“Keşke vurmasaydım!”

Meşhur tokadı atan Fâdiye Hamdî, bugün çok pişman.
Meşhur tokadı atan Fâdiye Hamdî, bugün çok pişman.

Tunuslu seyyar satıcı Muhammed Bûazîzî’ye o meşhur tokadı atan Tunuslu kadın polis Fâdiye Hamdî, bugün çok pişman. “Keşke vurmasaydım” diyor, “Bir tokat, bütün bir Arap dünyasına nelere mal oldu! Bütün düzen bozuldu ve her şey altüst şimdi… Zavallı Muhammed Bûazîzî…”

Tunus’un orta kesimindeki 40 bin nüfuslu küçük ve fakir Sîdî Bûzîd şehri, 2011’in 17 Aralık’ında yine sıradan günlerinden birini yaşıyordu. Esnaf dükkânlarını açmış, şehir halkı işine-gücüne koyulmuş, herkes adeta bir tiyatrodaki rutin rollerini tekrarlarcasına görev yerine koşmuştu. Dışarıdan bakıldığında, sıradan ve alışılmış bir görüntüydü.

Sîdî Bûzîd, genel görünüm.
Sîdî Bûzîd, genel görünüm.

Sîdî Bûzîd’in merkezindeki caddelerden birinde, Muhammed Bûazîzî adlı 26 yaşındaki genç bir adam, son haftalarda sürekli teşebbüs ettiği ancak her defasında engellendiği bir işe tekrar koyulmuştu: Seyyar arabasına doldurduğu meyve-sebzeleri satmak. Tam bir polis devleti olan Tunus’ta, seyyar satıcıların engellenmesi vazifesini de zabıta değil polis yaptığından, kısa süre içinde bir ekip otosu yanı başında belirdi.

Muhammed Bûazîzî.
Muhammed Bûazîzî.

Polislerin başında Fâdiye Hamdî adında sert bir kadın komiser vardı. Hamdî yanındaki elemanlara Bûazîzî’nin mallarını müsadere etmelerini buyurdu. Bu sırada kendisi de genç adamı azarlamakla meşguldü. Derken tartışmada hararet yükseldi ve Fâdiye Hamdî, Bûazîzî’nin suratına bir tokat patlattı.

Sokağın ortasında bir kadından dayak yemek, bir Arap erkeği için onur meselesiydi.

Ama elini kaldıramazdı. Karşısında “devletin polisi” duruyordu. Gururu incinen ve gözlerinin önünde rızkı yerlere serilen Bûazîzî, kimsenin tahmin etmeyeceği bir iş yaptı: Yakınlardaki bir benzin istasyonuna giderek aldığı yanıcı maddeyle kendini ateşe verdi.

Bûazîzî'nin seyyar arabası, anıta dönüştürüldü.
Bûazîzî'nin seyyar arabası, anıta dönüştürüldü.

O gün kimse fark etmese de, Muhammed Bûazîzî’nin sokakta çığlık çığlığa canhıraş yanarken çekilen görüntüleri, Arap dünyasında yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyordu. Tunus Cumhurbaşkanı Zeynelabidin Bin Ali, 4 Ocak 2011’deki ölümünden önce Bûazîzî’yi hastanede yatarken ziyaret ettiğinde verdiği “reform” sözünü tutamayacak, kısa süre sonra ülkesinden ayrılarak Suudi Arabistan’ın Cidde kentine yerleşecekti.

  • Batılı akademisyenler ve siyasetçiler tarafından “Arap Baharı” olarak adlandırılan süreç, böylece bir devlet başkanının görevini bırakmasına yol açmıştı. Bunun devamı da gelecekti şüphesiz.
 Dönemin Tunus Cumhurbaşkanı Zeynelabidin Bin Ali, hastanede Bûazîzî'yi ziyaret ederken...
Dönemin Tunus Cumhurbaşkanı Zeynelabidin Bin Ali, hastanede Bûazîzî'yi ziyaret ederken...

Tunus’tan Mısır’a sıçrayan protesto gösterileri sonucunda Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek istifa edecek; Tunus’un komşusu Libya’da Muammer Kaddafi devrilerek, kendi halkı tarafından linç edilip öldürülecekti. Olaylar Suriye ayağında kanlı bir iç savaşa dönüşecek, Yemen’de ise Suudi Arabistan ve İran’ın kozladığı paylaştığı bir vekâlet savaşı başlayacaktı.

  • Arap Baharı, Körfez’in katı monarşilerine ve Fas’la Cezayir’e ise neredeyse hiç uğramayacaktı. Bunun sebebini Körfez’deki ekonomik refahla, Fas’ta yaklaşık 400 yıldır devam eden hanedana halkın duyduğu saygıyla, Cezayirlilerin ise uzun yıllardır devam eden kendi iç savaşlarından zaten yorgun olduklarıyla açıklamak mümkündü.
Muhammed Bûazîzî'nin kabri, sağda-önde.
Muhammed Bûazîzî'nin kabri, sağda-önde.

Katı bir polis devleti hüviyetinde olması nedeniyle, bu tür olaylardan en son etkileneceği tahminleri yürütülen Tunus, -ilginç bir şekilde- Arap Baharı’nın “beşiği”ne dönüştü. Demokrasiye geçildikten sonra bir türlü siyasî ve ekonomik istikrarı yakalayamasa da, Tunuslulara göre, yaşanan süreç hâlâ gerçek bir başarı; Zeynelabidin Bin Ali’nin devrilmesi ve sürgüne gitmesi de hiç küçümsenmeyecek bir aşama. Tunus ayrıca, Arap Baharı’na sahne olan diğer ülkelerin aksine katliam ve iç savaşların yaşanmamış olması nedeniyle de dikkatleri çekiyor. Siyasî gözlemciler, bu durumu Tunus’ta geçtiğimiz on yıllarda katı bir şekilde uygulanan Fransız tipi laikliğe, demokratik formların Batılı anlamda yerleşmiş olmasına ve Tunus’un güçlü bir ordusunun bulunmamasına bağlıyor.

Uzun sürgün yıllarından sonra Tunus’a dönen Nahda Hareketi lideri Râşid Gannûşî’nin “bilge” siyaset tarzının da, sürecin kansız biçimde atlatılmasında etkili olduğunu savunanlar mevcut.
Tunus hükümeti tarafından basılan Muhammed Bûazîzî hatıra pulu.
Tunus hükümeti tarafından basılan Muhammed Bûazîzî hatıra pulu.

Sebep ve gerekçe her ne olursa olsun, Muhammed Bûazîzî’ye o meşhur tokadı atan Tunuslu kadın polis Fâdiye Hamdî, bugün çok pişman. “Keşke vurmasaydım” diyor, “Bir tokat, bütün bir Arap dünyasına nelere mal oldu! Bütün düzen bozuldu ve her şey altüst şimdi… Zavallı Muhammed Bûazîzî…” Hadiselerin ilk şoku atlatıldıktan sonra mahkemede yargılanan ve bilahare beraat eden Fâdiye Hamdî’yi “kahraman” olarak gören de çok. “O tokat sayesinde özgürleştik!” sözünü söyleyenlerin sayısı binleri buluyor.

Fâdiye Hamdî’nin tokadı Arap Baharı için bir sebep miydi, yoksa on yılların ihmal ve baskılarının ardından bardağı taşıran son bir damlacık mı? Muhtemelen ikincisi…