Koca bir millet 1923 sabahında konuşuyor, kaybolan son nesir izleri ne anlatır?

Mehmet Âkif’in “Koca Bir Millet Çalışmış” adlı yazısı, 1923 yılının Mart ayında Millî Ordu dergisinin ilk sayısında yayımlanmıştır. Mehmet Âkif, bu yazısında da Türk askerine ve milletine ümit aşılamayı gaye edinmiştir. Bu bakımdan yazı, Mehmet Âkif’in Millî Mücadele’ye verdiği kuvvetli desteği ortaya koyan bir metindir.
Mehmet Âkif Ersoy, edebiyat tarihimizde en çok okunan, sevilen, tartışılan ve üzerine araştırma yapılan şahsiyetlerden biridir. Safahat şairinin geniş halk kesimleri tarafından sevilip okunmasında şüphe yok ki örnek ahlakıyla şiirlerindeki samimiyet ve gerçekçi hava etkili olmuştur. Denilebilir ki İstiklâl Marşı şairimiz edebiyatımızda yaşadığı gibi yazan, yazdığı gibi yaşayan ender şahsiyetlerdendir.

Edebiyata sosyal bir fonksiyon yükleyen Mehmet Âkif, Türk toplum hayatını şiirlerinde bir bütün hâlinde yansıtmış, yaşayan Türkçeden yana tavır koymuş ve aruz veznini İstanbul Türkçesiyle birleştirmeyi başarmıştır. Mehmet Âkif, realist bir şair olarak ön plana çıkar. O; şiirlerindeki samimiyeti “Bir yığın söz ki samimiyeti ancak hüneri” mısraıyla, şiirlerinin gerçekle bağlantısını ise “Sözüm odun olsun gerçek olsun tek” mısraıyla özetlemiştir.
Halkalı Baytar Mektebindeki öğrencilik yıllarında şiirler yazmaya başlayan Mehmet Âkif, 1893 yılından itibaren Mektep, Hazine-i Fünun, Resimli Gazete gibi dergilerde neşrettiği metinlerle edebiyat âlemine adım atmıştır. II. Meşrutiyet’in ilanının ardından yayımlamaya başladığı Sırat-ı Müstakim ve onun devamı mahiyetindeki Sebilürreşad mecmualarıyla Türk basın tarihinde önemli bir boşluğu dolduran Mehmet Âkif, 1911’de Safahat adlı şiir kitabını yayımlar. Sırat-ı Müstakim ve Şebilürreşad mecmualarında makale, çeviri tarzında eserlerini neşreden Âkif, ilerleyen yıllarda Süleymaniye Kürsüsünde (1912), Hakkın Sesleri (1913), Fatih Kürsüsünde (1914), Hatıralar (1917), Âsım (1924) ve Gölgeler (1934) adlı şiir kitaplarını neşreder. İlerleyen yıllarda Mehmet Âkif’in bütün şiirleri Safahat adı altında çeşitli yayınevleri tarafından defalarca neşredilmiştir.
Şiirlerinde çeşitli toplum kesimlerinden insan manzaralarını canlı tablolar hâlinde çizen Mehmet Âkif, şiirin dışında tercüme, makale, meal, tefsir, vaaz (hutbe) ve mektup türlerinde metinlere imza atmıştır. Mehmet Âkif’in külliyatının başta Ömer Rıza Doğrul, M. Ertuğrul Düzdağ, Orhan Okay, Fazıl Gökçek, İsmail Hakkı Şengüler, M. Rüyan Soydan, Necmettin Turinay ve Selçuk Karakılıç gibi isimlerin gayretleriyle farklı yayınevleri tarafından basıldığı görülür.
Zaman içinde İsmail Hakkı Şengüler, Âkif’in külliyatını açıklamalı ve lügatçeli bir şekilde 10 cilt hâlinde basar. 2021 yılı şairin külliyatının neşredilmesinde önemli bir miladı işaret eder ki İstiklâl Marşı’nın kabulünün 100. yılına denk gelen bu yılda Mehmet Âkif’in külliyatı Necmettin Turinay ve Selçuk Karakılıç tarafından TBMM Yayınları arasında özel bir baskıyla ciltler hâlinde neşredilmiştir.

