Can sıkıntısı ile ilgili film önerileri

İyi seyirler.
İyi seyirler.

Nihayet Dergi, can sıkıntısı ile ilgili fimleri sizler için derledi. İyi Seyirler.

Yaşamak

Akira Kurosawa, Yaşamak
Akira Kurosawa, Yaşamak

Japon sinemasının en önemli isimlerinden biri olan Akira Kurosawa’nın filmi Yaşamak (Ikaru) bir dram filmi. Çekildiği dönemde oldukça dikkat çeken, sinemanın önemli klasiklerinden biri olmayı başaran Yaşamak, Kanji Watanabe adlı orta yaşlı bir adamın başından geçenleri anlatmaktadır. Watanabe, yaşamı boş, sıkıcı, kasvet dolu bir adamdır. Tokyo Belediyesi’nde çalışan bir memurdur. Ancak burada evrakların, dilekçelerin, mühürlü belgelerin arasında aslında pek de bir iş yapmamaktadır. Yıllarını rutine bağlanmış bir can sıkıntısı içinde böylece geçirip giderken aniden mide kanseri olduğunu öğrenir. Bu haber onu tümden değiştirir ve hayatın gerçek anlamını sorgulamaya, aramaya başlar. Watanabe ölmeden önce gerçekten bir iş başarmaya, insanlara faydalı olmaya, arkasında ufak da olsa bir iz bırakmaya çalışacaktır.

400 Darbe

François Truffaut, 400 Darbe
François Truffaut, 400 Darbe

François Truffaut’nun 400 Darbe’si, okuldan kaçan küçük çocuğun hikâyesini anlatıyor. Truffaut, filmi pek çok açıdan otobiyografik öğelerle bir araya getirmiş. 12 yaşındaki Antoine, aradığı huzuru bir türlü bulamaz. Görünüşte sorunlu, haylaz bir çocuk olsa da aslında kendisine verilen pek çok işi, rolü de yerine getirmeye çalışmakta, yaşama adapte olmak için çaba sarf etmektedir. Ancak filmin arka planında gerçek bir aileye, iyi bir okula sahip olmadığını, otoriter sistemin bir kurbanı olduğunu sezmeye başlarız. Ödevini yapmadığı için okuldan kaçtığı bir gün annesini başka bir adamla gören Antoine, okula geri döndüğünde annesi öldüğü için ödevini yapamadığını söyler. Yalanı ortaya çıkınca da işi hırsızlığa kadar vardırır. Aslında tüm istediği hiç görmediği denizin kıyısına ulaşmaktır. Yönetmen biz seyircisine Antoine’nin yaşadığı tüm sıkıntılardan kaçışın aslında biraz şefkatle, anne sevgisiyle son bulacağını hissettirmeye çalışır.

İki Gün Bir Gece

Dardenne Kardeşler, İki Gün Bir Gece
Dardenne Kardeşler, İki Gün Bir Gece

Dardenne kardeşlerin filmi İki Gün Bir Gece içsel huzursuzlukları olan, bu nedenle iş hayatında da sorunlar yaşayan Sandra’nın hayatına odaklanıyor. Uzun zamandır derin bir depresyonda olan Sandra, hayatını boş bulmakta, kendini de işe yaramaz biri olarak görmektedir. Can sıkıntısının, ruhsal problemlerin döngüsü içinde olduğu için izne ayrılır. Bu sürede işvereni kendisi olmadan da işin yürüdüğünü görür. Bu nedenle de Sandra’yı işten çıkarmak için çalışanlar arasında bir oylama yapar. Çalışanlar ya Sandra’nın kalmasını ya da yıllık ikramiyelerini seçmek zorundadır. Sandra, tüm iş arkadaşlarıyla sadece iki gün içinde görüşüp, onları oylamada kendi lehine oy vermek için ikna etmeye çalışır. Ancak uzun zamandır içinde olduğu buhran onun peşini bırakmaz. Bu noktada bir arkadaşı ve eşi yardımına koşar. Modern hayatın içinde sıkışmış, tek düze hayatın yorduğu, işçi sınıfının temsilcisi olarak Sandra’yı ayakta tutmaya, onu varoluşsal problemlerin içinden gerçek hayata çekmeye çalışırlar. Sandra tökezlese de mücadele etmeye karar verir. Oylamanın sonunucu her ne olursa olsun aslında mesele biraz da onun hayata geri dönmesidir.

Guguk Kuşu

Milos Forman, Guguk Kuşu
Milos Forman, Guguk Kuşu

Guguk Kuşu, Ken Kesey’in aynı isimli romanından 1975 yılında Milos Forman yönetmenliğinde sinemaya uyarlanır. Başrollerinde Jack Nicholson, Louise Fletcher gibi isimlerin yer aldığı film hakkında söyleyebileceğimiz ilk şey -o dönem çekilen pek çok Amerikan yapımı gibi- sıkı bir sistem eleştirisi olmasıdır. Denize açılma sahnesi dışında tüm film tek mekanda geçer. Böylece yönetmen bizi de akıl hastanesindeki o sisteme hapseder. Lümpen bir karakter olan McMurphy, hapishanede çalışmamak için deli numarası yapar ve güvenlik önlemleri daha az olan bir akıl hastanesine sevkedilir. Bu süre içerisinde hastalarla oluşturduğu samimiyet ve emirlere itaatsizliği ortamın düzenini ve Hemşire Ratched’ın kurduğu iktidarı altüst eder. Hastalar, içinde bulundukları sıkıntılı durumu ve onca yıldır kendilerine dayatılanı açıkça sorgulamaya başlar. McMurphy’nin istemediği şekilde gelişen olaylar onu; mahkumluğun sıkıntısından özgürlüğe kaçtığını düşünürken, özgürlüğünden vazgeçtiği bir sürece götürür. Herhangi bir zamana hapsedemeyeceğimiz klasiklerden Guguk Kuşu’nun her dönem sorgulanmasını istediği şey özgür ruhların neden öldürüldüğüdür.

Cinnet

Stanley Kubrick, Cinnet
Stanley Kubrick, Cinnet

Stanley Kubrick sinemasının kültlerinden Cinnet, Stephen King’in aynı isimli romanından 1980 yılında sinemaya uyarlanan bir gerilim-korku filmi. Yazar olan Jack, kış sezonunda kapalı olan lüks bir otelin bakımını üstlenir ve ailesiyle otele yerleşir. Üzerinde çalışacağı yeni projesi için beş aylık bir izolasyon sürecinin yaratıcı olacağını düşünmektedir. Çok geçmeden kendini klostrofobik bir tepkinin içinde bulur. Hiçbir şey yapması gerekmeyen bir işin sıkıntısına, yazamıyor olması da eklenince ortaya sayfalar dolusu bir delirme cümlesi çıkar: “Hep çalışıp hiç oynamamak Jack’i sıkıcı bir çocuk yapıyor.” Bu sahneden sonra doğaüstü sezgilere sahip küçük oğlu Danny ve karısı Wendy ile girdiği çok sayıda çatışmaya şshit olacağımız Jack, yavaş yavaş aklını kaybetmek üzere doğaüstü güçler tarafından ele geçirilmiştir. Filmin çekimlerinde Kubrick’in mükemmeliyetçil kişiliği ve titiz çalışma şekli özellikle oyuncuları çok zorlar. Bazı sahnelerin tekrar çekimleri günlerce sürerken, Kubrick’in romana sadık kalmayıp yaptığı büyük değişiklikler Stephen King’i de oldukça kızdırır. Tüm bunları düşündüğümüzde Cinnet’in sıkıntısı bol bir set ortamında çekildiğini söylemek de yanlış olmayacaktır.

Gişe Memuru

Tolga Karaçelik, Gişe Memuru
Tolga Karaçelik, Gişe Memuru

Senaryo ve yönetmenliği Tolga Karaçelik’e ait 2011 yapımı Gişe Memuru’nda “bir iş olarak can sıkıntısı” filmin ana izleğini oluşturuyor. Gişe memuru olarak çalışmakta olan Kenan, her gün binlerce araç ve insanla muhatap olsa da, kuruduğu diyaloglardan bedensel hareketine, yaptığı iş hep aynı ve birbirnin tekrarıdır. Bileti alıp okutmak, ücreti söylemek, parayı almak, para üstünü vermek… Bu robotik iş bir süre sonra bütün çalışanların sinirlerini yıpratır ve aralarından bazıları çalıştıkları kabini tabut olarak tanımlar. Peki aralarında işini sıkılmadan yapanlar, bunu nasıl başarır? Onların basit bir çözümleri var: Kulaklarını arabesk müzikle tıkar, olan biteni duymaz, öfkelenmez ve mutlu olmak için kendilerini OGS makinesine benzetirler. Bir süre sonra Kenan kendi aile problemleri ve kırılgan tabiatı sebebiyle bir buhran yaşar günde üç arabadan fazlasının geçmediği daha ücra bir gişeye sürülür. Kenan, burada iyice sıkıntının içine düşmüştür. Bir müddet sonra halüsinasyonlar görmeye başlar, deliliğin sınırlarında gezinir ve sonunda o sınırı geçer…