Dijital Dönüşümün Eşiğinde: Fayn Studio, Fokus+ ve Serbestiyet

Teknolojinin baş döndüren hızına ayak uydurmak, yalnızca bireylerin değil, mesleklerin de sınavı. Dijital medya, geleneksel gazeteciliğin sınırlarını zorlayarak bambaşka bir anlatı evreni inşa ediyor. Artık haberler, analizler ve içerikler yalnızca kağıt üzerinde değil, ekranın akışkan dünyasında da varlık buluyor. Yeni nesil içerik üreticileri ise bu dönüşümün tam merkezinde, farklı platformlarda kendi mecralarını oluşturuyor.
Bu soruşturma dosyasında, geleneksel medya ile dijital medya arasındaki ayrımı, yeni medya ekosisteminin dinamiklerini ve içerik üretiminin nasıl evrildiğini anlamaya çalıştık. Fayn Studio, Fokus+ ve Serbestiyet gibi dijital medya girişimlerinin kurucularıyla konuştuk. Gayemiz, medyanın dönüşümünü bizzat bu değişimin içinde olan isimlerin gözünden okumak ve görece yeni bir meslek alanı olan “dijital içerik üreticiliği”nin profesyonel dünyadaki yerini kavramak.
Dönüşüm kaçınılmaz
İçerik üretimi alanına nasıl adım attınız?
Ben gazeteciyim. Medyaya 2011 yılında üniversite öğrencisiyken stajyer muhabir olarak adım attım ve mezun olana kadar Radikal gazetesinin özel haber ekibinde çalıştım. Burada deneyimli gazetecilerden haberciliği öğrendim ve bazıları manşet olmak üzere 100’den fazla özel habere imza attım.
Neden dijital medya?

Üniversiteden mezun olduktan sonra ilk kadrolu işim 2014 yılında Al Jazeera Türk’te sosyal medya prodüktörlüğü oldu. O yıllar, sosyal medyanın geleneksel yayıncılığın birçok işlevini devralmaya başladığı, görsel ve video odaklı içeriklerin platformlara entegre edilmeye başlandığı, yayıncıların bu mecraları yalnızca trafik kaynağı olarak değil, tıpkı web siteleri gibi içeriklerini doğrudan yayımlamak için kullandığı bir dönemdi. Al Jazeera Türk, global bir network’ün parçası olduğu ve kâr baskısı ile çalışmadığı için 2017 ortasına kadar infografikler, sosyal videolar, kısa belgeseller ile yenilikçi bir yayıncılık stratejisi benimsedik. Bu sayede organik olarak ciddi büyüme, erişim, etkileşim oranları yakaladık. Bu sosyal medya odaklı yayıncılık anlayışı, sonraki yıllarda medyada diğer mecralar tarafından da benimsendi ve yaygınlaştı. İnternet teknolojileri, topluluklar, yeni hikâye anlatıcılığı formatları geleneksel gazeteciler için biraz göz korkutucu olduğu ve uzunca bir süre haber merkezlerinde “en genç üye” olarak çalıştığım için gazetecilikte muhabirlik rolünden dijital strateji, topluluk geliştirme, etkileşim, hikâye anlatıcılığı gibi alanları kapsayan rollere geçiş yaptığım bir yolculuğum oldu.
Yeni nesil medya ve konvansiyonel medyanın geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Konvansiyonel medyanın uzunca bir süre daha hayatımızda olacağını düşünüyorum. Her geçen gün kitlesi yaşlanıyor, azalıyor ve gelirleri düşüyor olsa da ne gazetenin ne radyonun ne de televizyonun yakın bir gelecekte “öleceğini” düşünmüyorum. Yeni nesil medya tarafındaysa geniş kitlelere ulaşabilen mecraların ya da bireysel yayıncıların varlığından söz etmek mümkün olsa da haber/bilgi kategorisinde konvansiyonel medyayı tahtından edecek bir sektörün oluştuğunu söylemek güç. Bundan bahsedebilmek için sadece yayıncılık faaliyetleri sayesinde elde edilen gelirlerin bir gazete ya da televizyonun haber merkezindeki insan sayısı kadar kişiyi finanse edebilmesi gerekiyor. Yeni nesil medya hâlâ yatırım yapılan ve bir gün bu yatırımların karşılığının alınacağı umulan bir alan. Türkiye, Avrupa’nın en büyük 2’inci, dünyanın en büyük 12’inci dijital popülasyonuna sahip. Teoride, böylesine büyük bir markette yeni nesil dijital haber mecralarının süreç içerisinde finansal olarak sürdürülebilir hatta kârlı işler kurabilmeleri beklenir. Ancak bunun gerçekleşmesi hem sektörel hem de sektör dışı birçok değişkene bağlı.
“Tık” baskısı ile habercilik yapmanın zorlukları var mı? Yeni medyanın handikapları neler?
Türkiye’de neredeyse tüm ana akım dijital mecralar arama motoru ve sosyal medya trafiğine bağımlı, buralardan gelecek trafik sayesinde gösterilen programatik reklamlarla ayakta kalmaya çalışılan bir dijital yayıncılık modeli benimsiyor. Bu durum internet gazeteciliğinin bizde başladığı 1995’ten beri böyle geldi ve bu şekilde devam ediyor. Ancak haber organizasyonlarında özellikle 2010’ların başında başlayan, 2020’lerde global bir trende dönüşen gösterim/nicelik odaklı bu modelden abonelik/nitelik odaklı modellere geçiş var. Bu dönüşümün Türkiye’de de kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Biz bu yüzden Mart 2024’te açtığımız web sitemizde abonelik modelini benimsedik ve okurlarımızı Türkiye’deki gazetecilik pratiklerinin dünya standartlarında gelişebilmesinin onların finansal desteğine bağlı olduğuna ikna etmeye çalışıyoruz. Abonelik, zaten gazetecilerin icat ettiği bir model. İnternetin ilk 10-15 yılında var olan her şeyin ücretsiz olduğu sistem değişmek zorundaydı ve değişti. Ancak Türkiye’de hâlâ okurların haber içeriğine para vermeye ikna olmayacağı yönünde çok yaygın bir kanaat var. Bizim çok ufak bir haber merkezi ve kısıtlı imkânlarla ulaştığımız rakamlar, bu önyargıların gerçeği yansıtmadığını ortaya koyuyor. Türkiye’deki okurlar da tıpkı ABD ve Batı Avrupa’daki okurlar gibi gazeteciliğin evrensel ilkelerine bağlı, nitelikli, onları geliştiren ve işlerine yarayan haber merkezlerinin içeriklerine ulaşmak için belli bir ücret ödeme fikrine uzak değiller.

Dijital platformlar üzerinde özgün içerik oluşturmanın zorlukları nelerdir ve bu zorlukları aşmak için ne tür stratejiler geliştirdiniz?
Türkiye’nin özgün hikâye, haber bulma konusunda çok zorluk yaşanacak bir ülke olduğunu düşünmüyorum. Büyük ve aktif bir nüfusumuz var. Çok kültürlü bir ülke, farklı yaşam tarzları, ideolojiler; siyaset, spor, kültür-sanat, iş dünyası gibi her alanda birçok figür ve etkinlik var. Her an her yerde özgün hikâyelere denk gelinebilecek bir ülke burası. Ancak bu hikâyeler nadir olarak durduk yere sizin ayağınıza gelir. Tüm bunların yaşandığı yerlerde olmak zor olsa da iyi kaynaklardan beslenmek; çok okumak, dinlemek, izlemek ve tüm bunları gazeteci gözüyle yapmak, yani arada derede kalmış detayları bulmak beraberinde birçok özgün içeriği getiriyor diye düşünüyorum.
Gazetecilik etiği dijital ortamda nasıl korunmalı?
Türkiye’de kimi gazeteciler, evrensel gazetecilik ilkelerinin ve etik kuralların dijital ortamda geçerliliğini yitirdiğini söylüyor. Bu gülünç argüman genellikle gazetecilikte etik kurallara uygun olmayan gelir elde etme yöntemlerini meşru kılmak için kullanılıyor. Örneğin gizli reklam, bir gazetecinin reklam filminde oynaması, şeffaf olmayan finansal/siyasi ilişkiler şeklinde listeyi uzatabiliriz. Gazeteciliğin yüzlerce yıllık pratiğinden gelen çok güçlü profesyonel ideolojisi var. Bunlar elbette yeni mecralar, modeller, formatlar ışığında ziyaret edilir, tartışılır, güncellenir ancak özleri değişmez. O yüzden gazetecilik etiğini dijital ortamda korumanın yolu bu kodları inkâr edip çağdışı olarak nitelendirmek yerine sahiplenmekten geçiyor.
Geleneksel ya da dijital medya daima var olacak
İçerik Üretmeye Nasıl Başladınız?
2010 yılıydı. Yüksek lisansa hazırlanıyordum ve bir yandan da Türkçemi geliştirmeye çalışıyordum. O dönemde dünya, Arap Baharı ile çalkalanıyordu. Ancak Türkiye’de bu olaylarla ilgili doğru ve detaylı bilgiye ulaşmak neredeyse imkânsızdı. Haberleri okuyup analiz ediyordum, eksiklikleri fark ettikçe elimdeki bilgileri derleyip yazıya dökmeye başladım. Bu yazıları, Türk gazeteci arkadaşlarıma veriyor ve onların haber sitelerinde yayınlanmasını sağlıyordum.

Arap Baharı’nın büyük değişimler getirdiği bu süreçte, Türkiye’nin bölgeye olan ilgisi giderek arttı. Bunun üzerine, Facebook üzerinden "Rassad Türkçe" adında bir haber sayfası kurdum. Sayfa, Mısır, Arap dünyası ve İslam coğrafyası hakkında haberler yayınlayan güçlü bir platform hâline geldi. Üstelik burada çalışan herkes gönüllüydü. Türkçe bilen Arap gençlerle, Arapça bilen Türk gençleri bir araya getirerek âdeta bir okul oluşturduk. Burada yetişen pek çok kişi, daha sonra uluslararası ve Türk medya kurumlarında profesyonel gazeteci olarak kariyerine devam etti. Zamanla, sadece haberleri paylaşmanın ötesine geçmek gerektiğini fark ettim. Olayların arkasındaki hikâyeleri anlamak, medyanın derinliklerine inmek istiyordum. Akademik geçmişimin de desteğiyle medya stratejilerine yöneldim. Anadolu Ajansı’nda Katar ve Körfez bölgesi temsilcisi olarak görev yaptım ve bölgedeki gelişmeleri yakından takip etme şansı buldum.
Bugün, Türkçe yayın yapan, bölgesel ve uluslararası ilişkiler üzerine odaklanan dijital bir haber platformu kurma hayalimi gerçekleştiriyorum. Bir yıl önce hayata geçen Fokus+, kısa sürede Türkiye medya ortamında kendine sağlam bir yer edinmeyi başardı.
Neden dijital medya?
Dijital dönüşüm artık hayatın her alanında kaçınılmaz bir gerçek. Medya sektörü de bu değişimden nasibini aldı. XX. yüzyılın başlarından itibaren medya etkisi üzerine pek çok teori geliştirildi. Başlangıçta medyanın insan davranışları üzerinde doğrudan ve güçlü bir etkisi olduğu düşünülüyordu. Ancak zamanla, bu etkinin daha sınırlı ve kademeli olduğu anlaşıldı. Dijital medya ve sosyal medya platformlarının yükselişiyle bu etkileşim artık çok daha geniş ve köklü bir hâl aldı.
Geleneksel gazeteciliğe duyulan güvenin azalması, dijital medyanın hızlı ve yaygın haber akışıyla ön plana çıkmasını sağladı. Ancak bu hız, bazen doğruluk konusunda soru işaretleri yaratabiliyor. Buna rağmen geleneksel medya, hâlâ belirli bir güvenilirlik avantajına sahip ve zamanla kaybettiği konumunu kısmen geri kazanabilir.
Yapay zekâ, haberlerin hızla işlenmesi ve doğruluk denetimi konusunda büyük bir potansiyele sahip. Ancak, yapay zekâ ne kadar gelişirse gelişsin, duygu ve empati yoksunluğu nedeniyle haber metinlerinde insani dokunuş eksik kalabilir. Bu yüzden, medyanın geleceğini doğru şekillendirmek için yapay zekânın etik kurallar çerçevesinde kullanılması kritik önem taşıyor.
Yeni nesil medya ve konvansiyonel medyanın geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Twitter, Facebook ve diğer sosyal medya platformları, medya tüketim alışkanlıklarını kökten değiştirdi. Twitter’da haberler daha kısa ve öz olmak zorundayken Facebook görselliğe ve videoya daha çok önem veriyor. Bu değişim, gazeteciliğin yeni medya formatlarına uyum sağlaması gerektiğini gösteriyor. Ancak uzun formatlı araştırmacı gazeteciliğin ve derinlemesine analizlerin yok olmayacağı, aksine yeni dijital formatlarla şekilleneceği açıkça görülüyor.
Geleneksel medya ile yeni nesil medya arasındaki farkları nasıl değerlendiriyorsunuz? Gelecekte nasıl bir dönüşüm bekliyorsunuz?
Geleneksel medyanın geleceği uzun yıllardır tartışılıyor. Bu tartışmanın hâlâ devam etmesi, geleneksel medyanın tamamen yok olmayacağını gösteriyor. Ancak önünde ciddi bir tehdit var: Dünya artık her zamankinden daha hızlı değişiyor ve her geçen gün yeni bir teknolojik imkân ortaya çıkıyor. Bu değişime ayak uydurabilmek yalnızca geleneksel medya için değil, yeni nesil medya için de büyük bir zorluk.
Bugün yapay zekâ, dijital medyayı da dönüştürmeye başladı. Dijital medya, hızlı aksiyon alabilme avantajına sahipken geleneksel medya kendi dinamikleri nedeniyle yeni imkânlara hızla uyum sağlayamıyor. Ancak medya ister geleneksel ister dijital olsun, varlığını sürdürmeye devam edecek. Mesele, bu dönüşüme ne kadar ayak uydurabileceği.
Medyanın karşılaştığı ilk büyük dönüşüm bu değil. İnternetin yaygınlaşması, geleneksel basının dijitalleşmesindeki ilk büyük aşamaydı. Gazeteler için internet siteleri, okuyucuya ulaşmanın yeni bir yolu oldu. Kısa süre sonra sosyal medyanın yükselişiyle, medyanın dijital dönüşümünün ikinci aşaması başladı. Şimdi ise yapay zekânın etkisiyle habercilik yeni bir dönüşüm sürecine girdi. Bu değişimi doğru okuyabilmek ve adapte olabilmek kritik bir önem taşıyor.
Son olarak, medya doğası gereği günceli konu edinir. Her güncel meseleyi haberleştirirken kendi dönüşüm sürecini de doğru analiz ederse geleceğini şekillendirme şansı bulabilir.

Dijital medyada özgün içerik üretmenin en büyük zorlukları nelerdir?
Bilgiye ulaşmak artık her zamankinden daha kolay. ABD ve Çin’in yapay zekâ alanındaki rekabeti, insanlara bilgiye erişimde büyük avantajlar sağladı. Ancak mesele sadece bilgiye ulaşmak değil, bilgiyi doğru bir bağlamda sunmak.
Fokus+ olarak biz, yalnızca haberleri aktarmakla yetinmiyoruz; olayların perde arkasındaki insani boyutu da anlatmaya özen gösteriyoruz. Bir haberin, bir annenin gözyaşlarıyla, bir çocuğun hayalleriyle, bir babanın umuduyla nasıl şekillendiğini göstermek istiyoruz. Hızlı tüketilen sosyal medya içerikleri arasında kaybolmamak için, önemli olayları yüzeysel biçimde geçiştirmek yerine, derinlikli ve etkileyici bir anlatım sunmaya çalışıyoruz. Çünkü bizce, ancak bu şekilde anlatılan haberler insanlarda gerçek bir etki yaratabilir.
Dijital medyanın sunduğu fırsatları en iyi şekilde değerlendirenler, geleceğin medya dünyasında söz sahibi olacak. Bu dönüşümün bir parçası olmak ve medya dünyasının geleceğini şekillendirmek, bizim için büyük bir sorumluluk ve aynı zamanda heyecan verici bir yolculuk…
“Tık” baskısı ile habercilik yapmanın zorlukları var mı? Yeni medyanın handikapları neler?
Medyanın daha fazla insana ulaşmak ve haberlerin daha çok okunmasını istemesi doğaldır. Ancak bu uğurda okuyucu veya izleyiciyi yanıltmak, başarılı bir gazetecinin yapacağı bir şey değildir. Özgünlük her zaman ilk öncelik olmalıdır.
Yeni medyanın en büyük handikaplarından biri ise algoritmalar. Bir yandan web sitelerinde görünür olmak için algoritmalarla mücadele ediyorsunuz, diğer yandan Gazze’deki olayları duyurmaya çalışırken sosyal medya platformlarının sansürüyle karşı karşıya kalıyorsunuz.
Fokus+ olarak, algoritmalarla mücadele ederken özgün içerikler üreterek kaliteli haberlerin ve içeriklerin izleyiciye ulaşabileceğini göstermek istedik. Bu bizim için çok önemliydi, öyle ki tanıtım videolarımız da bunun üzerine kurgulandı. Biz, “tık haberciliği” uğruna okuyucuyu ve izleyiciyi kandırmadan üretmek için yola çıktık ve geçtiğimiz bir yıl boyunca bunu başarmış olmanın haklı gururunu yaşıyoruz.
Artık dijital olmayan bir medya yok
İçerik üretimi alanına nasıl adım attınız?

Serbestiyet, 2013 yılında tanınmış bir yazar ve gazeteci kadrosu tarafından özgür ve bağımsız bir platform olarak kuruldu. Bizler gibi “alternatif” diye adlandırılabilecek medyalar, gündemdeki konulara ana akım medyanın baktığı çerçeveden bakarak veya onların işlediği şekilde ele alarak fark yaratamaz ve “alternatif” olamaz. Bu yüzden gündemin içinden farklı detayları yakalamak, konulara başka perspektiflerden sorular sorarak farklı yanıtların peşine düşmek gibi gereklilikler ortaya çıkar. Serbestiyet’teki gibi özel haberler, özel röportajlar, haber analizleri vb. içerikler, bizler gibi mecraların varoluş nedenidir denebilir. Türkiye’de hem habercilik alanında hem de yorum/değerlendirme/analiz incelemelerinde, özgünlük ve niteliklilik eksenleri açısından bakılınca ciddi bir kısırlık söz konusu. Serbestiyet, bu açıdan Türkiye’de müşterisi olan ama üreticisi pek olmayan bir ürün olan özgün içeriğin sunulduğu bir alan olarak ortaya çıktı.
Neden dijital medya?
Artık dijital olmayan bir medya zaten yok aslında. Yeni bir televizyon kuruluyor ama aynı zamanda onun web sitesi, Youtube kanalı, sosyal medya hesapları da kuruluyor. Yeni bir gazete çıkıyor ardından yine bu dijital unsurları da kuruluyor.
Yeni nesil medya ve konvansiyonel medyanın geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yeni nesil medyanın habere bakışı, sunuşu, haber üretme yöntemleri hatta haber değeri kriterleri de dahil birçok açıdan yeni çerçevelerini oluşturduğu bir dönemdeyiz. En azından ülkemiz açısından bunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Şu anda dijital medyacılık büyük oranda, konvansiyonel medyanın kalıplarını dijital alanlarda yayın yapan mecralarda değerlendirmekten ibaret kalıyor. Elbette gelecekte kullanılacak kalıplar içinde bulunduğumuz geçiş dönemindeki deneyimlerle, fikirlerle gelişecektir ancak şu anda yapılan birçok tarzını işi ileride saçma veya komik bulabiliriz. Televizyonun yaygınlaştığı dönemlerdeki yayıncılık tarzlarına bugünkü bakış açısı gibi bir duruma benzetilebilir.
“Tık” baskısı ile habercilik yapmanın zorlukları var mı? Yeni medyanın handikapları neler?
Elbette bugünkü anlamda yapılan “tık” baskısı ile habercilik yapmanın imkânı var demek zor. Bugün itibariyle, gerçek anlamıyla habercilik yapmak için “tık” kriterini geride tutmak, “tık” almak içinse habercilik yapmayı geri planda bırakmak şart gibi. Tabii bu da yine henüz dijital yayıncılığın kurumsallaşamamış olmasıyla ilgili. Dijital medyada, 90’ların televizyon “haber”ciliği gibi süslü manşete, gümbürtülü anonslara dayalı bir anlayışın hakim olmaması beklenir. Neticede herkesin kendi ilgi alanlarına, yaklaşımlarına göre mecraları takip edebileceği “alternatif” bolluğu olan bir alan. Ama maalesef dijital medya yayıncılığı da gümbürtülü anonslarla düşük kalitede yarışıyor.

Dijital platformlar üzerinde özgün içerik oluşturmanın zorlukları nelerdir ve bu zorlukları aşmak için ne tür stratejiler geliştirdiniz?
Türkiye’de öyle bir zorluk yok. Memleketimiz özgün içerik üretememe fırsatı vermiyor. Her gün üç farklı ana gündemin çıktığı bir ülkede bağıl gündemlere geçmeden tamamen ana gündem başlıklarının içindeki detaylardan bolca özgün içerik üretilir.
Gazetecilik etiği dijital ortamda nasıl korunmalı?
“Nasıl korunmalı”nın yanıtını vermek için önce “Bunu umursayan var mı?” sorusunun yanıtını aramalıyız diye düşünüyorum. Bir haberci için haberinin birinci maddesi etik kriterler olursa gazetecilik etiğinin korunamayacağı bir durum olmaz. Korunamadığı kaygısı varsa bu dijital medyadan, konvansiyonel medyadan, ulusal medyadan ya da yerel medyadan kaynaklanmıyor. Korunmasını hedeflemeyi bir kenara bırakalım. Orası bugün için çok daha ileri bir aşama. Türkiye’de medyanın genelinin, henüz etik diye bir kavramdan haberi yok.