Kayıtlar : Belirli belirsiz şeyler

Nihayet dergisi yazar Özlem Albayrak'a sordu.
Nihayet dergisi yazar Özlem Albayrak'a sordu.

Nihayet Dergisi yazar Özlem Albayrak' ya sordu.

Kendinizi ıslıkla çalarken yakaladığınız o şarkı hangisidir?

Islık çalamıyorum maalesef ama yalnız kaldığımda şarkı söylediğim doğrudur.

Tarçın kabuğu, defneyaprağı ya da bir demet yasemen… Sevmişsinizdir o kokuyu sebepsiz!..

Büyüdüğüm yerde, iki günden biri muhakkak yağmurludur, sabah yapraklardan pıt pıt toprağa düşen yağmurun sesiyle uyanırsınız, aralık camdan burnunuza yağmurun ıslattığı toprak kokusu gelir.

Bir de sobanın üstündeki portakal kabuğu kokusu. Bu ikisi benim çocukluğum, diyebilirim.

Bir şeyler size çocukluğunuzu hatırlatır. Bir merdiven, bir oyuncak, bir…

Bana çocukluğumu hatırlatan iki şey, ağaçlar ve dalgalar. İki yetişkinin kollarıyla saramayacağı kadar geniş bir gövdesi olan kocaman kiraz ağacımızla, dalları göklere değen bir armut ağacımız vardı; bir çırpıda o ağaçlara tırmanır, dallarına oturarak hem manzara seyreder hem meyve yerdim. Bir de deniz.

Karadeniz’in hırçın dalgalarında ölümle burun buruna geldiğim çok olmuştur ama yine de hep sevdim, şanslıymışım ki şimdiye kadar da denizsiz bir şehirde hiç yaşamadım.

İğne-iplik, çekiç-çivi, tencere-kapak… Hangi ikili elinize yakışır?

İğne-ipliği de çekiç-çiviyi de tencere-kapağı da kullanmak zorunda kalmışlığım var. Ama beni asıl tarif eden, kalem-kâğıt olur.

Her şeyiniz var da bir o eksik hayatınızda! Nedir o?

Eksik olan, Allah’ı anmak. Bir arkadaşımın sık sık hatırlattığı ayet-i kerimedeki gibi kalpler ancak Allah’ı zikrederek tatmin olur. Hele de benim gibi huzursuz bir ruhsanız…

İhtiyacınız olan biri var. Şimdi gelse, yanında ne getirse?

Hiçbir şey istemem.

Kelimeleri sevdiniz, yabancı kelimeleri de… Söylerseniz birkaçını belki biz de severiz onları…

Türkçede; yegâne, merhamet, şefkat, serzeniş, zarafet, fesleğen, intiba, iptila, munis, bedbaht, biçare, müphem, menekşe, lalettayin, kıtipiyoz, tosbağa. İngilizcede; unforgettable, destiny, autumn, coincidence, dignity, nightfall, serendipity, expectation, euphoria, irresistable, consideration, adorable, pathetic, enthusiastic gibi.

Otogarlar mı, istasyonlar mı, havaalanları mı?

Buna geleneksel bir cevap veremeyeceğim, havaalanları. Öğrenciyken otogarlar beni sevdiklerime kavuşturan yerlerdi. Şimdi ise çoğunlukla havaalanlarını kullanıyorum.

Başka ülkeleri görmek, başka kültürleri anlamak, benim dilimi konuşmayan ve benim geleneklerimi bilmeyen başka insanlarla tanışmak için tek seçenek havaalanları.

Bir de şu var, otogar ve istasyonlar dinlenerek, eğlenerek gezmek için yapılmış gibi, oysa havaalanları hızla uzaklaşmak içindir, havaalanları aşılamaz mesafeler demektir. Gitmek kelimesinin karşılığı, otogar veya istasyonlar değil, havaalanları bence.

Bir yol, bir güzergâh vardır yürümeyi sevdiğiniz, neresidir?

Ağaçlıklı bir sokaktan denize doğru inen her yol güzeldir. Çünkü hem yeşili hem maviyi severim. Tuzla’da denize çıkan böyle yollar var, Kuzguncuk’taki İcadiye Caddesi’nden denize doğru yürümek de güzeldir.

Aslında Üsküdar’da pek çok sokak var bu şekilde. Bir de öğrenciyken Suriçi’nde yürümeyi çok severdim. Şimdi pek gidemesem de, o zamanlar Süleymaniye’nin yollarına, bahçesine, oradan İstanbul’a bakmaya doyamazdım.

Yahya Efendi Dergâhı’ndan boğazı, Fatih’teki Yavuz Sultan Selim Camii’nden Haliç’i seyretmek de insanın içini açan, huzurlu tecrübeler bence.

Yaşadığınız şehir midir yaşlanmak istediğiniz yer?

İstanbul’u çok seviyorum ama burada yaşlanmak istemiyorum. Kaçma teşebbüsünde de bulundum ama başaramadım. Belki bir sonraki sefere.