"Türk Silahlı Kuvvetleri devamlı izler" İsrail-İran Savaşı’nda sivil tahliye yapılır mı?

Güvenlik Uzmanı Mitat Ferhat Dur, GZT'de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin çatışma sürecinde olmadığı dönemlerde nasıl aksiyon aldığını anlattı. Savaş alanlarında yeni bir mühimmat ateşlenirse veya yeni bir ekipman kullanıldığı tespit edilirse Türk ordusunun nasıl politika yürüttüğünü açıkladı.
13 Haziran'da başlayan İran-İsrail Savaşı, bölgeye yakın ülkeleri teyakkuz durumuna geçirdi. Çatışmaların içinde yer alınmamasına rağmen iki ülkenin komşuları içinde hareketlilikler gözlemleniyor.
Ülkelerin güvenlik birimleri toplantılar gerçekleştiriyor. Güvenlik Uzmanı Mitat Ferhat Dur, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin aktif çatışma içinde yer almazken savaşlar hakkında yaptıklarını ele aldı.
Türk Silahlı Kuvvetleri son gelişmeleri nasıl takip eder?
Öncelikle, 7/24 harekat merkezleri havadaki, karadaki, denizdeki unsurlar, gözetleme ve keşif vasıtalarıyla zaten 24 saat 7/24 bu sağlanıyor. Bugün bir harekat içerisinde değiliz gibi bir durum yok. Sürekli açık ve durumsal farkındalığı yüksek seviyededir. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin icraatının yanında doktrinel olarak taktik seviyedeki kullanımlar, operatif seviyedeki kullanımlar olarak da çalışan birimlerimiz var.

Yaşanan gelişmelere göre de özellikle sınırı olan çevre ülkeler ki çok sorunlu alanlara komşuyuz. Bu sadece güneyimizdeki kara hududunun olduğu ülkelerle değil, kuzeyimizde denizaşırı tarafta da aslında sıkıntılı alanlarla muhatap olmak zorunda kalıyoruz. İşte TSK bütün unsurlarıyla ve komuta kademesiyle bütün bunlara hakim olacak şekilde, durumsal farkındalığını sürekli taze tutacak şekilde bu tip durumları izlerler.
13 Haziran 2015'te bakanların katıldığı bir güvenlik toplantısı vardı. Bu toplantı ne anlama geliyor? Burada ne konuşulmuştur?
Aslında İsrail'in başlatmış olduğu operasyonlar neticesinde güneyimizde yaşanan bu çatışma ortamının doğrudan icracı kurumlarının bir araya geldiğini görüyoruz. Bu bir planlama, bir hazırlıktan ziyade uygulamaya geçtiğimizi gösterir. Orada icracı bakanlıklar ve komutanlıklar vasıtasıyla zaten farkında olunan durum, sürekli gözetlenen ve gelişmelerden haberdar olunan durum konusunda yapılacaklar, uygulanacak hal tarzları konuşulmuştur.

Çatışma sahalarında yeni bir askeri ekipman ve mühimmat kullanıldığı tespit edilirse Türkiye güvenlik bürokrasisi nasıl harekete geçer?
Hem teknolojik olarak hem taktik olarak meydana gelen değişiklikler var. Bu zaten kaçınılmaz bir durum. Bu tip durumlarla ilgili icranın yanında doktrinel olarak taktik seviyedeki kullanımlar, operatif seviyedeki kullanımlar olarak da çalışan birimlerimiz var. Bunların başında da tabii ki akademik olarak çalışan birimlerimiz var. Hem istihbarat teşkilatının hem de Türk Silahlı Kuvvetleri'nde akademik olarak çalışılıyor. Aynı zamanda askeri birlikler içerisinde de kurumlar içerisinde de bu tip teknolojik yenilikleri, Ar-Ge çalışmalarını takip eden birimlerimiz var.
Milli Savunma Üniversitesi'nin de akademik olarak desteklediğini, analizlerde değerlendirmelerde bulunduğunu görüyoruz. Aynı şekilde Milli İstihbarat Teşkilatı'nın yanında da Milli İstihbarat Akademisinin bu tip çalışmaları yürüttüğünü görüyoruz. Bu kaçınılmaz olan değişimi hem ordu içerisinde, hem istihbarat teşkilatı içerisinde hem de devlet kademeleri içerisinde devamlılığını sağlıyor.
İçişleri Bakanlığımızın, emniyet teşkilatının raporlamaları, bununla ilgili kurum ve kuruluşları var. Aynı şekilde Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisinin de bu tip hem akademik yayınlarda hem de analizlerde değerlendirmelerde bulunduğunu görüyoruz.
Karar nasıl verilir?
Bu; "İsrail başladı, İran'ı vurdu." diye başlatılmış bir süreç değil. Sürekli devam eden planlama, bu analiz safhaları, planlama safhaları zaten sürekli devam eden bir durumdur. Her kurum her kurumda olduğu gibi Türk Silahlı Kuvvetlerinde de, istihbarat teşkilatlarında da, devletin diğer ilgili kurumlarında da mutlaka bu tip kriz durumları için hazırlanmış planlar ve takip edilecek prosedürler var.
İran'da ve İsrail'de yaşayan Türk vatandaşları var. Bu vatandaşların tahliye edilmesi gerekir mi? Buna hangi aşamada karar verilir?
Devlet mekanizmaları tarafından ne tür bir tahliyenin yapılacağını, tahliye ile beraber tıbbi desteğin yapılıp yapılmayacağını, orada kalıcı olan insanlara insani yardımın yapılıp yapılmayacağını bu tip durumlara karar verilir.

Örneğin, Libya'daki harekat içerisinde (2011'de Türkiye'nin gerçekleştirdiği sivil tahliye operasyonu) biz sadece kendi vatandaşlarımızı değil, diğer ülke vatandaşlarının da oradan tahliye ederek dünyada bu tip konularda öncü olduğumuzu da göstermiş olduk. İşte böyle bir karar verildiğinde devlet mekanizması tarafından ilgili kurumlar kendilerini ilgilendiren alanlarda çeşitli planlamalar yaparlar ve icraya dökerler. Bizde bu tip tahliye operasyonlarında ne kadar ileride olduğumuzu, ne kadar başarılı olduğumuzu bütün dünyaya göstermiştik
Tahliye kararı için İran-İsrail Savaşı'nın gidişatı mı izleniyor?
İkisini bir düşünmeyelim. İran'la zaten bir kara hududumuz var. Orada zaten geçişler oluyor. Bugün itibarıyla hala bölgeye gidenler yani İran tarafına gidenler, İran'ı terk edip Türkiye'ye dönenler de oldu. Bu tip durumlarda bir kısıtlama yok. Ama İsrail tarafına bakılacak olursa turistlerin özellikle tahliyesine, ülkeyi terk etmesine müsaade edilmiyor. Bildiğimiz kadarıyla 700 bine yakın çifte vatandaş var. Bunların kendi ülkelerine çıkmasına, gitmesine müsaade edilmiyor. Bu tip bir tahliyenin İsrail'de yapılması şu anda çok da olası gibi durmuyor.
İran'la olan tarafta da özellikle Van ve Hakkari bölgesindeki sınır geçişlerinde bunlar zaten sağlanıyor. Eğer ihtiyaç olursa da tabii ki insani yardımın bölgeye ulaştırılması için oradaki kara hududu önemli ve geçişler önemli.
Vatandaşların öncelikle Mısır'a karayoluyla tahliye edilmesi, oradan kendi ülkelerine tahliyeleri gerçekleştirilir diye düşünüyorum.