Türkiye'nin ihraç ettiği simülatörler dünyada adından söz ettiriyor

Türkiye'nin simülatörleri
Türkiye'nin simülatörleri

Türk savunma sanayiinin dünyaya açılan kapısı dendiğinde akla ilk sırada insansız hava araçları geliyor. Son zamanlarda askeri gemiler, zırhlı kara araçları ve insansız deniz sistemlerinde de güzel haberler var. Ancak Türkiye'nin, dünyanın sayılı üreticilerinden biri olmakla kalmayıp aynı zamanda çok farklı coğrafyalara ihracat yaptığı alan olarak simülatörler kendini gösteriyor. Gerçek harp sahasına hazırlık aşamasının olmazsa olmazı bu sistemler, gelişen teknolojiyle birlikte her ülkenin daha çok ihtiyaç duyduğu bir kabiliyet olarak öne çıkıyor. Simülatör dünyasına kısa bir göz atmak ve Türk mühendislerce geliştirilen sistemleri anlatmak ve Türkiye'nin bugün diğer ülkelere kıyasla ne durumda olduğunu yanıt aramak için GZT simülatörleri derledi.

Bir ordunun harbe hazırlık oranı aslında gerçek savaşta ne kadar yıpranacağı ya da ne denli kayıplar vereceğinin de en temel göstergelerinden biri olarak bilinmektedir.

Askerliğini yapanların aşina olduğu, “Eğitimde ter dökmeyenin savaşta kanı dökülür.” Türk Silahlı Kuvvetleri’nin neredeyse bütün kışlalarında girişte bu sözüyle karşılaşılır. Bu nedenle Türk askeri, çok uzun yıllardır son derece yüksek disiplin ve koordinasyonla harbe hazırlık oranını hep en üst sıralarda tutmuştur. Tabi bu eğitimlere, 40 yıldır devam eden terörle mücadelede kazanılan tecrübeler de eklendiğinde ortaya bambaşka seviyede bir bilgi birikimi çıktığı da belirtilmelidir.

Türkiye'nin simülatörleri
Türkiye'nin simülatörleri

Orduların olası bir savaşa ya da krize hazır olmasını sağlayacak farklı yollar var. Öne çıkan ilk iki unsur eğitimler ve tatbikatlar. Ancak burada bir parantez açılması gerekiyor. Pek çok alanda olduğu gibi burada da nitelik ve nicelik ayrımı ortaya çıkıyor. Eğitimlerde nitelik düşük olursa sayısal olarak ne kadar çok tekrar yapıldığının bir anlamı kalmıyor. Haliyle bu nokta eğitimlerin gerçek savaş koşullarına uygun yapılması daha da önem kazanıyor.

Gelişen teknolojinin hayatımızın her noktasını doğrudan ve çok ciddi bir şekilde etkilediği bilinmektedir. Yirmili yaşlarda olanlar bile son 5-6 yılda çok farklı alanlarda ciddi dönüşümlere şahit oldu. Eskiden bu denli keskin dönüşümlere şahit olmak için birden fazla neslin geçmesi gerekiyordu. Ama teknolojinin hızı zamana karşı galip geldi ve çok kısa sürelerde çok büyük değişimler yaşandı.

Gelişen teknolojilerin askeri alanda ve harp meydanında görünürlüğü arttı

Elbette bu değişimlerin harp sahasını ya da askeri eğitimleri teğet geçmesi beklenemezdi. Kaldı ki sivil teknolojinin aslında askeri teknolojiden bir adım geride olduğu ve üst düzey yeniliklerin önce askeri alanlarda kullanıldığı gerçeğini de unutmamak gerek. Haliyle bahsedilen keskin dönüşümün askeri alanlarda başladığını da söylemek mümkün.

Türkiye'nin simülatörleri
Türkiye'nin simülatörleri

Teknoloji gelişiyor, sensörler artıyor, buradan elde edilen bilgi her geçen gün katlanıyor. Alınan veriler son derece modern sistemlerde işleniyor ve ortaya bir veri seti çıkıyor. Günümüzde modern orduların aslında teknolojiye dayalı eğitim modelinde de bu gerçek yatıyor. Gelişen teknoloji sizi her geçen gün harp sahasının gerçek koşullarına bir adım daha yaklaştırıyor. Ve bu nimetten doğru şekilde faydalanan ordular, sahada en az kaybı vererek yoluna devam ediyor.

