2020'de İslam dünyasında neler yaşandı?

2020'de İslam dünyasında öne çıkan gelişmeler.
2020'de İslam dünyasında öne çıkan gelişmeler.

2020’nin küresel çapta unutulmayacak ve özlenmeyecek bir yıl olduğu aşikar. Haberlerin bir çoğunun yeni tip koronavirüs (COVID-19) hakkında olduğu 2020 yılında, İslam dünyasında yaşanan gelişmeler koronavirüs salgını kadar olmasa da gündemde önemli bir yer tuttu. Sene başından beri İslam dünyasında öne çıkan gelişmeleri sizler için derledik...

Kasım Süleymani’nin öldürülmesi

İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi, ABD'den uygun bir zaman ve mekanda "sert bir intikam" alınacağını açıkladı.
İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi, ABD'den uygun bir zaman ve mekanda "sert bir intikam" alınacağını açıkladı.

3 Ocak 2020’de Irak’ın başkenti Bağdat’ta havaalanına düzenlenen füze saldırısında İran Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve İran yanlısı Haşdi Şabi örgütünün Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis ve Haşdi Şabi Halkla İlişkiler ve Protokol Sorumlusu Muhammed Rıza Cabiri öldürüldü. Pentagon’dan yapılan açıklamada ise saldırının bizzat ABD Başkanı Donald Trump’ın talimatıyla gerçekleştirildiği belirtildi. Kasım Süleymani, Afganistan'dan Irak'a, Suriye'den Lübnan'a İran'ın bölgedeki politikalarını belirleyen en önemli isimlerden biri olarak biliniyordu.

8 Ocak Çarşamba gününün ilk saatlerinde ise İran, beklenen misillemesini yaptı. ABD’nin Irak’taki Ayn el-Esed ve Erbil üslerine İran topraklarından yapılan çok sayıdaki roket atışı, İran basınındaki aksi iddialara rağmen ABD tarafında bir insan kaybına neden olmadı. Süleymani’nin intikamını gerektiği şekilde aldığını düşünen İran tarafının ise bu misillemeyle hararetin dindiği görülüyor.

İran, Ukrayna Havayollarına ait uçağı düşürdü

8 Ocak’ta Tahran İmam Humeyni Uluslararası Havalimanı'ndan Ukrayna'nın başkenti Kiev'e gitmek üzere havalanan Ukrayna Hava Yollarına ait Boeing 737 tipi yolcu uçağı, kalkıştan kısa süre sonra düştü. İranlı yetkililer PS-752 sefer sayılı uçaktakilerin tamamının hayatını kaybettiğini ve kaza nedeninin teknik arıza olduğunu duyurdu.

Uçakta 82 İran, 63 Kanada, 11 Ukrayna, 10 İsveç, 4 Afganistan, 3 Almanya ve 3 İngiltere vatandaşı toplam 176 kişi bulunuyordu. Ölen Ukrayna vatandaşlarından 2'si yolcu, 9'u mürettebattandı.

Tahran yönetimi, çifte vatandaşlığı kabul etmediği ve 63 İran-Kanadalıyı da İran vatandaşı olarak hesapladığı için 145 İranlının hayatını kaybettiğini duyurdu. Kazada Şerif Teknik Üniversitesinden 14 öğrenci ile 13 doktor ve sağlık personeli de yaşamını yitirdi. Hayatını kaybedenler arasında 6 nükleer fizikçinin de olduğu belirtildi. Yolcuların 81'i kadın, 70'i erkek, 15'i çocuk, biri de bebekti.

İran tarafından düşürülen uçağın uçuş ekibi üyelerinin yakınları, Kiev'deki Boryspil Uluslararası havalimanında.
İran tarafından düşürülen uçağın uçuş ekibi üyelerinin yakınları, Kiev'deki Boryspil Uluslararası havalimanında.

Daha sonra İran Genelkurmay Başkanlığı, Ukrayna Havayolları'na ait yolcu uçağının hava savunma sistemi tarafından "yanlışlıkla" füze isabet etmesi sonucu düştüğünü duyurdu.

İran Dışişleri Bakanı Zarif, "yanlışlıkla" düşürüldüğü açıklanan Ukrayna uçağı için özür diledi.

İran Cumhurbaşkanı Ruhani, ise Ukrayna uçağı ile ilgili, "Tahkikat devam etmeli ve bu affedilemez yanlışın sorumluları hakkında yasal işlem yapılmalıdır." ifadelerini kullandı. Öte yandan İran, hava savunma sistemleri tarafından düşürüldüğü açıklanan Ukrayna Havayollarına ait yolcu uçağının kara kutusunu Fransa'ya gönderme kararı aldı.

Afganistan barış müzakereleri

ABD ile Taliban temsilcileri, 22 Şubat 2020'de başlayan 7 günlük sürenin sonunda 29 Şubat'ta barış anlaşması imzaladı. "Afganistan'a Barışı Getirme" anlaşmasından önce ABD ve Afganistan hükümetleri tarafından yapılan ortak açıklamada; ABD'nin, 135 gün içinde Afganistan'daki askerlerinin sayısını 8 bin 600'e indireceği belirtilerek "ABD ve müttefikleri, Taliban'ın anlaşmaya uyması halinde 14 ay içinde ülkedeki askerlerini tamamen çekecek." ifadesine yer verildi.

Afganistan'a Barışı Getirme Anlaşması adı verilen anlaşmaya, ABD adına ABD’nin Afganistan Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad, Taliban adına Siyasi Ofis Başkanı Molla Abdulgani Berader imza attı.
Afganistan'a Barışı Getirme Anlaşması adı verilen anlaşmaya, ABD adına ABD’nin Afganistan Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad, Taliban adına Siyasi Ofis Başkanı Molla Abdulgani Berader imza attı.

ABD ve Taliban arasında mahkum takası yapılacağı belirtilen anlaşmada, ABD’nin bazı Taliban liderlerine uyguladığı yaptırımlar ve bu liderlerin başlarına koydukları ödülleri kaldırma konusunu ele alacağının altı çizildi. Ancak anlaşma sonrası Afganistan’da şiddet olayları durulmadı.

  • Anlaşmadan birkaç gün sonra Taliban militanlarının, Afganistan'ın Kunduz vilayetindeki askeri karakola düzenlediği saldırıda 16 asker hayatını kaybetti. Bu saldırı dışında irili ufaklı pek çok saldırı haberi de basında yer aldı.

12 Eylül’de ise Katar'ın başkenti Doha'da yıllardır süren savaşı sona erdirmek amacıyla Afgan hükümeti ile Taliban arasındaki ilk doğrudan barış müzakereleri başladı. Lakin heyetler arasında bazı konular üzerinde uzlaşma sağlanamayınca müzakereler durdu. Görüşmelerde Taliban heyetinin müzakereler süresince çıkacak sorunların Hanefi mezhebine göre çözülmesi önerisi, Şii mezhebi temsilcilerinin de bulunduğu Afganistan heyeti tarafından kabul edilmedi.

Libya’da bulunan toplu mezarlar

Libya ordusu 25 Mart'ta başlattığı "Barış Fırtınası" operasyonu kapsamında 3 Haziran'da başkent Trablus'un bütün idari sınırlarında, 5 Haziran'da da Terhune kentinde kontrolü sağladı. Hafter milislerinin, Trablus'a yönelik 14 ay süren saldırılarında harekat ve ikmal merkezi olarak kullandığı Terhune'nin kurtarılmasının ardından Libya makamları, şehirde ve çevresinde çok sayıda toplu mezar ve cesede ulaştı.

Hafter yanlısı "Kaniyat" milisleri, Terhune'yi kontrol ettiği dönemde, kentte muhalif gördüğü sivil halkı ve rakip gördüğü aşiretleri yargısız infaz etmekle suçlanıyor.
Hafter yanlısı "Kaniyat" milisleri, Terhune'yi kontrol ettiği dönemde, kentte muhalif gördüğü sivil halkı ve rakip gördüğü aşiretleri yargısız infaz etmekle suçlanıyor.

Uluslararası Ceza Mahkemesinden, 22 Haziran'da yapılan açıklamada, toplu mezarlara ilişkin Başsavcılığa güvenilir bilgiler ulaştığı kaydedilmişti.

Hafter yanlısı "Kaniyat" milisleri, Terhune'yi kontrol ettiği dönemde, kentte muhalif gördüğü sivil halkı ve rakip gördüğü aşiretleri yargısız infaz etmekle suçlanıyor.

Kabenin ziyarete kapatılması

2020 Mart ayının sonunda Suudi Arabistan Hac Bakanı Muhammed Salih bin Tahir, devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, Müslümanlara çağrıda bulunarak, hac için koronavirüsle ilgili durumun netleşmesini beklemelerini istedi. Bakan, "Planlama için harekete geçmeyin, haber bekleyin" dedi. Bu açıklama, bu yılki haccın iptaliyle ilgili ilk resmî işaret olarak yorumlandı.

Haziran ayında ise Suudi Arabistan yetkililerinden şöyle bir hac kararı geldi:

  1. Bu yılki hacca, sadece ülkede yaşayan farklı milletlerden Müslümanlar katılacak.
  2. Yurtdışından katılım olmayacak.
  3. Hacı sayısı, koronavirüs tedbirleri kapsamında, sınırlı bir miktarda tutulacak.

İçişleri Bakanlığı kaynakları, 23 Eylül'de yaptıkları açıklamada, ülke içinden umre yapmak isteyenler için 4 Ekim'den itibaren Mekke'de, Kabe'nin de içinde bulunduğu Mescid-i Haram'ın yüzde 30'luk kapasiteyle (günlük 6 bin kişi için) açılacağını, 18 Ekim'den itibaren ise Mescid-i Haram ile Mescid-i Nebevi'deki Ravza-i Şerif'in yüzde 75 kapasiteyle ülke içinden ziyaretçileri kabul edeceğini aktarmıştı.

Kabe'yi tavaf eden hacılar, Temmuz 2020.
Kabe'yi tavaf eden hacılar, Temmuz 2020.

Kasım ayının başından itibaren ise yurt içi ile yurt dışından umre ve ibadet için gelenlerin kabul edilmeye başlanacağını belirten kaynaklar, bu aşamada Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi'nin Kovid-19 önlemleri alınarak tam kapasiteyle ibadete açılacağını ifade etmişti.

Suudi Arabistan'da 4 Ekim'de de ülkede yaşayanlar için umre ziyaretleri başlamıştı.
Suudi Arabistan'da 4 Ekim'de de ülkede yaşayanlar için umre ziyaretleri başlamıştı.

Modern dönemde haccın tamamen iptal edilmesi, sıra dışı bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Geçtiğimiz yıllarda Ebola tarzı bölgesel salgınlar nedeniyle bazı ülkelere hac vizesi verilmemiş, ancak bu durum haccın ifasını da etkilememişti.

Beyrut Limanı patlaması

Akdeniz'in en işlek limanlarından biri olmasının yanı sıra Lübnan ekonomisi için can damarı sayılan Lübnan'ın ana ticaret limanı, Beyrut Limanı'nda (BL) 4 Ağustos’ta patlayıcı maddelerin bulunduğu 12 numaralı depoda yangın çıktı. Yangın sonrası depoda tüm Beyrut'u sarsan çok güçlü bir patlama meydana geldi. 6 yıl boyunca bir depoda tutulan 2 bin 750 ton amonyum nitratın infilak etmesi sonucu yaşanan korkunç felaket, ardında 190'dan fazla ölü, 6 bin 500'e yakın yaralı bırakmasının yanı sıra 300 bine yakın Beyrutluyu da yerinden etti.

  • Beyrut Limanı'nda yıkıma maruz kalan depo, bina ve malzemelerdeki hasarın boyutunun ise 350 milyon dolara ulaştığını söylendi.

Lübnan makamların ifadeleriyle "doğrudan veya dolaylı olarak 1 milyon insanın etkilendiği" Beyrut Limanı'ndaki patlamanın ardından başlayan protestolar, ülkedeki derin ekonomik krizle mücadele amacıyla ocak ayında kurulan, teknoktarlardan oluşan Hassan Diyab hükümetini istifaya götürdü.

Yangın sonrası depoda tüm Beyrut'u sarsan çok güçlü bir patlama meydana geldi.
Yangın sonrası depoda tüm Beyrut'u sarsan çok güçlü bir patlama meydana geldi.

Lübnan uzun süredir, yerel para biriminin dolar karşısında beş kata varan değer kaybı, ekonomik krizin yol açtığı protesto dalgası ve Hizbullah-İsrail arasındaki gerilimin tırmanması gibi konularla gündemdeydi. Ülke ekonomisinin can damarı sayılan Beyrut Limanı'nda gerçekleşen patlama ülkede derinleşen insani ve ekonomik krizi bir kat daha artırdı.

Arap ülkeleri ile İsrail’in normalleşmesi

2020’nin İsrail’le normalleşme dalgası BAE ile başladı ve son birkaç ay içinde 4 Arap ülkesi bu kervana katıldı. BAE ve Bahreyn, 15 Eylül'de Beyaz Saray'da düzenlenen törende İsrail ile ilişkileri normalleştirme anlaşması imzaladı.

Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdullatif Al Zayani, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed, İsrail ile bazı Arap komşuları arasındaki ilişkileri normalleştiren anlaşmayı imzaladı.
Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdullatif Al Zayani, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed, İsrail ile bazı Arap komşuları arasındaki ilişkileri normalleştiren anlaşmayı imzaladı.

Sudan Dışişleri Bakanlığı da 23 Ekim'de geçiş hükümetinin İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesini kabul ettiğini ancak anlaşmanın yürürlüğe girmesinin parlamentonun onayına bağlı olduğunu açıkladı. Beyaz Saray aynı gün Başkan Donald Trump'ın Sudan'ı "teröre destek veren ülkeler" listesinden çıkarma kararını imzaladığını bildirdi.

Fas ise Batı Sahra'daki egemenliğinin ABD tarafından tanınması karşılığında, İsrail'le ilişkilerini normalleştirme kararı alan bir diğer ülke oldu. Böylece Fas; Mısır, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Sudan'dan sonra İsrail ile normalleşmeyi kabul eden 6. Arap ülkesi oldu.

Fas İsrail’le ilişkilerini normalleştiren altıncı Arap ülkesi oldu.
Fas İsrail’le ilişkilerini normalleştiren altıncı Arap ülkesi oldu.

İsrail'in Arap ülkeleriyle ilişkilerini normalleştirme süreci 42 yıl içinde Mısır (1979) ve Ürdün (1994) ile sınırlıydı.

Karabağ savaşı

Azerbaycan-Ermenistan sınırında 14 Temmuz'da çıkan çatışmalarda, Azerbaycan ordusundan biri tümgeneral olmak üzere 7 askerin şehit olması, Dağlık Karabağ'ın işgalden kurtarılmasına giden savaşın fitilini ateşleyen bir gelişme oldu. Azerbaycan ordusu, 27 Eylül'de Ermeni güçlerinin Dağlık Karabağ yakınlarında sivil yerleşimlere ateş açması üzerine topraklarını işgalden kurtarmak üzere karşı saldırı başlattı.

Azerbaycan'da Karabağ zaferi sevinci.
Azerbaycan'da Karabağ zaferi sevinci.

Dağlık Karabağ ve çevresindeki illeri Ermenistan'ın işgalinden kurtarmak için operasyon başlatan Azerbaycan ordusu, 44 gün süren savaşta 5 il, 4 kasaba ve 286 köyü işgalden kurtardı ve Ermenistan ordusuna büyük darbe vurdu.

Etiyopya’da savaş

Kasım ayının son günlerinde Etiyopya'da teslim olmayı reddeden isyancı Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF) güçlerinin elinde bulunan Mekele şehri ordu birlikleri tarafından ele geçirildi.

Etiyopya’nın Tigray eyaletini yöneten isyancı Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF) güçleri, 3 Kasım'da ulusal ordu birliklerine saldırmış, Başbakan Abiy Ahmed, 4 Kasım'da TPLF'ye karşı askeri harekat kararı aldıklarını duyurmuştu.

Nobel Barış Ödülü'ne layık görülen Abiy Ahmed.
Nobel Barış Ödülü'ne layık görülen Abiy Ahmed.

Komşusu Eritre ile yaptığı barış antlaşması sonrası Nobel Barış Ödülü'ne layık görülen Ahmed, uluslararası örgütlerin ve bölge ülkelerinin diyalog çağrılarını reddetmişti.

  • Tigray Halk Kurtuluş Cephesine yönelik operasyonda şimdiye kadar yüzlerce hatta binlerce kişinin öldüğü tahmin edilirken, 950,000 kişinin yerinden edildiği tahmin ediliyor.

Bölgede çatışmadan kaçanların uzun yolculuklara katlandığı, yanlarına çok az şey alarak yollara düştüğü ve insani yardım ihtiyacının her geçen gün katlanarak arttığı bildiriliyor.

Avrupa’da İslam düşmanlığının yükselişi

Avrupa'da son yıllarda artan İslam karşıtlığı, siyasi tecrübeleri tartışılan 42 yaşındaki Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve 33 yaşındaki Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz'un söylem ve politikalarıyla 2020 yılında daha da derinleşti.

"Siyasal İslam"la mücadele adı altında Avrupa'da Müslümanlara yönelik baskıların artmasına öncülük eden Kurz ve Macron ikilisinin iktidarda kalma ve oy oranlarını artırma hevesiyle attıkları adımlar, birlikte yaşamı zedelerken, 35 milyon Müslüman'ın da yaşadığı Avrupalı toplumlarda ayrışma ve çatışmayı körüklüyor.

Macron ve Kurz'u birbirlerine daha da yaklaştırırken, ikiliyi Avrupa'da İslam karşıtı kampanyanın görünen aktörleri haline getirdi.
Macron ve Kurz'u birbirlerine daha da yaklaştırırken, ikiliyi Avrupa'da İslam karşıtı kampanyanın görünen aktörleri haline getirdi.

Aşırı sağcı partilerin göçmen, yabancı ve Müslümanlara yönelik kışkırtıcı politika ve söylemlerini merkez sağa taşıyan Macron ve Kurz, iktidarlarında Müslümanların inanç özgürlüklerini kısıtlayan, temel haklarını baskı altına almayı hedefleyen kanunlar hayata geçirdi.

Aralık ayı içinde Fransa hükümeti, "İslam ve Müslümanları hedef aldığı" gerekçesiyle eleştirilen yasa tasarısını kabul etti. Yasa tasarısı, İslami derneklerin finansmanlarının denetlenmesi ve Fransa tarafından imamlara yeterlilik sertifikasının verilmesi şartlarını da içeren 54 maddeden oluşuyor. Tasarı ile camilerin finansmanının daha sıkı denetlenmesi, Müslüman derneklerin kontrolünün artırılması ve din görevlilerinin yurt dışından gelmesinin engellenmesi hedefleniyor.

Fransa'da 16 Ekim'de bir öğretmenin öldürülmesi ve Avusturya'da 2 Kasım'da 4 kişinin ölümüne yol açan terör saldırısı, Macron ve Kurz'u birbirlerine daha da yaklaştırırken, ikiliyi Avrupa'da İslam karşıtı kampanyanın görünen aktörleri haline getirdi.

Fahrizade suikastı

27 Kasım’da İran Savunma Bakanlığı, İran'ın nükleer programının kilit isimlerinden bilim insanı Muhsin Fahrizade'nin Tahran eyaletine bağlı Abserd ilçesinde düzenlenen terör saldırısı sonucunda hayatını kaybettiğini bildirdi.

Aynı zamanda Savunma Bakanlığı Araştırma ve İnovasyon Kurumu Başkanı da olan Fahrizade'nin saldırı sonucu ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı ancak tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığı ifade edildi.

Netanyahu, Nisan 2018'de Muhsin Fahrizade'nin adını özellikle belirtmişti.
Netanyahu, Nisan 2018'de Muhsin Fahrizade'nin adını özellikle belirtmişti.

İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani ise saldırının insan olmaksızın, uzaktan elektronik sistemler kullanılarak düzenlendiğini söyledi. Şemhani, saldırının arkasında Halkın Münafıkları (Mücahitleri) örgütünün ve Siyonist rejim (İsrail) ile MOSSAD'ın olduğunu belirtti.

İran nükleer programının mimarı olarak tanınan Muhsin Fahrizade'nin adı İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun Mayıs 2018'de İran nükleer programı hakkında yaptığı sunumda özellikle belirtilmişti.

Çin’in fabrikalarında zorla çalıştırılan Uygur Türkleri

İsveç merkezli giyim firması H&M, ekimde, etnik azınlıkların "zorunlu çalıştırılması" nedeniyle Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nden pamuk tedarik etmeyeceğini duyurmuştu.

Uluslararası denetim, kontrol, belgelendirme, uygunluk değerlendirmesi, işçi haklarının sağlanması ve çevrenin bilinçli şekilde kullanılması gibi konularda hizmet veren Sumerra, Bureau Veritas SA, TÜV SÜD, RINA SpA ve Dünya Çapında Sorumlu Akredite Üretim (WRAP) şirket ve firmaları da Sincan'dan pamuk tedarik etmeme kararı almıştı.

H&M, etnik azınlıkların "zorunlu çalıştırılması" nedeniyle Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nden pamuk tedarik etmeyeceğini duyurmuştu.
H&M, etnik azınlıkların "zorunlu çalıştırılması" nedeniyle Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nden pamuk tedarik etmeyeceğini duyurmuştu.

Avustralya'da bulunan düşünce kuruluşu Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü (ASPI) tarafından mart ayında yayımlanan rapor, 2017-2019 yıllarında, bir kısmı doğrudan toplama kamplarından alınan Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nden 80 binden fazla Uygur Türkü'nün, aralarında Nike, Apple, BMW, Gap, Huawei ve Dell'in bulunduğu 83 tanınmış markanın tedarik zinciri olduğu ileri sürülen fabrikalara zorla gönderildiğini ortaya koydu.

  • Washington'daki Komünizm Kurbanları Anma Vakfı üyesi ve Çin konularındaki çalışmalarıyla bilinen Adrian Zenz, aralık ayında Çin'in Uygur Türkleri ve diğer azınlıkları pamuk tarlalarında zorla çalıştırdığına dair rapor yayımladı.

Zenz, Çin hükümetine ait resmi raporlar ve yerel haberlere dayandırdığı raporunda, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde yüz binlerce kişinin pamuk tarlalarında zorla çalıştırıldığını öne sürdü. Belgeleri ortaya çıkaran Zenz, resmi belgeler ve haberlerden elde ettiği sonuçların "tarihsel ölçekte" önem taşıdığını vurguladı.