İstemem eksik olsun

​İstemem  eksik olsun
​İstemem eksik olsun

İstekler ve ihtiyaçlar dünyasında yaşıyoruz. Durmayan bir çark, dişlileri arasında bütün insanlığı öğütmek için fırsat kolluyor. İnsan kendine yetişememenin yılgınlığını yaşarken bazen de kendini aşan bir hıza kapıldığının farkına bile varamıyor. İstiyoruz, hep istiyoruz, çok istiyoruz. Sınırı yok isteklerimizin. “İstemem, eksik olsun” diyeceğimiz hiçbir şey yok. Çoğaltma ve her şeyden bir yığın yapma yarışında kendimizi kaybederek bitiş çizgisine ulaşamadan yarı yolda kalıyoruz .

Kendi aynasında dev görüntüler yakalayanların, şişirilmiş cümlelerin gölgesinde bir ömür sürmek isteyenlerin içlerinin kuytu bir köşesinde sindirmeye çalıştıkları münzevi duruş hep başka baharlara ertelenerek geçiyor ömür.

Edmond Rostand
Edmond Rostand

1897 yılında Edmond Rostand’ın kaleme aldığı Cyrano de Bergerac adlı tiyatro, bir şairin ortaya koyduğu eser ile adını önce Fransa’ya daha sonra tüm dünyaya duyuran bir başarı elde etmiştir. İçeriğinin can yakan etkisinin yanında birçok tirad ile günümüzde bile dillerden düşmeyen bir eser olan Cyrano de Bergerac, defalarca sahnelenmiş, sinemaya aktarılmış, büyük bir beğeni toplamış önemli bir eser.

Tiyatronun bir bölümünde Cyrano kendisine yapılan ve haksızlığı tetikleyecek tekliflere karşı öyle bir cevap veriyor ki bu tiradın tümünün bugün de geçerliliğini koruyan değerlere ağır bir gönderme olarak zihinlerde yer tutmaya devam ettiğini görüyoruz: Ya ne yapmak lazımmış?

Sağlam bir dayı bulup çatmak sırnaşık gibi, Bir ağaç gövdesini tıpkı sarmaşık gibi, Yerden etekleyerek velinimet sanmak mı? Şiirin girişinden tavrı belli Cyrano’nun. Haksızlıkla yükselmeyi, hakkı olmayan yerleri istemiyor. Sadece makam olarak düşünmemek gerek Cyrano’nun bu çıkışlarını.

Yayın dünyasına da söyleyecek sözleri var onun. Çünkü Cyrano bir şair ve şövalye. Şair görünmeye çalışanlara da şöyle sesleniyor: Yahut şan olsun diye, Meşhur bir kitapçıya giderek, veresiye Şiir mecmuası mı bastırmalı? İstemem eksik olsun!

Şiirin her dizesi âdeta geçmişten günümüze uzanan bir çizgide ağır göndermelerle devam ediyor. Bakıyoruz ki dün nasılsa bugün de öyleymiş birçok şey. Yayın dünyası denen gaz ve toz bulutu, görüş açısını çok da değiştirmemiş. Doğu’da da aynı her şey Batı’da da.

Yoksa ödüm mü kopsun bir Allah’ın aptalı Gazeteye bir tenkit yazacak diye her gün? Yahut sayıklamak mı lazım: Adım görünsün Aman! diye şu meşhur Mercure gazetesinde İstemem eksik olsun! Şairlerin durumu da çok farklı görünmüyor 19. yüzyıl sonlarında.

Şiirin ağırlığını kaldıramayanların şair görünerek günü kurtardıklarına şahit oluyoruz Edmond Rostand’ın dizelerinde. Ve ta son nefesinde Bile çekinmek, korkmak, benzi sararmak, bitmek, Şiir yazacak yerde ziyaretlere gitmek, Karşısında zoraki sırıtmak her abusun. Eksik olsun istemem, istemem eksik olsun!

Şiir okullarının, şiir atölyelerinin başköşesine bir manifesto gibi asmak gerek bu sözleri. Şiirin bir ruh hâli olduğunu ve ruhu besleyen bir varoluş mücadelesi olduğunu öğrenmeden şiirin kapısından girilemeyeceğini, şiirin yolunu kavramadan şiir yazılamaz tabelasını da yüreğini şiire açmak isteyen herkesin gönlüne işlemek gerek.

Eğreti hayattan uzak durmayı salık veriyor şair. Hayatı yaşamak dünyanın en güzel şiiri. Ertelenmeyecek şiirler sunuyor hayat bizlere. İstemem eksik olsun dedikten sonra hayatın içine açılmaktır yaşamak. Fakat şarkı söylemek, gülmek, dalmak hülyaya, Yapayalnız ama hür, seyahat etmek aya, Gören gözü, çınlayan sesi olmak ve canı İsteyince şapkayı ters giymek, karışanı Olmamak. Bir hiç için ya kılıcına veya Kalemine sarılmak ve ancak duya duya Yazmak.

Edmond Rostand yüzlerce yıl ötesinden Cyrano de Bergerac’ın savurduğu kılıç seslerinin arasından bizleri şiirin gerçek sesine çağırıyor: “Kalemine sarılmak ve ancak duya duya yazmak.”

Haksızlığın karşısında yazılacak şiirin keskin kılıç gibi olmasını istiyor ve Nâzım Hikmet’in sesiyle buluşuyor sesi, şiirin göğünde.

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine (Nâzım Hikmet) Tırmanma! Varsın boyun olmasın söğüt kadar, Bulutlara çıkmazsa yaprakların ne zarar? Kavaklar sıra sıra dikilse de karşına Boy ver, dayanmaksızın, yalnız ve tek başına! (Edmond Rostand)