Yitip giden hayaller

Yitip giden hayaller
Yitip giden hayaller

Göztepe maçı Beşiktaşlılar için sadece bir kupa elenmesi değil, bir hayalin göçüşüydü.

Tüpraş Stadyumu'nda oynanan bu çeyrek final maçı, taraftarın umut ettiği “En azından kupa” söylemini sessizce toprağa gömdü.

Ernest Muçi’nin golüyle başlayan coşku, sadece birkaç dakika sonra Tayyip Talha’nın gördüğü kırmızı kartla yerini endişeye bıraktı. Aslında Beşiktaş'ın bu sezonu özetleyen bir sahneydi bu: Bir kıvılcım umut, hemen ardından gelen kontrolsüzlük ve dağılış.

10 kişi kalan bir takımın mücadele etmesi beklenirken, Beşiktaş adeta teslim oldu. Orta saha düştü, savunma çözüldü, kenar yönetimi ise sadece seyretti. Göztepe ise tıpkı bir Süper Lig takımı gibi değil, bir finaller takımı gibi oynadı. Romulo’nun hat-trick’i belki istatistiklere yazıldı ama o goller, Beşiktaş’ın ruhsuzluğuna yazılmış ağır cümlelerdi.

Bir futbol takımı, yetenekle değil, duruşla büyür. Beşiktaş o gece ne sahada ne kenarda ne de tribünde bir duruş gösterebildi. Taraftar öfkeliydi ama öfkesinden çok yorgundu. Çünkü her seferinde aynı senaryo: umut, hata, dağılma, hayal kırıklığı.

Bu maç sadece bir sonuç değil, bir uyarıdır. Beşiktaş eğer kendi değerlerini hatırlamazsa, sadece sahada değil, hafızalarda da silinmeye başlar. Tüpraş’ta kaybedilen kupa değil, kimliktir. Ve bu kimlik yeniden kazanılmadıkça, hiçbir skor anlamlı olmayacak.