Son olarak Ekmeleddin İhsanoğlu ve Fatma M. Şen’in yayına hazırladığı Âkif’ten Emanetler adlı kitap üzerinde durmak gerekir. Âkif’ten Emanetler’de Mehmet Âkif’in 1936’da Mısır’dan ayrılırken yakın dostu Müderris İhsan Efendi’ye emanet ettiği başta Kur’an Meali olmak üzere bazı evraklar, şiir müsveddeleri ve mektupları gün yüzüne çıkarılmıştır. Eser, Âkif’in Mısır’daki hayatının bilinmeyen yönlerine ışık tutması bakımından önemli bir başucu kaynağı olarak dikkat çekmektedir.
Mehmet Âkif, güçlü bir şair olduğu kadar, kuvvetli bir hatip ve önemli bir nesir ustasıdır. O, yazma mesaisini büyük oranda şiire hasretmekle birlikte nesir türünde eserlere de imza atmıştır. Akif’in Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşad mecmualarında yayımlanan makaleleri Abdülkerim Abdülkadiroğlu ve Nuran Abdülkadiroğlu tarafından 1987 yılında Kültür Bakanlığı tarafından neşredilmiştir. Mehmet Âkif’in nesir türünde kaleme aldığı metinler ise bir bütün hâlinde 2010 yılında A. Vahap Akbaş tarafından Mehmet Âkif Düzyazılar (Makaleler-Tefsirler-Vaazlar) adıyla yayımlanmıştır.
Zaman içinde Mehmet Âkif üzerine pek çok sempozyum düzenlenmiş, hazırlanan biyografi türündeki eserlerle şairin kişiliği ve eserleri değerlendirilmiştir. İstiklal Şairimizin kitaplarına girmemiş bazı metinlerinin de zaman zaman çeşitli dergilerde neşredilerek külliyata dahil edildiği görülmektedir. Bu minvalde Mehmet Âkif Ersoy’un kitaplarına girmemiş ve daha önce derlenmemiş bir yazısı aşağıda dikkatlere sunulmaktadır.

Mehmet Âkif’in “Koca Bir Millet Çalışmış” adlı yazısı, Millî Ordu dergisinin ilk sayısında yayımlanmıştır. Millî Ordu, Türkiyat-ı Askeriyeden bahseden aylık bir mecmuadır ve 1923 yılında toplam iki sayı neşredilmiştir. Mülazımıevvel Nuri’nin sahibi olarak gösterilen dergi, Talimgâh Heyeti tarafından Ankara’da yayımlanır. Derginin ilk sayısında Mehmet Âkif’in yanı sıra Ahmet Ağaoğlu, Celâl Nuri (İleri), İsmail Habib (Sevük), Besim Atalay, Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Sadri Ethem (Ertem), Faruk Nafiz (Çamlıbel), Muhiddin Baha, Mehmet Kemal, Nüzhet Hâşim şiir ve yazılarıyla yer almıştır. Millî Ordu dergisi dikkatle incelendiğinde dergide yayımlanan metinlerin Millî Mücadele döneminde Türk askerlerine moral vermek ve savaş hususunda onları motive etmek gayesiyle kaleme alınmıştır.
Millî Ordu dergisinin ilk sayısı 1923 yılının Mart ayında yayımlanmıştır ki Mehmet Âkif, bu tarihten yaklaşık altı ay sonra Ankara’dan ayrılarak Abbas Halim Paşa’nın daveti üzerine Mısır’a gitmiş ve orada yaşamaya başlamıştır. Bu sebeple Âkif’in yazısı, Ankara’da bulunduğu dönemde kaleme aldığı son yazıdır. Yazıda yer alan “Elli yaşındayım, milletimin yarım asırdan beridir uğradığı bütün felaketleri çektim, bütün o kara günlerin içinde yuvarlandım, durdum. İslâm’ın istikbali hakkındaki ümitlerim zaman zaman, belki sarsılmıştır; lakin hiçbir dehşet, hiçbir kıyamet karşısında yerlere serilmemiştir. Ruhumun harîm imanına yeis giremedi, ayağını basamadı. Zira biliyordum ki tevfik-i ilahiyeden meyus olmak haramdı, hayır haram değil, küfürdü.” ifadeleri o dönemde Mehmet Âkif’in içinde bulunduğu hâletiruhiyeyi yansıtmaktadır.