Teknolojinin geldiği noktayı ve bunun sahaya yansımalarını göstermek adına en önemli araçlardan biri de simülatörler. Türkiye’nin askeri alanda geliştirdiği simülatörleri anlatmadan önce bu teknolojinin ilk çıktığı yıllara dönelim ve en genel hatlarıyla kimi kritik gelişmeleri paylaşmakta fayda var.

Simülatörlerin tarihçesi

Simülatör denilince akıllara uçuş simülatörleri gelimektedir. Uçuş simülatörlerinin geçmişi havacılığın ilk yıllarına kadar gidiyor. Fransız imalatçı Antoinette kendi ismini verdiği ilk simülatörü 1909 yılında icat etti. Türünün ilk örneği olan bu sistemi kullanan pilotlar temel olarak havada uçağın dengesini nasıl sağlayacaklarını öğreniyordu.

Aslında Antoinette’nin sistemi basit ancak bir hayli ilkeldi. Uçağın kokpitini andıran kapalı bir alanda kumandalar bulunuyordu. Pilotun bu kumandalarla uçağı kontrol etmesi ve önündeki göstergelere göre karar vermesi bekleniyordu. Ancak bu kabinde kol gücüyle yapılan işlemlerle, gerçek bir uçakta yapılan işlemler arasında tepki süresi farkı vardı. Dolayısıyla pilot adayının bu sistemde gerçekçi bir eğitim alması pek de mümkün olmuyordu.

Derken 1. Dünya Savaşı patlak verdi. Kimi ülkeler için işler iyi gitmedi. Çok sayıda pilot daha ilk uçuşlarında kazaya karışıyor, çoğu hayatını kaybediyordu. Pilotları yerdeyken çok daha iyi bir şekilde eğitmenin ne denli önemli olduğu daha net anlaşıldı.

Edwin Albert Link tam da böyle bir ortamda kendi sistemini büyük devletlere sunmaya başladı. Link’in çıkış noktası son derece basitti. Pilotların yerde aldığı eğitimler çok yetersizdi. Eğer henüz yerdeyken bir pilotu zorlamıyorsanız onun havada harikalar yaratmasını beklemek haksızlıktı.

Link’in ‘trainer’ ismini verdiği ilk simülatörü 1929 yılında ortaya çıktı. Amaç uçuş göstergelerine aşina pilotlar yetiştirmekti. Çıkış noktası basitti. Görüşün sıfıra düştüğü anlarda dahi göstergeleri iyi okuyan ve ne yapması gerektiğini bilen bir pilot uçağı başarıyla kullanmaya devam edebilirdi.

Trainer cihazı uzaktan bakıldığında lunaparklardaki oyuncak uçakları andırıyordu. Cihazın kokpitinde temel uçuş göstergeleri ve kontrol düğmeleri vardı. En önemli özelliği ise Link trainer cihazının gövdesinin altında bulunan havalı körük sistemiydi. Körük bir pompa vasıtasıyla pilotun verdiği kumandalara göre hareket ediyordu. Pilot bu sayede uçağını uçurduğunu hissedebiliyordu. Cihazın kanopisi kapatıldıktan sonra içerisi tamamen karanlık oluyordu. Bu sayede pilot görüşün olmadığı gece koşullarında ya da tamamen siste uçuyormuş hissiyatına kapılıyordu. Pilot adayı bu noktada sadece göstergelere ve uçuş kumandalarına güvenmek zorunda kalıyordu.

Cihaz ilk askeri satışını 1934 yılında gerçekleştirdi. Amerikan Hava Postası Teşkilatı o günlerde manşetlerden düşmüyordu. Sadece 78 günde 12 pilotları uçak kazalarında hayatını kaybetmişti. Olay ABD’de o kadar büyük bir sansasyona neden oldu ki, Amerikan Hava Postası Teşkilatı’nın yönetimi ABD ordusuna geçti.

Amerikan Ordusu’nda görevli karar vericiler tam da böyle bir ortamda Edwin Link’in kapısını çaldı. Özel bir eğitim programı istiyorlardı. Pilotun sadece göstergelere bakarak her türlü ortamda uçuş yapabilmesi öncelikli talepleriydi. Zaten Link’in eğitim anlayışı da tam olarak buna dayanıyordu.

Edwin Link, ABD ordusunun yetkilileriyle görüşmek için ilginç bir tarih seçti. Meteorolojinin uzun zaman önce uyarıda bulunduğu bir gündü. Görüşmenin yapılacağı şehirde göz gözü görmüyordu çünkü her yeri sis basmıştı.

İşte Link de ‘bu havada kimse uçuş yapamaz’ denilen bir ortamda ABD ordusu yetkilileriyle görüşmeye kendi kullandığı uçakla geldi. Bu olay hem kendisi hem de simülasyonu için dönüm noktası oldu. Edwin Link, Amerikan ordusuyla sözleşme imzaladı. O dönemde ABD ordusuna satılan bir ürün dünyanın dört bir yanındaki ülkeler için de ‘potansiyel bir alım’ anlamına geliyordu. Link’in sistemi için de süreç benzer işledi. Pilot eğitimine öncelik vermek isteyen herkes Link’in kapısını çalıyordu.

Derken 2. Dünya Savaşı başladı. Bilindiği gibi dünya savaşları askeri alanda milyarlarca dolarlık ticaret anlamı taşımaktadır. Müttefik hava kuvvetlerinin pilotlarını eğitmek için kullandığı ilk sistem Link Trainer oldu. Savaş boyunca resmi kayıtlara göre 10 bin adetten fazla üretildi. Bu nedenle dünyada havacılık alanındaki simülatör çağının Edwin Link ile başladığı kabul edilir.

Öte yandan Türk pilotları da o yıllarda Link Trailer ile eğitimler yaptı. Türkiye ve İngiltere, 2. Dünya Savaşı devam ederken askeri eğitim anlaşması imzaladı. Türk havacılar bu kapsamda İngiliz Hava Kuvvetleri ile eğitimlere katılıyordu. Link Trailer ile Türk pilotların tanışması da bu vesileyle olmuştu.

Gelişen teknolojiyle birlikte simülatörler eğitimlerde başrol oynuyor. Bugünlerde sadece askeri havacılıkta değil sivil uçuşlardan tıp eğitimine, özel kuvvetlerden Formula 1 pilotlarına kadar çok geniş bir alanda simülatörler eğitimin en önemli parçalarından biri olarak öne çıkıyor.

Doğal olarak bu alandaki pazar giderek büyüyor. Somut bir örnek olması bakımından 2022’de simülatör pazarının küresel çapta 9 milyar doların üzerinde bir hacmi vardı. 2027’de bu rakamın 12 milyar doların üzerine çıkması bekleniyor.

Türkiye'nin simülatörleri
Türkiye'nin simülatörleri

Türkiye'nin simülatör teknolojisi ile tanışıp atağa geçmesi

Türkiye ise bu alanda kendi adına çok önemli gelişmelere imza atıyor. Her şeyden önce Türkiye, kendi imkanlarıyla simülatör üretebilen dünyadaki 5 ülkeden biri konumunda bulunuyor.

Yerli ve milli simülatör dendiğinde akla ilk gelen kurum HAVELSAN gösterilmekte. 1982 yılında hava kuvvetlerimizin ihtiyacı olan elektronikleri yerli olarak imal etmek için kuruldu. Havelsan’ın simülatör yolculuğu 1996 yılında başladı. Türk Hava Kuvvetleri’nin envanterinde bulunan bütün simülatörlerin bakım, işletme ve idamesi Havelsan’a verilmişti. Havelsan, Türkiye’nin simülasyon alanındaki ilk ekibini hem yurtdışında hem de yurt içerisinde yetiştirmiş ve simülatör tasarım işine böyle girdi.

