Savaşın kurallarını ters yüz eden teknoloji: FPV dronlar

Drone teknolojisi
Drone teknolojisi

Dronlardan; Rusya-Ukrayna savaşıyla bir anda harp sahasının en önemli oyuncularından oldular. Milyonlarca dolarlık tankları, dokunulamaz sanılan zırhlı araçları ya da yanına yaklaşması imkansız olan kritik tesisleri bir bir yok ettiler. Hem de tüm bunları son derece az maliyetle başardılar. Tek bir asker, bir gözlük ve patlayıcı yüklü dronun yapabileceği çok şey var. Bu nedenle karşı çözüm için de herkes kolları sıvadı. Gerçekten de bu sistemleri durdurmak bu kadar zor mu? Türkiye bu alanda ne durumda? GZT, harp sahasının en yeni aktörlerinden biri olan dronlar meselesinde muhtemel çözüm yollarını derledi.

Türk bir Twitter kullanıcısının Rusya-Ukrayna savaşının henüz başında attığı mesajları akıllara geldi. İlk günlerde çoğunluğun dalga geçtiği ama sonrasında ilginç şekilde mesajda yazılanların haklı çıktığı paylaşımlardı. Emre Akkaya isimli kullanıcı, Twitter üzerinden Ukrayna’nın Ankara Büyükelçiliğini etiketleyerek bazı mesajlar paylaymış ve “Açıkça yazamadığım ancak savaşın seyrini değiştirebilecek bazı stratejiler var. Basit dronlara el bombası ya da molotof koyarak Rus konvoylar vurulabilir. Bu dronlar marketlerde bile satılıyor. Lütfen bunu Başkan Zelensky’e iletin.” demişti.

X
X

Günün sonunda o tweet’ler Zelensky’e ulaştı mı bilinmiyor ama Ukrayna çok hızlı bir şekilde dronlara farklı mühimmatlar eklemeye başladı. Önce birkaç video düştü sosyal medyaya. Rus tanklarının ya da zırhlı araçların üzerinde patlayıcı yüklü mühimmatla dolanan dronlar ansızın kamikaze dalışı yapıyor ve vurduğu yerde küçük de olsa bir patlamaya sebep oluyordu. Elbette bu patlamalar ilk dönemlerde dev araçları tamamen kullanılamaz hale getirmiyordu. Ancak bir süreliğine de olsa denklem dışına çıkarıyordu ve bu da Ukrayna için zaman kazanmak anlamına geliyordu.

Savaşın kaderini bir anda değiştirdiler

İlk saldırıların ardından hem Ukrayna hem de ona destek veren Batılı ülkeler bir şeyi fark etti. Sahadaki platformlar bu tür saldırılara karşı tamamen korumasızdı. Çünkü bugüne kadar mayınlara, topçu atışlarına, roketlere, kısmen füzelere ve benzer tehditlere maruz kalmışlardı. Ve geliştirmeler de buna göre yapılmıştı. Kara araçlarında alt kısım ve yan taraflar ciddi zırhlarla donatılmıştı. Ancak üst taraf için aynı şey geçerli değildi. Haliyle üst taraftan rastgele dalan bir dron bile istenmeyen sonuçlara sebep oluyordu.

FPV dron
FPV dron

Ukrayna bir anda yüzlerce, binlerce dron edinmeye başladı. Hatta o dönem kamuoyuna yansıyan haberlere göre dünyanın en bilinen dron markalarından biri için her yere sipariş geçilmişti. Marketler, e-ticaret siteleri, elektronik eşya satan merkezler fark etmiyordu. Kiev yönetiminin tek amacı bulabildiği kadar dronu bulmaktı. Onlara eklenecek patlayıcı işin kolay kısmıydı çünkü neredeyse tüm Batılı ülkelerin bu konuda sınırsız bir desteği vardı.

FPV dronların doğuşu

Dronlar geliyor, hızla patlayıcı yükleniyor ve en yakın Rus hedefine doğru havalanıyordu. Ruslar ilk şoku atlattıktan sonra yine o dönem için aslında dalga geçilen ama bugünlerde hak verilen bir sisteme yöneldi. Tankın ya da zırhlı kara aracının üstünü bir kafesle kapatmak... Böylece dron kafes tellere çarpacak, patlamanın etkisi en aza indirilecek ve bir şekilde araç yoluna devam edecekti. Moskova, tam anlamıyla olmasa da bir panzehir bulduğuna inanıyordu.

Ukrayna’nın ya da başka bir deyişle Batı’nın cevabı gecikmedi. Eğer dronların daha gelişmiş versiyonlarını kullanıp, daha iyi bir isabet oranına ulaşabilirlerse Rusları zorda bırakabilirlerdi. İşte bu nokta hepimizin FPV dron olarak duyduğu sistemler devreye girdi.

FPV’nin açılımı ‘First Person View’ olarak geçiyor. Burada dron operatörü bir gözlük kullanıyor. Böylece dronun yönetimini çok daha hassas yapabiliyor. Daha net gördüğü için manevra kabiliyeti de artıyor. Haliyle hedefi istenen yerden tam isabetle vurmanın önü açılıyor.

Ukrayna Genelkurmay Başkanlığı, dron operatörü yetiştirmek için çok ciddi çaba sarf etti. Dronlar gelmeye devam ederken, pilotlar da hazırlandı.

FPV dron
FPV dron

Rusya - Ukrayana Svaşı'nın kaderini belirlediler

İğne deliğinden geçen dronlar, tankların üst kapağından içeri girip koca platformu nasıl yerle bir ettiğini gösterdi. FPV dron kullanan operatör, bir hayli uzun Rus konvoyunu en zayıf noktasından vurup herkesi bir anda nasıl hareketsiz bıraktığını izletti. Tüm bunlar aslında harp sahasında belki de 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük kırılmalardan biriydi. Ezberler bozuldu. Rusya, herkesin gözü önünde yüzlerce milyon dolarlık tanklarını, zırhlı kara araçlarını kaybetti. Ve Ukrayna tüm bunları hepi topu bin-iki bin dolarlık dronlarla yaptı.

Küçücük dronlar sadece milyonluk araçları saf dışı bırakmakla kalmadı. Eldeki sistemlerle onları düşürmek çok zor ya da çok pahalıydı. Düşürülmediği zaman eldeki araçlardan ya da askerlerden olunuyordu. Çünkü Ukrayna bir süre sonra anti personel başlıklı mühimmatları dronlara entegre etmeye başladı. Arazide ilerlemeye çalışan piyadeler için bu ölüm demekti.

FPV dron
FPV dron

Diğer hesaba katılması gereken nokta maliyetlerdi. Dronlara karşı ateşleyeceğiniz mühimmatlar çok pahalıydı. Bir süre sonra mali açıdan bunu karşılamak mümkün değildi. Bir dronun sahaya yeniden dahil olmasıyla, bu dronu önleyecek gelişmiş bir sistemin sahaya dahil olması arasında zaman açısından da çok fark vardı. Dron aynı anda oyuna dahil olurken diğeri için tedarik, üretim ve lojistik işin içine giriyordu.

Günün sonunda Ukrayna bu yöntemle Rusya’ya çok ciddi zarar verdi. Hatta benzer bir yöntemi deniz ve hava araçlarına karşı da uyguladı. Rusya bu süreci sadece çözüm aramakla geçirmedi. Dronların ne denli etkili olduğunu acı tecrübelerle görmüşlerdi. Bir süre sonra onlar da dronları saldırı için kullanmaya başladı. Sonra bu yeni gerçeklik dünyanın farklı noktalarına hızla yayıldı.

Drone teknolojisi
Drone teknolojisi

Türkiye'de FPV drone atılımı

Saldırı elbette önemliydi ama işin bir de savunma yönü vardı. Türkiye’nin üzerine çalıştığı asıl alan buydu ve yakın zaman önce bazı sistemlerin envantere eklendiği duyuruldu. Bu konuda Türkiye’nin FPV dronları saldırı amacıyla kullanma yeteneği var mı sorusuna şöyle yanıt verilebilir: Elde çok net bir bilgi ya da görüntü yok. Ancak yakın zamanda kamuoyuna yansıyan bir açıklama var. Ülkemizin en önemli mühendislik firmalarından biri olan ve özellikle askeri gemi yapımıyla gündeme gelen STM, çok kısa sürede FPV dron ailesi tanıtacağını duyurdu. Bu yeni sistemin hem saldırı hem savunma amaçlı kullanılabilecek farklı versiyonları olacağı konuşuluyor.

Savunma kısmına önce ‘bu işin nasıl yapıldığı’ sorusuna genel bir çerçeve çizerek başlamak gerekir. FPV dronlara karşı savunmanın ilk aşamasında tespit ve teşhis bulunuyor. Aslında bu dronları bir hayli küçük olan ebatları nedeniyle tespit edebilmek pek de kolay değil. Yine de savunma tarafının üzerine en çok kafa yorduğu husus erken tespit. Çünkü doğal olarak ne kadar erken tespit ederseniz hayatta kalma şansınız da o kadar artıyor.

FPV dron
FPV dron

Tespit ve teşhisin ardından sıra imhaya geliyor. Bu noktada şimdilik iki farklı yol üzerinden ilerleniyor. Bunlardan ilki terminolojide ‘soft kill’ olarak geçiyor. Bu yöntemde hedefe yönelik herhangi bir fiziksel atış olmuyor. Amaç başka yöntemler uygulayarak dronun işlevini kaybetmesi. Ki akla gelen ilk yöntem drona elektronik harp uygulamak ve operatörü ile arasındaki bağı kesmek. Burada soft kill de kendi içinde farklı alt başlıklara ayrılıyor. Kimileri doğrudan düşürmeyi amaçlıyor kimi ele geçirmeyi. Kimi de dronun kafasını karıştırıp başka bir hedefe yönelmesini sağlamayı. Eğer kullanılan karşı yöntem yeterince güçlüyse ve işe yarıyorsa bu sayılan herhangi biri kolayca yapılabiliyor.

Ancak elektronik harp ya da ‘soft kill’ her zaman işe yaramıyor. İşte o zaman terminolojide ‘hard kill’ olarak tanımlanan yöntem masaya geliyor. Burada amaç basit ve net. Hedef dronu elinizdeki imkanlardan biriyle vurarak düşürmek.

FPV dron
FPV dron

Türkiye'nin dronlara karşı geliştirdiği sistemler

Türkiye bir yandan ülke içinde diğer yandan da farklı coğrafyalarda terörle mücadele eden bir ülke. Irak’ın ya da Suriye’nin kuzeyi akla ilk gelen bölgeler. Ancak Libya’dan Somali’ye, Katar’dan Mali’ye kadar farklı ülkelerde askeri üsleri de var. Ve bilindiği gibi dron tehdidi artık bir hayli yaygın. Çünkü çok basit bir teknolojiyle çalıyor, son derece ucuz ve erişimi kolay. Ayrıca kullanım için personel yetiştirmek de hem az maliyetli hem de hızlıca yapılabiliyor. Bu nedenle Türkiye’nin dronlara karşı bir savunma hattı kurabilmesi büyük önem taşıyor.

Türkiye'de kimi geçtiğimiz yıllarda ilk kez duyulan kimisi halihazırda sahada kullanılan sistemler mevcut. ASELSAN bu konuda öncü. Şirketin bu alandaki projelerinde KORKUT 25, BUKALEMUN. KANGAL FPV ve SEDA 100-cUAV öne çıkıyor.

KORKUT 25 insansız bir silah kulesi. Aslında zırhlı kara hedeflerine karşı geliştirildi. Ancak özellikle güvenlik güçlerinin bir dönem kırsal alanda mini ve mikro İHA tehdidiyle çokça yüzleşmesinin ardından buna uygun değişimler yapıldı. Sistem 25 mm parçacıklı mühimmat ateşleyebiliyor. Böylece araç üzerindeki gelişmiş sensörlerden elde edilen verilerle önce dronun yeri, hızı ve benzer detaylar otomatik olarak belirleniyor. Ardından araç üzerindeki elektronik harp sistemleri çalışıyor. Eğer dron düşmezse bu kez doğrudan ateş açılıyor ve fiziksel olarak imha ediliyor.

KORKUT 25 için önemli özelliklerinden biri de araç hareket halindeyken dahi sistemin sürekli çalışıyor olması. Böylece olası bir saldırı mümkün olan en kısa sürede fark edilip, anında ve etkili bir yanıt vermek mümkün oluyor. Günün sonunda KORKUT 25’in entegre edildiği aracın yanındaki tüm unsurlar da güvenli bir şekilde görevini icra ediyor.

ASELSAN’ın bir diğer sistemi ise BUKALEMUN. Sektörü yakından takip eden uzmanlara göre Türkiye’nin bu alandaki en etkili çözümlerinden biri. Sistem aslında karşı tarafı kandırma üzerine hareket ediyor. Çok farklı bant aralıklarında çalışabiliyor. Uzun bir mesafeden etkili oluyor. Hedef dronun önce mevcut konumunu bozuyor. Düşman dronun kafasını karıştırdıktan sonra BUKALEMUN’u kullanan operatör hedefi istediği şekilde kontrol edebiliyor. Sonra düşman dron istenilen güzergaha götürülüyor ve orada ya yok ediliyor ya da güvenli bir yere inmesi sağlanıyor.

Bu sistemin asıl önemli gücü başka bir yerde gizli. Dronlar ya da İHA uçuşlarının neredeyse tamamı Küresel Konum Belirleme Sistemi olarak bilinen GNSS alıcılarla mümkün oluyor. BUKELAMUN işte bu alıcıların neredeyse tamamında etkili bir çözüm sunuyor. Haliyle Türk güvenlik güçleri, GNSS’ye bağlı hareket eden her cihazda, ki buna cep telefonları da dahil, müthiş bir elektronik harp uygulama imkanına kavuşuyor.

KANGAL, isminden de anlaşılacağı üzere içinde bulunduğu ortamı dış tehditlere karşı son derece etkili koruyan bir sistemden bahsediyoruz. Askeri tesislerin, üslerin, kritik devlet kurumlarının ya da üst düzey yetkililere ait konutların korunmasında KANGAL başrol oynuyor. Ayrıca, tören alanları ya da güvenlik güçlerinin oluşturduğu kontrol noktalarında da dron ya da mini İHA tehdidine karşı KANGAL tüm yükü üstleniyor.

Türk mühendislerce geliştirilen KANGAL, sahip olduğu farklı elektronik taarruz yöntemleriyle riskleri bertaraf ediyor. 2019’dan bu yana seri olarak üretilen KANGAL telsizlerin, uzaktan kumandaların, cep telefonlarının, dron/mini İHA’ların çalışma prensiplerini kendine has özellikleriyle bozuyor ve ortamdaki istenmeyen iletişimi susturuyor. Sahadaki kullanıcıların olumlu görüşlerinin ardından sistem deniz platformlarına da entegre edilmeye başlandı.

Son olarak SEDA 100 aslında ASELSAN imzalı İHTAR sistemine entegre bir teknoloji. İHTAR sistemi mini ve mikro İHA tehditlerini şehir ve kırsal ortamda etkisiz hale getirmek için geliştirildi. Üzerinde çok gelişmiş elektro-optik ve radar gibi çeşitli sensörler var. ASELSAN bu sisteme son olarak SEDA100-cUAV’ı da ekledi.

SEDA 100 Sistemi, mikrofonlarla dinleme yaparak ortamda yer alan FPV dronlar dahil olmak üzere sabit ve döner kanatlı İHA tehditlerini farklı menzillerde tespit ediyor. Ve İHTAR üzerindeki gelişmiş kabiliyetlerle tehdide karşı bir hamle yapıyor.

Türkiye’de farklı firmalar tarafından geliştirilen ve benzer çözümler sunan irili ufaklı başka projeler de var. Ancak akıllarda şu soru yine var: Düşman bir dronu etkisiz hale getirmek bu kadar basit mi?

Her şey bu kadar tozpembe değil. Ukrayna-Rusya savaşında iki ülkenin de FPV dronları çok etkin şekilde kullanmaya çalıştığından bahsedilmişti. İki taraf da ‘dronlar herhangi bir elektronik harbe maruz kalmadan hedefe ulaşsın’ niyetinde. Ve elbette bunun için farklı yöntemler kullanıyorlar. Burada öne çıkan ilk çözüm fiber optik kablo kullanmak.

TB3 Bayraktar
TB3 Bayraktar

Bu kablolar sayesinde FPV dronların üzerindeki kameralardan yüksek görüntü kalitesinde veri aktarılabiliyor. Kablo kopmadığı ya da koparılmadığı sürece dronun yolunu kaybetmesi neredeyse imkansız. Haliyle bu sistemleri karıştırmak da mümkün değil. Kablo uzunlukları şimdiden 20 kilometreye dayanmış durumda. Geçtiğimiz günlerde Rusya’dan gelen bir haber dikkate değer. İddiaya göre Ruslar, dronlar için 40 km kablo uzunluğa ulaştı.

40 km menzilin ne demek olduğunu bir örnekle anlatmak gerekirse, TSK’nın gözbebeği ateş güçlerinden biri olan Fırtına obüslerinin menzili 40 km. Yani eğer Ruslar fiber kabloyla 40 km uzağa gidebilen bir dron yaptıysa bu gerçekten de sahayı doğrudan etkileyebilir.

FPV dron
FPV dron

Türkiye'nin gizemli lazer silahı

Türkiye’nin çözümlerinden bahsedilirken ALKA'ya da değinilmeli. Roketsan imzalı bir sistem. Aslında literatürde yönlendirilmiş enerji silahı olarak geçiyor. Daha net bir tanım ile ALKA için ‘lazer silahı’ denebilir.

Türkiye’nin lazer sistemleri üzerinde çalıştığı bilgisini kamuoyu 2019 yılında yapılan savunma sanayii fuarında öğrenmişti. Çalışmalar ne durumda, seri üretim olacak mı, envantere girecek mi diye düşünürken Libya’dan gelen haber tüm gündemi bir anda değiştirdi.

O dönemde Libya’da iç savaş son hızıyla devam ediyordu. Halife Hafter farklı ülkeler tarafından destekleniyordu. Ki bu ülkelerden biri Birleşik Arap Emirlikleri’ydi. Ellerindeki kimi gelişmiş sistemleri Libya’ya taşıdılar. Bunlardan biri de Çin’in ürettiği Wing Loong 2 insansız hava aracıydı. Bu platform hem havadan keşif ve gözetleme yapıyor hem de üzerinden silahlarla kimi zaman ateş gücü sağlıyordu.

Süreç içinde Hafter güçleri için havalanan toplamda 6 Wing Loong SİHA düşürüldü. Ancak düşürülen hava araçlarından birinin enkazı son derece garipti. Platform çok net şekilde yanmıştı ancak üzerinden herhangi bir şarapnel izi yoktu. Bir patlamayla oluşabilecek hasarlar da gözlemlenmemişti. O dönem özellikle Batı medyası Çinli SİHA’nın Türkiye’ye ait gizemli bir sistem tarafından vurulduğunu yazmaya başladı.

İddialara göre Türkiye’ye ait bir platformun üzerine lazer silahı entegre edilmiş ve düşman SİHA’sı bu şekilde düşürülmüştü. Elbette Ankara’dan herhangi bir yorum gelmedi. Haber ne doğrulandı ne de yalanlandı. Ancak Batı medyasının manşetlerini ‘Türkler lazerle SİHA düşürdü’ başlıkları süslemeye başlamıştı. Eğer iddialar doğruysa, gerçek bir harp sahasında ilk kez bir SİHA lazerle vurularak düşürülmüştü.

Aslında ALKA her ne kadar 2019’daki savunma sanayii fuarında görünür olsa da projenin başlangıcı 2015’e kadar uzanıyor. Tübitak, Aselsan ve Bilkent Üniversitesi’nin ortak projesi olarak başlatılan çalışma o yıllarda Yüksek Güçlü Lazer Silah Sistemi diye biliniyordu. Projeye 120 milyon lira kaynak ayrıldı. Günün sonunda amaç iki ayrı lazer silahını 6 yıllık bir süre zarfında geliştirmekti. Sonra bir süre sessizlik oldu. Temmuz 2016’da ise ROKETSAN müjdeyi verdi. Çok kısa sürede ilk prototip üretilmiş ve hatta testler de başarıyla tamamlanmıştı. Seri üretim için imzalar atıldı ve Cumhuriyet’in 100. yılında yani 2023’te üretim başladı.

Elde ALKA ile ilgili çok net ve kapsamlı bilgiler yok. Projenin üzerinde halen sis perdesi var. Ancak açık kaynaklara yansıyan kimi detaylara göre sistem 750 metre ile 1500 metre uzaklıktaki hedeflere angaje olma yeteneğine sahip. Dron tespit radarı sayesinde 100 ayrı hedefi takip edip, bu hedeflere angaje olabiliyor.

ALKA yalnızca bir lazer silahından ibaret değil. Lazer silahının yanı sıra elektronik karıştırmada yapabiliyor. Yani hem “soft kill” hem de “hard kill” kabiliyetine sahip. ALKA’nın ‘karıştırma’ gücü 4 kilometre uzaklıktaki hedefleri dahi bozabiliyor. Sahip olduğu imkan ve kabiliyetler, ALKA’yı sürü İHA’lara karşı da etkin bir cevap olarak öne çıkarıyor.

ROKETSAN ALKA sabit olarak kullanılabildiği gibi zırhlı araçlara monte edilerek mobil olarak da görev yapabiliyor. Sistemin kullanımı için tek bir operatör yeterli. Mobil sistemde ikinci personel araç şoförü olarak görev yapıyor. Bu da sisteme müthiş bir esneklik veriyor. Ateş edip anlık olarak yer değiştirmek harp sahasında kritik bir etki üretiyor.

Sistem ayrıca meskun mahal operasyonlarında da kullanılabiliyor. Bilindiği üzere el yapımı bombalara ve patlayıcı düzeneklere güvenli mesafeden müdahale edebilmek çok kıymetli. ALKA bu imkanı da sağlıyor.

ALKA’yı öne çıkaran bir başka özelliği ise yapay zeka ve ağ merkezli harp kabiliyeti. ALKA yapay zeka sayesinde çok sayıda hedefi otomatik bir şekilde izleyip onları takip edebiliyor. Tehlikeli olanları hızlı bir şekilde teşhis edebiliyor. Makine öğrenmesi kabiliyetiyle hedefin davranışlarını öğrenebiliyor.

Ağ merkezli harp kabiliyeti zaten günümüz savaşlarının adeta olmazsa olmazı. Bu sayede tüm sistemler birbirleriyle haberleşebiliyor. Eldeki farklı platformlar bir bütün halinde çalışabiliyor. Ağ merkezli harp kabiliyeti ALKA’yı hepimizin merakla beklediği Çelik Kubbe’nin de asli oyuncularından biri yapıyor. ALKA’nın Türk tip hava savunma şemsiyesinde en alçak irtifadaki sistemleri yok etmek için görev üstlenmesi bekleniyor.

ALKA başka bir özelliği gece ve gündüz kullanılabiliyor olması. Bu sayede ALKA iyi bir keşif gözlem platformu olarak kullanılabiliyor. Tek bir komuta kontrol tesisinden bütün sistem kumanda edilebiliyor. Seri atış yapılabiliyor. Sistemin atış başına maliyeti klasik mühimmat ile kıyaslandığı zaman oldukça düşük. Bu da önemli bir maliyet etkinlik getiriyor. Özellikle FPV dronlar gibi düşük maliyetli tehditlere karşı böyle ucuz çözümler üretebilmek gerçekten de çok büyük bir başarı olarak kabul ediliyor.

Tank ve zırhlı araçların korunmasından bahsedildiğinde AKKOR da anlatılması gerekir.

Dünyanın çözüm aradığı meselelerden biri tankları ve zırhlı kara araçlarını yeni tehditlere karşı korumak. FPV dronlara ilk dönemlerde küçük patlayıcılar taşıyordu. Şimdi RPG-7 dahi entegre ediliyor. Termobarik başlık kullanılan bir dronun ne denli büyük bir patlamaya neden olduğuna dair videoları görüldü. Daha net bir ifadeyle dron meselesinde saldıran taraf sürekli kendini geliştiriyor.

ASELSAN AKKOR bu noktada ülkemizin savunma çözümlerinden bir diğer olarak öne çıkıyor. Sistem her ne kadar güdümlü anti tank mermileri için geliştirilmiş olsa da sahip olduğu özelliklerle FPV dronların da üstesinden gelebileceği konuşuluyor.

AKKOR sahip olduğu yüksek çözünürlüklü radar sayesinde tehditleri önceden belirleyebiliyor. Tehditleri imha etmek için hem “soft kill” hem de “hard kill” becerisi bulunuyor. Reaksiyon süresi oldukça kısa. Bu sayede tehdide hızla cevap verilebiliyor. AKKOR, 360 derecelik tam bir koruma sağlayabiliyor.

Gördüğünüz üzere Türk savunma sanayii harp sahasının değişen dinamiklerine göre hızla pozisyon almaya çalışıyor. Elbette her şey sorunsuz değil. Bin bir zorlukla karşılaşılıyor. Ancak günün sonunda yerli ve milli imkanlarla ilerlenmesi adına değerli adımlar atılıyor.

Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >