Kitabını namluya süren soylu öfke: Nuri Pakdil
Uzun, dik başlı ve bitimsiz cümleler yazmak yeterli gelmiyor onu anlatmaya. Bu yüzden şu sorunun yetersiz ama hiç değilse yerli cevabını veriyoruz. Neden Nuri Pakdil okumalıyız?
“İki şey insanı diri tutar bayım, aşk ve savaş." Hayatını da aynen böyle yaşıyor Nuri Pakdil. Hep çok seviyor, hatta portakalları bile. Hiç incitmiyor, birbirimize tutundukça bıçakların ağzının kapanacağını öğütlüyor her seferinde. Ama içiyle tutuştuğu her savaşta, direnmeye hazır hayat istiyor Rabbinden. Yıllardır duruşu hiç değişmedi Pakdil'in ve durmadı, duraksamadı. Çok doluydu kafası, öyle ki içindeki gürültüden kurtulmak istediğinde başını ayrı taşımayı düşündü. Ama bu kurtuluş asla sorumluluktan kaçış değildi, bilakis sorumlusunuz dedi. “Sorumlusunuz bütün yaptıklarınızdan, olanlardan ülkenizde ve ülkeniz olmayan yerlerde, ilginiz ve bilginiz oranında." Bu yüzden sevdiği ve sorumlu hissettiği şehirleri tek tek yazdı kâğıda, Mekke-Medine-Kudüs-İstanbul-Şam-Bitlis-Paris... Müslüman kimliğini hep direnen, devrimci tarafı olarak harekete geçirdi. Kendine has lügatiyle namazı eylem olarak tanımlayan ilk ve tek kişi oldu Nuri Pakdil. Ve aynı zamanda pek çok sıfat ile herkese seslenerek kutsal inat vurgusunu yineledi ve yineliyor.
Ve böyle selamlıyor bizleri, “Sevgili arkadaşlar; hepinizi antiemperyalist, antikapitalist, antisosyalist, antinazizst, en önemlisi de Türkiye özeline ait olmak üzere antifiravunist bilinçle selamlıyorum." Bu bilinçle yaşamak ümidiyle Nuri Pakdil okumalıyız, çünkü:
Ve böyle selamlıyor bizleri, “Sevgili arkadaşlar; hepinizi antiemperyalist, antikapitalist, antisosyalist, antinazizst, en önemlisi de Türkiye özeline ait olmak üzere antifiravunist bilinçle selamlıyorum." Bu bilinçle yaşamak ümidiyle Nuri Pakdil okumalıyız, çünkü:
Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >