Kırk Ambar

​Kırk Ambar- ​Sebeb-i  telif-i  mevlid
​Kırk Ambar- ​Sebeb-i telif-i mevlid

Sebeb-i telif-i mevlid

Rivayet ederler ki Bursa şehrinde bir vaiz var imiş. Nasihat minberinde ve vaaz kürsüsünde “lâ-nüferriku beyne ehadim min rusulih” ayetini tefsir ve tahkik ederken demiş ki, “Bu ayet-i kerime mucebince ben Hazret-i Muhammed Mustafa’yı (sav) seçilmiş peygamberler arasından ayırıp, rahmani nefesin nefhasından olup göğe yükselmiş olan ve dahi Ruhullah olan Hz. İsa’ya tercih ve tafdil etmem. Ve bu ayet bana delil olduğu için bu konuda başka bir yol tutmam. Bu iddiama ayet-i kerime sağlam bir delildir.”

Vaizi dinleyenler arasında Halep’ten gelmiş olan bir Arap vardı ki Resulullah’ın gerçek âşıklarından ve sadık sevdalılarından imiş. Meğer Kur’an-ı Kerim lafzen ve manen o kâmil mert kişinin yâdında ve usul ve furûiyle hatrında imiş. Elinde olmadan insanların arasında ayağa kalkıp o vaize demiş ki: “Hay nadan ve cahil kişi! Sen bu tefsir ilminde kâsırsın ve râcilsin. Nasıh ve mensuhtan, müşabihten ve müteşabihten habersizsin ve gafilsin.

Peygamberler arasında fark yoktur’ demekten murad risalet ve nübüvvet hususundadır. Rütbe ve fazilette değildir. Eğer dediğin ayetin manası ‘Bütün vecihlerden fark yoktur’ demek olsaydı ‘tilker rusuli faddalna badahum ala badin’ ayetinin manası ne demek olur? Vebu iki ayet mazmûnu arasında mutabakat nasıl tatbik olunurdu?” diyerek vaizle muhkem bir muhasam ve mübahseye tutuşmuştu.

Bu hususta şehrin ahalisi vaizden taraf olunca Arap hayretler içinde kalmış, Anadolu’dan çıkıp Mısır’a ve Halep’e gitmiş Arap imamlarından vaizin katline altı defa fetva almış, her seferinde şehir halkı vaizin tarafında olunca yedinci defa verilen fetvada “Eğer o vaiz sözünde ısrar ederse ve verilen fetva ile amel olunmazsa kitaplar hükmünce ve fetvalar fehvasınca vilayet-i Rum’a akın etmek mukarrerdir” denilmiş, bunun üzerine Arap adı geçen vaizi Ulu Cami önünde kasabın koyun boğazladığı gibi boğazlamıştır. Rivayet ederler ki Hz. Muhammed-i Mustafa’nın mâdihi olan Süleyman Çelebi dahi ol gün cemaat içerisinde bulunup vaiz-i mezbura irticalen şu beyitler ile cevap vermiştir:

Ölmeyip İsa göğe bulduğu yol

Ümmetinden olmak için idi ol

Dahi hem Musa elindeki asâ

Oldu onun izzetine ejderha

Çok temmenna kıldılar Hak’dan bunlar

Kim Muhammed ümmetinden olalar

Gerçi kim bunlar dahi mürsel durur

Lâkin Ahmed ekmel ü efdal durur

Zira efdallığa ol elyak durur

Anı öyle bilmeyen ahmak durur

*Latîfî Çelebi’nin Tezkiretü’ş-Şuarâ ve Tabsıratu’n-Nuzamâ adlı eserinden serbest çeviri ile.