Benim adım Ahmad Jamal

Karşınızda Ahmad Jamal! Dünyanın gelmiş geçmiş en önemli caz ustalarından biri. Bebopdan bugüne, modern cazın doğuşunda büyük katkıları olan Jamal’i geçtiğimiz ay kaybettik. Uzun zamandır mücadele ettiği bir hastalık sonrasında bu dünyaya gözlerini yumdu.
Karşınızda Ahmad Jamal! Dünyanın gelmiş geçmiş en önemli caz ustalarından biri. Bebopdan bugüne, modern cazın doğuşunda büyük katkıları olan Jamal’i geçtiğimiz ay kaybettik. Uzun zamandır mücadele ettiği bir hastalık sonrasında bu dünyaya gözlerini yumdu.

Şimdi gözlerimizi kapatalım. Uzun boylu, beyaz takım elbiseli, siyah güneş gözlüklü, iri parmaklı o adamın sahneye girişini hayal edelim. Bize şöyle diyor: “Salaam Alaikum.” Karşınızda Ahmad Jamal! Dünyanın gelmiş geçmiş en önemli caz ustalarından biri. Bebopdan bugüne, modern cazın doğuşunda büyük katkıları olan Jamal’i geçtiğimiz ay kaybettik. Uzun zamandır mücadele ettiği bir hastalık sonrasında bu dünyaya gözlerini yumdu. Kızı Sumayah Jamal tüm dünyaya acı haberi duyurdu. 92 yaşındaydı, yani uzun yaşamıştı ve kendi alanında büyük bir etki yaratmıştı. Peki neden ve nasıl?

Caz davulcusu İdris Muhammad’in hayatına dair bir yazı yazarken (iki ay önce Nihayet’te yayımlanan) aklımdaki tek soru müziğin nasıl bir devrim yapabileceğiydi. Yazı, bir düşünme süreciydi ve beni şu yeni soruyla karşılaştırdı: Bugün müzik dinleme pratiklerimizde nasıl bir değişim var ve bu değişim müziği sanat olarak nasıl bir konuma getiriyor?

Ahmet Cemal (Ahmad Jamal).
Ahmet Cemal (Ahmad Jamal).

Müzik araştırmacıları, yazarları, tarihçileri ve eleştirmenleri bu konu hakkında farklı fikirlere sahip olabilir. Ancak su götürmeyecek gerçek, belki de tüm bu tartışmanın sabit noktalarından biri müziğin geçmiş yıllara oranla daha erişilebilir olduğudur. Bir sanat alanının daha erişilebilir olması sadece sosyal yapıya yararlarıyla açıklanamaz, kuşkusuz. Bazen bu sınırsız erişim, bakış açılarımızı iyi ve kötü yönde değiştirebilir. Aslında şunu demeye getiriyorum: Radyo dinlerken en sevdiğimiz şarkıya, -üstelik yarısında- rastlamak ve büyük bir heyecanla onu dinlemek out, Spotify’dan aynı şarkıyı devamlı dinleme olanağına sahip olmak in! Bu noktadan hareketle yeni bir soruyu yüksek sesle sormak isterim: Bugün müzik hâlâ politik bir duruş sergileyebilir mi? Geçmişte bu nasıl gerçekleşti? Tersten bakmak gerekirse sanatçının sanatı onun politik duruşunun yansıması mıdır? Netameli sorular, farkındayım ama cevabını arayamayacağımız kadar değil. Hadi biraz bu konuyu deşelim… Hem de yine bir sanatçı hikâyesi üzerinde durarak.

Tüm hayatları politik bir duruş

Alman özgür doğaçlama caz sanatçısı Peter Brötzmann, Türkiye’de caz tarihi denildiğinde akla gelen önemli isimlerden biri olan Şevket Akıncı’nın Öteki Caz isimli kitabında yer alan söyleşisinde şöyle diyor: “Amerikalı müzisyenler için, tüm hayatları politik bir duruş gibiydi.” Brötzmann yönümüzü tayin etsin ve biz de meseleye yakınlaşmak için okyanusu aşalım, Pittsburgh,’a, New Orleans’a, New York’a, Boston’a varalım. Birkaç hafta önce uzun yıllar boyunca Amerika’da caz müzik yapan, Grammy finalisti ünlü sanatçı Mehmet Ali Sanlıkol, (A Gentleman Of İstanbul adlı yeni albümü üzerine bir araya gelmiştik) yaptığımız sohbette, cazın yolculuğunu şöyle özetlemişti: “Mehter bugünkü Avrupa bandosunu doğrudan etkilemiş ve o etki de Amerika’ya geçmiş. Malumunuz siyahlar da saksafon, trompet gibi aletleri bando geleneği vesilesiyle New Orleans’ta çalma imkânına sahip oluyorlar. Ardından o bando kültürü içerisinde ABD’de caz orkestrası, big band ortaya çıkıyor.” Biz bu alıntıdan bence şunları anlamalıyız: Caz, big band, siyahilerin müziği, politik duruş, Amerika ve isyan! Tam burada sahneyi Ahmad Jamal’e bırakmalıyım.

“Play like Jamal”

Şimdi gözlerimizi kapatalım. Uzun boylu, beyaz takım elbiseli, siyah güneş gözlüklü, iri parmaklı o adamın sahneye girişini hayal edelim. Bize şöyle diyor: “Salaam Alaikum.” Karşınızda Ahmad Jamal! Dünyanın gelmiş geçmiş en önemli caz ustalarından biri. Bebopdan bugüne, modern cazın doğuşunda büyük katkıları olan Jamal’i geçtiğimiz ay kaybettik. Uzun zamandır mücadele ettiği bir hastalık sonrasında bu dünyaya gözlerini yumdu. Kızı Sumayah Jamal tüm dünyaya acı haberi duyurdu. 92 yaşındaydı, yani uzun yaşamıştı ve kendi alanında büyük bir etki yaratmıştı. Peki neden ve nasıl?

Ahmad Jamal, 1930’da Pittsburgh’da Frederick Russell Jones adıyla doğdu. 3 yaşında piyano çalmaya, profesyonel müzik kariyerine de 14 yaşında başladı. Yaşadığı kentin onun sanat hayatında önemli bir etkisi oldu. Din felsefesi alanında okumalar yaptı. 1950’lerde Detroit’te Müslüman oldu. (Kimi kaynaklarda Malcolm X’in uzak kuzeni olduğu ve İslam’ı seçmesinde bu durumun etkili olduğu yazıyor ancak bu bilgiyi doğrulayamadım.) İslam’ı seçtiği gibi adını değiştirdi. Geleneksel düşüncede olduğu gibi doğuşunda Müslüman olduğunu ve aslına döndüğüne inandı. Tüm hayat tarzını değiştirdi. Artık güne sabahın erken saatlerinde, yani sabah namazı vaktinde başlıyor, tüm gün boyunca da müzikle uğraşıyordu. Onun müziği, bugün modern cazın en önemli ismi sayılan Miles Davis’i doğrudan etkiledi. Davis, Jamal’ın büyük bir hayranıydı. O kadar ki Jamal’ın onun müziğini övmesini istiyor, bunu kimilerine göre bir başarı kriteri olarak görüyordu. Nadir piyano çalışlarından birinde, “Ahmad Jamal dinlese beğenebilirdi gibi hissetmiştim.” demişti. Ve yine ona ithaf edilen bir cümle ekleyelim: “Play like Jamal.”

Onun müziği, bugün modern cazın en önemli ismi sayılan Miles Davis’i doğrudan etkiledi.
Onun müziği, bugün modern cazın en önemli ismi sayılan Miles Davis’i doğrudan etkiledi.

Ona neden ve nasıl Müslüman olduğunu soranlara, “Beni adım Ahmad Jamal. Ben Müslüman olarak doğdum.” diyordu. Bu süreçte Jamal, kendisini eski ismiyle anan bir müzik eleştirmenini dava etmekten çekinmedi. 1961’de Jamal herkesi şaşırtan başka bir şey yaptı. Cazın kulüplerde geliştiğini bildiği için alkolsüz bir mekân olan Alhambra’yı açtı. Burada çok sayıda önemli isim sahne aldı. Mekân uzun yıllar açık kaldıktan sonra maddi problemler yüzünden kapandı. Kendisiyle yapılan bir söyleşide “Nat King Cole, Art Tatum, Duke Ellington, Count Basie’i de etkilendiğim müzisyenler arasında sayabilirim. Ama en çok kendimden etkilendim.” diyordu. Onlarca albüm yaptı, sayısız filmin soundtrack hazırladı. “Ahmad’s Blues”, “New Rhumba”, “Manhattan Reşections”, “Tranquility, Extensions”, “The Awakening”, “Night Mist Blues” ve “If I Find You Again” gibi besteleriyle dünya çapında tanınır hâle geldi. Onun piyanosunu dinleyen, gözleri kapalı olsa da Ahmad Jamal’i dinlediklerini bilirlerdi. Fecir vakti için yaptığı o unutulmaz parçayı da buraya not edelim: After Fajr.

Jamal, konserlerinde namaz molası vermesiyle de tanınıyordu. 13. İstanbul Caz Festivali’nde de âdetini bozmadı. O gün yaşananları Cazkolik. com’da yayınlanan imzasız bir yazıdan alıntı yaparak aktaralım: “Daha müziğin ne olduğunu anlamadan, kelimenin tam anlamıyla hakikaten hiç bir şey anlamamışken başta Jamal ve tüm ekip sözleşmişcesine bir anda kalkıp gittiler, yüzlerce kişiyiz, öylece kaldık, bir dakika... iki dakika... herkes birbirine bakıyor ve merakla bekliyoruz, o sıra Hakan Erdoğan sahneye çıkıp yirmi dakika kadar ara verildiğini söylemese emin olun bir anda tepkiler başlayacaktı, Allahtan açıklama geldi, elbette herkesi çok şaşırttı ama hiç değilse bir açıklamaydı. Hemen birkaç dakika sonra okunmaya başlayan ezan bir anda birçok kişinin acaba ezandan dolayı mı ara verildi diye düşünmesine neden oldu.”

Pek tabii Jamal, Amerika’da yaşayan siyahi bir müslüman olarak ön yargılarla da mücadele etti. 2012’de Avrupa’daki bir müzik festivaline katılacakken gideceği ülke kendisinin banka hesabını dondurdu. Yetkililer Jamal’in isminden dolayı onu “terörist” zannettiklerini söyledi. Bu onu etkiledi mi, bilmiyorum ama şu cümleleri bir cevap olabilir: “Nihayetinde müzisyenim ve anlatmak istediğim çoğu şeyi piyanoyla anlatıyorum. İsmim Arapça fakat sosyal yaşantımda felsefi ve dinî tartışmalara girmiyorum. Çünkü hayat bana, aptallarla vakit kaybedip onlarla konuşursam eninde sonunda onlar gibi cümleler kurmaya başlayacağımı öğretti.”

Ölene kadar müzik

“Fakat” diyordu, “onlara yalnızca su kaynağını gösterebilirim, oradan faydalanmalarını sağlayamam.”
“Fakat” diyordu, “onlara yalnızca su kaynağını gösterebilirim, oradan faydalanmalarını sağlayamam.”

Jamal, ölene kadar müzik yapmaya devam etti ama kendinden taviz vermedi. O neyse oydu ve tüm caz dünyasında Ahmad Jamal gibi çaldığı için değerli hâle geldi. Bu onun politik duruşuydu. Ömrünün sonunda hâlâ gençlere kendi tecrübelerini aktarmaya devam ediyordu. “Fakat” diyordu, “onlara yalnızca su kaynağını gösterebilirim, oradan faydalanmalarını sağlayamam.” Son anına kadar onu sokaklardan uzak tutan annesine dua ettiğini söyledi. Sanırım her insanın hikâyesi dünyada küçük veya büyük bir iz bırakıyor. Jamal’de bize tüm bu hikâyesiyle müziğin nasıl politik bir duruş hâline gelebileceğini anlattı. Çaldı, söyledi, aktardı, kendisi oldu. Sonra da bizi selamladı. İşte bu yüzden; Aleykümselam Jamal!

Kaynakça:

Haber7.com. “Dünyaca ünlü sanatçı: “Her gün annem için namaz kılıp dua ediyorum”. Erişim tarihi: 28 Nisan 2023. https:// www.haber7.com/dunya/haber/290... Tetrailetisim.com. “En çok Kendimden Etkilendim” Erişim tarihi: 28 Nisan 2023. http://tetrailetisim. com/kategori/tetra-blog/49045/ ahmad-jamal-en-cok-kendimden-etkilendim/