buranın demografik yapısını da göze almak gerekir. Bu Suriye'deki gibi parçalı yapı, birbirine muhalif olan gruplar, bunların birbirleriyle savaşılması, çalıştırılması gibi şeyler İran'da çok da yapılabilir durum değil.

Irak'ta hatırlarsanız 2003'teki işgal aslında 91'de başlayan Körfez Harekatı'nın devamı. Öncelikle oraya güç aktarımı yapılacaksa, asker çıkarılacaksa oradaki öncelikli hava savunmasının, roket savunmasının, daha sonra kara birliklerinin bir şekilde yıpratılması gerekiyor.

Bu arada demografik yapıda, yani halkın sosyolojisi içerisindeki çatlakların genişletilmesi süreci var. İran'da bunu yapmak çok da kolay değil. İran medeniyet olarak da, devlet teşkilatı ve devlet tarihi olarak da, devlet teşkilatı olarak da müsait değil.

İsrail hangi stratejiyi uyguluyor? Amaçları ne?

Öncelikle yaptıkları açıklamalarda İran'ın nükleer bir teknolojiye sahip olma riskinin büyüdüğü, hatta bunun gerçekleştiği gibi durumlar vardı.

Yapılanlara dikkat edecek olursak artık petrol üretim tesisleri, enerji hatları, internet hatları, iletişim hatları, hatta doğrudan sivil yaşamın bulunduğu alanlar bu tip yerlere saldırılar gördük.

Körfez Harbi'nden örnek verecek olursak veya 2003'teki Irak'tan örnek verecek olursak o zaman da kimyasal silahları vardı. Irak'ın dondurma kamyonlarında radyoaktif maddeler taşınıyordu diye hikayeler vardı.

Daha sonradan Tony Blair'in İngiltere'nin yaptığı açıklamalarda bunun aslında bir yalan olduğu, o gün insanları bu işe seferber edebilmek için, ikna edebilmek için kullanıldığı görülüyordu. Ama Batı'nın genelde kullandığı metotlardan biri olarak bu tip kara propagandaların olabileceğini her zaman aklımızın bir köşesinde bulunmalı.

Ama ikinci tarafta, yani balistik füze teknolojisi. Özellikle bunun İsrail'in savunmasını aşabilecek duruma geldiğini görüyoruz.

Buradaki ilerlemenin gerçekten hasmının önüne geçtiğini görüyoruz. Bu tip teknolojilerin yine uzun süren ambargoya, ekonomik zorluklara rağmen yapılabildiğini görüyoruz.

Neden İran'ın normal ordusu yerine Devrim Muhafızları'nı hedef tahtasına oturtuyorlar?

Bunun önüne aynı zamanda İran dini liderliğini de koymamız lazım. İran'daki yönetim Ayetullahlar ve onların devrimin koruyucusu olan devrim muhafızlarıyla devam ettiriliyor.

Rejimin devamlılığı bu iki unsurun orada bulunması sayesinde var. Bunun yanında bir de normal düzenli ordunun bulunduğunu görüyoruz.

Aslında bu iki başlıktan da yararlanmaya çalışılıyor. Şöyle düşünürsek eğer halkın içerisindeki çatlaklar büyütülüp İran'daki muhalif seslerin hatta ayaklanmaya varabilecek hale gelmesini istiyorlarsa Şah'ın sürgündeki oğlunun açıklamalarında da görüyoruz.

Zaten Şah'ın oğlunun yaptığı açıklamalarda da orduya seslenerek konvansiyonel orduya seslenerek isyan etmeleri, darbe yapmaları, Ayetullahları yönetimden indirmeleri söylenmişti.

İsrail'in sığınak kapasitesi neden yüksek? Herkesi nasıl hızlıca yer altına alabiliyorlar?

Özellikle Yom Kipur Savaşı'nda, Altı Gün savaşlarında ve daha evvelinde Arap-İsrail savaşları içerisinde tarihi olarak bunlar görüldü.

Coğrafi olarak çok dar bir alanda bulundukları için nüfus da bu dar alana sıkışmış durumda olduğu için, özellikle 90'ların başından itibaren Körfez haricindeki Saddam'ın sahip olduğu balistik füzelerden, füzelerinden bahsediliyordu.

O zaman kimyasal silahların kimyasal harp başlıklarıyla bu füzelerin İsrail'e gönderileceği, hatta birkaçının Suriye hava sahası üzerinde durdurulduğu gibi durumlar vardı.

İşte bu tip şeyleri yaşadıkları için halka, bizdeki kentsel dönüşüm yasalarına benzeyen yasalarla, yeni yapılan bütün evlerin ve konutların, ikametgahların hepsinin sığınağa sahip olması gerekiyor.

Böylelikle konutlar yeniden yapılırken kendiliğinden insanlara bir koruma, bir barınak sağlanmış oldu.

Bunu basit sığınak şeklinde değil, kimyasal taarruzlara karşı, nükleer taarruzlara karşı dayanıklı hava filtrelerinin olduğu, belirli bir süre insanların orada bulunabileceği, ikamet edebileceği veya tahliye şartı gerçekleşirse tahliye edilmeden önce orada hayatta kalabileceği alanlar olarak düşünelim.

Bunların olmadığı çok eski mahalleler var. Mesela Kudüs'te yasadışı yerleşimcilerin inşa ettiği konutlar var. Evvelinden kalan konutlar da var, eski konutlar da var. Eğer böyle durumlar varsa da mahallelerde devletin kendi imkanlarıyla yaptığı halkın toplanma alanları inşa edilmiş.

Özellikle Kudüs bölgesinde bu sığınaklara, yani devletin yaptığı ortak sığınaklara, kamu alanı olan sığınaklara, Müslümanların ve Hıristiyanların kabul edilmediği, sadece Yahudi olanların halk tarafından sokulduğu gibi haberler de gelmeye başladı.

Bu biraz önce konuştuğumuz İran'daki muhalif yapılar ve bu iç savaşa sürüklenmek istenen durum aslında İsrail'de de var. Orada da muhalifler var ve halkın içerisinde de böyle bir parçalanmışlığı görmüş oluyoruz.

En azından bu tip bir insani durumda da sığınakların diğer dinlerden olan insanlarla paylaşılmaması gibi durumlar var.

İsrail'in kısıtlı coğrafyası içerisinde özellikle yerleşimci olarak ikna ettiği diğer ülkelerden getirdiği insanları orada barındırabilmesi için de bu tip şeylerin sağlanması gerekiyor.

İran İsrail'e nasıl cevap verdi?

İran'ın geçen süre içerisinde özellikle Kasım Süleymani, Hamas liderliği, Hizbullah liderliği gibi İran toprağında yapılan bazı suikast operasyonları gibi durumlardan sonra verdiği karşılıklar vardı.

Özellikle geçen sene içerisinde ve önceki sene bu tip karşılıkları füzelerle ve dronelarla yapmıştı. Ama o zaman hatırlarsanız Ürdün hava sahası içerisinde imha edilen dronelar, İsrail içlerine düşse bile çok da etkili olmayan balistik füzelerden bahsedilmişti.

Geçen süre içerisinde aslında bunların denemeler olduğunu, İran'ın İsrail'in hasmının hava savunma sistemini öğrendiğini, bunların açıklarını tespit ettiğini ve son yaptığı taarruzlarda da buna göre hareket ederek başarılı olduğunu görüyoruz.

Özellikle Tel Aviv ve Hayfa limanındaki yıkım, burada bulunan katmanlı hava savunma sistemlerinin aşılabildiğini, yüksek irtifadan alçak irtifaya kadar o üç katmanın da aşılabilir durumda olduğunu göstermiş oldu.

İran'ın elindeki bu dar imkanları ambargo zamanlarında iyi kullandığını ve geçen süre içerisinde yaptığı harekatlarla da İsrail'in hava savunma sistemini bir nevi çözdüğünü, açıklarından faydalanarak da gayet etkili olduğunu görüyoruz.

Bu hem İsrail yönetiminde hem de halkın üzerinde psikolojik olarak da büyük bir baskı yarattı.

Son çatışmalarda en çok dikkatinizi çeken ne oldu?

İki tarafın da elindeki her şeyi kullandığını görüyoruz. İran açısından bunun füze ve roket teknolojilerinde ilerlediğini görüyoruz. Drone teknolojisinde çok fazla bildiğimizin ötesine geçmediğini ancak özellikle hipersonik ve balistik füze teknolojilerinde manevra kabiliyetini de arttığını, İsrail'deki hava savunma sistemini de aşabildiklerini gördük.

İsrail tarafında ise ayrıntılı bir planlamanın, uzun süreçlerden geçen bir planlamanın olduğunu, istihbarat kabiliyetlerinin çok geliştirildiğini görüyoruz. Özellikle İran toprağındaki istihbarat faaliyetlerinin artarak devam ettiğini, belirli bir seviyenin üstüne çıktığını görüyoruz.

Bunun yanında planlama içerisinde bizim ağırlık merkezi olarak tabir ettiğimiz, İran'ın gücünü aldığı ve sürekli elinde bulundurmak isteyeceği ana unsurun nükleer tesisler olduğu, nükleer altyapının olduğu ve bu kapasitenin geliştirilmeye çalışıldığı hatta bitirildiği gibi argümanlar vardı.

Bunun yanlış tespit edildiğini görüyoruz. İran gücünü bu tesislerden ve nükleer kapasiteden değil, şu anda İsrail'e nüfuz edebilen füze teknolojisiyle, balistik füze teknolojisiyle bu hale geldiğini görüyoruz.

Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >