İslamofobi mi İslam düşmanlığı mı?

Önce kelimenin lügat manasına göz atalım. Kavram İslam ile Latince kökenli bir tıp terimi olan phobia (okunuşu fobi) kelimelerinden oluşmuştur.
Önce kelimenin lügat manasına göz atalım. Kavram İslam ile Latince kökenli bir tıp terimi olan phobia (okunuşu fobi) kelimelerinden oluşmuştur.

İslamofobinin, sözlük anlamını esas alacak olursak, bir bireyin veya toplumun psikolojik bir rahatsızlık içinde olduğu, Müslümanlardan korktuğu için onlara karşı saldırgan davranışlarda bulunduğu anlamına gelmesi gerekirdi. Fakat tam aksine korkudan ziyade Batı toplumlarındaki veya siyasetindeki İslam karşıtlığını, nefreti ve düşmanlığı ifade etmek için kullanıldığını görüyoruz.

Kendimizi ifade etmek için kullandığımız kelime ve ıstılahlar ne olduğumuzu ve olacağımızı da ele veriyor. Özellikle sosyal bilimlerde bir ıstılahı/terimi kimin hangi şartlar altında oluşturduğu çok önemlidir. Bir ıstılah yerleşip, yaygınlaştıktan sonra onu değiştirmek çok zor olur. İnsanlar hadiseleri yaşarlar ve bu yaşadıkları hakkında bir tasavvur oluştururlar. Bu tasavvurlar onların yaşadıkları hakkında kavradıkları olur. İnsanların kavradıkları bu olgular bilim adamları tarafından isimlendirildiğinde ise ıstılah hâline gelir. Dolayısı ile sosyal bilimlerde bir ıstılahın oluşumunda, ortaya çıktığı toplumun sosyal ve siyasi şartları önemli ve belirleyicidir. Istılahlar oluştukları toplumların durumu hakkında bize bir “haber” verirler. Bu ıstılahların diğer dillere tercümesinde veya aynen üstlenilmesinde ise bir sosyal bilim transferi gerçekleşir ve bu da önceden tahmin edemeyeceğimiz devasa meselelere yol açar. Burada sadece şu kadarını ifade etmekle yetinelim: sosyal bilimler vasıtasıyla başka toplumlara giren ıstılahlar burada inşa edici bir fonksiyon üstlenir ve böylece sosyal değişmeleri de beraberinde getirirler. “Istılah kurucu toplum” ile bu ıstılahı “ithal eden toplum”un burada ele alacağımız “İslamofobi” teriminde göreceğimiz gibi, mutlaka farklı coğrafyalarda yaşıyor olmaları da gerekmiyor. Bunlar aynı zaman ve mekânda birbiriyle kesişen veya birbirine paralel toplumlar da olabilir (geniş bilgi için bk. Kavram Geliştirme: Sosyal Bilimlerde Yeni İmkânlar, İlem Kitaplığı, Ankara: Nobel Yayınları, 2016).

İslamofobik davranışlar sergileyen bir bireyin veya toplumun psikolojik bir rahatsızlık içinde olup dinlerinden dolayı Müslümanlardan korktuğu için onlara karşı saldırgan davranışlarda bulunduğu anlamına gelmesi gerekirdi.
İslamofobik davranışlar sergileyen bir bireyin veya toplumun psikolojik bir rahatsızlık içinde olup dinlerinden dolayı Müslümanlardan korktuğu için onlara karşı saldırgan davranışlarda bulunduğu anlamına gelmesi gerekirdi.

İslamofobi terimi tam da yukarıda kısaca dile getirdiğimiz türden bir terimdir. Genel itibariyle Batı toplumlarında 90’lı yıllardan itibaren literatürde ve medyada yükselen İslam düşmanlığını ifade etmek için kullanılmaktadır. Peki İslamofobi teriminin ortaya çıktığı toplumda, hangi durumdaki olaylar, nasıl kavranmıştır da böyle bir isimlendirmeye gidilmiş ve böyle bir ıstılah oluşturulmuştur?

Önce kelimenin lügat manasına göz atalım. Kavram İslam ile Latince kökenli bir tıp terimi olan phobia (okunuşu fobi) kelimelerinden oluşmuştur. Fobi lügatlerde “belli nesneler ve olaylar karşısında duyulan büyük korku” anlamına gelir. Tıpta ise psikolojik bir rahatsızlık olup, abartılı ve mantıksız korkulara konan bir tanımdır. Bu türden bir rahatsızlığı olan kişide bazı nesneler ve hadiseler, normal insanlarda gözükmeyen şiddetli korkulara ve kaygılara yol açar ve hasta agresif davranışlar sergiler. Bu durumda İslamofobik davranışlar sergileyen bir bireyin veya toplumun psikolojik bir rahatsızlık içinde olup dinlerinden dolayı Müslümanlardan korktuğu için onlara karşı saldırgan davranışlarda bulunduğu anlamına gelmesi gerekirdi. Böyle mi? Dolayısı ile İslamofobiyi kelimesi kelimesine tercüme etmek istediğimizde “İslam korkusu” olarak çevirmemiz gerekir.

  • Fakat İslamofobi adı altında ele alınan konulara ve içeriğe baktığımızda bunların hemen hemen hepsinin korkudan ziyade Batı toplumlarındaki veya siyasetindeki İslam karşıtlığı, nefreti ve düşmanlığını ifade etmek için kullanıldığını görürüz. Hâlbuki Batı toplumlarında Yahudiliğe karşı duyulan kin, nefret ve düşmanca tavırları ifade etmek için genellikle antisemitizm terimi kullanılır ve antisemitik ifadeler ve faaliyetler buralarda kanunen yasaklanmış olup cezai müeyyideyi gerektirir. Yine Batı’da ortaya çıkan ve buralarda yaygınlaşan İslamofobi ile kelime ve muhteva bakımından benzerlik taşıyan başka bir kavram daha vardır: zenofobi (xenophobia/Fremdenfeindlichkeit), yani yabancı düşmanlığı.

Yukarıda zikredilen terimler ancak Batı’da hiçbir zaman sona ermeyen sömürge döneminden kalan ırkçılık, apartheit/ayrımcılık/ötekileştirme kavramlarıyla birlikte anlaşılabilir. Burada Batı’da son zamanlarda İslamiyet’le özdeşleştirilmeye çalışılan başka bir terime daha dikkat çekmek gerekir: terör. Latince bir kelime olan “terror”ün sözlük manası da “korku”dur. Fakat günümüzde terörün hangi manada kullanıldığını artık bilmeyen yoktur. İnternette basit bir sözlük taramasında Batı dillerinde “terror” kelimesinin İslamiyet’le nasıl ilişkilendirildiği görülür. Mesela Almanya’nın devlet üniversitelerinden birisinin hazırladığı, çok kullanılan online bir sözlükte “gaddarca tiranlık” (rücksichtslose Gewaltherrschaft) tarifiyle, ilgili olduğu kavramların başında da İslam verilir (http://wortschatz.uni-leipzig.de/) . Bütün bunlardan terimlerin kimler tarafından hangi manalar yüklenerek piyasaya sürüldüğünün ne kadar önemli olduğu anlaşılmaktadır. Avrupa’da Müslümanlara karşı yürütülen politikaya, korkmaktan çok, korkunç göstererek korku üretmeye yönelik olduğu için, bir isim koymak gerekirse buna İslamofobi değil, “tedhiş siyaseti” demek isabetli olacaktır.

Batı’da ortaya çıkan ve buralarda yaygınlaşan İslamofobi ile kelime ve muhteva bakımından benzerlik taşıyan başka bir kavram daha vardır: zenofobi
Batı’da ortaya çıkan ve buralarda yaygınlaşan İslamofobi ile kelime ve muhteva bakımından benzerlik taşıyan başka bir kavram daha vardır: zenofobi

İslamofobi ve zenofobi gibi içinde “korku” kelimesini barındıran terimler örtük bir şekilde bu tür eylemlerde bulunanların davranışlarını da meşrulaştırmakta, onlara bir haklılık payı bırakmaktadır. Korkan mantıken kendisini koruma altına alır ve bunun için faaliyetlerde bulunur. Burada terim aynı zamanda en başta ifade ettiğimiz gibi inşai bir fonksiyon üstlenmekte sosyolojik bir davranış öngörmektedir. Verdiği mesaj da şöyledir: dini İslam olan, eski sömürgelerimizin mensupları şimdi Batı’dadır ve bütün değerleriyle birlikte Batı toplumunu ve değerlerini tehdit etmektedir. Bütün bu tehditlere karşı Batı’da “haklı” ve “meşru” olarak bir korku ortaya çıkmaktadır ki buna bağlı olarak İslamofobi gelişmektedir. Gerçekten durum böyle midir? Müslümanlar Batı’yı tehdit mi etmektedir? Esasında İslamofobik tavır, düşünce ve eylemlerin mahiyetine ve gelişme şekline baktığımızda bunların “fobik” dürtülerle değil de düşmanca geliştiğini görüyoruz. Zaten “İslamofobi” başlığı altında oluşan literatürde ele alınan konulara baktığımızda kahir ekseriyetinde düşmanca eylemlerin ele alındığını görüyoruz.

  • Bütün bu karmaşık yapıya sahip, özünde düşmanlık yönü ağır basan bu duygu niçin İslamofobi kavramıyla ifade edilmiştir? Müslümanlara karşı duyulan nefret ve düşmanlığı haklı gösterebilmek ve meşruiyet sağlamak amaçlı olarak bu terim seçilmiştir. Aslında İslam dini ve medeniyetinin temsil ettiği değerlere karşı giderek artan düşmanca tavırları ifade etmek için antiislamizm kavramı yerleştirilebilirdi. Böyle bir kavram Batı düşüncesine de hiç yabancı olmazdı. Acaba bu kavramın yerleştirilmemesinin nedenlerinden birisi bütün Batı’da yasaklanmış antisemitizm kavramı olabilir mi? Batı Müslümanlar söz konusu olduğunda her alanda olduğu gibi kavramsal alanda da çifte standartlı davranmaktadır. Fakat Avrupalılar böyle kullanıyor da Müslümanlar niçin irdelemeden bu kavramı ithal edip kullanmaya devam ediyorlar?

Türkçe literatüre baktığımız zaman burada İslamofobi kelimesinin bilumum yazılış şekillerini görürüz: İslamofobi, İslamofobya, İslamafobya vs. Tercüme ederken kimisi terimin muhtevasını doğru bir şekilde veren “İslam düşmanlığı”, kimisi de sözlük manasıyla vererek “İslam korkusu” şeklinde vermektedir. Bunu ikinci şekliyle Türkçeye çevirmek oldukça problemlidir.

Dolayısı ile tüm bir medeniyetin mensuplarına olduğu kadar din ve düşüncesine de yönelik bir nefret ve düşmanca tavır olarak İslamofobi kavramı bizi çok karmaşık ve devasa bir meseleyle karşı karşıya getirmektedir.
Dolayısı ile tüm bir medeniyetin mensuplarına olduğu kadar din ve düşüncesine de yönelik bir nefret ve düşmanca tavır olarak İslamofobi kavramı bizi çok karmaşık ve devasa bir meseleyle karşı karşıya getirmektedir.

Dolayısı ile tüm bir medeniyetin mensuplarına olduğu kadar din ve düşüncesine de yönelik bir nefret ve düşmanca tavır olarak İslamofobi kavramı bizi çok karmaşık ve devasa bir meseleyle karşı karşıya getirmektedir. İslamofobi aslında Batı’nın birbiriyle iç içe geçmiş siyasi, dinî, sosyal, ekonomik vs. pek çok sorunuyla birlikte ele alınırsa anlaşılabilir. Birçok Avrupa ülkesinde Müslüman varlığı özellikle belirli çevreler tarafından dinî kimliğin ötesinde sosyo-ekonomik açıdan bir tehdit olarak görülmektedir. İslam’ın tehlikeli olduğu ve modernlikle uyuşmadığı iddiasını İslam karşıtı bir ideoloji ile rasyonelleştiren tavır Avrupa’da yaygın bir söylem hâline gelmiştir. İslamofobi başka medeniyetleri reddetme ve düşmanlığın bir göstergesi olarak “paradigmatik” bir ifade biçimi hâline gelmiştir. Böyle bir söylemin tarih boyunca silahlı bir çatışma ile beraber yürütülmüş olması bu ideolojinin ne kadar tehlikeli olduğunu göstermektedir. Eski Haçlı Seferleri sırasında durum nasılsa, durum şimdi de aynıdır. Müslümanlara yönelik sömürgeci hareketler kültürel üstünlük ideolojisi ile meşrulaştırılırken şimdi de hakim kültür (Leitkultur) yüceltilerek, ve göçmenlerin dinî ve kültürü onların içinde bulundukları topluma uyumsuzluklarının bir sebebi olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Ayrıca yakın geçmişimizde ve günümüzde Afganistan, Irak, Libya, Suriye ve daha pek çok İslam coğrafyasında yaptıkları saldırılar bu ideolojinin bir uzantısıdır.

Günümüzde İslam düşmanı bir olgu olarak İslamofobi tabiri, İslam düşmanlığını ifade itmek için kullanılırken, aynı zamanda onun, sadece irrasyonel, marjinal gruplar tarafından yapılan dolayısıyla çok da ciddiye alınması gerekmeyen bir fenomen olduğunu ima etmektedir. “Korku”yu içinde barındıran bu terim bir yandan da İslam düşmanlığını örten ve meşrulaştıran bir yapı kazanmaktadır. İslamofobi bir taraftan büyük kitleler için sanki korkulacak bir durum varmış gibi eskiden olduğu gibi Müslümanlara ve İslam’a karşı propaganda savaşı olarak kendini göstermektedir. Amerika’daki 11 Eylül saldırıları, 2005-2006 karikatür krizi ve Fransa’da birkaç sene önce gerçekleştirilen Charlie Hebdo saldırıları ve diğer pek çok olay Müslümanlara karşı düşmanca tutumların canlı tutulmasında kullanılmışlardır. Bütün bunlar yapılırken de İslam dini ile ilgili ne kadar kutsal kavram varsa kirletilmeye ve Müslümanlık teröristlikle eşitlenmeye çalışılmıştır.