Türkiye’nin 'Çelik Kubbe'si ne anlama geliyor? Savunma planı ne anlatıyor? Türkiye her tehdide hazır mı?

Türkiye’nin 'Çelik Kubbe'si
Türkiye’nin 'Çelik Kubbe'si

Türkiye'nin milli hava savunma sistemi 'Çelik Kubbe' aktif hale geldi. Peki bu sistem tam olarak ne anlama geliyor, hangi tehditleri bertaraf ediyor, Türkiye’yi nereye taşıyor? Amiral Cihat Yaycı, GZT’ye özel değerlendirmesinde hem sistemin teknik detaylarını anlattı hem de savunma sanayi vizyonuna dair çarpıcı mesajlar verdi.

Son dönemde sıkça konuşulan “Çelik Kubbe” projesi, aslında bir hava savunma sistemi ancak; klasik anlamda sabit bir yapıyı değil, katmanlı, entegre ve dinamik bir savunma şemsiyesini ifade ediyor.

Amiral Cihat Yaycı’ya göre bu sistem, artık modern savaşların doğasını değiştiren bir gereklilik. “Savaşlar artık göğüs göğüse yapılmıyor. Füze sistemleri, SİHA'lar, uzaktan yönlendirilen tehditler var. Bir ülkenin güvenliği için önce hava sahasını koruması gerekiyor. Hava savunması uçakla yapılmaz, çünkü tehdit size ulaşmadan çok önce havalanır. Sizi hedef alırken kendi hava sahasından çıkmaz bile” diyor Yaycı.

"Çelik Kubbe uçaktan daha önemli"

Yaycı, hava savunmasının artık ülkeler için hayati önemde olduğunu vurgularken, “S-400 bile uçaktan daha önemlidir. Bizim güvenlik şemsiyemiz hava savunma sistemidir. Taarruzda uçak önemlidir ama savunmada artık hava sistemleri belirleyicidir” ifadelerini kullanıyor.

Türkiye’nin yerli sistemlerle oluşturduğu bu hava savunma kalkanı, radarlar ve katmanlı füze sistemleriyle çalışıyor. Radarlar 600 kilometre menzilde tespit yapabiliyor. Bu radarlar gelen objeyi önce tespit ediyor, ardından teşhis aşamasına geçiliyor: “Bu dost mu, düşman mı?” sorusuna cevap alındıktan sonra füze sistemleri devreye giriyor. Siper füzeleri 150 km menzilde müdahale ediyor. Onu Hisar-O (orta irtifa) ve Hisar-A (alçak irtifa) sistemleri takip ediyor. Son savunma hattı ise dakikada binlerce mermi atabilen Korkut ve Gürz gibi sistemler.

600 km menzilli

Amiral Yaycı’ya göre bu sistem, çok katmanlı yapısıyla İsrail’in meşhur “Demir Kubbe”sinin Türk versiyonu. Hatta daha gelişmiş bir alanı kapsıyor. “600 km menzilli radarlarla, İran’ın kuzeyinden, İsrail’in tamamına, Suriye, Irak ve Karadeniz hattına kadar çok geniş bir alanı gözetleyebiliyoruz. Ülkemizin tamamını koruyacak entegre bir ağ için yaklaşık 14 sistem gerekli” diyor.

Savunma bütçesi ve NATO etkisi

Çelik Kubbe’nin sürdürülebilirliği için savunma bütçesinin artırılması gerektiğini vurgulayan Yaycı, ABD’nin eski Başkanı Donald Trump’ın NATO’ya önerdiği yüzde 5 savunma bütçesi hedefinin Türkiye açısından da olumlu bir çarpan etkisi oluşturduğunu söylüyor.

“Sadece ithalatı azaltmıyoruz, aynı zamanda ihracat yapıyoruz. Dünyada 193 BM üyesi ülkenin 187’sine savunma sanayi ürünü satıyoruz. Ama öncelik ihracat değil, kendi ihtiyacımızı karşılamaktır. İthalatı yüzde 40 azaltmak da büyük bir kazançtır,” diyor.

Denizlerde hava savunma: Mavi Vatan da bu şemsiye altına alınmalı

Yaycı’ya göre hava savunması sadece karada değil, denizde de gerekli. Bunun için de Türkiye’nin “hava savunma muhribi” inşa etmesi gerektiğini savunuyor:

  • “Gemiler hareket ettikçe kalkan da hareket eder. Doğu Akdeniz, Adalar Denizi, Karadeniz ve Kuzey Kıbrıs etrafına yerleştirilecek gemilerle hem mavi vatanımızı hem de ana karayı koruruz. İstanbul Muhribi bunun ilk adımıdır. Ama daha fazlasına ihtiyaç var. Sadece Türkiye’yi değil, Azerbaycan gibi dost ve müttefik ülkeleri de kapsayan bir güvenlik kuşağı oluşturabiliriz.”

“Bu sistem kimseye değil milletimize mesajdır”

Peki Çelik Kubbe’nin aktif hale getirilmesi bir mesaj mı? Yaycı bu soruya net bir yanıt veriyor:

  • “Bu sistem Türk milletine bir mesajdır. ‘Senin güvenliğini sağlıyorum, müsterih ol’ mesajıdır. Eğer biri bundan rahatsız oluyorsa, demek ki niyeti kötü. Savunma sistemi saldırı için değildir. Ama İsrail televizyonları bile bundan rahatsız olduysa, onların niyeti sorgulanmalıdır. Türkiye kimsenin toprağında gözü olmayan bir devlettir. Ama kim bizim toprağımıza göz koyarsa, gözünü oyarız. Bunu bilsinler.”

İsrail medyasının “Çelik Kubbe rahatsız edici” yorumlarına da değinen Yaycı, “Türkiye İran değil, Suriye değil, Filistin değil. Türkiye’ye saldırmak isteyen her kim olursa pişman olur” diyerek sözlerini noktalıyor.

Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >