Gazeteci ve insan olarak gittiğim bölgeden başka biri olarak döndüm

Zaman durdu… Laf olsun diye demiyorum. Zaman gerçekten durdu. Türkiye’ye asrın felaketini yaşatan depremlerin vurduğu yerlerden biri de memleketim Adıyaman’dı.
Zaman durdu… Laf olsun diye demiyorum. Zaman gerçekten durdu. Türkiye’ye asrın felaketini yaşatan depremlerin vurduğu yerlerden biri de memleketim Adıyaman’dı.

Adıyaman merkezde sağlam diyebileceğimiz neredeyse hiçbir yapı yoktu. Bütün çocukluk anılarım, okulum, eski evim hepsi yerle bir olmuştu. bölgede yardımlarımızı dağıttık. Ardından keşfe çıktık. karşılaştığım şeyleri düşündükçe hâlâ kalbim ağrıyor. Bir amca, ilk depremde zarar görmediği için ailesini yeniden eve göndermiş, ikinci depremde o ev yıkılmıştı. Amcanın "benim yüzümden öldüler!" feryadı hâlâ kulağımda.

6 Şubat 04:17

Zaman durdu… Laf olsun diye demiyorum. Zaman gerçekten durdu. Türkiye’ye asrın felaketini yaşatan depremlerin vurduğu yerlerden biri de memleketim Adıyaman’dı. Adıyaman Bulvarı üzerinde bulunan şehrin simgesi olan Saat Kulesi’ndeki saatler depremin hissedildiği 04.17’de durdu... 6 Şubat sabah saat 4.30 civarı telefonuma gelen art arda çağrılarla uyandım. Bölgede şiddeti büyük bir depremin yaşandığı bilgisini alır almaz haber merkezine koştum. Aslında olayın boyutunun bu kadar büyük olduğunun farkına varamamıştım. Tam da o sıralarda akrabalarımın, sevdiklerimin sesini duymak için telefon trafiğim başladı. Fakat kimseye ulaşamadım. Hatlar bir türlü çekmedi, İstanbul’da yaşadığım ızdırap ise her dakika daha da arttı.

Sonunda birkaç kişiye ulaşmayı başardım. Başardım ama haberler yıkıcıydı. Kuzenim, eşi ve bebeğiyle enkaz altındaydı. Çok geçmeden vefat ettiklerini öğrendik. Hızlıca Adıyaman bileti aldım. Yanıma 4-5 büyük valiz yardımla havalimanına gittim. Adıyaman uçağımız son dakika iptal olunca önce Şanlıurfa’ya oradan da taksi ile Adıyaman’a geçtik. Şehrin daha girişinde yıkımın ne denli büyük olduğunu gördük. Bu noktadan sonra artık nefesimi tuttum. Neyle karşılaşacağımı yavaş yavaş çözmeye başlamıştım.

Bir gazeteci olarak işim gereği Afrika’da, Ortadoğu’da ve Asya’da pek çok çatışma, afet bölgesinde bulundum.

Hatta yine işim gereği artık göreceğim şeylerin beni etkilemeyeceğini, hissizleştiğimi düşünürdüm. Fakat hiç de böyle olmadı. Enkazlar, yardım çığlıkları, sokakta kalmış insanların çaresizliği beni derinden etkiledi.

Adıyaman merkezde sağlam diyebileceğimiz neredeyse hiçbir yapı yoktu. Bütün çocukluk anılarım, okulum, eski evim hepsi yerle bir olmuştu. Bölgede yardımlarımızı dağıttık. Ardından keşfe çıktık. Karşılaştığım şeyleri düşündükçe hâlâ kalbim ağrıyor. Bir amca, ilk depremde zarar görmediği için ailesini yeniden eve göndermiş, ikinci depremde o ev yıkılmıştı. Amcanın “Benim yüzümden öldüler!” feryadı hâlâ kulağımda.

Şehrin daha girişinde yıkımın ne denli büyük olduğunu gördük. Bu noktadan sonra artık nefesimi tuttum. Neyle karşılaşacağımı yavaş yavaş çözmeye başlamıştım.
Şehrin daha girişinde yıkımın ne denli büyük olduğunu gördük. Bu noktadan sonra artık nefesimi tuttum. Neyle karşılaşacağımı yavaş yavaş çözmeye başlamıştım.

Arkadaşlarım, anne ve babamın tarafından pek çok akraba, eş ve dostu kaybettik. Hatta öyle biri vardı ki ölümüne hâlâ inanamıyorum. İdris Talha Kartav… İdris, uzun yıllardır Çin’de yaşayan ve Türkiye’yi en güzel şekilde temsil eden biriydi. Ara sıra konuşurduk, bana Çin’deki durumu anlatırdı. Hatta onunla İstanbul’a geldiğinde röportaj yapmayı da kararlaştırmıştık. Fakat İdris’in deprem gecesi Adıyaman’da olduğunu ve İsias Otel’de yaşamını yitirdiğini duydum. İnanamadım. İdris 6 bin km’den Adıyaman’a eceline gelmişti. Geride gözü yaşlı bir eş ve 2 yaşında bir kız çocuğu bıraktı. Allah ailelerine sabır versin.

Acı ve sevinç aynı anda yaşandı

Bölgede mucizelere de tanık olduk. Arama-kurtarma ekiplerinin kurtardığı her bir can dışarıda bekleyenlere nefes oldu. Acı ve sevinç aynı anda yaşandı. Enkazdan bir hayat kurtarmak için canını dişine taktı insanlar. Enkaz çalışmasına yardım edemeyenler ise çorba, su, ekmek dağıttı. Soğuktan üşüyenlerin üstlerini örttü. Gerçekten tüm Türkiye depremzedeler için tek yürek olmuştu.

Psikolojik destek şart

Ben memleketim olması hasebiyle Adıyaman’dan çıkamadım ancak duyduklarım ve gördüklerim diğer 9 şehrin de en az burası kadar kötü olduğuydu. Yakın akraba ve ailemi bu bölgeden tahliye edebildik ancak hâlihazırda Adıyaman’ı terk etmek istemeyen çok fazla insan çadırlarda kalıyor.

İlk iki günün ardından yardımlar sel olup aktı. Ancak bu yardımlar depremin akut dönemi içindi. Kronik dönemi için ise çok daha fazla yardım ve psikolojik desteğe ihtiyaç var.

Enkazların kaldırılıp, yeni evlerin yapılması uzun bir zaman alacak gibi görünüyor. Bu nedenle çadırda kalanlar için öncelikli olarak konteyner tedariki gerekiyor. Konteynerlerin içerisinde yine mutfak, lavabo, banyo, ısıtma sistemi gibi ihtiyaçların da karşılanması elzem. Fiziki olarak bunlar gerekse de depremin etkilerine birincil ya da ikincil şekilde maruz kalan herkesin psikolojik destek alması ve travma sonrası stres bozukluğunu aşabilmesi için destek sağlanması şart. Bu destek başladı, devamlılığı da oldukça önemli. Çünkü kendi yakınlarımda durumun ne kadar vahim ve şiddetli olduğuna şahit oldum.

Küçük bir dükkânın açıldığını görmek umutları yeşertiyor.

Bir diğer önemli husus ise bölgede yaşamın devam etmesi ve yaraların sarılması için iş yerlerinin, eğitim kurumlarının bir an önce faaliyete geçmesi. Bir küçük manav dükkânının dahi açıldığını görmek, umutları yeniden yeşertiyor. Şehirler terk edilmiş gibi bir durumdan çıkarak, yeniden canlanmaya başlıyor. Bu da insanların iyileşmesi ve yeniden ayağa kalkabilmesi demek.

Gazeteci ve insan olarak gittiğim bölgeden, bambaşka biri olarak döndüm. Milletçe yaşadığımız acının tarifi yok. Normale dönmek ne kadar zaman alır bilmiyorum ancak bu acı yüreğimizde daim kalacaktır. Dilerim, devlet ve milletin birliği ile bir daha böyle acıların yaşanmaması için gerekli tüm önlemler alınır. Bu acıların sorumluları da en ağır şekilde cezalarını bulur. Allah ülkemize bir daha böyle felaketler yaşatmasın. Hayatını kaybedenlere ve yakınlarına sabırlar diliyorum.