Rengarenk motifleriyle Özbek nakşında yer alan suzani geleneğini bugüne taşıyorlar

Suzani; Tacikistan, Özbekistan, Afganistan ve diğer Orta Asya ülkelerinde üretilen el işlemesi, geniş dokuma kumaşlara verilen, Farsça iğne anlamına gelen 'suzan' sözcüğünden gelen bir isimdir.​
Suzani; Tacikistan, Özbekistan, Afganistan ve diğer Orta Asya ülkelerinde üretilen el işlemesi, geniş dokuma kumaşlara verilen, Farsça iğne anlamına gelen 'suzan' sözcüğünden gelen bir isimdir.​

Orta Asya'da yüzyıllardır kadınların evde kullandığı tekstillerde kendini gösteren geleneksel Özbek nakşı, rengarenk motifleri ve sembolik desenleriyle kültürel kimliğin güçlü taşıyıcılarından biri olarak varlığını sürdürüyor.

  • UNESCO tarafından Somut Olmayan Kültürel Miras kapsamında değerlendirilen el sanatları arasındaki Özbek nakşının en bilinen formu suzani yani iğne işi, Özbekistan'da çeyiz kültürünün vazgeçilmez parçası olarak öne çıkıyor.

Yüzyıllardır kuşaktan kuşağa aktarılan geleneksel bir el emeği ürünü olan suzani nakışlarda, bereket ve doğurganlık anlamında nar, hayat, gençlik ve güzellik anlamında lale ve karanfilin yanı sıra hayat ağacı ve güneş motifi gibi birçok desen kullanılıyor.

Çeşitli festivallerde nakışlarını sergileyen Özbekistanlı Chuli Rakhimov, bu işi 3 kuşaktır yaptıklarını belirterek, bugün de bu sanata eşiyle devam ettiğini söylüyor.

Rakhimov, nakış yaptıkları kumaşları da kendilerinin hazırladığını aktararak yapım sürecini şöyle anlatıyor:

"İpek böceğinden ipleri elde ediyoruz. Daha sonra bu ipleri boyamak için yapraklardan ya da bitkilerden elde ettiğimiz doğal boyaları kullanıyoruz. Daha sonra kumaşları üretiyoruz ve desenleri üzerine işliyoruz."

Rakhimov, desenleri işlerken kadim Buhara suzanilerinden ilham aldıklarını dile getiriyor:

"Yüzyıllar önce Buhara'da desenler nasıl yapılıyorsa, biz de hiçbir şeyi değiştirmeden tamamen aynısını yapmaya çalışıyoruz. Çünkü bu bizim geleneğimiz. Her şey kumaş üzerinde elle yapılıyor. Önce desenleri çiziyoruz ve sonra nakışlarını yapıyoruz."

"Amacımız bu sanatın unutulmaması"

Chuli Rakhimov, Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra geleneksel Özbek nakşını yapan sanatkâr sayısının azaldığını, birçok kişinin farklı işlerde çalışmaya başladığını anlatıyor.

Her koşula rağmen ailesiyle bu işi hiç bırakmadığını söyleyen Rakhimov, şunları kaydediyor:

  • "Bu bizim önemli bir geleneğimiz. Sovyetler Birliği sonrasında sadece 10 el sanatları ustası kalmıştı ve biz de onlardan biriyiz. O zamanlardan bu yana her gün Orta Asya içinde başka festivallere gidiyorduk. Böyle devam ederek bugünlere kadar geldik. İşimizi daha fazla insana, gençlere yaymaya çalışıyoruz. Öğrencilerimiz var. Onlara bu nakşı öğreterek, Özbekistan'da çok tanınır olduk. Amacımız bu sanatın unutulmamasıdır."

Rakhimov, nakşı işleyerek, yorgan yüzü, yastık kılıfı, perde, duvar örtüsü gibi ev tekstil ürünleri, giysi süsleri ve şallar ürettiklerini sözlerine ekliyor.

Genelde özel sipariş aldıklarını vurgulayan Rakhimov, başta Rusya ve Türkiye olmak üzere birçok festivale katıldıklarını ifade ediyor.

"Sadece güneş ışığında yapılabilir"

Rakhimov'un eşi ve suzani işleme ustası Obloberdieva Zukhro ise amaçlarının bu sanatı gelecek nesillere aktarmak olduğunu vurgulayarak, şunları kaydediyor.

"Bunlar Özbekistan'ın millî nakışlarıdır. Bu desenler büyük babaannelerimizden beri geliyor ve halen her şey aynı teknik ve aynı desenlerle devam ediyor. Bu işlerimiz, çocuklarımıza, torunlarımıza kalsın diye umut ediyoruz. Çocuklarımız da bu nakışları yapmaya devam ediyor. İnşallah ülkemizde daha da yayılacaktır."

İcra ettikleri sanatın zorluğuna değinen Zukhro, suzani işlemede en küçük yastık kılıfının nakışlamasının bile 1 hafta sürdüğünü dile getirerek bu işin ne kadar zahmetli olduğunu belirterek sözlerini tamamlıyor:

"Bir günde sadece 4 saat nakşın başına oturmak lazım aksi takdirde gözler yoruluyor. Mesela yağmur yağdığında nakış yapılmaz, sadece güneş ışığında yapılabilir. Bu iş için güneş ışığı gerekir."