Hayata geçirilen ilk proje F-5 uçağının simülatörüydü. Havelsan aynı yıl CN-235 nakliye uçağının simülatörünü de geliştirdi. CN-235 simülatörü Türk Hava Kuvvetlerinin kullanımına girmekle kalmadı kısa sürede Güney Kore’den de sipariş aldı.

Türk mühendisler simülatör işine çok hızlı uyum sağladı. Ortaya konan ürünler dünyadaki benzerlerinden geri kalmıyor, aksine onlardan daha iyi kabul ediliyordu. İlk üretimin üzerinden henüz 5 yıl geçer geçmez Türkiye, başka ülkelere de simülatör ihracatına başladı. Havelsan bu kapsamda imzaladığı ilk ihracat sözleşmesinden 30 milyon dolar kazandı.

Türkiye'nin simülatörleri
Türkiye'nin simülatörleri

Bugün Havelsan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin aktif olarak kullandığı çok sayıda hava platformunun simülatörünü yapmış durumda. Bu modeller arasında T-38, KT-1, F-5, F-4, F-16, CN-235, S-70 ve AS-532 sayılabilmektedir.

Havelsan’ın üretim gamında sadece uçuş simülatörleri yok. Paraşüt eğitim simülatöründen keskin nişancı simülatörüne kadar çok sayıda eğitim sistemi üretiliyor. Şirketin sadece iç piyasaya yönelik bir strateji olmadığı bilinmekte. Katar için Agusta Westland üretimi AW-139 helikopterlerinin simülatörleri de Havelsan imzası taşıyor.

Şirketin ihracattaki son durağı Birleşik Arap Emirlikleri oldu. Birleşik Arap Emirlikleri ve Brezilya’nın birlikte geliştirdiği Calidus B 250 eğitim ve hafif taarruz uçağı için simülatör sistemleri Türk mühendislerce geliştirildi. Dünyanın en önemli savunma sanayii fuarlarından biri olan IDEX’te geçtiğimiz günlerde görücüye çıkan sistem üst düzey heyetlerden de tam not aldı.

Havelsan sadece askeri değil sivil amaçlı üretimlerde de imzası var. Airbus A 320 ve Boeing 737 uçaklarının simülatörleri de Havelsan tarafından üretiliyor. THY pilotlarının uzun yıllardır başarıyla kullandığı sistem yakın zamanda Hindistan’a da ihraç edilecek.

Türkiye'nin simülatörleri
Türkiye'nin simülatörleri

Türk savunma sanayiinde simülatör üretiminde öne çıkan bir diğer şirketse METEKSAN Savunma. Teknoloji ve mühendislik şirketi olarak 1985’te kuruldu. Savunma alanında farklı şirketleri bir arada bulunduran bir yapıdaydı. 2006’da tüm alt markalar tek bir çatı altında birleşti ve yola sadece METEKSAN ismiyle devam edildi.

Şirketin çok sayıda simüle sistemi var. Bunlardan biri YARA olarak adlandırılan simülatör. Bilindiği üzere savaş gemileri yara aldığında hızlı şekilde müdahale edilmesi gerekir. Çünkü yara alan bir gemi hızla su almaya başlar ve sağlıklı bir şekilde suyun üzerinde durma özelliğini kaybeder. Böyle durumlarda her bir saniye platformun ya da içindeki personelin kurtulabilmesi adına hayati önemde olur. Dolayısıyla personelin en çok da bu gibi kriz anları için eğitilmesi gerekir.

Bu noktada iş simülatörlere düşüyor. Çünkü yara savunma eğitimini gerçek koşullarda denizin ortasında gerçekleştirmek mümkün değil. Sistem çok sayıda yara ya da farklı senaryoları simüle edebiliyor. Simülatörün içerisine duman ve ses efektleri verilebiliyor. Ayrıca 140 santim su derinliğine kadar eğitim yapılabiliyor. Bunun yanı sıra +15 ve -20 dereceye kadar yalpa hareketinin benzetimi bir fiil icra ediliyor.

