Çözülemeyen kuşak denklemi: X≠Y≠Z

Günümüzde kuşakların ele alındığı çalışmalar, 20. yüzyılı ortalama yirmi beş yıllık zaman dilimlerine ayırır.
Günümüzde kuşakların ele alındığı çalışmalar, 20. yüzyılı ortalama yirmi beş yıllık zaman dilimlerine ayırır.

İkinci Dünya Savaşı, soğuk savaş, ekonomik krizler, Berlin Duvarı’nın yıkılması, teknolojik gelişmeler gibi olaylar, insanların yaşamlarında ve değer yargılarında önemli etkilere sahiptir. Bu olaylarla hangi yaşta muhatap olunduğunun yanı sıra, olaydan doğrudan ya da dolaylı şekilde etkilenilmesi her kuşağın farklı dinamikler geliştirmesine neden olur. Peki, bugün kendi içinde geliştirdiği dinamiklerle dahi çelişkiler barındıran ama ille de “ayrılmak”, “sınıflandırılmak” ve birbiriyle “çatışmak” isteyen kuşak ayrımını belirleyen şey nedir?

Kuşak sınıflandırmaları, belirli dönemlerde insanların hayatlarını büyük ölçüde etkileyen olaylar göz önüne alınarak yapılmaktadır. Ancak, bugün sosyal bilimlerin pek çok alanında rastladığımız kuşak çalışmalarının ekseriyetinde Amerika’da yapılan kuşak bölümlemeleri referans alınır. Amerika’da 20. yüzyılın kuşakları Birinci Dünya Savaşı, savaş sonrası dönem ve İkinci Dünya Savaşı’nın bitişi ile ayrılmaya başlanır. Bahsi geçen olaylar dünyanın her yerinde etkiliydi ancak her toplum bunların yanında kendi içinde kendi varlıklarını etkileyen daha farklı olaylar da yaşadığı ve bunların doğrultusunda değerlerini inşa ettiği için, Amerika’nın belirlediği bu kuşak ayrımları her yerde aynı etkinlikte değildir.

  • Günümüzde kuşakların ele alındığı çalışmalar, 20. yüzyılı ortalama yirmi beş yıllık zaman dilimlerine ayırır. Bu zaman dilimleri bazı çalışmalarda farklılıklar gösterse de yaklaşık olarak aynı yıllara tekabül eder. Bunlara göre şu anda dünyada aktif olarak dört kuşak yer almaktadır.

Bebek patlaması kuşağı (Baby Boomers) (1946-1964)

Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve pek çok Avrupa ülkesinde İkinci Dünya Savaşı’nın ardından gelişen ekonomiye paralel olarak doğum oranlarında büyük bir artış yaşandı. Bu dönemde yalnızca Amerika’da yaklaşık 78 milyon bebek dünyaya geldi. 1951 yılında Sylvia F. Porter, kaleme aldığı makalede bu doğum oranlarını bir “patlama” olarak tanımladı. Daha sonraki süreçte ise en büyük nüfus artışının yaşandığı 1946-1964 yılları arasında doğanlar “Bebek Patlaması Kuşağı” olarak adlandırıldı.

Berlin Duvarı
Berlin Duvarı

Dünyayı etkileyen bir ülke olarak bu büyük nüfusun niteliği, nasıl yönetileceği de Amerika için büyük bir önem arz ediyordu. Bebek Patlaması Kuşağı, ekonomik refahın etkisiyle kendi ebeveynlerine göre rahat bir ortamda büyüdü. Ekonomik refah, onların tüketici olma potansiyellerini önceki nesillere göre arttırdı. Dünyayı keşfetmek amaçlarıydı ve dünyayı daha iyi yaşanır bir hale getirmek amacıyla kendi seslerini duyurmayı amaçladılar. Dünyada soğuk savaş dönemi yaşanıyordu ve nükleer bomba tehdidi ile karşı karşıyaydılar. Bebek Patlaması Kuşağı’nın ilk yarısı, Vietnam protestoları, feminizm yürüyüşleri, insan hakları hareketleri ve 1968 gençlik hareketleri gibi toplumsal hareketlerle bir uyanış meydana getirmeye çalıştı. Amerika Birleşik Devletleri’nin geleceğini oluşturan bu genç nüfus özel olduklarının inancıyla büyüdü ve ilerleyen süreçte kendilerinden çokça söz ettirdi. Nüfusun büyük çoğunluğunu teşkil ettikleri için yaptıkları her şey ‘olay’ oldu. Ekonominin gelişmesiyle ortaya çıkan yeni iş imkânlarından ilk onlar yararlandılar ve iş dünyasına hâkim oldular. Bebek Patlaması Kuşağı’nın bugünlerde yeniden popüler olması ise bugünün yaşlı nüfusunun onlardan oluşması. Yaş aralığı 52 ile 70 arasında değişen bu kuşak emeklilik yaşına geldiğinde sosyal güvenlik sistemi bu büyük nüfusun ihtiyaçlarını karşılar mı endişesi doğdu.

  • İlk ortaya atıldığında Amerika Birleşik Devletleri özelinde bir kavram olmasına rağmen bugün farklı kültürler tarafından yapılan kuşak çalışmalarının pek çoğu kuşakları incelemeye Bebek Patlaması Kuşağı ile başlar. Herkes Amerika ve Avrupa’daki bu kuşak ile kendi kültürlerinde aynı dönemde yaşayanları karşılaştırmaya gider. Bunun bir etkisi de 1968 yılında Fransa’da başlayan öğrenci hareketlerinin evrensel bir kimliğe bürünmesi ve pek çok devleti etkilemesidir. Yine patlama kuşağıyla birlikte anılan Hippi hareketi de Amerika’dan daha geç de olsa dünyanın pek çok yerinde etkili olmuştur.

Türkiye’de de nüfus artış hızının en fazla olduğu yıllar 1950’li yıllara rastlıyor. Ancak bu dönemde doğanların Amerika’daki gibi patlama kuşağı olarak tanımlandığına şahit olmuyoruz. Bu kuşak için ‘patlama’ kavramına 21 Şubat 1968’de Meclis’te üniversite olaylarının tartışıldığı bir oturumda, Nihat Erim’in “Bu, genç kuşağın patlamasıdır” cümlesinde karşılaşıyoruz. Ancak bu cümle Türkiye’de bu kuşağın patlama kuşağı olarak tanımlanmasında yeterli değildir.

Her ne kadar gençlik dönemlerinde yadırgansalar da 2000’li yıllarda Bebek Patlaması Kuşağı’nın dünyayı değiştirdiği ve bu yüzyılın, gelmiş geçmiş en iyi çocukları olduğu düşünüldü.

En iyi bilinen bilinmeyen: X Kuşağı (1965-1980)

Uzun bir süre kalabalık nüfuslarıyla pazarlamacıların hedefi haline gelen ve piyasayı yönlendiren Bebek Patlaması Kuşağı, yaşlanmaya başladığı dönemden itibaren piyasadaki etkisini kaybetti. Artık genç kuşak piyasanın bel kemiğini oluşturuyordu. Bu nedenle 1990’lı yıllarda pazarlamacıların yeni hedef kitlesini tanımaları gerekiyordu. Yeni kuşağa X Kuşağı adı verildi. Bu kuşağın matematiğin en iyi bilinen bilinmeyeni “X” ile adlandırılması da piyasadaki bu denklemi çözmeye çalışanların belki de bulabilecekleri en akıllıca çözümdü. X Kuşağı tanımlaması, Douglas Coupland’ın 1991 yılında Generation X: Tales for an Accelerated Culture (X Kuşağı) adlı romanı ile popüler hale geldi.

