İsrail’in nükleer programını ifşa eden adam

Mordechai Vanunu, İngiliz basınına İsrail'in nükleer silah programının ayrıntılarını açıklamasının ardından vatana ihânet suçundan yargılanıp 18 yıl hüküm giyen İsrailli nükleer teknisyen ve barış aktivisti.
Mordechai Vanunu, İngiliz basınına İsrail'in nükleer silah programının ayrıntılarını açıklamasının ardından vatana ihânet suçundan yargılanıp 18 yıl hüküm giyen İsrailli nükleer teknisyen ve barış aktivisti.

Mordechai Vanunu, İsrail’in yıllarca gizli tutmayı başardığı nükleer silah programını tüm dünyaya ifşa eden kişi olarak tarihe geçti. Ve hayatı, o günden bu yana asla normale dönmedi.

Mordechai Vanunu, 1954 yılında Fas’ın Marrakeş kentinde Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Ailesi 1963 yılında İsrail’e göç etti ve Vanunu burada büyüdü. Askerlik görevinden sonra Negev Çölü’nde bulunan Dimona Nükleer Araştırma Merkezi’nde teknisyen olarak çalışmaya başladı. Bu görev ona, İsrail’in resmen inkar ettiği nükleer silah üretimiyle ilgili eşsiz bir içgörü kazandırdı. Vanunu, burada çalıştığı yıllar boyunca nükleer silahların yapım süreciyle doğrudan temas kurdu ve 1985 yılına kadar burada görev yaptı.

Gençlik yıllarında Mordechai Vanunu.
Gençlik yıllarında Mordechai Vanunu.

Vanunu, zamanla İsrail’in sürdürdüğü gizlilik politikasından ve ülkenin Ortadoğu’daki askerî üstünlüğünü nükleer tehdit yoluyla perçinlemesinden rahatsızlık duymaya başladı. Vicdani bir sorgulama sürecine giren Vanunu, 1985 yılında Dimona’daki görevinden ayrıldı. Ayrılmadan önce tesisteki nükleer silah üretim sürecine dair çok sayıda fotoğraf çekti. Bu fotoğrafları daha sonra yurtdışına kaçırdı ve 1986 yılında İngiltere’ye gitti. Londra’da, İngiliz basını aracılığıyla sesini duyurmak istedi ve sonunda The Sunday Times gazetesiyle temasa geçti. Gazete, iddialarının doğruluğunu araştırmak üzere bilim insanlarıyla iş birliği yaptı.

  • Vanunu’nun çektiği fotoğraflar ve verdiği teknik bilgiler, İsrail’in 100 ila 200 arasında nükleer başlığa sahip olduğu tahminini doğruladı. Haberin yayımlanması, İsrail’in nükleer kapasitesine dair uluslararası kamuoyunun uzun süredir süregelen şüphelerini teyit etti.
Vanunu'nun nükleer ifşası, İsrail'in uzun zamandır şüphelenilen atom bombasına sahip olmasının yanı sıra, büyük bir nükleer güç haline geldiğini de gösteriyordu.
Vanunu'nun nükleer ifşası, İsrail'in uzun zamandır şüphelenilen atom bombasına sahip olmasının yanı sıra, büyük bir nükleer güç haline geldiğini de gösteriyordu.

The Sunday Times, 5 Ekim 1986 tarihinde manşetten Vanunu’nun ifşaatlarını yayımladı. Haberde, İsrail’in nükleer bir güç olduğu açık bir şekilde belirtiliyordu.
Yalnızca meşru bir nükleer karşıtı kampanya yürüttüğünü söyleyen Vanunu, Dimona Nükleer Tesisi’nin sırlarını/fotoğraflarını ifşa ettiği için hapse atıldı.
Yalnızca meşru bir nükleer karşıtı kampanya yürüttüğünü söyleyen Vanunu, Dimona Nükleer Tesisi’nin sırlarını/fotoğraflarını ifşa ettiği için hapse atıldı.

Ancak bu haber yayımlanmadan önce, İsrail istihbarat servisi Mossad, Vanunu’yu ortadan kaldırmak için bir plan hazırlamıştı. Mossad, kendisine "Cindy" adını veren bir kadın ajan aracılığıyla Vanunu’yu tuzağa düşürdü. Cindy, Vanunu’ya romantik bir ilişki teklif etti ve onu İtalya’ya gitmeye ikna etti. Vanunu, habersizce Roma’ya gittiğinde Mossad tarafından yakalandı ve gizlice İsrail’e götürüldü. Bu operasyon, uluslararası hukuk açısından son derece tartışmalıydı çünkü Vanunu başka bir ülkede kaçırılmıştı.

İsrail’e getirildikten sonra Vanunu askerî mahkemeye çıkarıldı ve gizli belgeleri ifşa etmekten suçlu bulundu. Mahkeme, onu 18 yıl hapis cezasına çarptırdı. Bu sürenin 11 yılını hücre hapsinde geçirdi. Tek kişilik bir hücrede, dış dünyayla neredeyse tamamen kopuk bir şekilde yaşadı. Bu durum, insan hakları örgütlerinin ve uluslararası kamuoyunun sert tepkisini çekti.

Roma’da Mossad tarafından yakalanıp gizlice İsrail’e götürülen Vanunu, Kudüs’te yargılanmak üzere mahkemeye götürüldüğü sırada avucunun içine yazdığı tarih ve uçuş kodunu gazetecilere gösteriyor.
Roma’da Mossad tarafından yakalanıp gizlice İsrail’e götürülen Vanunu, Kudüs’te yargılanmak üzere mahkemeye götürüldüğü sırada avucunun içine yazdığı tarih ve uçuş kodunu gazetecilere gösteriyor.
Vanunu’nun davası, ifade özgürlüğü, vicdani ret ve devletin güvenlik politikaları arasında gidip gelen karmaşık bir hukuk ve etik tartışmasına dönüştü.

Vanunu, 2004 yılında cezasını tamamlayarak serbest bırakıldı. Ancak serbest bırakılmasının ardından da çeşitli kısıtlamalara maruz kaldı. İsrail, onun başka bir ülkeye gitmesini yasakladı ve basınla görüşmesine, internet kullanmasına ve yabancılarla temas kurmasına sınırlamalar getirdi. Bu kısıtlamalar yıllarca devam etti. Vanunu, hâlâ uluslararası toplumdan destek arayarak İsrail dışına çıkmak istese de İsrail devleti onun ülke dışına çıkışını sürekli engelledi.

İsrail mahkemesi tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan Vanunu, bu sürenin 11 yılını zorunlu hücre hapsinde geçirdi.
İsrail mahkemesi tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan Vanunu, bu sürenin 11 yılını zorunlu hücre hapsinde geçirdi.
  • Mordechai Vanunu’nun yaptığı ifşa, yalnızca İsrail’in nükleer kapasitesini açığa çıkarmadı; aynı zamanda Ortadoğu’daki güç dengelerini ve küresel nükleer silah denetimi tartışmalarını da etkiledi. İsrail, hiçbir zaman resmen nükleer silaha sahip olduğunu kabul etmedi ve Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması'na (NPT) taraf olmadı. Vanunu’nun açıklamaları, İsrail’in bu politikalarını sorgulatan ciddi bir dönüm noktası oldu.

Uluslararası toplumda, İsrail’in nükleer silahlarını gizlemesi, İran ve diğer ülkelerin nükleer çalışmalarına yönelik çifte standart tartışmalarını da alevlendirdi.

Vanunu’nun yaşadıkları, modern çağın en dikkat çekici "whistleblower" (ifşacı) vakalarından biri olarak kabul edildi. Onun cesareti, bazı çevrelerce kahramanca bir sivil itaatsizlik olarak değerlendirilirken, İsrail devleti ve bazı Batılı müttefikleri tarafından ulusal güvenliğe yönelik bir tehdit olarak görüldü. Amnesty International, Human Rights Watch ve benzeri insan hakları örgütleri, Vanunu’nun uğradığı izolasyonu ve ifade özgürlüğüne yönelik ihlalleri sert biçimde eleştirdi. Aynı zamanda onun uzun süre hücrede tutulmasının psikolojik sağlık üzerindeki etkilerine de dikkat çekildi.

Vanunu’nun hayatı boyunca yaşadıkları, devletlerin ulusal güvenlik gerekçesiyle şeffaflığı nasıl sınırlandırabildiğini ve bireylerin vicdani sorumlulukları doğrultusunda nasıl ağır bedeller ödeyebileceğini gözler önüne serdi. O, bir bilim insanı ya da asker olmaktan ziyade, içinde bulunduğu sistemin etik temellerini sorgulayan bir vicdan sahibi birey olarak öne çıktı. Dimona tesisinde çektiği fotoğraflar ve verdiği bilgiler, nükleer silahlanma yarışının gizli boyutlarını dünya gündemine taşıdı.

İsrail, Vanunu’ya karşı katı bir tutum sergilemeye devam etti. Onun ülke dışına çıkışına defalarca ret verdi. Ayrıca yurt içinde yaşadığı her hareket izlenmeye ve belgelenmeye çalışıldı. Vanunu ise sürekli olarak tek istediğinin İsrail’den ayrılmak ve sessiz bir hayat sürmek olduğunu belirtti. Yıllar içinde defalarca Norveç, İngiltere ve ABD gibi ülkelere sığınma talebinde bulundu. Ancak bu taleplerin hiçbiri İsrail tarafından kabul edilmedi. Vanunu’nun adalet arayışı, kişisel özgürlüğün, devlet güvenliğinin ve uluslararası hukukun kesişim noktasında yürütülen zorlu bir mücadeleye dönüştü.

Vanunu, İsrail'in nükleer sırlarını ifşa ettiği orijinal gazetenin bir kopyasını tutuyor, 2004.
Vanunu, İsrail'in nükleer sırlarını ifşa ettiği orijinal gazetenin bir kopyasını tutuyor, 2004.
Vanunu, 2007 yılında Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterildi. Bu adaylık, onun küresel barışa katkıda bulunduğu yönündeki algıyı pekiştirdi.

Onun mücadelesi, ilerleyen yıllarda Edward Snowden, Julian Assange ve Chelsea Manning gibi isimlerin hikâyeleriyle birlikte anılmaya başlandı. Vanunu, modern çağın en sembolik sızıntı figürlerinden biri haline geldi.

Mordechai Vanunu’nun İsrail’in nükleer programını ifşa etmesi, sadece bir teknik sızıntı olmanın ötesine geçti. Bu olay, uluslararası hukukun sınırlarını, ifade özgürlüğünün gücünü ve vicdan sahibi bireylerin sistem karşısındaki yalnızlığını ortaya koydu. Vanunu, yaşadığı tüm baskılara rağmen susmadı ve dünyaya, kapalı kapılar ardında sürdürülen nükleer silahlanmanın karanlık yüzünü gösterdi. İsrail’in yıllardır sürdürdüğü "nükleer belirsizlik" politikası, Vanunu’nun ifşasıyla tarihe not düşüldü. Her ne kadar uluslararası sistem bu ifşayı kalıcı bir dönüşüme dönüştürememiş olsa da Vanunu’nun adı, cesaretin, etik sorumluluğun ve insan hakları mücadelesinin simgelerinden biri olarak hafızalarda kaldı.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım