Karyolanın yanında bir uçurum hissi*

Kökü bu topraklarda olan kimse yaşlanmaz.
Kökü bu topraklarda olan kimse yaşlanmaz.

Yürüyüşü ölümü korkutan Hz. Ömer’i pir kabul eden bir gençlik deliliği yeniden gerek bize. Duamız düşüncemizdir, düşüncemiz bir baş dönmesi…

Ruşen Ali’den Bolu Beyi’ne selam söyleten, Kırat’ı şaha kaldıran, Hz.Ali’nin Hayber’in kapısına attığı omuz. Coşku gençliktir, coşku bir baş dönmesi, uzun uzun göğe bakmak, uzaklara âşık olmaktır.

Ben bilirim ki kökünü bu topraklara salan hiç kimse yaşlanmaz. Bilirim ki zalimin karşısına dikilen hiç kimse ihtiyarlamaz. Garibin arkasında dağ gibi duran, güçsüzün gözündeki umut olana yaş almak yoktur. Atamızdan babamızdan böyle bildik ve evlatlarımıza böyle bildirdik. Güçsüzün ve mazlumun yanında olmak bir gençlik hikâyesidir. Sonu olmayan bir hikâye. Ne zaman bir mazlum zalimin yakasından tutar, o dipsiz coşku kaynamaya başlar kanımızda.

İslam kalmak genç olmakla tarif edilir buralarda. Dürüst olmak ve boyun eğmemek. Biz kimi sevdiysek başını önünde görmedik hiç. Ağarmış saçlarını, kırışmış alnını hiç görmedik. Rahatı yerinde, sırtı pek, keyif ederken görmedik. Hep bir uğraşın, hep yeniden başlamanın, hep zafere değil sefere talip olmanın derdinde gördük. Onları sadece zafer nasip olduğu zaman göremedik. Bir kuytu köşede, bir gece karanlığında, bir secde anında, bir şükür tebessümünde kaldılar.

Her şey için çok gençtiler. Akıl kılı kırk yarar da kırk adım atamaz bir gönle girmek için. Bu yüzden onlara deli dendi. Ve işte ne zaman zalim bir âdem ejderhası olur da kasıp kavurur garibanı, çıkar karşısına bir deli.

Gel gör ki zaman geçti, delilik bir hastalık oldu ve biz de yaşlanmaya başladık…

Ne zaman delilik bir hastalık oldu ve risk icat edildi...
Ne zaman delilik bir hastalık oldu ve risk icat edildi...

Risk icat oldu. Bir ip gerdiler ömrümüzün iki yakasına. Böylece de dengeyi öğrendik. Yetimin başını okşayan eller titrekleşti, garip yalnızlaştı ve zalim rahatladı. Yatağında rahatça ölmek teklif edildi. Kabul ettik. Karyolanın yanında bir uçurum hissiyle, gecelerimiz o gençlik rüyalarında bir ateşli hastalığa dönüştü.

Delirememenin bütün kiri ve pası ile dengeli bir konfor sunuldu bize. Oysa dörtnala Uzak Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket mavi tura çıkmamıştı. Genç ve deli, kâfi rin düzeneğine bir çomak olmak için uzatmıştı başını. Bu bizim bütün hayatımızı şekillendiren bir esas olarak, bir büyük kader olarak alnımıza nakş edildi. Mimarimiz, musikimiz, şiirimiz, masallarımız, alış verişimiz, tekkelerimiz, dervişlerimiz bu mübarek delilik üzerine kadim kılındı. Nefsin aklına karşı gönlün deliliği bir gençlik mührü olarak ruhumuza vuruldu.

Yürüyüşü ölümü korkutan Hz. Ömer’i pir kabul eden bir gençlik deliliği yeniden gerek bize. Duamız düşüncemizdir, düşüncemiz bir baş dönmesi…

*Cahit Zarifoğlu