Anadolu’nun ekmeği nasıl doğdu? Yüzyıllık geleneklerin izini sürmek

Ekmek, Anadolu’nun en çok sevilen, en çok tüketilen ve belki de en çok anlam yüklenen yiyeceği. Her evde, her sofrada kendine bir yer bulur; kimi zaman sıcak sıcak bölüşülür, kimi zaman uzun yolculuklara eşlik eder. Ama her haliyle birleştiricidir. Yufkadan keteye, bazlamadan Vakfıkebir ekmeğine kadar her biri hem ait olduğu coğrafyanın hem de kültürün bir parçası. Bugün Anadolu’nun sokaklarında, tandırlarında ve saclarında pişen bu eşsiz ekmeklerin izini sürüyorum. Çünkü bazen bir sofrayı anlatmanın en güzel yolu, oradaki ekmeği tanımaktır.
Yufka ekmek
Tarihi bin yılı aşan yufka ekmek, göçebe Türklerin uzun yolculuklarında bozulmadan saklanabilecek bir yiyeceğe ihtiyaç duymasıyla doğmuş. Un, su ve tuzla yoğrulan hamur incecik açılıp sacda pişiriliyor, ardından kurutulup istifleniyor. Bugün hâlâ Anadolu’nun birçok evinde, karanlık bir odada üst üste dizilmiş yufkalar, sofraya konulacağı günü bekliyor. Islatılıp yeniden can bulan bu ekmek, geçmişin izlerini bugünün mutfağına taşıyor.

Bazlama
İç Anadolu’nun bereketli sofralarında, özellikle de Kızılcahamam’da, bazlama sıcacık bir gelenek. Hafif ekşi kokusu, yumuşacık dokusu ve üzerine sürülen tereyağıyla adeta bir çocukluk hatırası gibi... Mayalı hamurdan yapılan bazlama, sac üzerinde ağır ağır pişerken mis gibi kokusuyla herkesi başına toplar. Market raflarında paketli halleri bulunsa da, en güzeli sacın başında, taze pişmiş hali.
Mısır ekmeği
Karadeniz’in buğdayla tanışamamış topraklarında mısır unu imdada yetişmiş. Sadece mısır unu, su ve bazen yoğurtla hazırlanan bu yoğun kıvamlı ekmek, taş fırınlarda ya da sacda pişirilir. Dışı sert, içi nemli; alıştığımız ekmekten çok farklı bir dokuya sahiptir. Ama Karadeniz sofralarında neredeyse her yemeğin yanındadır. Çünkü o ekmek değil, Karadeniz’in kendisidir.
Kete
Doğu Anadolu’nun hamur işiyle ısınan mutfağında, kete ayrı bir yere sahip. Erzincan’dan Ardahan’a, Sivas’tan Antakya’ya kadar pek çok yerde farklı şekillerde yapılır. Mayalı hamurdan hazırlanır, içine kavrulmuş un, ceviz ya da şeker konur. Ustalıkla katlanır, sacda ya da fırında nar gibi kızarana dek pişirilir. Çayın yanına, kahvaltıya ya da misafire... Hangi vakit olursa olsun, keteyle gelen hep bir ev sıcaklığıdır.
Vakfıkebir ekmeği
Trabzon’un Vakfıkebir ilçesinden doğan bu dev ekmek, yaylaya giden ailelerin ihtiyacından doğmuş. Uzun süre bayatlamadan dayanabilmesi için hamuru günlerce mayalanır, taş fırınlarda pişirilir. Dışı kalın kabuklu, içi pamuk gibi yumuşaktır. Ortalama iki kiloluk bu ekmek, hem doyuruculuğu hem de uzun ömrüyle Karadeniz’in en karakteristik lezzetlerinden biridir.

Ramazan pidesi
Anadolu’nun dört bir yanında farklı ekmekler pişirilir ama Ramazan geldiğinde herkes aynı ekmeği bekler: pide. Yumurtalı ya da yumurtasız, susamlı ya da sade... Fırın önlerinde kuyruklar uzar, herkes o sıcacık kokuyu evine taşımak ister. Ramazan pidesi yalnızca bir ekmek değil, ay boyunca sofraları birleştiren bir gelenek, bir özlemdir. Yılın sadece bir ayında çıkar fırınlardan ama bıraktığı iz tüm yıla yayılır.
Anadolu’nun ekmekleri sadece karın doyurmaz; geçmişi anlatır, kültürü taşır, aileleri bir araya getirir. Tandırda pişen bir yufkada tarih vardır, sacdaki bazlamada sabır, fırındaki ketede emek. Ve her lokmada, bu topraklara ait olmanın sıcak bir hissi...
Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.