2026’ya giderken: Dünyada lezzetin yıldızı nerelerde parlıyor?

Gastro-turizm artık geçici bir trend değil, seyahat anlayışının ta kendisi. 2026’ya yaklaşırken dünyada öne çıkan rotalar da yavaş yavaş netleşiyor. Ortak noktaları şu: gösterişten çok karakter, lüksten çok hikaye.
İtalya - Küçük kasabalar çağı
Roma, Milano, Floransa hâlâ gözde ama asıl yükseliş Toskana’nın köylerinde, Sicilya’nın kıyı kasabalarında. Büyük restoranlardan çok aile işletmeleri, yerel ürünle yapılan sade ama kusursuz tabaklar ön planda. 2026’da “nonna mutfağı” dediğimiz ev tadı daha da de
İspanya - Bask ve Katalonya sessiz ama güçlü
San Sebastián zaten bir klasik ama artık Barselona’nın arka mahalleleri, Girona çevresi ve küçük tapas barları konuşuluyor. Fine dining ile bar tezgâhı arasındaki çizgi iyice siliniyor. Az tabak, yüksek lezzet, bol sohbet.
Fransa - yeni dalga: Genç şefler ve bistronomik ruh
Paris’te büyük sofralar yerine küçük, sezonsal menüler sunan bistro’lar öne çıkıyor. Şefler daha az tabakla daha net işler yapıyor. 2026 Fransa’sı “az ama çok iyi” mottosuyla ilerliyor.

Japonya - Yerel olanın zaferi
Tokyo hâlâ merkez ama Kyoto, Osaka ve hatta kırsal bölgelerdeki küçük lokantalar gastro-turizmin yeni gözdesi. Sushi’den çok ramen, udon ve ev yemekleri yükselişte. Turist artık şov değil, gerçek Japon mutfağı arıyor.
Güneydoğu Asya - Sokak lezzeti altın çağında
Bangkok, Hanoi, Singapur… Sokak yemekleri Michelin listelerine girmeye devam ediyor. 2026’da “street food experience” kavramı seyahat programlarının ana maddesi. Plastik tabure, kağıt tabak, efsane tat.