Milli savaş uçağı KAAN neden önemli: Hangi görevleri yapacak?

Arşiv
Arşiv

Milli Muharip Uçak KAAN'ın üretim planlarının ne zaman başladığını, kullanılacak motorun ve radar sisteminin nasıl çalıştığını ve proje başarılı olursa bizi nasıl bir geleceğin beklediğini editörümüz anlattı.

TF-X, MMU, Milli Muharip Uçak ya da KAAN. Siz onun hangi ismini kullanıyorsunuz bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey; Türkiye’nin kendi savaş uçağını yapabilen dünyadaki 10 ülkeden biri olması. Hatta biraz daha ileri gidelim. Dünyada 5. nesil olarak kabul edilen savaş uçağını üreten ülke sayısı da 5. Ve evet, KAAN ile Türkiye de o 5 ülkeden biri. Türk savunma sanayiinin belki de bugüne kadarki en büyük meydan okumasına az sonra birlikte göz atacağız.

Amacımız, Milli Muharip Uçak KAAN için şimdi kadar gelinen yola küçük bir parantez açmak ve tarihe not düşmek. KAAN göklerde buluştuğunda ya da projeyle ilgili değerli gelişmeler olduğunda zaten biz de yeni içeriklerle sizlerin karşısında olacağız. Hadi şimdi gelin Türk savunma sanayiinin bugüne kadar ki en karmaşık, en pahalı, pek çok açıdan ilkleri barından ve tüm bunlar neticesinde belki de en önemli projesi olan KAAN’a yakından bakalım. Son dönemlerde savunma sanayiine ilgili olun ya da olmayın bir şekilde karşınıza en çok çıkan haberlerden biri de Türkiye’nin kullanacağı savaş uçakları.

Kimi zaman F-35’e geri dönüş mümkün mü diye tartışıyoruz kimi zaman ABD’den gelecek yeni F-16 meselesini araştırıyoruz. Ama aklımızın bir köşesinde hep dönüp duran asıl mesele Milli Muharip Uçak KAAN oluyor.

KAAN'ın üretim denemeleri

KAAN’ın ilk uçuşu için önce 2026 tarihi belirlenmişti. Ardından 2024 yılı konuşulmaya başlandı. En sonunda Aralık 2023 hedefi kondu. Ancak bildiğiniz gibi o tarihte ilk uçuş gerçekleşmedi. Bunu ‘başarısızlık’ olarak görmek isteyenler için küçük bir parantez açalım. Evet, o tarihte uçulmadı ama havacılıkta kuralların kanla yazıldığı gerçeği de gelişen onca teknolojiye rağmen değişmedi. Sonuçta uçağı yapan TUSAŞ bir karar verdi ve anladığımız kadarıyla ‘geç olsun güç olmasın’ anlayışı ağır bastı.

Her ne kadar KAAN’ın son yıllarda duymuş olsak da kağıt üzerindeki durum pek de öyle değil. 2010 yılının Aralık ayında düzenlenen Savunma Sanayii İcra Komitesi’nde çıkacak kararlar merakla bekleniyordu. 2007’deki İcra Komitesi toplantısının üzerinden zaman geçmiş ve ALTAY tankı başta olmak üzere pek çok alanda dışa bağımlılığın bitmesi için milli bir seferberlik başlatılacağı ilan edilmişti. Yine de kimsenin aklında Türkiye’nin bir savaş uçağı yapacağı meselesi yoktu. Ta ki 15 Aralık 2010’daki toplantıya kadar.

Dönemin Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, kameraların karşısına geçip o son derece değerli kararı duyurdu. Buna göre, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın 2020’li yıllardan sonraki jet eğitim uçağı ve muharip uçak ihtiyacının karşılanması maksadıyla kollar sıvanacaktı. Kavramsal tasarım çalışması için TUSAŞ ile görüşmelerin vakit kaybetmeden başlanmasına karar verilmişti. İki yıl sürmesi planlanan tasarım süreci için 20 milyon dolarlık bir bütçe ayrılmıştı. Gördüğünüz gibi Milli Muharip Uçak için yola ilk taş bundan yıllar önce atılmıştı.