Meteksan Savunma YARA savunma simülatör sistemini 2017’de Türk Donanması’na teslim etti. Simülatör o kadar dikkat çekiciydi ki aynı yıl Güney Kore ve Umman ile ihracat için imzalar atıldı. Daha önce 6 ülkeye ihraç edilen sistemin yakın zaman önce ismi açıklanmayan bir Asya ülkesine daha satıldığı duyuruldu.

Meteksan bu işten elde ettiği tecrübeyi diğer projelerine de aktardı. DUNKER simülatör sistemi de bunlardan biri. Uzun ismi “Denize Düşen Helikopterden ve Mecburi İniş Yapan Uçaktan Kaçma Kurtulma Eğitim Simülatörü”.

Simülatör sayesinde personel ters dönmüş bir helikopterden kaçma eğitimi yapabiliyor. Simülatörde yalnızca sakin denizler simüle edilmiyor. Fırtınalı ve dalgalı denizlerde gerçekleşebilecek senaryolara karşı da eğitim yapmak mümkün. Türkiye uzun zamandır böyle bir simülatörün eksikliğini hissediyordu. Maalesef, Türk Silahlı Kuvvetleri çok değerli personellerini geçmiş yıllarda yaşanan kaza ve kırımlarda kaybetti. Şimdi henüz yerdeyken pilotlar ciddi kriz eğitimlerinden geçiyor ve gökyüzünde karşılaşabilecekleri aksi bir durumda yapmaları gerekenleri kolayca öğreniyor.

Türkiye'nin simülatörleri
Türkiye'nin simülatörleri

DUNKER simülatör sistemi henüz ihracat edilmemiş olsa da yüksek ihracat potansiyeline sahip niş bir ürün olarak öne çıkıyor. Bu noktada sistemin yalnızca askeri potansiyeli olmadığının da belirtilmesi gerekir. Açık denizlerde bulunan petrol platformlarına ve sondaj gemilerine ulaşım helikopter vasıtasıyla yapılıyor. Bu nedenle personelin düşen helikopterden kaçış eğitimine sahip olması isteniyor. İşte bu noktada DUNKER’in sivil alanlarda kullanım için de en uygun sistemlerden biri olduğu konuşuluyor.

Türkiye’de simülatör denilince akla gelen bir başka üretici de BİTES. Bilindiği üzere BİTES ve Havelsan simülatör alanında dünyanın önde gelen ilk 100 şirketi arasında yer alıyor. T-129 ATAK helikopterini simülatörlerini BİTES üretiyor.

Şirketin geçmişi 2004’e kadar uzanıyor. BİTES özellikle iş birlikleriyle öne çıkıyor. Dünyanın önde gelen savunma ve havacılık şirketleri olan Sikorsky ve Airbus’a ihracat yapıyor. Şirketin hisselerinin 2023 yılında satılmasının ardından şirket ASELSAN’ın alt kuruluşu haline geldi.

Son günlerde simülatör ihracatı alanında başarılarıyla öne çıkan bir başka firmaysa Simsoft. Portföylerinde çok farklı simülatörler var. 2006’da kurulup, 2008’de ilk ihracatını yapan bir marka. Avrupa, Orta Doğu ve Uzak Doğu ülkeleri SİMSOFT’un müşterileri arasında yer alıyor.

Şirket 2014 yılında Bangladeş’e Zırhlı Personel Taşıyıcı Aracı Atış ve Sürüş Eğitimi ile Hava Savunma Silahı Eğitim Simülatörü için anlaşma imzaladı. Geliştirdikleri Hava Savunma Silahı Eğitim Simülatörü sayesinde 25 ayrı senaryoda eğitim yapılabiliyor. Farklı ortamlar ve çevresel şartlar simüle edilebiliyor. Simsoft pandemi döneminde adı açıklanmayan bir Uzakdoğu ülkesine hava savunma ve radar eğitim simülatörü ihraç etti.

Türkiye son yıllarda yerli ve milli savunma sanayiinde yaptığı ihracatla adından söz ettiriyor. Ancak bazı alanlar kamuoyunda yeterince duyulmuyor. Görüldüğü üzere simülatörler de bu alanlardan biri. Türk mühendislerce geliştirilen sistemler dünyanın dört bir yanında kullanılıyor ve nice hayatlar kurtarıyor.

Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >