Sultanlıktan krallığa geçişin hikâyesi

Kral Beşinci Muhammed, Fas'ın yakın tarihindeki en önemli liderden biridir.
Kral Beşinci Muhammed, Fas'ın yakın tarihindeki en önemli liderden biridir.

Fas’ın bağımsızlığını kazanmasında çok önemli rolü olan Kral Beşinci Muhammed’in hayatı, 5 yüzyıldır Fas’ı yöneten aile hanedanlığının Fas’ın yöneticisi olarak devam etmesini sağlama gayretleriyle geçti. İzlediği dikkatli iç politika ile Fas’ın milliyetçi politikacıları için güvenilir bir sultan olmuş ve bu önemli politikacılar her zaman Sultan’ın arkasında durmuştur. Bu güven sayesinde sürgüne gittiği hâlde tekrar geri dönmesi için Fransız yönetime baskı yapılmıştır. Kral Beşinci Muhammed, izlediği dengeli dış politika ile yeni müttefikler kazanarak, Fransa’ya karşı elini güçlendirmiştir. İlk yıllarda Fransa’nın kendisine verdiği ülkedeki arabulucu rolünü, kendi gücünü elde edene kadar Fransa’yı rahatsız etmeyecek şekilde kullanmıştır. Bu dengeli siyaset Kral’a ve krallığa bağımsızlığını kazandırmıştır.

Fas’taki Fransa himayesi henüz 35'inci yılına yeni girmişti. Bu süre içerisinde ve daha sonrasında Fransa himaye yönetimi Fas’ta, birden fazla sorun ve engelle karşılaşmıştı. Fransızlar, kimi zaman uygulamaya koymak istedikleri yeni kararlardan vazgeçerek bu durumu aşıyor, kimi zaman da ülkede bulunan Fas Sultanı ile yaptıkları işbirliği ile problemlere çözüm buluyordu.

Kral Muhammed'in Tanca konuşması, ülke tarihinde bir dönüm noktası oldu.
Kral Muhammed'in Tanca konuşması, ülke tarihinde bir dönüm noktası oldu.

Ancak 10 Nisan 1947’te Fas Sultanı Muhammed bin Yusuf’un yapacağı bir konuşma, Fransız himaye yönetimini bir daha geri dönüşü olmayacak derecede zora sokacaktı. Sultan Muhammed bin Yusuf, 1947 yılının nisan ayında Fas’ın Kazablanka, Fes, Tanca gibi büyük şehirlerini ziyaret etmeye başlamıştı. Sultan, “uluslararası bölge” statüsüne sahip olan Tanca’ya 10 Nisan’da geldi. Bu ziyaret süresince yanında oğlu Hasan ve Kızı Lalla Ayşe de vardı. Fas’taki milliyetçi siyasetçilerin her geçen gün güçlendiği bu dönemde, Sultan Muhammed Tanca’da tarihi bir konuşma gerçekleştirdi.

Bu nutukta Fas Sultanı, ülkesinin bağımsızlığının kazanmasının gerekliliğini dinî ve millî motifleri kullanarak halkına anlatıyordu. Ayrıca bu konuşmasında ilk defa Arap birliğine atıf yapıyor, Arap birliğinin, Arap milletinin bağımsızlığı için çok büyük bir önem arz ettiğini belirtip, bu birlik girişimini desteklediğini söylüyordu. Muhammed bin Yusuf, sultanlığı boyunca bu kadar açık bir şekilde ilk defa konuşuyordu.

Fas halkı için ve Fas bağımsızlığına giden yolda çok önemli bir aşama olan “Tanca Nutku”, İslâmî ve milliyetçi söylemlerin kullanılarak, artık bağımsızlık gününün yaklaştığının halka ve yabancı milletlere anlatıldığı bir nutuk oldu.
Fas Sultanı Yusuf'un 1920 tarihli bir fotoğrafı.
Fas Sultanı Yusuf'un 1920 tarihli bir fotoğrafı.

Muhammed bin Yusuf, 10 Ağustos 1909’da Fes şehrinde doğdu. Babası Fas Sultanı Yusuf, annesi ise Leyla Yakut’tur. Muhammed bin Yusuf doğduğu zaman, Fransa himaye dönemi resmî olarak her ne kadar başlamamış olsa da, ülke ekonomik ve askerî açıdan çok zor durumdaydı. Birçok yabancı devletin, Fas üzerine kötü niyetli planları vardı. Geçmiş sultanlar, düşmanların bu kötü emellerini, kurmaya çalıştıkları denge diplomasisi ile engellemeye gayret ettiler. Ayrıca, yabancı devletlerin muhtemel işgalini de geçiştirmeye çabaladılar. Ancak bu süreci Fas yöneticileri uzun süre devam ettiremediler ve 1912 yılında ülke Fransa ve İspanya arasında paylaşıldı. Ayrıca Fas’ın bazı şehirleri “uluslararası bölge” olarak tayin edildi. Tüm bunlar yaşanırken Muhammed bin Yusuf henüz 3 yaşındaydı.

Sultan Muhammed, babasının yerine tahta çıktığında henüz 18 yaşındaydı.
Sultan Muhammed, babasının yerine tahta çıktığında henüz 18 yaşındaydı.

Sultan Muhammed’in babası Mûlay Yusuf, 1927 yılında vefat etti. Böylece, üç kardeşin en küçüğü olan Muhammed bin Yusuf, 18 Kasım 1927’de, henüz 18 yaşındayken Fas sultanı oldu. Fransa himaye yönetimi 15’inci yılındaydı ve Cezayir tecrübesinden de yola çıkılarak uzun süre Fas’ta da kalıcı olma planları yapılıyordu. 1927 yılında Fas’ın Rif ve Fes gibi bölgelerindeki silahlı direniş hareketleri, ülkede bulunan kolonyal devletlerin askerî güçleri tarafından kırılmıştı. Orta Atlas, Yukarı Atlas ve Sahra bölgelerinde küçük de olsa himaye idaresine karşı bazı mücadele ve direnişler vardı. Bu şartlar içinde sultan olan Muhammed bin Yusuf, Fas’ın acil olarak ihtiyacı olan politikanın direkt bir bağımsızlık savaşına girmek değil de, ülke içinde millî bir birliğin oluşmasını sağlamak ve Fas kimliğinin korunarak güçlü hale getirilmesi olduğuna inanıyordu.

10 Fas Dirhemi üzerinde Kral Beşinci Muhammed'in portresi.
10 Fas Dirhemi üzerinde Kral Beşinci Muhammed'in portresi.

Bu politika anlayışının ne kadar doğru olduğu da, ilerleyen yıllarda gerçekleşen olaylara karşı Sultan’ın yönetim tarzı incelendikten sonra daha iyi anlaşılır. 1930 yılında Fransa himaye yönetiminin yayımladığı bir kanunname, Sultan’ın ilk yıllardaki politikasını anlayabilmemiz ve incelememiz için iyi bir örnek olacaktır:

  • 1930 yılında Fransa himaye yönetimi tarafından yayımlanan “Berberi yasası”nın, Fransa himayesinin Fas’ta bulunan varlığını kaybetmesinin en önemli dönüm noktası olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Kral Beşinci Muhammed'in fotoğrafını taşıyan posta pulları.
Kral Beşinci Muhammed'in fotoğrafını taşıyan posta pulları.

16 Mayıs 1928’de Sultan Muhammed bin Yusuf’un imzasıyla yayımlanan bu kanuna göre Berberiler, kendi özerkliğini kazanma yolunda önemli bir adım atmış oldu. Berberi yasasına göre Berberiler kendi kanunları ile yargılanacak, Araplar ise eski sistemin devamı olarak kadılar nezdinde yargılanmaya devam edecekti.

Bu değişiklikle Fransa; Fas’ı resmî olarak Berberi ve Arap olmak üzere ikiye bölmek istediğini açığa çıkardı.

Fas halkı yayımlanan bu kanuna tepki olarak sokaklara çıkmaya ve çok sert şekilde bu kanuna muhalefet etmeye başladı. Özellikle Fes ve çevresinde yasaya karşı oluşan bu memnuniyetsizlik ulusal bir ortak talebe dönüştürülmeye çalışıldı. Bu talebi herkes için savunulabilir hale getirmek için de, memnuniyetsizlik dinî noktalara dayandırılıyordu. Bu noktalar arasında en önemlisi olarak, Berberilerin tarihi geçmişine atıf yapılarak, Berberi halkının Hristiyanlaştırılmaya çalışıldığı dile getirildi. Yasayı protesto için Fas halkı camilerde toplanıyor, dualar ediyordu. Aslında bu kanunun ilk adımları 1914’te Sultan Yusuf döneminde yayımlanan bir başka kanunla atılmaya başlamıştı. Ancak bu kanun yürürlüğe hiçbir zaman girmemişti. Sultan Muhammed imzasıyla tekrardan yürürlüğe konulmaya çalışılması, bardağı taşıran son damla oldu.

Yapılan bu yasa değişikliği sonrası Fas milliyetçileri için de uygun ortam oluşmuş oldu. Fransa himayesine karşı bağımsızlığı savunan milliyetçiler mücadelelerinde yetersiz kalıyor, istenilen mücadele için halktan gerekli desteği göremiyorlardı. Berberi yasasını, milliyetçi ve bağımsızlıkçı hareketler iyi kullanarak Fransa’ya karşı halkı bir noktada birleştirdi. Artan tepkiler sonucunda 1934 yılında bu yasa yürürlükten kaldırıldı.

  • Bu 4 yıllık süre içerisinde Sultan Muhammed bin Yusuf uyguladığı ince politikayla bir yandan milliyetçiler ile arasını iyi tutarak onların güçlenmesine yardımcı oldu, bir yandan da Fransa himayesi yönetiminin taleplerini minimum şekilde karşılayarak kendisinin denge-güç konumu pekiştirdi. Bu politikasındaki temel amaç, Fas’ın tek ulusal bir bütünlüğe sahip olması ve Fas’taki gücü tek elde toplamaktı.
Fas'ın Fes kentinde bulunan Karaviyyîn Camii iç avlusu.
Fas'ın Fes kentinde bulunan Karaviyyîn Camii iç avlusu.

Bu ince politikada dengeyi sağlamak ise çok zordu. Çünkü Fransa himaye yönetimine yakınlaştığı zaman, milliyetçi kesim tarafından düşman ilan edilecek, milliyetçileri koruyan bir yönetim sergilediği zaman ise Fransa yönetimi tarafından düşman ilan edilecek, belki de sürgüne gönderilecekti. 1934 yılında yasanın geri çekilmesinden sonra milliyetçi politikacılar güç kazandı.

Bağımsızlık sevdalısı politikacıların kazandığı güç Sultan Muhammed’i rahatsız etti. Bu durum devam ederse ailesinin sultanlığı da zor duruma girebilirdi. Bu endişe, Sultan’ın biraz daha bağımsızlıkçı politikalar izlemesine sebep oldu. Bu sürecin başlangıcı 1934 yılında Fes şehrinde gerçekleşti. Sultan Muhammed, Fes Karaviyyin Camii’nde namaz kıldırdığı sırada, Fransız askerî birliğinin kendisini koruma amacıyla orada bulunmasını istemedi. Fas’ın bir şehrinde, Fas sultanının yabancı bir ordu tarafında korunmasının uygun olmadığını belirtti. Bu karar sonrası Fransa yönetimi Sultan’a bir cevap vermek amacıyla bir karar aldı.

  • Karara göre, Fas Sultanlık makamı, daha düşük bir bakanlığa bağlanacaktı. Böylece Sultan’ın gücüne gölge düşürülecek, halkının gözünde değer kaybetmesi sağlanacaktı. Ancak bu teklifi de reddeden Sultan, Fas halkı nezdinde gücünü ve otoritesini tazelemiş oldu.

1939 yılında ise İkinci Dünya Savaşı süresinde Fransa’nın destekleneceğini açıkladı. Böylece Fransa tarafını da memnun etti.

Beşinci Muhammed'in torunu Prenses Lala Hasene, Amerikan Yahudileri tarafından dedesi onuruna verilen nişanı teslim alırken, 2015.
Beşinci Muhammed'in torunu Prenses Lala Hasene, Amerikan Yahudileri tarafından dedesi onuruna verilen nişanı teslim alırken, 2015.

İkinci Dünya Savaşı’nda Fransız askerî yenilgisinden sonra Vichy hükûmeti, Fransa ve Cezayir’de uygulanan Yahudi karşıtı kanunların Fas’ta da uygulanmasını istedi. Sultan Muhammed bu teklifi de Fas’ta yaşayan Yahudilerin Fas’ın vatandaşı olduklarını ve ayrıcalıklı kanunların uygulanmasının ülkesindeki birlik ve beraberlik için bir sorun olacağını belirterek reddetti. Ayrıca bu süre içerisinde birçok Faslı Yahudi’nin İsrail’e göç etmesine müsaade etti.

Fransa’nın yoğun bir şekilde savaş ile meşgul olmasını fırsat bilen Sultan Muhammed, “beyaz şehir” Kazablanka’da Anfa Konferansı düzenledi. Konferansa Amerika Birleşik Devletleri başkanı Franklin Roosevelt ve İngiltere Başbakanı Winston Churchill katıldı. Bu konferans öncesi 1942’de Fas’ın kuzey kıyıları “Torch Operasyonu” ile zaten bu devletlerin askerlerine bırakılmıştı. Sultan Muhammed, Anfa Konferansı’nda yaptığı görüşmede, liderlerden, ülkesinin bağımsızlığı için gerekli sözleri almasını bildi.

ABD Başkanı Franklik Roosevelt (oturanlardan, ortadaki) ve İngiltere Başbakanı Winston Churchill (oturanlardan, en sağda), Fas Sultanı Muhammed'in davetiyle Kazablanka'da.
ABD Başkanı Franklik Roosevelt (oturanlardan, ortadaki) ve İngiltere Başbakanı Winston Churchill (oturanlardan, en sağda), Fas Sultanı Muhammed'in davetiyle Kazablanka'da.

Bu konferans sonrası Fas’ta bağımsızlık yanlısı politikacılara karşı Fransa himaye yönetimi tarafından çok sert müdahalede bulunuldu. Bu sert müdahalelere cevap olarak, 1937’te kurulan Fas’ın ilk partilerinden biri olan İstiklal Partisi’nin bazı yöneticileri 11 Ocak 1944’te bağımsızlık bildirgesi yayımladılar.

  • Bu bildirgenin en önemli noktası; Hürriyetperver Faslıların Sultan Muhammed’e güvendiklerini ve Sultan’ın ülkesinin bağımsızlığını kazandıracağına inandıklarını söylemeleriydi. Bu sebepten ötürü 11 Ocak 1944 tarihi Fas Devleti’nin bağımsızlığı için büyük önem arz eder.

Bağımsızlık isteyen milliyetçilerin Fas’ta kendilerine geniş bir kitle bulması Fransa yönetimini endişelendirdi. Ayrıca Fransa, milliyetçi politikacıların güç kazanmasında Sultan’ın etkisi olduğunu düşünüyordu. Bu sebeple Fransa yönetimi Sultan’a karşı güvenini yitirmeye başladı. Bu güvensizliğin artması sonrası yaşanan bir olay ipleri daha da gerecekti:

Sultan Muhammed, ülke içi gezisi kapsamında 7 Nisan 1947 günü Kazablanka’ya gelecekti. Şehre varacağı esnada Senegalli keskin nişancılar “beyaz şehir”i kana bulayarak Faslıların üzerine rastgele ateş etti. Bu olayda açık bir şekilde Fransızların parmağı olduğu düşünen Sultan Muhammed, 10 Nisan 1947’de meşhur Tanca Nutku’nu gerçekleştirdi ve artık Fransa himayesine karşı geri dönülemez bir yola girildi. Bu nutukta, daha önce de ifade edildiği gibi, Sultan tarafından Fas’ın bağımsızlığını kazanması gerektiği belirtildi.

Fransız General Alphonse Juin.
Fransız General Alphonse Juin.

Bu tarihî nutuk sonrası Fransa yönetimi, Fas Sultan’ına verilen yasal gücün temel noktası olan 1912 Fas Sözleşmesi’ni revize etmek istedi. Bu amaç doğrultusunda, sert mizaçlı bir Fransız General Alphonse Juin’i Fas’a gönderdi. General Juin Cezayir asıllı, Kuzey Afrika’yı çok iyi tanıyan ve saflarında on binlerce Faslı askerin de bulunduğu Afrika ordusuyla İtalya’da zafer kazanmış bir komutandı. General Juin’a verilen talimatlar çok açıktı. Sultan’ın güç aldığı 1912 Fes anlaşmasını revize etmek ve eğer Sultan yenilemeye direnirse de görevden almak. Bu amaç doğrultusunda Fas Sultan’ına 1952 yılında Fes anlaşmasına alternatif bir öneri paketi sunuldu. Buna göre, Fransa yönetimi Fas’ın bağımsızlığını değil de Fas üzerinde ortak hâkimiyet içeren bir planı hedefliyordu. Bu öneriyi mantıklı bulmayan Sultan Muhammed, değişiklik talebini imzalamayı reddetti ve böylece istenilen değişiklik yapılamadı.

Sultan’ın Fransa yönetiminin isteğini geri çevirmesi Fas’ta Sultan Muhammed ile Fransa arasında durumun geri dönülemez bir hâl almasına neden oldu. Ülkenin her yerinde Fransa yönetimine karşı Fas halkı tarafından isyan başladı.

Ancak bu isyana karşı Fransa yönetimi de Fas’ta bulunan önemli devlet yöneticileri ve aşiret yöneticileri ile görüşerek, onları Fas sultanına karşı ayaklanmaya ikna etti. Bu yöneticilerden Sami el Glavi önemli bir rol oynadı. El- Glavi, Sultan Muhammed’e giderek bağımsızlık isteyen önemli politikacıları tutuklatmak istedi. Sultan bu isteği kabul etmeyince, Glavi, Sultan’a karşı bir örgütlenme gerçekleştirdi. Bu örgütlenme çabası gerekli güce ulaşınca, Fransa yönetimi, Berberi vatandaşlara iyi hizmet götüremediğini gerekçe göstererek Sultan Muhammed’i tahttan indirdiler. 1953’de Sultan Muhammed ve oğlu Veliaht Prens Hasan, iki sene boyunca sürgünde kalacakları Korsika’ya gönderildiler.

Sultan Muhammed, sürgün yıllarında oğlu Hasan (en solda), küçük oğlu Abdullah ve bebeklik çağındaki kızı Emine ile, 1954.
Sultan Muhammed, sürgün yıllarında oğlu Hasan (en solda), küçük oğlu Abdullah ve bebeklik çağındaki kızı Emine ile, 1954.
  • Glavi’nin Sultan’a karşı örgütlediği oluşum, Fas halkını karşılarına almamak amacıyla Sultan Muhammed’in de ailesi Alevi olan hanedanından yaşlı bir aile üye olan Muhammed bin Arafe’yi kral olarak atadılar. Ancak Fas halkı Sultan Muhammed’e yapılan bu girişime karşı kayıtsız kalmadı.

Geçici olarak göreve getirilen Sultan Arafe’ye birçok defa suikast girişiminde bulunuldu. Ülkenin her yerinde Muhammed bin Yusuf’un geri dönmesi için eylemler yapıldı. Bazı şehirlerde bu sebepten ötürü çatışmalar yaşandı. 1954 yılında, sürgünde olan Sultan Muhammed’in devrilmesini kutlayan insanlara tepki amaçlı birçok insan sokaklara çıktı ve bu olay ayaklanmaya neden oldu. Bu sorunlara çözüm amacıyla Fransa hükûmeti Fas’ta bulunan Fransız idarecisini değiştirmek zorunda kaldı. Ancak yapılan bu değişiklik de olayları durdurmaya yetmedi.

Sürgündeki Beşinci Muhammed'in yerine tahta çıkarılan Muhammed bin Arafe, suikast girişimlerine maruz kaldı.
Sürgündeki Beşinci Muhammed'in yerine tahta çıkarılan Muhammed bin Arafe, suikast girişimlerine maruz kaldı.

Fransa yönetiminin durumu kontrol altına alamaması, hatta Cezayir’de de sömürge idaresine karşı hareketlenmenin başlaması Fransa’yı Sultan Muhammed bin Yusuf ile görüşmek zorunda bıraktı. 22 Ağustos 1955’te Fransa’nın Aix-les-Bains şehrinde ikili görüşmeler yapıldı.Görüşmeler neticesinde 8 Eylül’de Sultan Muhammed’in Fas’a geri dönmesi ve tekrar Sultan olması kararı verildi.

Sultan Muhammed ve Veliaht Prens Hasan.

27 aylık bir sürgünden sonra 10 Kasım 1955’de Sultan Muhammed ülkesine geri döndü ve Fas’ı bağımsızlığa kavuşturacak hükümetin kurulmasını istedi. 7 Mart 1956’da Sultan Muhammed bin Yusuf, ülkesinin bağımsızlığını ilan etti. 7 Nisan’da İspanya Kralı Franco, Fas Kralı Beşinci Muhammed ile görüştü. İfni, Sebte ve Melile dışında kalan Fas topraklarındaki himayesini kaldırdı. Tanca’nın uluslararası statüsü de kaldırılarak Fas’a bırakıldı. Kral Muhammed, bağımsızlık sonrası ise Fransa ile dostluk antlaşmaları yaparak, ülkedeki isyanları bastırmak amacıyla Fransa askerî gücünü kullandı.

Araplar ve Berberiler arasında ayırımı kaldırmak, ülkenin birliğini sembolize etmek amacıyla 1957’te “Fas Sultanı” yerine Fas Kralı ünvanını kullanmaya başladı.
Fas'ın başkenti Rabat'ta Kral Beşinci Muhammed'in mozolesi (ortada). Kral'ın oğulları Hasan (solda) ve Abdullah da kendisiyle aynı mekânda yatmaktadır.
Fas'ın başkenti Rabat'ta Kral Beşinci Muhammed'in mozolesi (ortada). Kral'ın oğulları Hasan (solda) ve Abdullah da kendisiyle aynı mekânda yatmaktadır.

Kral Beşinci Muhammed 26 Şubat 1961’de bir estetik ameliyat için kendisine yapılan genel anestezi sonrası tekrar uyanamadı. Ölümü, ülkede büyük üzüntü doğurdu. Yerine, 32 yaşındaki oğlu Hasan geçti.

Kral Hasan, babasının attığı sağlam temeller üzerinde 38 yıl tahtta kaldı.
Kral Hasan, babasının attığı sağlam temeller üzerinde 38 yıl tahtta kaldı.

Fas’ın bağımsızlığını kazanmasında çok önemli rolü olan Kral Beşinci Muhammed’in hayatı, 5 yüzyıldır Fas’ı yöneten aile hanedanlığının Fas’ın yöneticisi olarak devam etmesini sağlama gayretleriyle geçti. İzlediği dikkatli iç politika ile Fas’ın milliyetçi politikacıları için güvenilir bir sultan olmuş ve bu önemli politikacılar her zaman Sultan’ın arkasında durmuştur. Bu güven sayesinde sürgüne gittiği halde tekrar geri dönmesi için Fransız yönetime baskı yapılmıştır. Kral Beşinci Muhammed, izlediği dengeli dış politika ile yeni müttefikler kazanarak, Fransa’ya karşı elini güçlendirmiştir. İlk yıllarda Fransa’nın kendisine verdiği ülkedeki arabulucu rolünü, kendi gücünü elde edene kadar Fransa’yı rahatsız etmeyecek şekilde kullanmıştır. Bu dengeli siyaset Kral’a ve krallığa bağımsızlığını kazandırmıştır.

Fas Kralı Altıncı Muhammed, 1999'dan beri tahtta.
Fas Kralı Altıncı Muhammed, 1999'dan beri tahtta.

Bu denge politikaları sayesinde Fas’ı hala Alevî ailesi yönetmektedir. 1999’da ölen Kral Hasan’ın tahtına oturan oğlu Altıncı Muhammed, hanedanın 23’üncü kralı olarak görev yapmaktadır.