Belirli belirsiz şeyler

Nihayet Dergisi şair, yazar İbrahim Tenekeci'ye sordu.
Nihayet Dergisi şair, yazar İbrahim Tenekeci'ye sordu.

Nihayet Dergisi şair, yazar İbrahim Tenekeci'ye sordu.

Kendinizi ıslıkla çalarken yakaladığınız o şarkı hangisidir?

Islık çalmayı bir türlü beceremedim. Bir mucize gibi geliyor o iş bana.

Tarçın kabuğu, defne yaprağı ya da bir demet yasemen… Sevmişsinizdir o kokuyu sebepsiz!..

Benim kokularım genellikle dağlarda, ormanlarda oluyor. Kekik, yabani nane gibi. Bunları toplar, gölgede kurutur ve güzel kaplara koyarım. Yıl boyu koklamak için. O bitkileri nereden topladıysam, koklayınca işte oraya gitmiş oluyorum.

Koku bahsini bir çırpıda bitiremem. Ahlat ve alıç meyvesinin kokusunu da çok severim. Ayrıca sandal, pelesenk ve öd ağacından gelen kokuların da yeri ayrıdır bende. İyi ustalara, bu ağaçlardan doksan dokuzluk tespihler yaptırıyorum.

İlla bir tane söylemek gerekirse, “eski kitap kokusu” derim.

Bir şeyler size çocukluğunuzu hatırlatır. Bir merdiven, bir oyuncak, bir…

Beş taş. Dört ablayla büyüdüm. Ayrıca onların bir sürü kız arkadaşı. Evde sürekli beş taş oynanırdı. Çaresiz, ben de oynardım. Mahallede misket oynamasını bilmeyen tek çocuktum, diyebilirim.

İğne-iplik, çekiç-çivi, tencere-kapak… Hangi ikili elinize yakışır?

Kâğıt ve kalem ikilisini çok seviyorum. Çünkü bu ikisiyle derinlikli, büyülü bir dünya kurabiliyorsunuz.

Her şeyiniz var da bir o eksik hayatınızda! Nedir o?

Geçenlerde “Neşemizi kaybediyoruz” diye yazdım. Sürekli gergin ve endişeliyiz. Galiba hep beraber kalbî muhabbet eksikliği yaşıyoruz. Kalpler arasındaki mesafe açılıyor.

İhtiyacınız olan biri var. Şimdi gelse, yanında ne getirse?

Öyle ulvi ve dokunaklı şeyler söylemek istemem. Hatırı sayılır miktarda borcum var. Nakit olabilir.

Kelimeleri sevdiniz, yabancı kelimeleri de… Söylerseniz birkaçını belki biz de severiz onları.

Hayatımızın farklı dönemlerinde öne çıkan kelimeler oluyor. Son zamanlarda “berhayat” kelimesini çok seviyorum. En sevdiğim üçlü ise hak, hakikat, hakkaniyet. Bir de bu: Hay, hayâ, haysiyet.

Otogarlar mı, istasyonlar mı, havaalanları mı?

Elbette tren istasyonları. Derbent, Ali Fuat ve neredeyse hepsi. 1990 yılına ait tren biletlerim bile hâlâ durur.

Sabahın beşinde, altısında Arifiye beldesine gider, trenlerin geçişini seyrederdik. Geyve’ye de ilk kez trenle gittim. Üçüncü mevki. Hızlı trenleri ise bir türlü sevemedim. Bu gidiş nereye?

Bir yol, bir güzergâh vardır yürümeyi sevdiğiniz, neresidir?

Dost canlısı yollarım var. Genellikle insansız bölgelerde. En sevdiğim hangisi diye hiç düşünmemiştim. Dokurcun beldesi üzerinden gittiğimiz Susuz Yayla mesela. Rakım bin dört yüz civarı. Orası olabilir.

Yaşadığınız şehir midir yaşlanmak istediğiniz yer?

Beş çocuk babası olmasaydım eğer, köye yerleşirdim gibime geliyor. Belki bir çiftlik kurardım orada. Kuzu ve oğlaklarım olurdu. Şimdi evde kanarya beslemekle yetiniyorum. Kırk tane oldular. Bazen “Bir maaşla kırk yedi nüfusa bakıyorum” diye latife yapıyorum.