Bir kamu organizasyonu : Pazar

Bir kamu organizasyonu : Pazar
Bir kamu organizasyonu : Pazar

Mahallenizde bir yerde, belki de evinizin bulunduğu sokakt a illaki haftanın bir günü “pazar” kurulur. Bu pazar ne zamandan beri, neden o sokakta ve neden o gün kurulur? Sanki mahalle var olduğundan beri pazar hep oradaydı. O zaman “Pazar ola!” deyimiyle satıcılara iyi dilek temennisinde bulunan atalarımızın “pazar” dediği şey tam olarak neydi? Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Beşerî ve Ekonomik Coğrafya Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Tunçel ile dünü ve bugünüyle geleneksel ticaret mekânı olarak ülkemizdeki haftalık pazarları konuştuk.



Pazar kelimesinin anlamıyla başlayalım. Mekânla, ürünle, zamanla hatta sosyal statüyle bağlantılı çeşitli anlamları var, anlatabilir misiniz?

Bir kavram olarak “pazar”, İngilizcede market, Fransızcada marché, Almancada markt, İspanyolcada mercado kelimeleri ile ifade edilmektedir. Mal, eşya, ticaret veya iş yapılan yer anlamlarına gelen Latince “mercatus” kelimesinden türetilmiştir. Türkçede kullanılan pazar ise, Farsçadaki üstü kapalı alışveriş yeri, çarşı, pazar yeri ile alışveriş anlamlarını da bünyesinde barındıran bâzâr kelimesinden nakledilmiştir.

Pazar çeşitli anlamlara sahiptir. Pazar en genel anlamıyla arz ve talebin buluştuğu yerdir ancak kavram olarak çok farklı içeriklerle algılanabilir.

Pazar kelimesi geniş anlamıyla Avrasya pazarı, Avrupa pazarı, Rusya pazarı gibi bir ülkenin uluslararası ticaretini yahut piyasayı tanımlıyor olabilir.

Daha dar anlamıyla, yayla pazarı, semt pazarı gibi herhangi bir yerleşim biriminde kurulan sabit ya da geçici alışveriş yerini ya da sadece alışveriş amacıyla kullanılan bir mekânı anlatabilir.

Bunun dışında bilgisayar pazarı, yoğurt pazarı, halı pazarı, antika pazarı gibi belirli bir ürünün satıldığı mekânı tanımlamak için de kullanılabilir.

Bunlardan başka, pazar kavramı satış yapılan yerle ilgili olarak akşam pazarı, salı pazarı, cuma pazarı gibi belirli bir zaman dilimini veya köy/köylü pazarı, Rus/Polonya pazarı, kadınlar pazarı, sosyete pazarı, amele pazarı gibi satıcı türünü ya da sosyal statüyü de belirtebilir.

Peki, haftalık pazar, semt pazarı yahut geleneksel pazar için bir tanım yaparsak…

Her türlü üretici, satıcı ve tüketicinin bir araya toplandığı kentsel alanlarda kuruluyorlarsa yöneticiler tarafından belirlenmiş mekânlarda gerçekleşen, var olan ticaretin kısmen denetlendiği, kurulma zamanları az çok sabit bir düzen gösteren ve eş zamanlı olarak bireyler arasında çok çeşitli türlerden oluşan alım-satım işleminin gerçekleştirildiği kamu organizasyonlarıdır, diyebiliriz.

Pazarların günlük yaşamda ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan yadsınamaz bir yeri var.

Semt pazarı, periyodik pazar ya da haftalık pazar yahut sadece pazar kelimeleri, kavram olarak, insanların sebze, meyve, giyim kuşam, ayakkabı, züccaciye gibi çeşitli temel ihtiyaçlarını uygun fiyatlarla alabildikleri, belirli zaman aralıklarında, belirli günlerde ve yerlerde kurulan alışveriş organizasyonunu tanımlar.

Harun Tunçel
Harun Tunçel

Ülkemizde kurulan pazarlarda tarihî süreç içinde nasıl değişimler yaşandı?

Pazarlar, şehir ve kasabaların dışında kırsal kesimlerde de görülen, tarihin en eski dönemlerinden bu yana ticaretin odak noktası olmuş ve özellikle yerel ticaretteki konumlarını ve önemlerini koruyarak günümüze dek gelebilmiş ticaret düzenlemeleridir.

Uzak geçmiş dönemlerde pazarların bir kısmı şehir denilebilecek büyüklükteki yerlerde kuruluyorken kimisi de kırsal alanlarda panayır gibi daha uzun süreli olarak kuruluyordu ancak bunlara da pazar denilmekteydi.

Selçuklular döneminde önemli bir uluslararası fuar olan Kayseri Pazarören yakınlarında kurulan Yabanlu Pazarı, Denizli Acıpayam yakınlarındaki Karahöyük Pazarı ve yine Denizli’deki Kayı Pazarı bilinen eski örneklerden.

Osmanlılar zamanında da Anadolu’da özellikle önemli, büyük şehirsel merkezlerde pek çok pazar kurulduğu bilinmektedir. Elinizde pazarların sayısal durumuna ilişkin yakın dönemlere ait veriler var mı?

Çeşitli resmî veri kaynaklarından derlediğim bilgilere göre, Cumhuriyet’in ilk yıllarında ülkemizde il ve ilçe merkezlerinde bir haftada kurulan toplam pazar sayısı beş yüzden azdır. Nüfusun kalabalık olduğu İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlerde pazarlar her gün ve bazen aynı gün birbirinden farklı semtlerde kurulmuşlardır. Örneğin İstanbul’da 1948’de bir haftada kurulan pazar sayısı 60 kadardır. Diğer taraftan değil ilçe merkezi Elazığ, Antakya, Mardin gibi kimi il merkezlerinde ise henüz hiç pazar kurulmamıştı. Buralarda ihtiyaçlar var olan dükkânlardan ve çarşılardan karşılanmıştır. Genel olarak Anadolu’nun batı yarısında haftalık pazarların daha yaygın olduğunu söylemek mümkündür.

Ancak ülke genelinde ulaşım ve ulaştırma imkânlarının artmasıyla birlikte özellikle 1970’li yıllardan sonra pazarlar da yaygınlaşmış, günümüzde neredeyse tüm ilçe merkezlerinde hatta pek çok belediye teşkilatlı yerleşmelerde ve bazı büyükçe köylerde bile pazar kurulur olmuştur. Böyle bir durum ülke nüfus artışı düşünüldüğünde çok doğaldır.

Şehirlerin nüfusları artıp alanları genişledikçe pazarlar da sayıca arttı. Bu artışta dikkat çeken nitelik, hizmet sunulma zamanındaki farklılaşmadır. Şehirlerin içerisindeki pazarlar birbirlerinden farklı zamanlarda çeşitli mahallelerde kurulur oldu. 1933 yılında tüm il ilçe merkezlerinde bir günde sadece 60 kadar pazar kuruluyorken, bu sayı 50’li yıllarda 90, 2000 yılı ortalarında ise günde 300’e ulaştı. Günümüzde bir gün içerisinde, farklı semtlerde olmak üzere, sadece İstanbul’da 50’den, Ankara’da 30’dan fazla pazar kurulmaktadır.

Pazarların kuruldukları yerler neye göre belirlenir? Bunun herhangi bir kuralı var mı?

Kuraldan önce bunu etkileyen faktörler ve usullerden söz etmek gerekir. Örneğin, kırsal alanlarda pazarların kurulmasını, varlığını etkileyen çok sayıda unsur var. İklim özellikleri, ulaşım kolaylığı ve nüfus varlığı pazar kurulması üzerinde temel belirleyici ve sınırlandırıcı faktörlerdir; bunun dışında ürün varlığı, yakınlarda pazar kurulan bir yerleşmenin bulunması da etkili olur.

Genel olarak iklimin etkisiyle ulaşımın zorlaştığı yerlerde pazarlara kış aylarında ara verilir. Kar yağışının fazlalığı ve yerde kalma süresinin uzaması, mal sevkiyatında aksamalara yol açar. Emtia dışındaki tüm ürünlerde, sıcaklıkların sıfırın altına düşmesi sebebiyle don yaşanır ve ciddi zararlar meydana gelir.

Üretici satıcılarda ise zaten pazara götürülecek mal yok denecek kadar azalır. Tüm bu koşullar sebebiyle kış dönemlerinde pazarlarda sayıca bir azalma yaşanır. Kır pazarlarının bazısında kuruluşlarını etkileyen ikinci unsur nüfusun varlığı...

Ülkemizde köylerin yaz aylarında nüfuslarının arttığı, büyük kentlere göç eden kırsal kesim insanının tatillerinin tümünü ya da bir kısmını buralarda geçirdiği bir gerçek. Bu nüfusun bulunduğu zamanlar, kırsal alanlarda pazarların kurulmasını ve sürekliliğini denetleyen önemli ögelerden biridir. Benzer şekilde yaz aylarında nüfuslanan bir diğer alan da yaylalardır. Yaylalardaki nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla merkezî konumdaki yaylalarda yahut yayla yollarının kavşaklarında yaz aylarında dönemlik pazarlar kurulmaktadır.

Yazın otoban kenarlarında çeşitli ürünler satılıyor. Bunlara da pazar diyebilir miyiz?

Diyebiliriz. Bunlarda ticaret çoğunlukla üretici ile tüccar ve üretici ile tüketici arasında gerçekleşir. Bu türün en güzel örneği kavun ve karpuz pazarlarıdır. Söylediğiniz gibi özellikle karayolu kenarlarında da dönemlik pazar yerleri görülür. Yaz aylarında hasat zamanında kırsal kesimde yetiştirilen sebze ve meyveleri, yetiştiriciler yol boylarında bir dizi hâlinde kurulan tezgâhlarda yahut alan geniş ise topluca bir arada satarlar.

Üreticiden tüketiciye doğrudan satışın gerçekleştirildiği böylesi pazarlar, bir iki ay gibi kısa süreler boyunca her gün kurulurlar, ürünün tükenmesiyle, bir sonraki sezona kadar kurulmazlar. Pazarların sürekliliği, etki sahası, türü ve büyüklüğü üzerinde doğrudan etkisi olmamakla birlikte, şehirsel alanlarda belediyelerin genel hizmet anlayışı içerisinde pazarlar kurulmaktadır. Bunda kentsel alanın büyümesi, yeni mahallelerin kurulması, gelişmesi, nüfusun artması gibi faktörlerin yanı sıra belediyelerin pazarlardan yer gösterme-işgaliye, temizlik gibi adlar altında çeşitli gelirler elde ediyor olmaları da etkili olmaktadır.

Belediyelere tüketicinin korunması için gerekli tedbirleri almak, pazarın kuruluş gününü tayin etmek, bu pazarlarda malını satışa sunacak üreticilerde aranacak asgari nitelikleri belirlemek görevi, yetkisi verilmiştir ve pazar yerlerinin düzenini sağlamak amacıyla uyulması gereken kimi standartlar da belirlenmiştir.

Hukuki olarak, pazarların kuruluş zamanıyla biçimlerine ilişkin, çeşitli standartlar belirlenmiş ve yönetmelikler de hazırlanmıştır. Bunun dışında belediyeler pazarlarla ilgili olarak tezgâh düzeni, kıyafet, kurulma ve kaldırılma zamanı gibi farklı konularda, çeşitli kurallar belirlemektedir.

Kasabaların büyük kısmında ve küçük şehirlerde genellikle haftanın bir gününde pazar kurulur, yerleşme büyüyüp nüfuslandıkça zaman içinde kurulan pazar sayısı da artış gösterir.

Pazarın yeri belirlendiğinde günüyle ilgili dikkat edilmesi gereken şeyler neler?

Pazarın sürekliliği açısından çevresine göre pazar kurulmayan bir mekânda ve günde kuruluyor olması, etki sahasının oluşmasını, yeter miktarda müşteri varlığını ve böylece pazarın uzun ömürlü olmasını sağlar. Bu sebeple kuruldukları gün önemlidir. Kırsal alanlarda, özellikle geçmiş dönemlerde, insanların ibadet için cuma günleri “Cuma Camisi”nin bulunduğu merkezlere gitmesi buralarda hazır bir müşteri varlığı oluşturduğu için pazarların da cuma günlerine denk getirilmesi esnaf için bir ticaret, müşteri için de ihtiyaçların karşılanmasına fırsat oluşturmuştur. Şehirlerde de aynı şekilde pazarların kuruluş günü üzerinde yerleşmenin her köşesindeki müşteriye ulaşma gayreti belirleyici olur.

Bir yerleşmede birbirini izleyen günlerde kurulan pazarlar olabilir ama bunlar genellikle pazarların sunduğu fırsatlardan herkes yararlanabilsin diye şehrin birbirine uzak iki ayrı köşesinde kurulur.

Ülkemizdeki pazar yerlerinin kuruldukları zaman dilimlerine göre sınıflandırılmasını ilk kez 2006 yılında yaptığınız çalışmayla öğrendik. Pazarların zaman dilimleri neye göre belirlenir? O günden bugüne gözlemlediğiniz değişiklikleri paylaşır mısınız?

Pazarların kuruldukları ve kaldırıldıkları zaman dilimini belirleyen çeşitli unsurlar elbette vardır. Mesela satılan ürünün niteliği ve müşteri varlığı temel belirleyicilerdir. Pazarların kurulma zamanını göz önüne aldığımızda, gün içinde, hafta içinde ve yıl içinde kurulma düzeni şeklinde üç grupta ele almak mümkün. Örneğin müşterisi çok az olan yerlerde pazarlar sabah kurulur, öğlen kaldırılır. Genellikle buralardaki az sayıda esnaf öğleden sonra da bir başka yerde yeniden tezgâh kurar. Yahut biraz önce değindiğimiz yaz aylarında müşteri varlığına dayalı olarak kurulan yayla pazarları da bir başka örneği oluşturur. Bitpazarı adıyla kurulanlarda da genellikle sabah çok erken saatlerde ticaret başlar, görece nitelikli ürünler azalacağı için öğleden sonrasında müşteri de azalır. Yahut antika pazarı adı altındakiler genellikle on beş günlük ve aylık periyotlarla kurulur. Son bir örnek olarak da dinî bayramların öncesinde kurulan yıllık pazarlardan söz edebiliriz. Senede bir defa kurulan bu pazarlarda kıyafet, şeker, çeşitli ev eşyaları ve gıda maddesi satılanların yanı sıra kurban bayramlarında sadece hayvan satışının yapıldığı yerler de bulunur.

Çalışmanızda dikkat çeken noktalardan biri de 1933 yılında birçok il merkezinde pazar kurulmuyor olması. Günümüzde hâlâ pazar kurulmayan il ve ilçelerimiz var mı? Belediyeler görünür bir hizmet verme aracı olarak pazarların kurulmasına ve sürekliliğine destek verirler. Günümüzde artık neredeyse belediye teşkilatı olan tüm yerlerde pazar kurulmasına gayret gösterilmektedir. Ancak nüfusu yani bir başka ifadeyle hizmet getirilecek müşteri miktarı az olan, büyük merkezlerin, şehirlerin çok yakınında yer alan kimi ufak belediyelerde pazar kurulmuyor, bunun dışındakilerin tümünde pazar kuruluyor.

Pazarların sayısı ve türleri bakımından ülkenin doğusu ve batısı arasında belirgin farklar nelerdir?

Günümüzde şehirlerde ve kasabalarda kurulan pazarlar, Anadolu’nun doğu kesiminde daha seyrek olmakla birlikte neredeyse tüm yurt sathına yayılmış durumda. Artan nüfusla doğrudan ilişkili olarak sayıca çoğalmış durumdalar. Fakat kırsal kesimde kurulan pazarların alansal yayılışında bazı farklılıklardan söz edebiliriz.

Örneğin 1965’te kırsal alanlarda 900 kadar pazar kurulmaktayken yaklaşık otuz yıl sonrasında iki katı artışla sayı 1800’ü aşmış, bir günde kurulan kır pazarı sayısı 250’yi geçmiştir. Sayıca artış olmakla birlikte alansal dağılışın dengesiz oluşu da belirgindir.

1965’te kabaca Artvin ile Hatay arasında çizilecek bir hattın batısında kalan yerlerdeki kırsal alanlarda pazar kurulmakta olduğu dikkati çeker, bu alanın doğusunda tek tük hayvan pazarı dışında kırsal alanda hiç pazar yoktur.

Buralarda güz mevsiminde bazen sergi adı altında satışlar olmakta ve hayvan panayırları kurulmaktadır ama sayıları yine de azdır. Aynı şekilde yakın geçmişte buralardaki pek çok il ve ilçe merkezlerinde de pazar yoktur.

Anadolu’nun doğu kesimlerinde sadece hayvan pazarlarının varlığı dikkat çekiciyken 70’li yıllardan günümüze ulaştırma koşullarındaki iyileşmeler buralarda da haftalık gıda ve emtia pazarlarının yaygınlaşmasını sağlamıştır. Dolayısıyla günümüzde fark giderek azalmıştır.

Son yıllarda sosyete ve antika pazarları da oldukça yaygın. Diğerleriyle karşılaştırıldığında farklı bir ekonomik sınıfın da dikkatini çeken bu pazarlar nasıl ortaya çıktı?

Sosyete pazarı adı altında kurulan pazarlar aslında bir ihtiyaçtan doğdu. Bunların temel karakteri kıyafet ve emtianın, satışı yapılan asli ürünleri oluşturması. Bunların bir kısmında ünlü markaların taklit ürünlerinin satılması, magazin basınında tanınan bazı kişilerin zaman zaman buralardan alışveriş yaptıklarını beyan etmeleri bu pazarların cazibesini kısa sürede artırdı.

Bunların büyük bölümü günümüzde hafta içinde birkaç gün ve kapalı mekânlarda kurulan pazarlar hâline geldi. Antika pazarlarında az sayıda gerçekten antika niteliğinde kıymetli ürünler de bulunabilir ancak bu pazarın genel karakterleri kullanılmış ürünlerin yeniden satışa sunulduğu yer olmasıdır.

İnsanların bir kısmının bu eşyalara olan merakları, bir kısmının ise dekoratif amaçlı bu tür ürünlere ilgi göstermesi antika pazarlarını şehirlerde belirli aralıklarla sürekli kurulur hâle getirdi. Buralarda kitaptan gramofona, biblodan dantele, kap kacaktan efemeraya çok geniş bir yelpazede ürün satışı yapılır.

Müşteri kitlesinin özellikleri de diğer pazarlarınkinden daha farklıdır, görece olarak daha varlıklı, belli konularda merakı ve bilgi birikimi olan insanlar buraların devamlı müşterileridir.

Sanki artık organik ürünleri satan pazarlar belli bir grubun tercihi değil. Sizce de böyle bir değişim var mı, bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ekolojik yahut organik ürün adıyla satış yapılan pazarlar son zamanlarda yaygınlaşmaya başladı. Yazılı ve görsel basında, çeşitli iletişim kanallarında sıklıkla bu tür ürünlerin insan sağlığı için daha faydalı olduğuna ilişkin bilgilerin, haberlerin yer alması buralara olan ilgiyi artırdı. Bunlar şehirlerde kurulan ve genellikle üst gelir grubuna hitap eden, benzerlerine göre daha yüksek fiyatlı ürünlerin satıldığı pazarlardır.

Bir başka ifadeyle buraların hedef kitlesi ve müşterisi aslında görece daha varlıklı bireylerdir. Dolayısıyla böyle bir değişim söz konusu değildir. Geçim sıkıntısı içerisindeki birey ekolojik-organik ürün pazarından alışveriş yapmayı aklından geçiremez bile. Bunların bir kısmı köy/köylü pazarı adı altında kurulmakta.

Genellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Samsun, Kayseri, Antalya vb. büyükşehirlerde yer alan organik pazarlar, üretici ile tüketiciyi aracısız buluşturmasıyla sürdürülebilirlik açısından önemli bir işleve sahipler. Bunlarda organik ürün sertifikası olan meyve ve sebzenin yanı sıra beyaz ve kırmızı et, süt ve süt ürünleri, yumurta, bal, tarhana, salça, zeytinyağı, sabun ile kurutulmuş meyve sebzeler satılmaktadır.

“Sıra dışı pazarlar” başlığı altında topladığınız oldukça ilginç pazarlar var. Neden sıra dışı olduklarını anlatır mısınız?

Kuruldukları yerlerde müşterileriyle satıcıları tarafından adlandırıldıkları şekliyle çöp pazarı, yoksul pazarı, hırsızlık pazarı ve işçi-amele pazarı olarak tanımlanan pazarları bazı çalışmalarımda sıra dışı pazar olarak tanımlamıştım. Bunlardan amele pazarı dışındakiler haftalık kurulurlar. Amele pazarı ise süreklidir.

Çöp pazarı, yoksul pazarı, hırsızlık pazarı gibi isimlerle anılan pazarların ortak özelliği satışa sunulan ürünlerin çoğunlukla çöp toplama alanlarından, hurdacılardan, eski eşya, kâğıt vb. ürünleri toplayanlardan ve adından anlaşıldığı üzere kısmen yasa dışı yollarla temin edilmesidir. Bunlar bitpazarı adıyla anılanlardan çok farklı değildir ancak adlandırılmaları onları farklı kılar.

Sabahın çok erken saatlerinde görece daha nitelikli ürünler çok ucuz meblağlarla temin edilebilir. Sonrasında ürünler süratle seçilir, daha kalitesiz olanlar geriye kalır. İşçi/amele pazarları ise hemen tüm şehirlerimizde görülür. Amele, hamal gibi vasıfsız işçilerin gün boyu bir iş için beklediği kahvehane, meydan, bir köşe başı vb. yerler böyle adlandırılmaktadır. Beden gücü ile yapılacak işler için bu tür elemanlara ihtiyaç duyanlar buraları bilir ve vasıfsız eleman ihtiyaçlarını buralardan karşılarlar. İşlev açısından düşünülürse buralarda elbette bir ürün satışı yoktur, vasıfsız eleman ihtiyacının giderilebileceği yerler olmasıyla dikkati çekerler.