Aslında o dönemde de sonrasında da Türk Hava Kuvvetleri neredeyse hiçbir dönemde ayağını uzatıp keyfine bakamadı desek yeridir. Bir yandan terörle mücadele, bir yandan Ege Denizi’nde Yunanistan ile yaşananlar bir yandan NATO kapsamında yapılması gerekenler derken sürekli hava bir şekilde uçakları olan bir ülkeydik.

Türkiye F-35'i ne zaman talep etti?

Meraklısı için bir not paylaşıp KAAN’a devam edeceğiz. Türkiye, F-35 projesi için ilk imzasını 1999’da attı. İmzalanan mutabakat mektubu 6,2 milyon dolar bedelliydi. 2006’ya gelindiğinde Savunma Sanayii İcra Komitesi’nin bu kez F-35 ile ilgili kararı manşetleri süslüyordu. Karara göre Türkiye, Hava Kuvvetleri’nin yeni nesil muharip uçağı olarak F-35’i seçmişti.

Gelelim milyon dolarlık sorunun cevabına. Türkiye, F-35 için ilk imzayı 99’da atıyor. 2007’de aldığı kararla ‘Hava Kuvvetlerimin yeni nesil muharip uçağı F-35’ olacak diyor. 2010’da ise ‘Ben Milli Muharip Uçak için üretebilmek için kolları sıvadım’ diyor. Her ne kadar çelişki var gibi görünse de asıl düğüm işte tam da burada çözülüyor. Türkiye, en başından bu yana F-35’leri ve Milli Muharip Uçak’ı birlikte uçurmayı planlıyor. İkisinin birbiriyle uyum içinde uçup birinin yapamadığını diğerinin başarabildiği bir oyun kuruyor.

Ancak hepimizin bildiği sebeplerle bu plan suya düşüyor, parasını ödediğimiz F-35’ler bize verilmiyor ve haliyle Türk Hava Kuvvetleri de Milli Muharip Uçak isterlerini sürekli değiştirmek zorunda kalıyor. Çünkü F-35 gelmiyor, eldeki uçaklar iyice yaşlanıyor ve yeni savaş uçağı alımı da muhtemel görünmüyor. Bu nedenle karar vericiler, Milli Muharip Uçak için tabiri caiz ise ‘aman şu da eksik kalmasın’ modunda ilerliyor. Ve sonuçta ortaya gerçekten ama gerçekten son derece büyük bir savaş uçağı çıkıyor.

KAAN henüz ilk uçuşunu yapmadı. Gerçi geçtiğimiz gün çok güzel bir peç sosyal medyaya düştü. KAAN’ın ‘ilk uçuş’ peçi. Bu da demek oluyor ki uçuşa sayılı günler belki de saatler kaldı. Artık her şey hazır. Her şey hazır olmasına hazır ama aslında hepimizin hayalindeki KAAN henüz hazır değil. Bu nedenle üzerinde takılı olmayan radarın kağıt üzerindeki verilerini anlatıp ‘aman ne de güzel uçak’ demeyeceğiz.

Biraz sabredip, o radarın bitmesini bekleyecek. İnşallah uçağa takıldığı güne şahitlik edeceğiz. Sonra KAAN o radarla havalanacak. Testler bitecek. Ve işte biz o zaman ‘öyle bir radarımız var ki, düşmanın Allah yardımcısı olsun’ diyeceğiz. Aynı şey mühimmatlar için de geçerli. KAAN’ın kanat altında, kanat yanlarında ve gövde içinde son derece sofistike füzeler taşıyacağı sır değil.

Özellikle gövde içi meselesi gerçekten de bir bilinmez. Düşman için büyük bir sürpriz. Ancak bunu konuşmak için de henüz erken. İşte tam da bu nedenlerle videomuzda daha gerçekçi bir şekilde KAAN’ı sizlere anlatmak istiyoruz. KAAN şu an ne durumda, önündeki yol haritası kısa vadede nasıl ilerleyecek? Türk Hava Kuvvetleri, KAAN’ı ne zaman sanki bir savaş ortamındaymışçasına kullanabilecek? Biraz bunlara eğilelim istiyoruz.

KAAN, 2023 yılı 1 Mayıs’ında hangardan çıktığında GZT olarak biz de oradaydık. O an ki hislerimiz tarif etmemiz gerçekten zor. Dile kolay, neredeyse 100 yıllık bir meselenin yeniden küllerinden doğmasına tanıklık ediyorduk. Türkiye’nin kendi imkanlarıyla üreteceği savaş uçağı hangardan çıkmış, bütün endamıyla pistte belirmişti.

Bir savaş uçağı yapmak. Bunun ne kadar zor olduğunu nasıl anlatsak diye uzun uzun düşündük. Ama gerçekten de bire bir bunu izleyiciye aktarabilmenin pek mümkün olmadığını anladık. Çok detaya girmek istemiyoruz. Ama gelin madde madde neler yapmanız gerektiği üzerinden gidelim.

KAAN nasıl üretildi?

Önce bir uçağı tasarlamanız gerekiyor. Her şey o kara kelam çizimle başlıyor. Sonra tüm bu süreçler dijital ortamlarla ilerliyor. Tasarım gelişiyor. Ardından prototip üretmek için kollar sıvanıyor. Bin bir zorlukla bir şekilde prototip ortaya çıkıyor. Sonra testler başlıyor. Her biri dünyanın bu alandaki en zorlu işlerinden biri. Hepsinden geçmek zorundasınız. Testlerinizi bitirmeniz de yetmiyor.

Bunu uluslararası kurallara göre kitabına uydurmanız gerek. Sertifikasyon ve uçuşa elverişlilik sizi bekliyor. Yoruldunuz mu? Durun daha uçağın üretimine gelmediniz bile. Sonra ön seri üretim ardından tam seri üretim geliyor.

Gökyüzüyle ilk buluştuğunuz an çok kritik ama asıl iş sonrasında başlıyor. Bu uçağı sürekli desteklemeniz, lojistik açıdan her şeyi kusursuz planlamanız ve sürekli iyileştirmeler yapmak zorundasınız Ardından da hizmetten alma denilen süreçle noktayı koymanız lazım. Bu paragrafın gerçek hayattaki karşılığı yaklaşık 60 yıl. Dile kolay... Türkiye’nin nasıl bir işe kalkıştığını daha iyi anlıyoruz değil mi?

Türkiye’nin havacılık alanında ciddi bir bilgi birikimi olduğu sır değil. Ancak savaş uçağı yapabilmek başka bir şey. Küçük bir bilgi paylaşalım. Ülkemizin bugüne kadar tasarım, geliştirme, üretim, bakım- onarım ve hizmetten alma süreçlerini kendi başına tamamladığı son uçak MKEK-4 Uğur. Bu uçağın 1963’te emekli edildiğini düşünürsek 60 yılı aşkın bir süre sonra ilk kez Ankara böylesine bir işe yeniden başlamış oluyor.

Gelelim elimizdeki KAAN’a. Bu uçak bir ilk prototip. Hali hazırda TUSAŞ üretim hattından iki ayrı prototip için daha çalışmalar devam ediyor. KAAN ilk uçuşunu yaptıktan hemen sonra ‘bitti bu iş’ demek tabi ki mümkün değil. Elde edilen verilerle uçağın en iyi hale getirilmesi için hummalı bir süreç başlayacak. Sizi çok yormadan merak ettiğiniz o kritik soruya cevap verelim. Türk Hava Kuvvetleri’ne 2028 yılından önce KAAN teslimatı beklenmiyor. 2028-2029 tarihlerinde ilk etapta 10 adet KAAN teslim edilecek. Ama bu teslim edilecek KAAN’ları Blok 1 olarak düşünebilirsiniz. O hepimizin merakla beklediği en gelişmiş versiyonlar için 2030 ve sonrasını beklememiz gerekecek.

KAAN ilk etapta ABD’den aldığımız F-110 motoruyla uçacak. Bu motorları çok yakından tanıyoruz çünkü halihazırda F-16’larımızda da bu motorlar kullanılıyor. Bizim için bakım-onarım-idame anlamında sorunsuz bir motor. Ayrıca gerçekten de son derece güçlüler. Uçurmak istediğimiz ilk KAAN’lar için belli ki en isabetli tercih yapılmış. Ama burada bir parantez açmamız gerek.

KAAN sürekli güncellenecek ve hep daha farklı kabiliyetler kazanacak. Bu kabiliyetler çoğu zaman ekstra bir ağırlık anlamına gelecek. Haliyle uçağınız ağırlaştıkça elinizdeki motor sizin isteklerinize yanıt vermekte zorlanacak. Daha net söylemek gerekirse, hayalimizde KAAN için elimizdeki F-110 motorları yetmeyecek.

Bu noktada gerek TEI gerek Kale Motor-Rolls Royce ortaklığının yerli motor üretimi konusunda çalışmaları devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kızılelma’nın yerli motoru için en az 5 yıla ihtiyacımız var.” dediğini hatırlayın. İşte KAAN için ihtiyaç duyduğumuz motor, KIZILELMA için üretilecek olandan çok daha güçlü olmak zorunda. Ama burada güzel bir nokta da var. TEI tarafı ‘Biz KIZIELMA ve ANKA-3 için motor üretirken zaten öğrenmiş olacağız. Bu nedenle KAAN’ın motorunu daha kısa sürede geliştirebileceğiz’ diyor.

KAAN için en çok merak edilen meselelerden biri de sahip olacağı silah sistemleri. Savaş uçağı için en önemli taleplerden biri ciddi miktarda savaş yükünü belirli bir mesafeye taşıyabilmesi. Savaş yükünden kastımızın silah sistemleri olduğunu siz de biliyorsunuz. Silah sistemleri genel olarak uçak tasarımın bir parçası değil. Yine de silah sistemleri ve uçakları siyam ikizi olarak düşünmek de yanlış olmaz.

Bu noktada talep genelde hep aynıdır. Hali hazırda ürettiğiniz bir mühimmatınız varsa onu mutlaka uçağınızda da kullanabilmek isterseniz. Pek çok savaş uçağı için henüz tasarım aşamasındayken ona özel silahlar tasarlanır. Mesela F-14 savaş uçağı ile AIM-54 Phoenix füzesinin özdeşleşmesi buna bir örnek olabilir.

Türkiye son yıllarda pek çok yeni mühimmat geliştirdi. Bu mühimmatların çoğunun zaman içinde KAAN’a entegre edilmesi kaçınılmaz gibi duruyor. KAAN’ın ateşleyebileceği mühimmatlar listesi şimdiden oldukça kabarık. Ancak bunların da netlik kazanmadığını belirtmek gerek. KAAN’ın gövde içerisindeki dahili istasyonlarının ebatları ya da çalışma prensipleri henüz bilinmiyor. Bu nedenle oradan atılabilecek mühimmatlar da bilinmiyor.

İşte bu noktada KAAN’ın en büyük gizemlerinden birisi radarda görünürlüğü diğer uçaklara göre çok çok az olan ‘stealth modda’ kaç füze taşıyabileceği meselesi. KAAN’ın bırakın piste çıkmasını henüz nasıl bir şey olacağı bile belli olmayan yıllara götürelim sizi. 2017’de KAAN’ın maketi dahi yokken Savunma ve Havacılık Fuarı’nda bir yetkiliyle konuşma fırsatı bulmuştum.

Konuştuğum kişi “Bizim en önemli sırlarımızdan birisi gövde altı dahili istasyonları. Kimse kaç füze taşıyabileceğimizi tahmin edemesin diye gövde altı animasyonu dahi paylaşmıyoruz” demişti. Füzeler ve silahlar demişken radarlardan bahsetmezsek olmaz. Türkiye KAAN için milli bir AESA radar geliştirecek.

F-16, Hürjet ve milli SİHAlar için kullanılacak MURAD AESA radarı gerçekten de çok değerli bir iş. Ancak buraya kolay gelinmedi. Çünkü AESA radar üretebilmek için yarı iletken teknolojisinde ciddi bir bilgi birikimine sahip olmak zorundasınız. Türkiye epey bir zamandır bu konuya yatırım yapıyor.

