Kabul günlerinde küresel marka sunumu

Üzeri dantellerle örtülmüş sehpaların, fiskos masasının, içerisinde küçük bir zücaciye dükkânını taşıyan ceviz kakma vitrinin yanı başında, elimizde kısır ve börek tabağıyla bir şirket prezantasyonuna katılıyor olmak müthiş bir ‘tecrübe’ katılımcılar için.
Üzeri dantellerle örtülmüş sehpaların, fiskos masasının, içerisinde küçük bir zücaciye dükkânını taşıyan ceviz kakma vitrinin yanı başında, elimizde kısır ve börek tabağıyla bir şirket prezantasyonuna katılıyor olmak müthiş bir ‘tecrübe’ katılımcılar için.

Çocukluk arkadaşımın seminer diliyle konuşması mekânı ve oradaki bütün arkadaşlarımı hızla yabancılaştırdı. Neredeyim? Gözünü kırpmadan Halise Hanım’a odaklanan bu insanlar benim arkadaşlarım mı? Bakışlar Halise Hanım’da; Halise Hanım, siyah kılıfını açtığı portatif yazı tahtasına yer beğeniyor.

Sokakta oradan oraya koşturan insanlar arasında gördüm onu. Üzerinde yere kadar inen pardösüsü, bir elinde ağırlığının iki katı olduğunu tahmin ettiğim bir valiz, diğer elinde devasa siyah bir kılıfın içinde ne olduğunu anlayamadığım bir cismi, âdeta sürüklercesine götürüyordu. İçimde onu takip etme isteği olsa da çoktan yetişmem gereken bir ev ziyareti olduğu için merakıma yenik düşmeden yoluma devam ettim. Bugünkü ev ziyaretini uzun zamandır planlıyorduk, konuşacak onca şey birikmişti, yılların izini temize geçecektik belki de…

Aklımda o kadın dost meclisine vasıl oldum. Salonda oturacak yer bile kalmamıştı. Ben geç mi kaldım acaba, diye düşünürken kapı çaldı.
Aklımda o kadın dost meclisine vasıl oldum. Salonda oturacak yer bile kalmamıştı. Ben geç mi kaldım acaba, diye düşünürken kapı çaldı.

Aklımda o kadın dost meclisine vasıl oldum. Salonda oturacak yer bile kalmamıştı. Ben geç mi kaldım acaba, diye düşünürken kapı çaldı. Tamam, bir ben değilmişim geç kalan, diye düşünürken karşımda o kadın...

Az önce cüssesine bakmadan bir elinde kocaman valizi taşıyan, diğer elinde tanımlanamayan kocaman bir siyah kılıfı taşıyan kadın…

Geriye kalan hayatımızın ilk günü

Kadın daha kapıdan girerken neşeli ve gür sesiyle evin havasını değiştirdi. “Merhaba!” dedi büyük bir coşkuyla. Yerimden kalkıp salavatlaşmak için sıraya girdiğimde, yüzünde aşınmış halka ilişkiler gülümsemesiyle hepimizi başıyla selamladı ve profesyonel bir mesafe ile elimizi sıktı.

Tokalaşmanın açtığı mesafeden oldum olası hazzetmem. Ama arkadaşımın, ‘Hazır bir araya geliyoruz sohbet edelim, Allah kelamı dinleyelim’ maksadıyla davet ettiği bir vaize olabileceğini düşündüğüm kişinin vücut dili beni şaşkına çevirdi.

  • Neden sonra, ev sahibemiz, hanımı takdim etti: “Halise Hanım, Falanca Market’in satış temsilcisi. Biz de geçenlerde kardeşimin vasıtasıyla tanıştık. Falanca Market’in ürünlerini ben uzun süredir kullanıyorum. Özellikle temizlik ürünlerinde bir numara! Ama yalnızca ürün kullanmak değil! Falanca Market’in zincirine katılmak aslında herkesin içindeki potansiyeli keşfetmesi, kendi kendinin patronu olmasını sağlaması açısından da çok işlevsel. Bu işe başladıktan sonra hayatım değişti. Bugün sizin de ‘geriye kalan hayatınızın ilk günü’ olmasını istediğim için Halise Hanım’ı davet ettim. Çünkü o benim liderim. Biz Halise Hanım’ın grubundayız kendisi Ametist olma aşamasında. Sizleri de grubumuza katıp birlikte büyümek istiyoruz.”

Çocukluk arkadaşımın seminer diliyle konuşması mekânı ve oradaki bütün arkadaşlarımı hızla yabancılaştırdı. Neredeyim?

Gözünü kırpmadan Halise Hanım’a odaklanan bu başlar benim arkadaşlarımın başı mı?

Bakışlar Halise Hanım’da; Halise Hanım, siyah kılıfını açtığı portatif yazı tahtasına yer beğeniyor.

Dantellerle örtülü salonda fark ‘yaratmak’

Üzeri dantellerle örtülmüş sehpaların, fiskos masasının, içerisinde küçük bir zücaciye dükkânını taşıyan ceviz kakma vitrinin yanı başında, elimizde kısır ve börek tabağıyla bir şirket prezantasyonuna katılıyor olmak müthiş bir ‘tecrübe’ katılımcılar için. (Birbirimizi profesyonel aidiyetlerin içine yerleştirmeliyiz Halise Hanım ile uyumlu bir dil yakalamak için öyle değil mi?)

Neden sonra Halise Hanım, Falanca Market’in şeceresini, iş düzenini çıkardı ve konuşmaya başladı
Neden sonra Halise Hanım, Falanca Market’in şeceresini, iş düzenini çıkardı ve konuşmaya başladı

Halise Hanım bir sürü tablo çiziyor, biz nefesimizi tutmuş onun ağzından çıkacak şeyleri bekliyoruz. Neden sonra Halise Hanım, Falanca Market’in şeceresini, iş düzenini çıkardı ve konuşmaya başladı:

“Özgürlük, aile, umut ve ödül prensipleri… Bu şirket sizi başarılarınız için ödüllendirir. Önerdiklerimiz insanların, ailelerinin ve toplumların hayatlarında farklılık yaratır. Bu işten çok şey kazandım. Her şeyden önce hayatımın kontrolünü, özgürlüğü, mali özgürlüğü… Bu iş sayesinde çocuklarıma maaşlı bir işte sağlayabileceğimden çok daha fazlasını sağladım. İnsanların hayatlarında farklılık yaratmak bizim işimiz ve bu her zaman böyleydi. Sizin ve işinizin arkasında sattığımız her şeye koyduğumuz performans ve gurur durmaktadır. Bu işte kendiniz için varsınız ancak tek başınıza değilsiniz. Benim de bana yardım eden, sorularımı cevaplayan rehberlik eden bir üst sıram var.”

  • Halise Hanım’ın söyledikleri kimlerin hayatında bir fark yarattı diye eski arkadaşlarımın yüz ifadesini hızlıca göz atıyorum. Benim dışımda herkes ‘farklı’ hayatına başlamış bile. Bir ben dışında kalmışım. Yanılmışım tabii...

İşte ferahlık, temizlik sizlere…

Portatif yazı tahtasındaki sunum bitince valiz açıldı; çeşit, çeşit deterjanlar… Hepimizi temizleme büyüsünün içine çekmek için, “Mutfağa geçelim.” dedi Halise Hanım.

Mutfak, arkadaşımın değil, Halise Hanım’ın küçük dokunuşlarla büyük işler yaptığı bir laboratuvardı artık.

Önce çaydanlık, sonra ocağa ‘şifalı ellerini’ sürdü Halise Hanım, temizlik iksirleri ile birlikte. Bir nesneyi temizlemek için neredeyse onlarca temizleme ürünü kullandı. Öylesine temizlenmişti ki ‘her şey’, tekrar beyaz eşyacıya satılabilirdi. Az önce büyük bir firmanın prezantasyonunu dinlediğimiz salondan sonra Halise Hanım’ın sihirbazlık gösterisine tanık olan mutfak ile birlikte güç bela ayakta tutmaya çalıştığım ‘bu işin içinde bir iş var’ direnci hızla yıkıldı. Durum gittikçe fantastik bir hal alıyordu. İçimde Falanca Market’e karşı engel olamadığım bir merak…

Hadi ama dünya senin etrafında dönsün artık...

Halise Hanım’ın etki alanına girmekten kendimi kurtaramamıştım. Beni gittiği ev toplantılarına davet ediyordu. Davete her defasında icabet etmem şart mıydı? Değildi ama merakıma yenik düşmüştüm artık. Dekor hiç değişmiyordu, salon takımlarının, vitrinlerin, çeşm-i bülbüllerin arasında iş tanıtımlarını izledim. Mutfakta yapılan gösteriye her defasında hayran kaldım. Gerçek ‘sihir’ buydu işte.

