Aliya’nın şair dostu: Abdullah Sidran

Boşnak senarist, yazar ve şair Abdulah Sidran, kendini, "Saraybosna şairi" olarak tanımlıyordu.
Boşnak senarist, yazar ve şair Abdulah Sidran, kendini, "Saraybosna şairi" olarak tanımlıyordu.

Kaleme aldığı şiir ve senaryolarla uluslararası bir üne sahip olan Bosnalı büyük şair 23 Mart akşam saatlerinde, 80 yaşında hayatını kaybetti. Kendisini “Saraybosna Şairi” olarak tanımlayan ve Babam İş Gezisinde, "Dolly Bell’i Anımsıyor musun? ve Kusursuz Çember filmlerinin senaristi Abdulah Sidran’ın eserleri, birçok dünya diline tercüme edilerek yayınlanmıştı. Bosna edebiyat ve sinema dünyasının önemli isimlerinden Sidran, Babam İş Gezisinde filmiyle Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü kazanmış, Bosna’daki savaş sırasında yayınlanan Saraybosna Tabutu isimli şiir kitabı ise Fransız Pen Merkezi’nden Özgürlük Ödülü almıştı.

“Hakkımda çok çirkin sözler söyledi. Ben ise onunla ilgili hiçbir şey yazmadım. Dünyadaki film eleştirmen endüstrisi onun kariyerinde sadece iki filminin öne çıktığını söyler: “Dolly Bell’i Anımsıyor musun?” ve “Babam İş Gezisinde”. Her iki filmin de senaryosunu ben yazdım. Kustarica’nın kariyeri düşüşe geçti. Bunu sadece ben söylemiyorum. Batılı eleştirmenler ve analistler de bu fikri savunuyor.”

Bosna'nın önemli şair ve senaryo yazarlarından Abdullah Sidran, beraber çalıştığı Emir Kusturica ile yollarının neden ayrıldığını bu sözlerle ifade ediyordu. Bosna'da Sırp zulmü başlayana kadar beraber çalışan ikili, savaş başladığında yollarını ayırdı; Abdullah Sidran, Bosna'nın bağımsızlığı için Aliya'nın tarafında yer aldı. Yakın zamanda vefat eden yazarın hayat hikâyesine daha yakından bakalım.

Emir Kusturica'nın birkaç filminde senaryo yazarlığı da yapan Boşnak yazar (sağda); Emir Kusturica (solda) ve Goran Bregoviç ile yakın dostken, Bosna Savaşı yüzünden yollarını ayırmıştır.
Emir Kusturica'nın birkaç filminde senaryo yazarlığı da yapan Boşnak yazar (sağda); Emir Kusturica (solda) ve Goran Bregoviç ile yakın dostken, Bosna Savaşı yüzünden yollarını ayırmıştır.

1944 yılında Saraybosna'da doğan Abdullah, ilkokul ve liseyi Saraybosna'da okudu. Saraybosna Üniversitesi Felsefe bölümünden mezun oldu. Çeşitli gazetelerde çalıştıktan sonra bir müddet eğitimcilik yaptı. Hayatının geri kalanında ise profesyonel yazarlık yaparak geçimini sağladı. Yugoslavya'nın çeşitli kültürel yapısı içerisinde büyüdüğü için kültürel anlamda zengin bir birikime sahipti. Dolayısıyla toplumu iyi okuyabiliyor ve metinlerini kapsayıcı bir biçimde kaleme alabiliyordu.

Yazarlığının yanı sıra 1992 yılına kadar Saraybosna Radyo ve Televizyonu'nda önemli mevkilerde görev aldı. Bosna Hersek Sanatlar ve Bilimler Akademisi üyesiydi.

  • Senaryo yazarlığının yanı sıra şiirleriyle tanınıyordu. Aynı zamanda çok iyi satranç oynuyordu. Öyle ki kendisini satranç ustası adayı olarak görenler vardı. Abdullah Sidran, birden fazla yeteneğiyle hezarfen bir sanatçıydı.


Şiirleri, filmleri ve kitapları

Abdullah Sidran'ın 29 kitabı vardı. Geneli şiir kitabı olan eserleri defalarca baskı yaptı. Kitapları İtalyanca, Fransızca, İngilizce, Lehçe, Çekçe, İsveççe, Arapça gibi dillere çevrildi.

"Srebrenitsalı Anaya Gözyaşı" şiiri, Hüseyin Su tarafından Türkçeye tercüme edildi. Şiirde, Srebrenitsa'daki zulme sessiz kalanlara şöyle sitem ediyordu:

  • "Görmezler mi / Duymazlar mı / Bilmezler mi, biz / Biz geride kalanlar / Hepimiz / Bizim tüm ölülerimizden daha ölü / Ve bugün burada, onların sesi ile / Onların gırtlağından çığlıklar atıyor / Onların çığlıkları ile konuşuyoruz."
1985 yapımı “Otac na službenom putu” (Babam İş Gezisinde) filminin senaryosunu yazan Abdullah Sidran, Cannes’da Altın Palmiye Ödülü kazanmıştır.
1985 yapımı “Otac na službenom putu” (Babam İş Gezisinde) filminin senaryosunu yazan Abdullah Sidran, Cannes’da Altın Palmiye Ödülü kazanmıştır.

O, kendini "Saraybosna Şairi" olarak tanımlıyordu. Şahbaz ve Saraybosna Tabutu en çok bilinen şiir kitapları arasındaydı. Edebî metinlerinin yanı sıra sinemada da oldukça başarılıydı. "Babam İş Gezisinde" filmiyle Cannes film festivalinde Altın Palmiye Ödülü aldı ve yine aynı filmle En İyi Yabancı Film Oscar Ödülü’ne aday gösterildi. Gerek şiirlerinde gerek filmlerinde Bosna hakkında konuşmaktan, topraklarını savunmaktan vazgeçmedi. Öyle ki yakın arkadaşları Goran Bregovic ve Emir Kusturica ile Bosna Savaşı'ndan dolayı yollarını ayırdı.

Bu duruşunu, Srebrenitsa için çekeceği bir filmde daha gösterdi. Bosna'nın ekonomik durumunun sinema sektörünü desteklemeye elverişli olmadığı için farklı ülkelerin yapım şirketleriyle çalışan Sidran, Srebrenitsa hakkında çekilecek bir filme Hollandalı şirketin gerçeklikten uzak bir şekilde senaryoya müdahale etmek isteyince bunu reddetti ve filmini Hollandalı şirketle çekmedi. 2019 yılında Anadolu Ajansı'na verdiği röportajda süreci şu sözlerle izah ediyor:

"Bosna Hersek'in ekonomik durumu tek başına birinin film çekmeyi üstlenmesine çok elverişli değil. Genelde Batılı ülkeler kendi kurallarını koyarak bizim senaryolarımızı değerlendirir ve film yapar. Mesela ben şöyle bir taleple karşılaştım, Hollandalı bir yapım şirketi Srebrenitsa konusunu bizim gerçekliklerimiz dışında işlemek istedi. Özellikle suç bakımından simetrik bir suçlama tarzında bir yaklaşım söz konusuydu. Ben bunu kabul edemezdim. 4 sağlam senaryom var ve onları çocuklarıma miras olarak bırakmayı düşünüyorum. Ben inanıyorum ki bir gün daha güzel zamanlar gelecek ve o zamanlar bu filmler en güzel şekilde çekilecek."

Türkiye ile gönül bağlarının çok kuvvetli olduğunu söyleyen yazar, Bosna Savaşı'nda kurulan toplama kamplarını anlatan Otkup Sirove Koze isimli romanının Türkçeye çevrilmesi için bazı adımlar attı. Bu roman ilk yazıldığında Balkanlar’da önemli ses getirdi. Abdullah Sidran'ın neredeyse hiçbir eserinin Türkçeye kazandırılmamış olması bizim adımıza önemli bir kayıp. İnşallah bir yayınevi kitaplarını tercüme ederek edebiyatımıza kazandırır.

Bilge lider Aliya İzetbegoviç’le çocuk yaşlarında tanışan Sidran, Aliya ve arkadaşlarının tüm mahkemelerine katılmış ve Bosna'nın bağımsızlığı için Aliya'nın tarafında yer almıştır.
Bilge lider Aliya İzetbegoviç’le çocuk yaşlarında tanışan Sidran, Aliya ve arkadaşlarının tüm mahkemelerine katılmış ve Bosna'nın bağımsızlığı için Aliya'nın tarafında yer almıştır.

Aliya ile dostluğu ve Bosna Savaşı

Aliya İzetbegoviç'in şerefli mücadelesinde Abdullah Sidran'ın rolü önemliydi. Zira toplumları motive eden genelde kelam ehlidir. Yazdığı şiirlerle Bosna'nın bağımsızlığında önemli rol oynayan şairin, Aliya ile yolu henüz çocukluğunda kesişti. Lise yıllarında öğrenciyken annesinin şirketinde ilk defa Aliya'yı gördü. Aliya ona "Behiye'nin küçüğü" deyip başını okşarken, o da Aliya'ya amca diye hitap ediyordu.

Abdullah Sidran büyük bir cesaret örneği sergileyerek Aliya ve arkadaşlarının mahkemelerine katılarak onlara destek verdi. Bu hareketi Aliya tarafından çok değerli bulunduğu için dostlukları vefatına kadar devam etti. Sidran önemli bir entelektüel olduğu için Aliya kendisiyle istişarelerde bulundu. Bazı hususlarda fikirleri uyuşmasa da, Aliya yazılarında Abdullah Sidran'ın eleştirilerine yer vererek önemli bir entelektüel tavır sergiliyordu.

  • Bosna'da savaş başladığında da Aliya ile dostlukları devam etti ve “amcasının” şanlı mücadelesinde onu yalnız bırakmadı. Savaş esnasında sinema sektöründeki tanınırlığından ötürü kendisine Paris'te yaşaması için teklif gelse de, yazdığı metinleri Bosna'ya borçlu olduğunu ifade ederek Bosna'da kaldı ve vatanı için mücadele etti. Eline silah alarak bilfiil savaşa katılmasa da yazdığı yazılarla ve cephelere giderek yaptığı konuşmalarla Boşnak halkına moral verdi.

Kader, Aliya ve Sidran'ı hastanede bile bir araya getirdi. Artık Aliya'nın ölüm vaktinin yaklaştığı dönemde Sidran da hemen yan tarafındaki binada tedavi görüyordu. Pencereden Aliya'nın kaldığı binaya baktığını söyleyen şair, kendisini ziyarete gelenlere de binayı gösteriyordu. İmrenilesi bir dostluk...

80 yaşındaki Sidran, ağır hastalığının ardından 23 Mart Cumartesi günü akşam saatlerinde vefat etti.
80 yaşındaki Sidran, ağır hastalığının ardından 23 Mart Cumartesi günü akşam saatlerinde vefat etti.

Bir ömrün sonu

Abdullah Sidran uzun süredir ağır hastalıklarla mücadele ediyordu. Çok sevdiği Saraybosna'nın kalabalık olmasından ötürü dinlenebilmek ve tedavi sürecini geçirmek için köyüne yerleşti. Savaştan sonra belki de zorlanarak aldığı evinin balkonunda okuyarak geçirdi günlerini. Takvimler 23 Mart'ı gösterdiğinde, dünya hayatındaki alacağı nefes hitama erdi.