Vietnam protestoları
Vietnam protestoları

Bebek Patlaması Kuşağı için kendini keşfetmek ve özsaygı yeni kavramlardı. Bu kavramları geliştirebilmek için bir yol göstericileri yoktu. Her ne kadar bireye, bireyin kendini keşfetmesine önem verseler de topluluk hareketleriyle kendilerini gösterebildiler. Bu nedenle Patlama nesli bireyselliği keşfeden kuşak olarak tanımlandı. Bireysellikle tanımlanan ilk kuşaksa Patlama Kuşağı’nın ardından gelen X Kuşağı’ydı.

1950 ve 60’larda bebek sahibi olmak önemli bir değerdi ve Patlama Kuşağı da doğum oranlarının artmasının bir sonucuydu. Ancak sonraki süreçte bebek sahibi olmak isteğe bağlı görülüyordu ve herkesin bebek sahibi olma zorunluluğu olmadığına inanılıyordu. Bu nedenle Patlama Kuşağı’nın ardından gelen X Kuşağı, anne ve babalarının istedikleri çocuklar olarak dünyaya geldi. Ebeveynlerinin icat ettiği “kendine güven, özsaygı” gibi değerlerin içinde büyüdüler ve bu değerleri bir adım ileriye taşıdılar.

X Kuşağı’nın dünyayı değiştirmekten ziyade bireysel hayalleri gerçekleştirmek gibi bir amaçları vardı. Dünya zaten keşfedilmişti. Kurallara uymaktansa özgür olmak, hayallerini gerçekleştirmek, kendini mutlu edecek şeylerin peşine düşmek gerekiyordu.

Bu nedenle kendilerinden öncekiler gibi ideolojilerin peşine düşmediler ve apolitik olarak büyüdüler. “Özsaygı” özellikle Amerika’da bu kuşağın yetiştiği dönemde en çok kullanılan kavramdı. Bu kuşak yetiştirilirken çocukların kendine güvenlerini ve cesaretlerini kıracak hiçbir şeyle muhatap olmamaları esas alındı. Örneğin bir öğrencinin kendine duyduğu özsaygısı zedelenmesin diye başarısız olduğu bir sınavda hak ettiğinden daha fazla not verildi. Her çocuğun özel olduğu, herkesin farklı bir yönüyle başarılı olduğu vurgulandı. X Kuşağı, bulunduğu her ortamda kendisi gibi olabilen, fikirlerini açıkça ifade eden bir kuşak oldu. Farklı olmak ve özel olmak ön plana çıktı.

Kurt Cobain
Kurt Cobain

Amerika’da X Kuşağı’nın öncü isimleri arasında Kurt Cobain’in adı da geçer. Cobain, 1987 yılında Nirvana ismiyle kurdukları müzik grubuyla Amerika’da geniş bir hayran kitlesine sahipti. Nirvana grubu sahneye çıktığında isyankâr ve agresif tutumlarıyla dikkat çekiyorlardı. Yalnızca eğlenmek istiyorlardı. Cobain’in çalkantılı bir özel hayatı vardı, uyuşturucu problemi yaşıyordu ve ölümü de olaylı olmuştu. Kurt Cobain, X Kuşağı’nın söylemek istediklerini dile getiren bir idol olarak anıldı.

Türkiye’de X Kuşağı olarak adlandırılan dönemde doğanlar, 1980 darbesi sonrasındaki yıllarda ilk gençliklerini yaşadılar. Bu nedenle önceki dönemlere göre apolitik oldukları söylenebilir. Turgut Özal’ın serbest piyasa ekonomisi ile Türkiye hem ekonomik hem de kültürel anlamda dünyadan daha çok etkilenmeye başladı ve bu süreçte Türkiye’nin X Kuşağı gençlik dönemini yaşıyordu. Bu dönemde sınırlar yalnızca Türkiye’de kalkmadı. 1989 yılında yıkılan Berlin Duvarı ile Doğu Avrupa’da komünizm çöktü ve Soğuk Savaş dönemi sona erdi.

