Görünür olma telaşında insanın unuttuğu

Hayatı magazinleştiren bakış açısının hakim olduğu dünyada insanın iletişim çabası kötü kurgulanmış reklama dönüşür.
Hayatı magazinleştiren bakış açısının hakim olduğu dünyada insanın iletişim çabası kötü kurgulanmış reklama dönüşür.

Modernizm görünür olmayı özendirir, görünür olanı öne çıkaracak iletişimi geliştirir. Bunu doğrudan mı yoksa dolaylı mı yaptığı konusu biraz muallaktır. Bir diğer ifadeyle, modernist düşünce kitlesel verimliliği standartlaştırmayı esas alarak artırmaya çalışırken aslında doğrudan görünür olmayı teşvik edici değildir.

Hayatı, çevreyi ve dünyayı anlama ve algılamada insana bahşedilmiş en güzel haslettir görmek. Gören insan, başkalarını ve etrafını gördüğü gibi kendisinin görüldüğünü de bilir. Görme eylemi, bakmak, fark etmek, algılamak, anlamak ve tefekkür etmek arasında bir yerlerdedir. İnsan bu eksen üzerinde gördüklerini anlama ve anlamlandırma çabasıyla hayatını sürdürür. Bakan insan da anlama çabası içinde gördükleri üzerinden tefekkür etmeye çalışan insan da görme duyusu sayesinde bunları yapar. İnsan aynı zamanda görüldüğünün de farkındadır. Yanında kimse olmasa da görüldüğünü bilen insan için görülme duygusu çok daha farklıdır. Her görünenin de göründüğü gibi olmayabileceği, ilk bakışta kabulü zor gibi görünse de görünenin arkasında görülmesi gereken başka bir gerçeklik olabileceğini bilir bu insan. Ve yine bu insan sunulan görüntü üzerinden yargılama içinde olmaz. Düşünme eylemi ile tüm bunları gözden geçirme ile gördüğü ya da başkasının görmüş olduğu anlatıyı anlamaya çalışır.

Modernizm görünür olmayı özendirir, görünür olanı öne çıkaracak iletişimi geliştirir.
Modernizm görünür olmayı özendirir, görünür olanı öne çıkaracak iletişimi geliştirir.

Görünmekle olmak arasında salınım da her insanın kendi imtihan alanıdır. Görünür olma telaşındaki insan görmeyi unuttuğu gibi görünürlüğünü besleyecek yapay objeler arar, bazen de görünenin doğallığından rahatsız olur. Görünürlük dünyasında yapaylığın hakimiyeti bir süre sonra doğal olanı görmekten insanı uzaklaştırır ve doğal olanı insan unutturur. Görmeden görünür olmaya geçiş modern insanın serüvenidir aynı zamanda. Kurgulanmış görüntülere alıştırılan modern insan, zaman kısıtlarıyla bunaltıldığı için görme yerine bakmaya, görünenin arka planına ilişkin anlama çabasından uzaklaşmaya ve görmektense görünür olmaya başlar.

  • Modernizm görünür olmayı özendirir, görünür olanı öne çıkaracak iletişimi geliştirir. Bunu doğrudan mı yoksa dolaylı mı yaptığı konusu biraz muallaktır. Bir diğer ifadeyle, modernist düşünce kitlesel verimliliği standartlaştırmayı esas alarak artırmaya çalışırken aslında doğrudan görünür olmayı teşvik edici değildir. Bu yönüyle sonucun görünürlüğünü doğrudan desteklediği söylenebilecek modernist düşünce, gelişimine hız kazandırdığı iletişim araçları yoluyla görünür olmanın önünü de açmıştır.

Bu şekilde bir yandan toplumsal değişme için biçilen role uygun görüntüler ve objelerin sunumu kolaylaşırken, diğer yandan da kültürel kodların tek tipleştirilmesiyle kendine özgü geleneksel estetik unsurlar sıradanlaşmaya başlar.

Gazete, dergi ve radyonun baskın olduğu dönemlerde az sayıda içerik ve görünürlükle benzer konulardaki toplumsal algının yönetilme çabası göze çarpar. Aynı dönemlerde afişler ve sinema filmleri de görünür olanı yönetmek suretiyle toplumsal algı oluşumuna katkı sağlar. Bu mecralarda görünür olan ile sadece giyim kuşam, yeme içme gibi yönelimler etkilenmez. Aslında görünürlük objeleriyle etki altına alınmaya çalışılan topyekûn bir hayat tarzıdır. Öğünme ve yerinme, sevinç ve üzüntü gösterimleri, doğum ve ölüm ritüelleri, eğitim ve öğretime yaklaşım, iş ve mesleğe bakış açısı gibi hayatın tümüne yönelik eylemlerin görünürlük boyutları neredeyse baştan aşağı değişir. Değişimin hızı içinde görünürlüğe heba edilen değerlerin ve ortaya çıkan değersizleştirmenin fark edilmesi, içinde yaşarken çoğu kez mümkün olmaz. Görünür olma hevesine kendini kaptıran toplumun çok önemli bir kesiminin ise görünürlük çabası içinde değersizleş/tir/me eylemlerini hatırlaması gündemde bile değildir.

Toplantıların açılış bölümleri görünürlük için kaçırılmayacak fırsat olarak algılandığı için, sadece o esnada olmak yeterli görülür. Bazen de sadece programın isminin kişiye kazandıracağı varsayılan itibari değerden dolayı programda görünür olmak amaç olmaya başlar. İlgili karelerde canlı ortamda görülmek kadar, hatta ondan daha da önemlisi bu karelerin paylaşılması yoluyla normal şartlarda erişilemeyecek ortamlarda görünür olmak önemlidir. Görünürlüğe katkısı olacak her türlü ziyaret ve tabii ki o ziyaretlerde çekilen fotoğrafların mümkün olduğunca geniş kitlelere yayılması da ihmal edilmemesi gereken eylemler arasında yer almaya başlar.

Bazen de sadece programın isminin kişiye kazandıracağı varsayılan itibari değerden dolayı programda görünür olmak amaç olmaya başlar.
Bazen de sadece programın isminin kişiye kazandıracağı varsayılan itibari değerden dolayı programda görünür olmak amaç olmaya başlar.

Düğün ve cenaze merasimleri de artık sevinci ve üzüntüyü paylaşmanın değil, görünür olmanın mekanlarına dönüşür. Açılış ve yıldönümü programları da benzer işlevi görebilir. Davet sahibi ya da orada bulunanlardan haz edilmese bile bu gibi durumlar fırsata dönüştürülmeyi bekleyen imkanlar olarak değerlendirilir.

Bu yoğun yarış, bir araya gelme amaçlarının yani toplantıların içeriğini boşalttığı gibi, toplanan kitle içinde az sayıda da olsa amaca uygun bir şeyler öğrenme heyecanına sahip insanın şevkini neredeyse bitirir. Yıllı rutine dönüşmüş toplantılarda epeydir yok olan samimiyet, kültürel, bilimsel ve sosyal içerikli toplantıları da etkiler. Görünür olma telaşındaki fotoğraf meraklısı kitle ne toplantı konusuyla ilgilenir ne de toplantıyı düzenleyenlere saygı gösterir. Cenaze merasimleri bile görünürlüğe kurban edilebilir. Bazen bu durum cenaze sahipleri tarafından da arzu edilir.

İnsanı, kendisi farkında olmasa da, görünürlük yarışının parçası haline getirmiş olan modernizm, görünür olmanın formunun nasıl olacağı konusunda emredici olduğu gibi insanın görünürlükteki performansını artıran obje kullanımı konusunda da dayatıcıdır.

Bunu öylesine ustalıkla yapar ki, modern insan bunu çoğunlukla hissetmez ve hayatın olmazsa olmaz bir parçası gibi görmeye başlar. Diğer bir ifadeyle, görünürlük formu ve performans artırıcı obje kullanımını içselleştirilmiş bir modern insan eylemine dönüşür. Aksine hareket edenlerin dışlandığı, geride kaldığı, çağdaşlaşamadığı eleştirileri gündeme gelir. Bir adım daha ötesinde böylesi bir yaklaşım sergilemekten kaçınanlar, kişisel kariyerlerinin asgari gereklerini yap/a/madıkları eleştirisine muhatap olurlar.

Modernden postmoderne ve hatta insan-sonrası diye isimlendirilen insan-makine ilişkisinde insanın görünürlüğü bile başka formlarla yapılmaya başlanır. Filmler, romanlar, reklamlar, yani içinde kurgu barındıran her senaryo ile insan-sonrası görünürlüğün hem teması hem de biçimi için örneklikler ortaya serilir. İnsan da tüm bunların rehberliğinde daha da daralan görme eylemiyle birlikte görünürlüğünü de farkında olmadan çizilen sınırlar içinde sürdürür. Görme yetisi azalan insanın görünürlük arzusu da kısıtlanan çerçevede karşılık bulmaya başlar.

Modernden postmoderne ve hatta insan-sonrası diye isimlendirilen insan-makine ilişkisinde insanın görünürlüğü bile başka formlarla yapılmaya başlanır.
Modernden postmoderne ve hatta insan-sonrası diye isimlendirilen insan-makine ilişkisinde insanın görünürlüğü bile başka formlarla yapılmaya başlanır.

İster modernizme eleştiri isterse modernizm sonrasına ilişkin anlamında kullanılsın, postmodernizmin görünürlüğe etkisi de ayrıca tartışılabilir. Verimlilik artışı ve standardizasyon bağlamında modern insanın görünürlük çabası kendi içinde ve çevreye karşı nasıl meşrulaştırılma çabasına gerekçe yapılıyorsa, farklılaşma ve ayrışma, standartlığa eleştiri bağlamında da postmodern insanın görünürlüğü meşrulaştırılmaya çalışılır. Dolayısıyla modern ya da postmodern görünürlük, kendi içinde meşrulaştırılma eylemini başarmış gözükmektedir. Sadelik, kendi içine dönüklük ve amaca uygunluk bakımından görünürlüğü değil de içeriği olgunlaştırma çabası giderek daha az sayıda insanın çabalaması olarak görünür. İnsanın görünür olma çabasının bizatihi insanın kendisinin farkında olmaksızın ve içselleştirilmiş bir biçimde doğal bir insani eylem olarak sürdürülüyor olması, bir yönüyle kapitalizmin kendisini uyarlama yeteneğinin de göstergesidir. Bu bağlamda kendisini postmodern olarak tanımlayan insan da önemli ölçüde faydacı ve hatta menfaatçidir. Kendisi farkında olmasa da böylesi bir ortamda insan, görünürlüğü önemsemediği iddiasında bile görünür olma boyutuyla karşımızdadır.

  • Reklam endüstrisi ile başlayan süreçte adeta kurgulanmış bir arenada görünürlük çabasına sürüklenen insan, bugün artık sanal dünyayı ayağına getiren internet ile her tür mobil cihaz sayesinde görünürlük eylemini istediği gibi yön verebilir. Sanal dünyanın fenomenlerini örnek alabileceği gibi, kendisine gösterilmiş olan bir kurgu üzerinden de görünürlük testleri yapabilir.

Çekingenlik söz konusu olduğunda kimlik çarpıtması yoluyla veya gizleyebildiği kimliği üzerinden daha cesur görünürlük karelerini dijital alemin beğenisine sunar. Gelen beğeni ya da eleştiriler üzerine bu çabasını kendince geliştirerek sürdürür.

İnternetin ve sosyal medyanın yaygınlaşması ve kullanımının çok kolay hale gelmiş olmasıyla birlikte insan, kendi görünürlüğünün önünü açmıştır. Herkesin internet fenomeni olması mümkün olmasa da kendi çevresi ve erişebildiği kapsamda görünürlük çabasının daha bireyci hale geldiği ve bu anlamda daha demokratik bir görünürlük yarışının olabileceği algısından bile söz edilebilir. Her ne kadar sosyal medya ve mecralarda da bazı müdahalelerden söz edilse de kişinin görünürlüğüne yönelik çabalarının teorik olarak sınırlanamaz olduğu söylenebilir. Sınırsızlık hissine kapılan modern insanın, mahremiyet ya da mahrem bilgi algısı ise bütünüyle değişir.

Hayatı magazinleştiren bakış açısının hakim olduğu dünyada insanın iletişim çabası kötü kurgulanmış reklama dönüşür.
Hayatı magazinleştiren bakış açısının hakim olduğu dünyada insanın iletişim çabası kötü kurgulanmış reklama dönüşür.

Görünür olma arzusuyla kendi mahremine ilişkin söz ve görsel içerikle ilgili hassasiyetten uzaklaşan insanın yardımlaşma ve dayanışma, özünde iyilikle ilgili eylemlerini paylaşım konusu yapma konusundaki duyarlılığı da azalır. Bu konularda azalan duyarlılıklarla aslında kendisinin dışındaki çok sayıda insanın mahremiyeti zedelenir. Görünür olma kaygısı tüm bu mağduriyetlerin gözden kaçması, kaçırılması ya da unutturulmasına yol açar. Bir adım daha ötesine geçilir ve görünürlüğün her türlü iyiliğin artışı için teşvik edici olduğu fikri yayılır. Online bağış kampanyaları, yapılan kişisel yardımların afişe edilmesi konularında teşvik edici olma ile mahremiyeti zedeleme arasındaki ince ayrım da görünürlük telaşı arasında kaybolur gider. Materyalist algıyı besleyen sanal dünyada yardımlaşma ve dayanışma çabaları, yani genel olarak iyilik de görme eyleminden ziyade görünürlük üzerine bina edilir. Bu esnada iyiliğin muhatabının rencide olup olmayacağı akla bile gelmez. Tam tersine iyiliği artırıcı etkisi sebebiyle görünürlük hem arzu hem de teşvik edilir.

  • Hayatı magazinleştiren bakış açısının hakim olduğu dünyada insanın iletişim çabası kötü kurgulanmış reklama dönüşür. Ne pahasına olursa olsun kendi görünürlüğünü pazarlama telaşındaki insan, ikna edici olma adına, sahte içerik ve görüntülerle ön plandadır. Daha sağlıklı bir aile, şirket, sivil toplum örgütü ve nihayetinde topluma katkı sağlayabilecek görüntüler değil, kimi zaman gerçeği gizleyen kimi zaman eksikleri yok sayan kimi zamansa abartı tanımlamasının bile tanımlamada yetersiz kalacağı yalan yanlış söz ve görseller görünürlüğün içeriğini oluşturur.

Mahremlik kaygısından yoksun görünürlük çabası, insanın görme eylemini de zayıflatır. Görme eylemi zayıflayan insanın etrafındaki güzellikleri görmek yerine onları kendi görünürlüğünün objesine dönüştürme çabası ağır basar. Hemen her nesne görünür olma arzusunun arka planını besleyen ayrıntıya dönüşür. Bu süreçte hiçbir kare seyredilmek ya da görmek için değerli değildir modern insan için. Her biri kendi görünürlüğünü beslediği oranda değerlidir. Güneşin doğuşu ve batışı, ayın dolunay ya da hilal görüntüsü, bulutların yaydığı gölge, yağmur damlacıkları, kar tanecikleri, dağların zirvesini kapatan sis görüntüsü, bir evin ahşap kapısındaki tokmak, pencere kenarındaki rengarenk sardunyalar, taş köprünün aşınmış taşları, kaleye çıkan merdivenler, bunlar ve diğer pek çok olguyu ve durumu resmeden kare, görmezden gelinir. Bunlar olsa olsa modern insanın kendi görünürlüğünün objesine dönüştürülen unsur olup, görme ve tefekkür etme eylemine yol açmaz. Gerçekte modern insan tefekkür etme eyleminden uzaklaştırılması gereken insandır zaten.

Gören insandan görünür olan insana geçişle görünenin ardındaki gerçeklik ya da hakikati arama çabası, insan için anlamını yitirmiş bir eyleme dönüşür. Hatta böyle bir eyleme ihtiyacı bile duymaz, modern insan. Muhtemelen bu sebepledir ki, insan varlık sebebini unutur ve görünenin arka planına vakıf olamadığı için ister gerçek isterse sanal dünyada kendisine sunulan kurgu içinde görünürlük çabasıyla insan olmaktan çıkar.

“Görünür olma telaşındaki insan mı görmeyi unutmuştur, yoksa görmek mi kendisine unutturulmuştur?” sorusu, cevap için insani gayret gerektiren bir soru olsa gerektir.