Suikasta 1 kala

Ürdün Kralı Abdullah, suikasta uğramadan 1 gün önce.
Ürdün Kralı Abdullah, suikasta uğramadan 1 gün önce.

Birinci Dünya Savaşı sonrası büyük oranda İngilizlerin inisiyatifiyle Ürdün Kralı yapılan Abdullah, nihaî olarak kendisinin sonunu da hazırlayan oldukça tartışmalı bir Filistin politikası izlemişti.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında tüm Arap Ortadoğusu’nu birleştiren bir Haşimi Krallığı kurmak isteyen Şerif Hüseyin, Abdulaziz bin Suud’a karşı mücadeleyi kaybedip Hicaz’la beraber tüm Suudi Arabistan topraklarından vazgeçmek zorunda kalınca, oğlu Abdullah’a, bölgedeki siyasî dengeler gereği bugünkü Ürdün Krallığı verilmişti. Birinci Dünya Savaşı’ndan Ortadoğu’da İngilizler ve Fransızların eliyle yeni sınırlar çizildikten sonra, İngiliz mandasında bulunan Filistin topraklarına savaştan önce başlayan Yahudi göçünün giderek artması, Ortadoğu’da yaklaşan bir krizin habercisiydi.

1948’e kadar süren politik çalkantıda Arap ülkeleri, ufukta git gide beliren “bağımsız bir İsrail devleti tehdidine” karşı ortak hareket etmek için bazı girişimlerde bulunsa da neticede çıkarlar ağır bastı ve İsrail, Arap ülkeleriyle topyekûn değil, büyük oranda tek tek mücadele etmek gibi bir avantaja sahip oldu.

  • Tarihçilerin görüşüne göre Araplar arasında İsrail’e karşı en ılımlı lider Abdullah’tı. Ortadoğu’daki Arap komşularının önemli bir kısmının aksine petrol gibi önemli bir doğal kaynaktan mahrûm olan Abdullah, ülkesinin sınırlarını genişletmek istiyordu ve ilk hedefi, tartışmalı durumdaki Filistin topraklarıydı.

Filistin’in akıbetine dair uluslararası görüşmelerin hızlandığı 1946-1948 arası dönemde İsrailli yetkililerle gizli görüşmeler de yapan Abdullah, belki de Arap Birliği’nin ve kendi kamuoyunun muhalefeti olmasa ülkesinin 1994 yılında İsrail’le yapacağı barış anlaşmasını çok önceden hayata geçirecekti.

1948’teki Arap-İsrail Savaşı’nın ardından İsrail tarafı, Birleşmiş Milletler tarafından önerilen Filistin’i Paylaşım Planı’ndan çok daha fazla toprak ele geçirse de Kral Abdullah kısmen istediğini aldı ve Doğu Kudüs’ü de içerisinde barındıran Batı Şeria’nın kontrolünü ele geçirerek ülkesinin topraklarını fiilî olarak genişletti. Şerif ailesi Mekke’nin koruyuculuğunu kaybetse de şimdi ellerinde Kudüs’ü tutuyordu. Ancak hayatının önemli bir kısmı tartışmalı politik manevralarla geçen Kral Abdullah’a karşı artan bir öfke vardı.

19 Temmuz 1951 yılında çekilen yukarıdaki fotoğrafta Kral Abdullah, Ürdün’deki Arap Lejyonu’nun komutanı John Bagot Glubb’la, nam-ı diğer Glubb Paşa’yla görülüyor. İsrailli tarihçi Avi Shlaim, "Filistin’i bölüşmek" kitabında, Abdullah’ın hayatının son haftalarında “yalnız ve mutsuz” bir adam olduğunu ve politikalarından dolayı “öz oğlumun bile benden nefret ettiğini biliyorum” şeklinde konuştuğunu belirtiyor.

Glubb’la fotoğrafın çekilmesinden 1 gün sonra, yanında daha sonra kral olacak torunu Hüseyin ile “koruyucusu” olduğu Mescid-i Aksâ’yı ziyaret eden Kral Abdullah, avluda bir Filistinlinin kurşunlarının hedefi olarak yaşamını yitirdi.

Yaşamının özellikle son yıllarında oldukça tartışmalı politikalar izleyen Kral Abdullah için Shlaim’in yorumu ise Birinci Arap-İsrail Savaşı’nın “pragmatik” yönüne ışık tutuyor:

“Arap muhalifleri Abdullah'ı hem vatanına hem de Arap halklarına ihanet etmiş bir hain olmakla suçlarken, bir İngiliz yetkili ise onu ‘doğuştan toprak gaspçısı’ olarak niteliyordu. Bir aziz değildi [Şerif] Hüseyin oğlu Abdullah. Yine de onun hakkında hüküm verenler, Birinci Arap-İsrail Savaşı’nın genel itibarıyla bir toprak kapma savaşı olduğunu ve buradaki gerçek ayrımın azizlerle şeytanlar arasında değil, başarılı toprak gaspçıları ile daha az başarılı gaspçılar arasında olduğunu unutmamalılar.”