Tatil mi, dönüşüm mü? Gönüllü turizmin sessiz yükselişi

Kendin için değil, başkaları için de bir adım atmak… Bazı yolculuklar böyle başlıyor. Tatil planları yapılırken bazılarımız çıkıyor ve diyor ki: “Gittiğim yerde gerçekten bir işe yarayabilir miyim?’’
Kimi bir köy okulunun duvarını boyuyor, kimi bir sahilde kaplumbağaları koruyor. Bu yeni yolculuk biçiminin adı gönüllü turizm.
Tatilin yeniden tanımı

Yıllarca “tatil” denilince aklımıza, tüm yıl boyunca hayalini kurduğumuz rahatlama anları geldi: her şey dahil oteller, sonsuz açık büfeler, bronzlaşmış ciltler. Ama şimdi bir grup insan, tatilin sadece kendine hizmet etmek olmadığını söylüyor. Seyahat ederken bir iz bırakmanın, bir katkı sunmanın, küçük bir fark yaratmanın peşindeler.
Bir Güney Amerika köyünde ağaç dikmek, Lübnan’da mülteci çocuklarla oyun etkinlikleri düzenlemek, Sri Lanka’da kaplumbağa yumurtalarını korumak, İtalya’da bir kaleyi restore etmek… Bunların hepsi birer hayal değil; gerçek seyahat biçimleri.
Neden şimdi?
Pandemiden sonra çoğumuzun “zaman” kavramıyla olan ilişkisi değişti. Sadece çalışmak ve tüketmekle geçen hayatlarımızı yeniden sorguladık. Seyahat etmek bir “kaçış” olmasının yanında, bir yeniden bağ kurma biçimi. Doğayla, insanla, topluluklarla…
Bu değişim, istatistiklere de yansıyor. 2023 yılında gönüllü turizm sektörü Avrupa’da %4,6 büyürken, dünya çapında 725 milyon euroluk bir hacme ulaştı. Sadece gençler değil; çocuklarını büyütmüş, emekli olmuş ya da kurumsal hayata ara vermek isteyen 50 yaş üstü bireyler de bu akımın bir parçası.

Amaç mı? Araç mı?
Gönüllü turizm kulağa romantik geliyor. Ancak her “yardım” çabası fayda sağlamayabilir. Gönüllülük adı altında yapılan bazı projeler, aslında yerel topluluklar üzerinde daha fazla bağımlılık yaratabiliyor. Bir okul duvarı defalarca gönüllüler tarafından boyanıyor ama içinde hâlâ eğitim yoksa… Veya çocuklarla gönüllü olarak çalışan biri, birkaç hafta sonra ülkeden ayrıldığında geride yalnızca bir boşluk kalıyorsa…
Bu yüzden, bu deneyimleri gerçekten anlamlı kılmak için bir soruyla başlamak gerekiyor: “Ben mi bu deneyimden fayda sağlıyorum, yoksa gerçekten karşılıklı bir katkı mı var?”
Yurtdışına gitmeden de mümkün

Gönüllü turizm denince akla hep uzak coğrafyalar geliyor ama bu deneyim yerel düzeyde de mümkün. Belki İstanbul’da bir ekolojik çiftlikte çalışmak, Belki Hasankeyf’te tarihi bir yapının belgelemesine katkı vermek ya da bir yaylada biyoçeşitliliği izlemek…
Önemli olan; gezdiğimiz yerin sadece doğasına değil, hafızasına da temas etmek. Ve bazen gezip görmek değil, yerleşip anlamak daha derin bir iz bırakıyor.
Sonuç: Anlamlı yorgunluklar
‘Voluntourism’, her gezgin için doğru tercih olmayabilir. Ama bazen anlamlı bir yorgunluk, havuz başında geçirilen 10 günden daha fazla iz bırakır insanda. Kumdan kalelerin değil de, birlikte inşa edilen hikâyelerin kıymetli olduğu bir yolculuk bu.
Ve belki bir gün, döndüğünde valizinden sadece magnetler değil, bir yerin umudu, bir çocuğun gülümsemesi ya da bir ağacın büyüme hikayesi çıkacak.