Diasporada bir Şehrazat

Fadiye Fakir (d. 1956), ödüllü Arap kadın yazarlardan. Dil ve edebiyatla hem akademik manada ilgili, hem de bu konuda pek çok dile çevrilen İngilizce eserler kaleme almıştır.
Fadiye Fakir (d. 1956), ödüllü Arap kadın yazarlardan. Dil ve edebiyatla hem akademik manada ilgili, hem de bu konuda pek çok dile çevrilen İngilizce eserler kaleme almıştır.

Bu kafesi yeniden gökyüzüne dönüştürmek için sürekli ötmeleri gerekir kuşların. Yazmayı, anlatmayı sürdürür, yeni diller arar Şehrazat kendisini ifade etmek için.

Fadiye Fakir (d. 1956), ödüllü Arap kadın yazarlardan. Dil ve edebiyatla hem akademik manada ilgili, hem de bu konuda pek çok dile çevrilen İngilizce eserler kaleme almıştır. Sükût Diyarının Gümüş Kadınları adlı derlemede Arap kadınların yazma serüvenini ele alır. Memleketlerinde otobiyografik metni, mahremiyetin ihlali olarak görenlere inat Batı’daki Müslüman kadınlar, otobiyografik metinler kaleme alırlar. Bir taraftan çocukluklarına kadar uzanan otobiyografiler yazarak ana vatanlarından kopma duygusunu yenmeye çalışırlar, diğer taraftan kendileriyle ve içlerinde yaşadıkları toplumla yüzleşip hesaplaşmaya çalışırlar.

Sükût Diyarının Gümüş Kadınları
Sükût Diyarının Gümüş Kadınları

Bu yazma serüveninde sık sık Şehrazat metaforu ile karşılaşırız. Sözüyle hakkındaki ölüm hükmünü iptal eden Bin Bir Gece Masalları’nın kahramanı Şehrazat, kadınların sözle, yazıyla münasebetlerinin ve meşruiyetlerinin metaforu olur. Amman doğumlu Fadiye Fakir de kendisini Bağdat diyarından, şarkılar ülkesinden bir kadın olarak tanıtır. Ülkesindeki baskılardan kaçarak “Özgür Dünya”ya kanat açar ve Şehrazat gibi “Doğu’nun öyküleri”ni anlatmaya başlar. Kendini ifade etmek için anadilini değil, İngilizceyi tercih eder. Değil mi ki anlatılan aynı öyküdür, hangi dilde anlatıldığının önemi yoktur. Ama göçmen kayıt formunu teslim alan bir memurun ağzından “Bağdat’la kriket maçımız olsa, kimi tutardınız?” sorusuyla karşılaştığında keskinleşir, terk edilen vatanla arasına çekilen hat ve bir de özgürlüğünün sınırları.

  • Çöl Fırtınası Harekatı, göçmen kuşun, “gökyüzünün bittiği”ni hissettiği andır. Bağdat semalarından aşağıya bırakılan bombaları televizyon ekranından adeta bir şehrayin gibi izleyen vatandaşların özgür ülkesinde, göçmen kuş artık bir kafeste gibidir. “Şehrazat, Hıristiyan, Batılı, beyaz ve yazılı olan her şeyi doğru gösteren ve bunun propagandasını yapan bir kültürce kuşatılmıştı... Karanlık göze görünmeyen ve cahil bir göçmensinizdir: tanımlandığınız biçimde. Kuşkusuz konuk olduğunuz ülkeye de müteşekkirsinizdir; sizi konuk ettiği için. Sizin için çizilmiş olan sınırlara sığışmak için gittikçe büzüşürsünüz.” (s. 62-3)

Bu kafesi yeniden gökyüzüne dönüştürmek için sürekli ötmeleri gerekir kuşların. Yazmayı, anlatmayı sürdürür, yeni diller arar Şehrazat kendisini ifade etmek için. Çünkü “yazı ülkesi ya da şarkı ülkesinden daha güçlü bir diyar” yoktur sığınılacak (s. 67). Unutulmaması gereken bu yazı ülkesinin bir o kadar da kırılgan oluşudur. Özgürleşmek için söylediği her söz, anlattığı her hikaye, uzun bir geçmişe sahip kalıp yargıları ve bizzat karşılaştığı önyargıları pekiştiren bir işlev görebilir. İşte diasporadaki Müslüman kadınlar bu kırılgan zeminde anlatırlar hikayelerini.

Fadiye Fakir (Der.), Sükût Diyarının Gümüş Kadınları. Çev. Müge Çakır. İstanbul: Doğan Kitap, 1999.