Yakın zamanda mühendislerimizce geliştirilen Galyum Nitrat (GaN) transistor üretmeyi başardık. Sadece bu bile ülkemizi GaN transistör üretebilen 5 ülkeden biri yapmaya yetti Dünyada neredeyse 2 milyar dolarlık bir Pazar olduğundan bahsedersek sizin de gözünüzce süreç daha da somutlaşır diye düşünüyoruz.

Aslında videonun sonuna geldik. Ama motor konusundan her ne kadar yukarıda bahsetmiş olsak da bir parantez açmadan geçip gitmek istemedik. Son olarak motor meselesine bir bakıp içeriğimizi öyle sonlandıralım.

KAAN uçaklarda nasıl bir motor kullanılacak?

Dünya üzerinde turbofan uçak motoru üretebilen ülke sayısı iki elin parmaklarını geçmez. ABD, Kanada, Rusya, Fransa ve Ukrayna akla ilk gelenler. Listeye son zamanlarda Japonya ve Çin eklendi. Yalnız Çin’in durumu biraz karışık. Çin, J-20 uçaklarının motorlarında daha düne kadar Rusya’ya bağımlıydı. Koca gemiler hatta nükleer denizaltılar imal eden Çin’in senelerdir uğraşmasına ve milyarlarca dolar yatırım yapmasına rağmen yeni yeni jet motoru üretebilmesi ve onların da Rus motorlarının birer kopya olması sizce de düşündürücü değil mi?

Savaş uçağı motorları çok yüksek mühendislik becerisi ve bir o kadarda yüksek miktarda yatırım istiyor. Anlayacağınız hem çok zor hem de çok pahalı işler. Maalesef kullanım alanı yalnızca savaş jetleri olduğu için de kimse buraya bu denli zaman ve para ayırmak istemiyor. Bahsettiğimiz motorlar için ortalama geliştirme süresi ’10-20 yıl aralığı’ olarak kabul ediliyor.

İşte bu noktada Türkiye, KAAN ile savaş uçağı motoru üreten dünyadaki 9. ülke olacak gibi görünüyor. KAAN’a ulaşmak için pek çok aşamayı geride bırakmak şart. Ama dönülen her virajın aslında Türkiye’yi teknolojik anlamda çok daha ileriye götüreceği de sır değil.

Evet zorlanacağız, evet daha yolun çok başındayız, evet bu gerçekten de bugüne kadar kalkıştığımız en zor proje. Ve evet insan kaynağımız da maddi olanaklarımız da oldukça sınırlı. Ancak biz bu yola çıktık bir kere. Türk, bir yola çıktıktan sonra kolay kolay geri dönmez. Ve bir özelliğimiz daha vardır. Projelere nedendir bilinmez hep en zor yerinden başlarız. Bunu övünmek için söylemiyoruz sadece bir gerçekliğe işaret ediyoruz.

Otomobilde de tankta da insansız hava araçlarında da hep benzerlerini görmedik mi? Kolayını yapıp, giderek zorlaşan bir yol haritası hiç seçmedik. Belki de zaman yoktu. İşte KAAN için de durum böyle. Ama inanıyoruz. KAAN inşallah hayırlısıyla uçacak, biz o günleri görmekle kalmayacak, bu dev uçağın onlarcasının, yüzlercesinin semalarımızda hür ve özgür şekilde kanatlandığını göreceğiz.

Ancak bunlar gerçekleşirse Eskişehir’de, Kayseri’de kapatılan uçak fabrikalarımızın üzüntüsü azalacak. Ancak bunlar gerçekleşirse Nuri Demirağ’lara Vecihi Hürkuş’lara Nuri Killigil’lere olan borcumuz hafifleyecek. Ancak bunlar gerçekleşirse 100 yıllık bir mesele tren yeniden yola girecek... Ve işte KAAN’ın ilk uçuşu bu alandaki makus talihimiz için de yeni bir dönüm noktası olacak. Rast gele KAAN. Sen koca bir milletin en büyük umutlarından birisin. Yolun açık olsun.

Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >