Dünya Anneler Günü'nü kutlarken Suriyeli annelerin acısı dinmiyor

Rejimin saldırılarında bir oğlunu kaybeden 60 yaşındaki Hamide Yasin yetim kalan torunlarıyla birlikte.
Rejimin saldırılarında bir oğlunu kaybeden 60 yaşındaki Hamide Yasin yetim kalan torunlarıyla birlikte.

Dünyada Anneler Günü olarak kutlanan 8 Mart, kimi kadın ve çocukların acılarını tazeleyen bir güne dönüşebiliyor. Suriye'de Beşşar Esed rejiminin saldırılarında çocuklarını kaybeden anneler ve eşler, geride kalan yetim torunları ve çocukları için hayat mücadelesi vermeye devam ediyor

Suriye'de Beşşar Esed rejiminin saldırılarında çocuklarını kaybeden anneler, bir Anneler Günü'nü daha çocuklarının acısıyla karşılıyor, evlatlarının acısıyla yaşamlarını sürdürürken geride kalan yetim torunlarına bakmaya çalışıyor.

İç savaşın 11 yılı aşkın süredir devam ettiği ülkede, Esed rejimi ve destekçilerinin saldırılarında binlerce kadın hayatını kaybetti ve yaralandı. Rejim saldırıları on binlerce kadını eşsiz, çocuksuz, yersiz ve yurtsuz bıraktı.

Rejimin iki yıl önceki saldırılarında bir oğlunu kaybeden 60 yaşındaki Hamide Yasin o günden bu yana oğlunun hasretiyle yaşıyor.

Oğlunu kaybettikten sonra da saldırıların devam etmesi nedeniyle İdlib'in Maaratunnuman ilçesinden göç ederek bir kampa sığınan Yasin, gelini ve 3 torunuyla yaşam mücadelesi veriyor.

Herhangi bir gelir kaynakları olmayan aile yardımlarla yaşama tutunmaya çalışıyor.

"Suriyeli anneler olarak zorlu şartlarda yaşıyoruz"

Hamide Yasin, "Dünya Kadınlar Günü" vesilesiyle yaptığı açıklamada, 28 yaşındaki oğlu Halit'in, Esed rejiminin iki yıl önce Marattunnuman'a düzenlediği saldırılarda hayatını kaybettiğini söyledi.

Oğlunun rejim saldırılarında 2 kez ölümden kurtulduğunu belirten Yasin, "Oğlum, üçüncü seferde yaşamını yitirdi." dedi.

Halit'in ölüm haberini aldıktan sonra nefesinin kesildiğini ifade eden Yasin, "Suriyeli anneler olarak zorlu şartlarda yaşıyoruz. Sürekli göç etmek zorunda kalıyoruz. Çoğumuz çadırlarda yaşıyor." diye konuştu.

"Çocuklarım öldükten sonra ben de ölüp cennete gitmek istiyorum"

Esed rejiminin saldırılarında 3 çocuğunu kaybeden 68 yaşındaki Amira İzzettin de torunlarının geçimlerini sağlamak için elbise dikiyor.

İlerleyen yaşına rağmen torunlarına bakmak için çalışmak zorunda olan İzzettin, "Torunlarım ve gelinimle birlikte elbise tezgahından kazandığım parayla yaşamaya devam ediyoruz." dedi.

Torunlarından birinin zihinsel engelli olduğunu söyleyen İzzettin, "Çocuklarım öldükten sonra ben de ölüp cennete gitmek istiyorum. Tek isteğim torunlarımın güzel bir yaşam sürmesi." ifadelerini kullandı.

İdlib'deki durum

Türkiye, Rusya ve İran arasında 4-5 Mayıs 2017'de gerçekleşen Astana Toplantısı'nda İdlib ve komşu illerin (Lazkiye, Hama ve Halep vilayetleri) bazı bölgeleri, Humus ilinin kuzeyi, başkent Şam'daki Doğu Guta ile ülkenin güney bölgeleri (Dera ve Kuneytra vilayetleri) olmak üzere 4 "gerginliği azaltma bölgesi" oluşturulmuştu.

Ancak rejim güçleri, İran destekli teröristler ve Rusya, saldırılara devam edip 4 bölgeden 3'ünü ele geçirip İdlib'e yöneldi. Türkiye, Eylül 2018'de Rusya ile ateşkesi güçlendirmek için Soçi'de ek mutabakata varsa da saldırılar Mayıs 2019'da tekrar şiddetlendi.

Birleşmiş Milletler Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu'nun yayımladığı rapor, Suriye'de şiddetin arttığına ve bu durumun bölgede siviller için uygun bir ortamın oluşmasına engel olduğuna dikkat çekildi.
Birleşmiş Milletler Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu'nun yayımladığı rapor, Suriye'de şiddetin arttığına ve bu durumun bölgede siviller için uygun bir ortamın oluşmasına engel olduğuna dikkat çekildi.

Rusya ve rejim güçleri, Mayıs 2019'da tüm bölgeyi ele geçirmek için operasyonlara başladı ve İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi içinde çok sayıda büyük yerleşimi ele geçirdi.

Son olarak Türkiye ile Rusya’nın 5 Mart 2020'de sağladığı yeni mutabakatın ardından ateşkes büyük ölçüde korunuyor.

2017-2020 döneminde saldırılardan kaçan yaklaşık 2 milyon sivil Türkiye sınırına yakın bölgelere göç etmek zorunda kaldı.