Benidorm’dan dikkat çeken karar: Ahlaka aykırı hediyelikler vitrinlerden kaldırılıyor

Turizm, bir şehri ya parlatır ya da soyutlar. Kimine gelir, kimine gürültü getirir.

İspanya’nın Akdeniz kıyısındaki Benidorm da artık bu dengeyi sorgulayan şehirlerden biri. Şehrin yönetimi, mağaza vitrinlerinde “ahlaki hassasiyetleri zedeleyebilecek” hediyelik eşyaların sergilenmesini yasakladı.
Yani o ucuz tişörtler, müstehcen şeyleri desen yapmış havlular, cinsiyetçi şakalarla dolu magnetler artık vitrinlerden çekiliyor. Kulağa küçük bir detay gibi geliyor, değil mi?
Bu noktada, turizmin şehir kültürünü nasıl şekillendirdiği üzerinde düşünmek önemli.
Tuhaf hediyelikler, gerçek problemler
Barcelona bu yasağı geçen yıl uygulamıştı, şimdi Benidorm da aynı yolu izliyor.
Gerekçe net: Çocukların ve kırılgan toplulukların bu mesajlara maruz kalmasını önlemek.
Ama arka planda daha büyük bir konu var: aşırı turizm. İspanya’nın güneyi, yıllardır kontrolsüz turist akışının yükünü taşıyor. Küçük mahalleler Airbnb’lere dönüşüyor, kiralar uçuyor, yerel halk şehirlerinden çekiliyor. Malaga’da halk “yatırımcılar gitsin” diye açık mektup yazdı. Bu yıl 100 binden fazla kısa süreli kiralık ev, yasalarla sistemden çıkarıldı.

Yani mesele artık yalnızca “ahlaki hassasiyet” değil, hayatta kalma hassasiyeti.
Turizmin görünmeyen bedeli
Bir şehri tüketmek kolaydır; birkaç gün, birkaç fotoğraf, birkaç hatıra… Ama turizm, eğer doğru bir çerçeveyle yönetilmezse, kısa vadede gelir getirir; uzun vadede kimlik götürür.
Bir şehrin geleceği, sadece gelenlerle değil, o şehirde kalmak isteyenlerle ölçülür.
Ve sonunda şu soru kaçınılmaz olur: Bir şehir, turistin eğlenme hakkını mı korumalı, yoksa kendi halkını ve saygınlığını mı?