Küresel pazarın müşterileri: Y Kuşağı (1981-1995)

Neil Howe ve William Strauss, 2000 yılında yayınladıkları Millenials Rising (Milenyumcular Yükseliyor) kitabında yeni yüzyıla yeni bir nesil tanımlaması getirdiler. Bu kitapta milenyum neslinin geleceğin mükemmel nesli olacağı öngörüldü. Artık etkisini yitirmeye başlayan Bebek Patlaması Kuşağı’na alternatif olarak 21. yüzyılın patlama neslinin bu yeni kuşak olacağı düşünüldü.

Neil Howe ve William Strauss, 2000 yılında yayınladıkları Millenials Rising
Neil Howe ve William Strauss, 2000 yılında yayınladıkları Millenials Rising

Y Kuşağı’nın bu ismi alma sebeplerinden biri kendilerinden önceki kuşağın X olarak adlandırılması ve kendilerinden önceki kuşağa göre farklılıklar göstermesiydi. Y kuşağı, hayatlarındaki her şeyi sorgulayan bir kuşak olarak ön olana çıktı. İngilizcede “neden” anlamına gelen “why” soru kelimesiyle fonetik benzerliği de bu kuşağa Y denmesinin sebeplerinden bir diğeridir. Y kuşağına milenyum kuşağı ya da echo-boomers (ekonomik patlama) da denmektedir. Amerika’da Y Kuşağı, bencil, tembel ve hâlâ ailesiyle birlikte yaşayan bir kuşak olarak da eleştiriliyor.

Y Kuşağı kendinden önceki kuşaklara göre teknolojiyle daha çok iç içeydi. Teknolojiyi ebeveynlerinden önce öğrendiler ve onlara da bir nevi evin elektronik teknisyeni olarak yardımcı oldular. Daha aktif internet ve bilgisayar kullandılar, sosyal medyada yer almaya başladılar. İnterneti zaruret miktarı kullanmanın ötesine taşıyarak zevk için kullanmaya başladılar. Teknolojiyle ve özellikle internetle fazla hemhal olmaları onların yalnızlaşmasına neden oldu.

Dünyada Bebek Patlaması ve X Kuşağı olarak tanımlanan kuşaklarda farklı ülkelerde farklı özellikler ön plana çıkarken, Y Kuşağı daha global bir dünyada yaşadığı için bu farklılıklar azalmaya başladı. Artık Amerika’da bir kuşakta meydana gelen bir değişim aynı anda dünyanın pek çok yerinde etkisini gösteriyordu. Jean M. Twenge’in “Ben” Nesli kitabında bahsettiği gibi McDonalds’ın dünya çapında bir zincir haline gelmesi gibi kuşaklar da dünyanın her yerinde benzer nitelikler taşımaya başladı. Bu yeni kuşak küresel piyasanın da dinamiklerini değiştirdi. Pazarlamacılar artık dünyanın her yerindeki gençlere ulaşabiliyordu ve bu gençler önceki kuşakların aksine her yeniliğe sahip olmak istiyordu.

  • Y Kuşağı’nın diğer kuşaklardan farklı olduğu, bu kuşak gençlerinin iş hayatında kendilerini göstermeye başlamasıyla belirginleşti. Bebek Patlaması Kuşağı, iş güvencesine önem veriyordu, X Kuşağı ise iş ve yaşam dengesini gözetiyordu. Ancak Y Kuşağı, iş hayatında özgür ve esnek olmak istiyordu. Para kazanmak yerine kendilerine prestij sağlayacak meslekleri tercih ediyorlardı.

Bunun bir sonucu olarak da sık iş değiştirmeye başladılar. Y Kuşağı aynı anda birden fazla iş yapabilme yetenekleriyle de ön plana çıktı. Bu durum onların iş hayatında farklı görevler arasında rahat geçiş yapabilmelerini sağlasa da Bebek Patlaması Kuşağı’na mensup işverenleri onların toplantı sırasında farklı işlerle uğraşmalarından rahatsız olmuyor değil. Yalnızca kendilerini düşünmeleri de grup çalışmalarındaki performanslarını olumsuz yönde etkiliyor.

Bugünün gençleri: Z Kuşağı (1995-…)

Z Kuşağı hakkında henüz diğer kuşaklar kadar çalışma yapılmamış olması, bu kuşakta ön plana çıkan değerleri tespit etmeyi de zorlaştırmaktadır.
Z Kuşağı hakkında henüz diğer kuşaklar kadar çalışma yapılmamış olması, bu kuşakta ön plana çıkan değerleri tespit etmeyi de zorlaştırmaktadır.

Z Kuşağı, 21. yüzyılda dünyaya gelen ilk kuşak olarak karşımıza çıkıyor. 1990’lı yıllar tüm dünyada internet devriminin yaşandığı bir dönemdi. Amerika ve Avrupa başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde bu yıllarda doğanlar bir anlamda internetin içinde doğdular ve internet onların kimliklerinin ayrılmaz bir parçası haline geldi. Bu nedenle bu kuşağın önceki kuşaklardan ayrılacağı öngörüldü ve Y Kuşağı, Z Kuşağı ile devam ettirildi. Kimileri bu kuşağı I Generation olarak adlandırmayı tercih ediyor. Çünkü bu kuşağın kullandığı pek çok elektronik alet “i” harfini içinde barındırıyor (IPod, Ipad, IPhone, ITunes gibi).

Z Kuşağı hakkında henüz diğer kuşaklar kadar çalışma yapılmamış olması, bu kuşakta ön plana çıkan değerleri tespit etmeyi de zorlaştırmaktadır. Buna rağmen Z kuşağı, sosyal medyada küçük yaşlardan itibaren aktif rol alan, paylaşım yapmaya erken yaşlarda başlayan ve bunu bir ihtiyaç olarak gören bir nesil olarak tanımlanabilir. Bu kuşak için e-posta bile haberleşme aracı olarak görülmüyor çünkü onlar bire bir iletişim yerine kitlelere hitap ettikleri sosyal medyayı tercih ediyorlar.

Kuşak denklemi karmaşıklaşıyor

Kuşak çalışmaları zaman içinde değişen toplum dinamiklerini; insanların değişen değerlerini, tutumlarını, psikolojik durumlarını anlamak amacıyla yapılır. Bunun yanında piyasanın bu değerlerden ne ölçüde etkilendiği de pazarı yönetenler için büyük bir önem arz etmektedir, çünkü kimse kârından ödün vermek istemez. Belki de bu nedenle farklı değerlerle büyüyen bir kuşak iş hayatına atılıp kendi dinamiklerini oluşturmaya başladığında kuşak araştırmacılarının ilgi alanına girerler.

Literatürde kuşaklar üzerine yapılan pek çok araştırmanın ekonomi alanında olması da dikkat çekicidir. Diğer taraftan son yıllarda kuşaklar arasındaki farklılıkların giderek azaldığı da düşünülmektedir. Bu fikre sahip olanlar artık yaş farkı olmaksızın herkesin aynı müziği dinleyip, sosyal medyada aynı içerikleri paylaşması ve aynı şeyleri tüketmelerini gerekçe olarak sunmaktadır.

Günümüzde her ne kadar globalleşmenin etkisiyle dünyanın her yerinde insanların giderek birbirine benzediği düşünülse de her kültürün kendi dinamiğini geliştirdiği de göz ardı edilmemelidir. Yerel dinamikler göz önüne alınarak yapılan bir kuşak çalışmasında Amerikan kültürünün ‘dayattığı’ bu gruplandırmaların her yerde geçerli olmadığı gözlenebilir.