Hepimizi ilgilendiren bir drama

​Hepimizi ilgilendiren bir drama
​Hepimizi ilgilendiren bir drama

Victor Hugo’nun 1862 yılında yayımladığı dünyaca ünlü romanı Les Misérables(Sefiller), İngiliz BBC One televizyonu tarafından diziye uyarlandı. 6 bölümden oluşan mini dizi, ana teması olan 19. yüzyıl Fransa’sında sınıflararası uçurum, sosyaleşitsizlik, yoksulluk, vicdan ve adalet arasında sıkışmışlığa, başkarakteri Jean Valjean’ın merkezinde olduğu olaylar örgüsü üzerinden ışık tutan çarpıcı bir dönem dizisi. Aynı zamanda bugüne dair de oldukça anlamlı çıkarımlara kapı aralayan drama, etkileyici oyunculukları ve başarılı senaryosuyla da ilgiyifazlasıyla hak ediyor.

Jean Valjean’dan Sarı Yelekliler’e: Vatandaş öfkesi

Fransız yazar Victor Hugo’nun dünyaca ünlü Les Misérables (Sefiller) romanının aynı adlı uyarlaması olan altı bölümlük mini dizi, İngiliz BBC One televizyonunda ekrana taşındı.
Fransız yazar Victor Hugo’nun dünyaca ünlü Les Misérables (Sefiller) romanının aynı adlı uyarlaması olan altı bölümlük mini dizi, İngiliz BBC One televizyonunda ekrana taşındı.

Fransa’da, kendilerini “ay sonunu zor getiren orta ve düşük gelirliler” olarak tanımlayan çeşitli göstericiler, Devlet Başkanı Emmanuel Macron’un siyasi ve ekonomik politikalarına tepki olarak, geçtiğimiz yılın 17 Kasım’ında protesto gösterileri düzenlemişlerdi.

“Elitist” olmakla suçladıkları Macron’u, zenginleri daha zengin ettiği, orta ve alt gelirlilerin ise hayatlarını zorlaştırdığı gerekçesiyle istifaya çağıran göstericiler etkilerini gün geçtikçe artırmış, bir aydan fazla süre ülke genelinde devam eden protestolar, sonunda bir ayaklanmaya dönüşmüştü.

Giydikleri işçi yelekleri nedeniyle “Sarı Yelekliler” olarak isimlendirilen göstericiler, başta Belçika, Hollanda, İtalya olmak üzere çok sayıda ülkede gerçekleşen benzer protestoları da tetiklemişlerdi. Nihayet geçtiğimiz günlerde “Halk hareketi, vatandaşların öfkesinin yine halkın beklentilerini karşılayabilmek için siyasi bir projeye dönüştürülmesi ihtiyacını ortaya koyuyor” açıklamasında bulunan “Sarı Yelekliler Hareketi”, siyasi partiye dönüşerek seçimlere katılacağını duyurdu.

Ortaya koydukları tepkinin ve geleceğe yönelik siyasi programlarının merkezine aldıkları “vatandaşların öfkesi” ifadesiyle dikkatleri çeken Sarı Yelekliler hâlen gündemi meşgul ededursun, şu günlerde “öfkeli vatandaş” temalı bir yapım da dizi severlerle buluştu. Fransız yazar Victor Hugo’nun dünyaca ünlü Les Misérables (Sefiller) romanının aynı adlı uyarlaması olan altı bölümlük mini dizi, İngiliz BBC One televizyonunda ekrana taşındı.

Sefiller, 19. yüzyıl Fransa’sında sınıflararası uçurum ve sosyal eşitsizliğe dikkat çeken, yoksulluk ve zulüm çarkını kırmak için mücadele eden ancak bu uğurda yapıp ettikleriyle bu kez de vicdan ile adalet arasında sıkışan ana karakteri Jean Valjean’la dünyaca üne kavuşmuştu.
Sefiller, 19. yüzyıl Fransa’sında sınıflararası uçurum ve sosyal eşitsizliğe dikkat çeken, yoksulluk ve zulüm çarkını kırmak için mücadele eden ancak bu uğurda yapıp ettikleriyle bu kez de vicdan ile adalet arasında sıkışan ana karakteri Jean Valjean’la dünyaca üne kavuşmuştu.

Sefiller, 19. yüzyıl Fransa’sında sınıflararası uçurum ve sosyal eşitsizliğe dikkat çeken, yoksulluk ve zulüm çarkını kırmak için mücadele eden ancak bu uğurda yapıp ettikleriyle bu kez de vicdan ile adalet arasında sıkışan ana karakteri Jean Valjean’la dünyaca üne kavuşmuştu. Hugo’nun romanı, tam da sosyal adaletsizlik ve ağır ekonomik koşullar nedeniyle, üstelik ironik bir şekilde yine Fransa’nın merkezinde olduğu yoğun protestoların gerçekleştiği günlerde, bu kez dizisiyle gündeme gelmeyi başardı.

Senaristliğini, son yılların gözde yapımlarından House of Cards’ın yanı sıra Jane Austen’ın Gurur ve Önyargı, Tolstoy’un Savaş ve Barış, Boris Pasternak’ın Dr. Jivago’su gibi klasik literatürdeki dramalara yeni bir çekicilik kazandırmasıyla bilinen ve çok sayıda başarılı yapıma imza atan Andrew Davies’in üstlendiği dizinin yönetmen koltuğunda ise yine House of Cards, The Missing, The Fades gibi ünlü yapımlarıyla dikkat çeken Tom Shankland yer alıyor.

Müzikalden klasiğe dönüş

Çekimleri Fransa ve Belçika’da tamamlanan, dönemin ruhunu başarıyla yansıtan mekânlar ve kostümleriyle dikkat çeken dizinin oyunculukları ise oldukça etkileyici.
Çekimleri Fransa ve Belçika’da tamamlanan, dönemin ruhunu başarıyla yansıtan mekânlar ve kostümleriyle dikkat çeken dizinin oyunculukları ise oldukça etkileyici.

Daha önce farklı yönetmenler tarafından yaklaşık 60 kez beyaz perdeye uyarlanan Sefiller’in müzikal formatlı oyunu ilk kez 1980’de Paris’te, 1985 yılında Londra’da West End sahnesinde gösterime girmiş, son olarak 2012 yılında ise Hugh Jackman, Russell Crowe ve Anne Hathaway’in başrol oyunculuklarıyla Hollywood versiyonu yeniden beyaz perdeye taşınmıştı.

Hollywood versiyonu ve müzikalleri yaygın şekilde bilinen Sefiller’in BBC One’da gösterime giren mini dizi formatı ise tamamen Hugo’nun klasiğine bir geri dönüş içeriyor. Çekimleri Fransa ve Belçika’da tamamlanan, dönemin ruhunu başarıyla yansıtan mekânlar ve kostümleriyle dikkat çeken dizinin oyunculukları ise oldukça etkileyici.

Bir gerçelik sorgulaması: The Outsider

Jean Valjean’ı Dominic West, Jean Valjean’ın amansız takipçisi ve belalısı, saplantılı polis müfettişi Javert’i David Oyelowo, hikâyenin en trajik figürü Fantine’i Lily Collins, hilebaz kötü karakter Thenardier’yi Adeel Akhtar, ondan aşağı kalır yanı olmayan karısı Madame Thenardier’yi Olivia Colman, Fantine’in yetişkin kızı Cosette’i Ellie Bamber ve Marius Pontmercy’yi Josh O’Connor’ın canlandırdığı dizide her oyuncu performansıyla âdeta büyülerken, umutsuz ve trajik hikâyeye seyirciyi en üst perdeden dâhil etmeyi de başarıyor.

Güncelliğini kaybetmeyen içerik

Sefiller’e yönelik değerlendirmesinde, Hugo’nun romanının evrensel anlamda bulduğu karşılık nedeniyle şimdiye kadarki “en kapsayıcı yayınlardan” biri olduğunu belirten BBC yöneticisi Tony Hall, Sefiller’in 19. yüzyıl kadar günümüzde de çok önemli bir yeri olduğuna ve romanın güncelliğini aslında hiç yitirmediğine dikkat çekerek, “tam da 21. yüzyılın içinden” yorumunda bulunuyor.

Zira aradan geçen yaklaşık iki asra rağmen sınıflararası uçurum, zengin ile orta ve dar gelirliler arasındaki boşluk kapanmadığı gibi, daha da artmış durumda. Bu noktada dizinin senaristi Davies’in, “Hugo’nun bahsettiği toplum kadar zengin ve fakir bir toplumda yaşıyoruz. [Günümüzde de] Fantine gibi çok fazla insanın, [hayat şartlarına] dayanacak sağlam bir temeli olmadığı görülüyor. Bir şeyler ters giderse sokağa düşerler. Bu durum endişe verici” sözleriyle bir gerçekliğe işaret ederek, romanın güncelliğini yitirmediğine, günümüzle “bir tür bariz ve çağdaş ilgisi bulunduğuna” ve yaptıkları dizinin öneminin de buradan kaynaklandığına dikkat çekiyor. Dizinin dikkate değer bir diğer yönü ise İngilizler tarafından dizileştirilmesi ve çekimleri her ne kadar Fransa ve Belçika’da gerçekleştirilmiş olsa da, dizideki dilin İngilizce ve üstelik aksanlı olması.

Bu noktada yönetmen Tom Shankland şu açıklamada bulunuyor: “Roman, Fransa’da çokça bölünmüş, sınıflara ayrılmış bir toplumu anlatıyor. İngilizce konuşan bir izleyiciye bunu aksettirmezseniz, bir şeyleri kaçıracaktır. O toplumda aksanlara göre algıladığımız sınıf bölünmeleri var. Bu yüzden bulduğumuz en basit kural, kendi bölünmüş toplumumuzda sahip olduğumuz kurallara gerçekten uymaktı.” Dizide, Jean Valjean’ın belalısı, saplantılı polis müfettişi Javert karakterine hayat veren oyuncu David Oyelowo ise “herkesle alakalı” dediği yapım için şu yorumda bulunuyor: “Bu dizide gerçekleştirdiğimiz en radikal şey, [Fransa toplumunu anlatan] yüz elli yıllık bir romanı alıp, İngiliz yaşantısına aktarmak. Bunu yapmanın nedeni, geniş bir kitleyle bağ kurmak, onları diziyle alakalı hâle getirmek isteğimiz. Oyuncu seçimi de bunun bir uzantısı. Fransa benzeri bir toplumda yaşıyoruz. Burada görmek istediğiniz şey, yüz elli yaşındaki bir romanı herkesle alakalı hissetmek istemenizden kaynaklanıyor” sözleriyle, tarihî hikâyenin güncelle bağına ve hepimizle alakalı bir dramaya dikkat çekiyor.

Alternatif Dizi Önerileri

Son dönemin en kaliteli yapımlarından biri olan The Kominsky Method, geçmişte büyük bir aktör olan ve kurduğu stüdyoda oyuncu koçluğu yapan Sandy Kominsky (Michael Douglas) ile en yakın dostu ve menajeri Norman’ın (Alan Arkin) eğlenceli ve trajikomik hikâyesini konu alıyor. Yaşlılık günlerinde hayatlarını yeniden sorgulayan ikili, inişli çıkışlı bu günlerinde hayatlarında neşe ve kahkahanın eksik olmaması için çabalıyorlar. Yönetmen koltuğunda The Big Bang Theory ve Two and a Half Men’den de tanıdığımız Chuck Lorre’un yer aldığı dizi, her biri ortalama otuzar dakikalık sekiz bölümden oluşuyor.
Son dönemin en kaliteli yapımlarından biri olan The Kominsky Method, geçmişte büyük bir aktör olan ve kurduğu stüdyoda oyuncu koçluğu yapan Sandy Kominsky (Michael Douglas) ile en yakın dostu ve menajeri Norman’ın (Alan Arkin) eğlenceli ve trajikomik hikâyesini konu alıyor. Yaşlılık günlerinde hayatlarını yeniden sorgulayan ikili, inişli çıkışlı bu günlerinde hayatlarında neşe ve kahkahanın eksik olmaması için çabalıyorlar. Yönetmen koltuğunda The Big Bang Theory ve Two and a Half Men’den de tanıdığımız Chuck Lorre’un yer aldığı dizi, her biri ortalama otuzar dakikalık sekiz bölümden oluşuyor.

2015 yılında piyasaya çıkan Antonio Nicaso ve Peter Edwards imzalı Business or Blood (İş ve Kan) isimli kitaptan ekrana uyarlanan ve tamamen gerçek bir hikâyeden yola çıkılarak diziye dönüştürülen Bad Blood, Kanada Montreal’de suç dünyasını on yıllar boyunca yöneten İtalyan kökenli Rizutto ailesinin çöküşünü konu ediniyor. 1960’lı yıllardan itibaren dünyanın en önemli ticaret şehirlerinden biri olan Montreal’de, güçlü politik ilişkileri ile uluslararası lobiciliği nedeniyle polis ve belediye meclisi üzerinde hâkimiyet oluşturan ve çatışmalı gruplar arasında barış sağlayarak gücünü pekiştiren Rizutto’ların hikâyesi sade ve etkileyici bir anlatıyla izleyiciye sunuluyor.
2015 yılında piyasaya çıkan Antonio Nicaso ve Peter Edwards imzalı Business or Blood (İş ve Kan) isimli kitaptan ekrana uyarlanan ve tamamen gerçek bir hikâyeden yola çıkılarak diziye dönüştürülen Bad Blood, Kanada Montreal’de suç dünyasını on yıllar boyunca yöneten İtalyan kökenli Rizutto ailesinin çöküşünü konu ediniyor. 1960’lı yıllardan itibaren dünyanın en önemli ticaret şehirlerinden biri olan Montreal’de, güçlü politik ilişkileri ile uluslararası lobiciliği nedeniyle polis ve belediye meclisi üzerinde hâkimiyet oluşturan ve çatışmalı gruplar arasında barış sağlayarak gücünü pekiştiren Rizutto’ların hikâyesi sade ve etkileyici bir anlatıyla izleyiciye sunuluyor.