Halise Hanım’ın etki alanına girmekten kendimi kurtaramamıştım. Beni gittiği ev toplantılarına davet ediyordu.
Halise Hanım’ın etki alanına girmekten kendimi kurtaramamıştım. Beni gittiği ev toplantılarına davet ediyordu.

Bir toplantıda ilkokul üçüncü sınıftan terk bir hanımla tanıştık. Bu hanım eşiyle birlikte Falanca Market için çalışıyor, her toplantıda en ön planda oluyordu. Halise Hanım, “Bak o yaptıysa sen de yaparsın, çoktan Yaldızlı Ametist oldu.” dediğinde, bu hanımın şirket için büyük bir pazarlama stratejisi olduğunu ancak anlayabildim. Motivasyonu artırmak için büyük bir hamleydi. Tıpkı ‘5000 Yıldızlı Ametist’ olunca kutlama organizasyonunda eşinle birlikte seni helikopterle almaları gibi, tıpkı Ametist’in Ametist’i olunca katılacağın ‘Cruise Tatili’ gibi, tıpkı Ametist’ten de Ametist olunca seni evinden limuzinle alacak olmaları gibi. Her şey kulağa büyüleyici geliyordu. Nihayet dünya benim etrafımda da dönecek, hak ettiğim hayatı yaşayacaktım.

Falanca Market’e üye olmaktan ben de kendimi kurtaramadım böylece. Ama işleyişle ilgili büyük bir ikilem yaşıyordum. Her ay belli bir limitin üstünde olmam gerekiyordu, eğer olamazsam seviyem düşüyordu.

Bu yüzden satacağımdan fazla ürün almak zorunda kalıyordum, zira hâlâ yeterli sayıda üyem yoktu. Katıldığımız seminerlerde kazandığımızın iki katını üyelerime NLP kitapları ve CD’leri alarak harcıyordum. İç motivasyonlarını kazandırmak, liderlik sanatını öğrenmelerini sağlamak, kendilerini keşfetmelerine yardımcı olmaktı tüm amacım.

Tüm bunlar da benim 5000 Yıldızlı Ametist olmam içindi. Ben de bir gün eşimle birlikte evimden helikopterle alınacak, yüzlerce kişiye el sallayacak, kendi dünyamın lideri olacaktım.

‘Benden’ öte ‘Benden’ ziyade: Egonuzu nasıl alırdınız?

Bir gün ‘liderim’ Halise Hanım’la büyük kutlamaya katılmak üzere İzmir’e gittik. Ben ilk kez bir kutlamaya katılacaktım. Salonda büyük bir coşku hâkimdi. Herkes bir avazdan bağırıyor fonda “Karşında Süper-Star” şarkısı çalıyor, ona ritim tutuluyor, eller yıldız işareti yapıyordu. Sonra Yaldızlı Ametist olan kişi sahneye davet edildi. O an şarkının volume’ü arttı ve hayatımda duymadığım bir şekilde ritmik bir alkışlama başladı.

  • Âdeta alkışlamıyor, dünyayı kendi içimize hapsetmeye çalışıyorduk. Halise Hanım’a baktım o çoktan kendini Falanca Market’e has olduğunu düşündüğüm alkış şekline teslim etmişti. Bir ses durmadan anons ediyor, âdeta hipnoz etkisi uyandırıyordu.

“En çok kendimizi alkışlıyoruz, başardınız, başardınız, başardınız. Bu dünya artık yalnız sizin için var. Yıllardır hep başkaları için yaşadınız artık kendiniz için var olma zamanı. Ödülünüz içinizde. Siz kendiniz için büyümelisiniz. Bir gün bu sahnede siz de olacaksınız.” Tam o anda aklıma çocuklarım geldi, eşim, annem babam, kardeşlerim, bunca yıldır birlikte olduğum dostlarım… Kulluğum geldi en çok. İçimde karşı koyamadığım bir dalga koptu ve engel olamadığım bir şekilde kollarım havaya kalktı. Halise Hanım nihayet alkış seline kendimi kaptırdığımı düşündüğünden başıyla onaylama işareti yaptı. Ben havaya kalkan kollarımı nereye koyacağımı bilemeden öylece duruyordum. Neden sonra hâlâ bana bakan Halise Hanım’a kalkan kollarımla ‘dur’ işareti yaptım. Dur artık dur… Yeter! ‘Ben’ dilimden de, kalbimden de çıksın. Ve artık ‘benden’ bu kadar!