İnsanlık enkaza dönmezse bütün enkazlar kaldırılır

Deprem
Deprem

6 Şubat depreminde günlerce bölgedeydim. Gaziantep, Adıyaman ve daha sonra Hatay'a gittim. Her şehirde ayrı bir fedakarlık hikayesi görmüştüm. Hatay'daki ise diğerlerinden başkaydı.

Sanırım depremin 11. günüydü. Hatay’ın Kırıkhan ilçesine gittiğimizde bir abla ‘Bektaşlı Köyü’nün tamamen yok olduğunu söylemişti. Köyü görmek istedik ve yola çıktık. 250 hanelik köyün 200 hanesi yıkılmış, kalan 50 hane ise kullanılamaz hâle gelmişti.

Köy hemen bir dağın eteğindeydi ve dağdan kopan koca kayalar yuvarlanarak köydeki bazı binalara isabet etmiş ve deprem kadar yıkıcı olmuş. Çevre köyler sapasağlamdı fakat o köy enkazdan geçilmiyordu. Çünkü tam da fay hattının üzerine kurulmuştu.

Köye 10 dk mesafede bir araziye kurulan çadır kente depremzede köylüler yerleştiriliyordu. Oradan Reyhanlı’ya gitmeyi düşündüm. Orada depremzede bir tanıdığım vardı. İHH’nın Reyhanlı Bölge Koordinatörü Zeki Tahiroğlu. Aradım ve koordinasyon merkezinde olduğunu söyledi. Hemen yola koyulup gittik. Yaşadıklarını anlattı. Depremin Reyhanlı’yı pek etkilemediğini, ailesini çıkarıp güvenli bir yere koyduğunu söyledi. Daha sonra Antakya’da yaşayan anne, babasına ulaşamayınca deprem gecesi oraya gitmiş. Enkazdan annesinin sesini alıp çıkarmışlar. Tabi İHH’nın koordinatörü olduğu için emrinde çalışan çok sayıda İHH arama kurtarma personeli bulunuyor.

Bir ekip çağırıyor ve babasını çıkarmaya çalışıyorlar. O esnada diğer binalardan ses gelince vicdanen rahatsız olmuş ve ekibe, “Babamdan zaten ses gelmiyor. Burada canlılar varmış, oralara yönelmek lâzım” diyerek arama kurtarmayı başka enkazlara yönlendirmiş. Fedakârlığın bu kadarını düşünememiştim. Babasının olduğu enkazdan ses gelmediği için kendi ekibini başka yerlere yönlendirmek…

Her birimizin içinde kaldırılmayı bekleyen enkazlar var

Deprem bölgesindeki 11. günümün akşamı İstanbul’a dönmek için yola çıktık. Koşturmaca bitince ve yalnız kalınca ne yaşadığımı idrak etmeye başladım. Bu yazıyı yazarken bunları ben mi yaşadım diye kendimi sorguladım. Ve şu an farkındayım ki her birimizin içinde kaldırılmayı bekleyen enkazlar var. Kimi bencillik, kimi çıkar, kimi menfaat, kimi vurdumduymazlık nedeniyle yıkılan yapıların enkazı.

İşte bu enkazların altında ise merhamet, uhuvvet, insanlık, fedakârlık ve muhabbet bulunuyor. Sahadaki depremzedelerin duruşunu gördükten sonra kanaat getirdim ki içimizdeki enkazdan hâlen bir ses duyabiliriz. Orada hâlen hayatta olan birileri olmalı...