Bir misafirlik canımız var

Biz ev hanımlığına vurgu yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Hayatın karmaşası içinde ev kadınlığı ihmal ediliyor.
Biz ev hanımlığına vurgu yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Hayatın karmaşası içinde ev kadınlığı ihmal ediliyor.

Son yıllarda ev kadını-çalışan kadın ayırımı belirginleşiyor. Ev kadınları “Bütün gün evde ne yapıyorsun?” sorusunun şiddetine maruz kalıyor. Ev kadınlarının kendini ifade edemeyişlerini dert edinen bir grup kadın 2006 yılında EVKAD (Ev Kadınları Kültür ve Dayanışma Derneği)’ı kurdu. Adı ev kadınları olmasına rağmen kurucular ve 70 üye arasında çalışan kadınlar da var. Zaman zaman ev kadınlarına yönelik eğitim programları düzenliyor, bazen de ev kadınlarını var olan programlara yönlendiriyorlar.

Ev kadınlarının kendilerini önemli hissetmeleri gerektiği fikrinden yola çıkan dernek mensupları, kahvaltılarda buluşuyor, evlerde toplanıp birlikte kitap okuyor, ev kadınlarının kendilerini ifade edebilmeleri için çeşitli eğitim programları tertip ediyorlar. İsveç’te, Almanya’da kadınların ev kadını olarak kalabilmesi sadece çocuk büyüttüğü çok kısa bir süre için meşru kabul ediliyor uzun süredir. Ülkemizde de kadınların iş hayatına katılması teşvik edilirken ev kadınlarının topluma ve üretime katkısı noktasında ciddi bir algı karışıklığı mevcut. İşte böyle bir vasatta Türkiye’de ev kadını olmak üzerine sorularımızı EVKAD Başkanı Emine Öztop Köseoğlu’na yönelttik.


Derneğinizin kuruluş amacından başlayalım...

Biz ev hanımlığına vurgu yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Hayatın karmaşası içinde ev kadınlığı ihmal ediliyor. Çalışan kadınlar zorunluluktan ev hanımlığını ihmal ediyor. Ev hanımı olansa, pozisyonunun önemini bilmiyor. Çok önemli bir görev icra ediyor, ama farkında değil.

Ev kadınlarının icra ettiği önemli görev nedir?

  • Aslında çalışan kadın-ev kadını ayrımı çağımıza özgü bir şey. Eskiden erkekler savaşa gidermiş; kadınlar tarlada, bahçede, evinde çalışırmış. Şimdi sanki evde oturan kadınlar tembel, üretmiyor gibi bir algı oluştu. İş yapmıyor mu peki? Temizliğini yapıyor, ütüsünü yapıyor, yemeğini yapıyor. Bunlar tek tek ücretlendirilse, asgari ücretin çok üzerinde bir rakam çıkar ortaya.

Ev kadınları da haftalık temizliklerini “başka kadın”lara yaptırıyor...

Yardımcı da gelebilir ama önemli olan kadının evini benimsemesi. Mesela çocuklar küçük iken yardımcı bir ihtiyaç olabiliyor. Diğer taraftan gündelikçi olarak ev işine giden kadınlar ihtiyaç sahibi, vasıfsız oldukları için ev işinin dışında bir iş bulmaları pek kolay değil. Ev kadının görevi bütün işleri planlayarak evi yaşanılır bir mekân kılmak. Evin sorumluluğunu sahiplenmek.

Sizin için ideal bir ev kadını 24 saatini nasıl planlamalıdır?

Emine Öztop Köseoğlu
Emine Öztop Köseoğlu

Bir kere güne erken başlaması lazım. Namazdan sonra yatmamalı ya da erken kalkmalı. Eşini, çocuğunu kahvaltısız işe, okula göndermemeli. Sokaktan sağlıksız simit poğaça yemek zorunda bırakmamalı. Gözü çocuklarının, ailesinin üzerinde olmalı. İhtiyaçlarını tespit etmeli, karşılamaya çalışmalı. Vaktini verimli bir şekilde geçirmeli.

Vakti idrak etmek, malayani vakit geçirmemek... Bunu önemsiyorsunuz. Diyelim ki saat 9 gibi kahvaltı faslı bitti. Sonra?

Gazete okuyabilir, gündemi takip edebilir, kitap okuyabilir. Evinin işlerini yapabilir. Evine kadın gelse de evinin yemeğini kendisi yapmalı. Yemek yapmayan hanım çok. Dışarıdan ısmarlayan çok. Akşam yemeğinin evde pişirilmesi önemli.

Çok teferruatlı bir yemek yapmadığımız sürece üç kap yemek iki saatte hazırlanır. Saat oldu 11. Gün uzun. Sonra?

Belli bir yaştan sonra çocuklar büyüyor, ama bu sefer de büyüklerimizin bakımı başlıyor. Geçtiğimiz iki sene boyunca kayınvalidem ve annem rahatsızdı. Onları ziyaret etmek, takip etmek de bizim vazifemiz ev kadını olarak.

Niye ayırıyoruz ki ev kadını diye? Hasta bakmak, yaşlıları ziyaret etmek hepimizin vazifesi...

Tabii, biz o ayrıma karşıyız aslında. Biz kadınların ev kadınıyım diye pasif kalmalarını istemiyoruz. Ev kadını da üretsin istiyoruz. Maksadımız ailevi değerleri öne çıkarmak. Bazı kadınlar, ev kadını olduğu için çok eziliyor. Mesela akşam eşi geliyor, sen bütün gün ne yaptın, diyor.

Sizin derneğe katıldıktan sonra kadınlar buna ne cevap veriyor?

Tabii ki biz bu iş iddiaya binsin, çatışma çıksın istemiyoruz. Ama mesela yemeğini yaparken bunun sağlıklı beslenmek için olduğunu bilsin. Sosyolog bir arkadaşımın şu sözü çok hoşuma gider: Buzdolabını idare eden kişi evi de idare eder. Soframıza koyduğumuz ekmek, pazardan aldığımız sebze, bunların seçimi çok önemli. Hem sağlıklı olmalı hem de aile bütçesini yormamalı. Kadın çaba harcadığı zaman birçok şey daha da ucuza mal oluyor. Bazı kadınlar mesela çocuğunu yetiştirme, yemek hazırlama sorumluluğunu üstüne almıyor. Kendisi sorumluluk almak yerine bu işleri annesinden, kayınvalidesinden bekliyor. O sorumluluğu alsın, onun idrakinde olsun diyoruz.

Bir de ev kadınlarında eve hapsedilmişlik duygusu var, kendilerini ezik hissediyorlar. Çünkü ev hanımlarının bütün gün evde yaptığı işler gün bittiğinde sıfırlanabiliyor. Yemek yapıldı bitti, bulaşık yıkandı yine kirlendi, ev temizlendi kirlendi... 'Sen bütün gün ne yaptın?' sorusuna güvenle cevap vermelerini istiyoruz.

Hâl böyle olunca, “Biz bir dernek kuralım, ev kadınları derneği diyelim ve ev kadınlığını bir üst bilinç hâline getirelim” diye mi düşündünüz?

Dernek kurma ihtiyacımız bazı kadınlara ulaşamamakla alakalı. Aktif kadınlar olarak çeşitli derneklere yardım ediyoruz, çeşitli faaliyetler yapıyoruz. Ama bazı kadınlara ulaşamadığımızı fark ettik. Ev kadını doğrudan başka bir derneğe giremiyor, çekiniyor. Biz onlara, aile büyüğünüzle gelin, annenizle, kayınvalidenizle, kızınızla gelin, diyoruz. Nesiller arası kaynaşmayı hedefliyoruz. Bu davet özellikle ilkokul mezunu üyelerimiz için çok önemli. Derneğimizin şu faydası da var: Biraz bilinçlendikten sonra üyelerimiz dışarıdan bitirmek için okullara kaydoluyor.

Nasıl ulaşıyorsunuz muhataplarınıza?

Dernek kurma ihtiyacımız bazı kadınlara ulaşamamakla alakalı.
Dernek kurma ihtiyacımız bazı kadınlara ulaşamamakla alakalı.

Mesela Esenler’de bir çalışmamız oldu. O bölgedeki bir mahalli dernekten bizim toplantımıza gelen bir hanım aracılığıyla buluştuk. Çankırılılar Kayıören Köyü Derneği. Kendi aralarında Suriyelilere yardım toplayıp dağıtıyorlarmış. Yardımı toplamanın haricinde de bir şeyler yapmak istemişler. Çünkü kadınlar şehre gelince hayatlarında pek bir şey değişmiyor. Mesela çocuklar okula gidiyor, anneler aynı kalıyor ve çocuklar annelerini beğenmiyor. Annelerin de günceli yakalaması, bilinçlenmesi gerekiyor. Yani biz ev kadınlarını daha donanımlı hâle getirmek istiyoruz.

Nasıl donanımlı hâle getiriyorsunuz? Dersleriniz mi oluyor?

  • İki aylık eğitim programlarımız oluyordu. Çocuk eğitimi, sağlıklı beslenme gibi konularda evlerde eğitim veriyorduk. Fakat şimdi İSMEK ve belediyelerle faaliyetlerimiz örtüşüyor. O zaman bize kalan da oraları duyurmak ve yönlendirmek. Bizim derneğimize gelerek başlıyorlar, biz onları çeşitli kurslara, derslere yönlendiriyoruz. Derneğimize gelince kendisi için tamamlanması gereken bir eksikliğini fark ediyor, mesela dışarıdan okul bitirmek için kaydoluyor. Veya çocuğunun okuluna daha sık gidebiliyor, öğretmeniyle daha iyi diyalog kurabiliyor. Çocuk beni dinlemiyor diye üzüleceğine kendi dermanını buluyor. Bizim maksadımız bu açıkları kapatmak. Öncelikle kişinin kendini tanıması, kendi kapasitesini bilmesi gerekiyor. Tabii bir de teknolojiyi yakalayabilmesi...

Teknolojiyi yakalamaları için nasıl bir destek sunuyorsunuz?

Çocuklar bilgisayar biliyor, annenin haberi yok. En azından bilgisayarla çocuklar nerelere ulaşabilir farkında olsunlar. Çocuk psikolojisi eğitimi veriyoruz. Çocuk nasıl etkileniyor bilgisayar ortamından, anne onun farkında olsun istiyoruz. Adım adım takip edemese bile en azından çocuk saatlerce kapıyı kapatıp odaya girdiğinde anne farkında olsun. Bilgisayar kapalı ortamda olmasın, açıkta olsun, diyoruz. Medya konusunda, çocuk eğitimi konusunda bilinçlendirmeye çalışıyoruz.

Yaptığınız eğitim çalışmaları nasıl ve hangi sıklıkta oluyor?

Ev kadınları ile çalışınca düzenli ve disiplinli olmak pek kolay olmuyor. Bir arkadaşımızın şu sözü bizi tanımlıyor sanki: Bir misafirlik canımız var. Tam bir program organize ediyoruz, birine misafir geliyor, diğerinin annesi hastalanıyor, birinin eşi ameliyat oluyor... Profesyonelleşemiyoruz. Çeşitli vakıflar, dernekler güzel projeler gerçekleştiriyorlar. Ama biz o kadar profesyonel değiliz, kolay organize olamıyoruz.

Ev kadınları kendilerini nasıl tanımlıyor?

Ev kadınları aileleri tarafından “işsiz” olarak tanımlanıyor. Bu algıyı değiştirmek istiyoruz. Ne yapıyorsun sorusu ev kadınları için çok yaralayıcı bir soru. “Ne yapıyorsun?” sorusuna “Evdeyim, bir şey yapmıyorum” diye cevap veriyor çoğu. Çalışan annelerin çocukları annelerinin işini söylerken, ev kadını annelerin çocukları, annem bir şey yapmıyor, evde oturuyor diye cevap veriyor. Bu doğru değil oysa.

Ev kadınları aileleri tarafından “işsiz” olarak tanımlanıyor.
Ev kadınları aileleri tarafından “işsiz” olarak tanımlanıyor.

Kendini işsiz gören ev kadınları olduğu gibi tam tersi ev kadını olarak yaptığı işi aşırı önemseyen anneler de var. Çalışmıyorum, çocuk yetiştiriyorum diyen anneler...

Gençler arasında ev kadını olmak güvensiz/tekinsiz bir durum, konum gibi anlaşılıyor. Özellikle eğitimli gençlerde. Evleniyor, çocuk istemiyor. Veya evlenemiyor. Okuyup meslek sahibi olanlar evliliğe çok karşı, evliliğe yanaşmayanlar da var. Neden? Aslında evliliğin mesuliyetini eşler birlikte yüklenmeli. Erkekler mesuliyetten kaçıyor, kadınlar çok itici ve incitici olabiliyor. Hanelerde adalet hâkim olmalı. Herkesin sorumluluk alması lazım. Erkek geçimin sorumluluğunu alıyorsa kadın da evin idaresinin sorumluluğunu alması lazım. İkisi de erkek gibi düşününce çocuk sahibi olma hevesleri kalmıyor.

Peki, “Evin yükünü birinin alması lazım” yerine “ev yük olmamalı” diye düşünmek daha mantıklı değil mi? Ev niye yük oluyor?

Yük değil de sorumluluk diyelim... Ev kadınları takdir sıkıntısı çekiyor. Ev kadınıyım diye devamlı eşinden iltifat bekliyor. Evde oturmak diye bir şey olamaz aslında; mutlaka üretmemiz, çalışmamız lazım. Kendi yaptığımız işi biz önemsemez isek başkalarının önemsemesini bekleyemeyiz.

Bir dar gelirli ev kadınları var, bir de ekonomik gelir seviyesi oldukça yüksek beylerin eşi olan “ev kadınları” var. Eve giren gelir farkına rağmen “evde” oldukları için zengin ve fakir bütün kadınları ev kadını paydasında toplamamız ne kadar mümkün olabilir?

Evde olan kadınların hepsini ev kadını olarak tanımlamıyoruz. Bütün gün ekran karşısında vakit öldüren, tüketim yarışına giren kadınları ev kadını kategorisinde toplayamayız.

Evde iş üreten, hizmet üreten kadınlar da var, evini tüketimin kalesi olarak inşa eden kadınlar da...

Biz, kadınların evlerinde iş ve hizmet üretmesini, vaktini değerli kılmasını, toplumsal sorunlara empati duymasını, toplumsal yardımlaşma damarlarını diri tutmasını amaç ediniyoruz. Ev kadınları arasında vaktini çok iyi değerlendiren, akraba, komşuluk ilişkilerini çok iyi yürütenler olduğu gibi vaktini iyi planlayamadığı için savruk yaşayan, savrukluğu ile hem kendini hem de aile bireylerini mutsuz eden kadınlar hiç de az değil. Dernek olarak bu tarz ev kadınlarına ulaşmayı çok önemsiyoruz.

Diğer taraftan eşinin baskısından dolayı hiçbir yere çıkamayan kadınlar da var. Başka bir dernek olsa eşi hiç izin vermeyecek kadınlar, Ev Kadınları Derneği’ne gidiyorum deyince daha az itiraz ile karşılaşıyorlar. Evinden dışarı çıkmaya korkan hanımlara yardımcı olmaya, onların kendilerine güven duymalarını sağlamaya çalışıyoruz dernek olarak.