“Koca Bir Millet Çalışmış”, Mehmet Âkif’in Garp Cephesi’ne yaptığı ziyarete ait izlenimleri dile getirdiği bir metindir. Bilindiği üzere Sakarya Zaferi’nin ardından TBMM’nin 24 Temmuz 1922 tarihli oturumunda Erzurum Mebusu Salih Efendi’nin teklifi ile ordunun manevi gücünü artırmak ve orduya Meclis’in selamlarını iletmek amacıyla cepheye milletvekillerinden oluşan bir heyetin gönderilmesi kararlaştırılmıştır.1 Bu heyet, Ankara Mebusu Ali Fuat Paşa’nın başkanlığında Karesi Mebusu Abdulgafur Hoca, Kayseri Mebusu Atıf Bey ve Burdur Mebusu Mehmet Âkif’ten oluşmuştur. Ali Fuat Cebesoy, bu gezi ile ilgili şu hatıraları aktarır:
“Cephedeki vazifemiz, dört beş günde nihayet bulmuştu. Kumandan, zabit ve asker arkadaşlarımız arasında geçen bu kısa zamanın sürurunu asla unutamam, kıtalarımızın hareketinde gördüğümüz manzara, canlılık ve muhabere kabiliyeti kahraman arkadaşlarımızın mehabetli bakışları, bizlere zafer günlerinin pek uzak olmadığı hissini vermişti. (…) Hatırladıkça hâlâ titrerim. Merasim nizamında dizilmiş bir fırkamızın kıtalarını teftiş ediyorduk. Hepsi aslanlar gibiydiler. Rahmetli ve aziz arkadaşım Mehmet Âkif kendinden geçmişti. Dudaklarından kendi yazdığı İstiklâl Marşı’nın mısraları dökülüyordu:
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım,
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım,
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.
Beni solumdan takip eden Âkif’e döndüm. Gözlerinde yaşlar tanelenmişti. Bu mehabetli manzara karşısında kendisini tutamıyordu.
-Âkif Bey, siz ağlıyorsunuz, dedim.
-Ne yapayım, heyecanımı zaptedemiyorum, cevabını verdi ve sonra ilave etti:
-Fakat sizin de gözleriniz yaşlı paşam…
Arkadaşım doğru söylüyordu. Ben de çok heyecanlı idim. Gözlerimde tanelenenler sevinç yaşları idi.”2

İşte Mehmet Âkif’in “Koca Bir Millet Çalışmış” adlı yazısı, bu geziye dair müşahedeleri anlatır. Yazının içeriğinden bu gezide, Ali Fuat Paşa önderliğindeki heyetin Sivrihisar’dan başlayarak Akşehir’e kadar bütün taburları ziyaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu ziyaret esnasında Mehmet Âkif, askerlerle görüşmüş, konuşmuş ve ordudaki iman dolu ruhları ve terakkileri bizzat yerinde gözlemlemiştir. Mehmet Âkif, nihayette itminanla dolu bir kalple, kendi tabiri ile “tecdid-i iman eder gibi tecdid-i ümit ederek” sevinç gözyaşları içinde Ankara’ya dönmüştür.
Millî Ordu mecmuasında yayımlanan “Koca Bir Millet Çalışmış”, Âkif’in veciz ve gerçekçi üslubunu yansıtır. Şiirlerinde sıklıkla “ümitvar” bir tutum geliştiren Mehmet Âkif, bu yazısında da Türk askerine ve milletine ümit aşılamayı gaye edinmiştir. Bu bakımdan “Koca Bir Millet Çalışmış”, Mehmet Âkif’in Millî Mücadele’ye verdiği kuvvetli desteği ortaya koyan bir metin olarak anılmalıdır.
- Koca Bir Millet Çalışmış
- Ortada sulh imkânı olmadığı gibi henüz taarruz emareleri belirmiş değildi. Kurban Bayramına iki gün vardı. Büyük Millet Meclisi bir karar verdi: Garb Ordusu’na selâmlarını, tebriklerini tebliğ vazifesiyle âzasından dört kişiyi yola çıkardı.
- Ben de bu heyetin arasında idim. Sivrihisar’dan başladık, Akşehir’e kadar bütün fırkaları, kolorduları, orduları dolaştık. Kumandanlarla, erkân-ı harbiye heyetleriyle, ümerâ ile, zabitler ile, küçük zabitlerle, efrad ile görüştük, konuştuk, hasbihaller ettik. Nişan talimlerinde, top tecrübelerinde hazır bulunduk, müteaddid fırkaların resmî geçitlerini gördük. Bu menâzır diyebilirim ki orduların seviyesine yakışmıştı.
- Elli yaşındayım, milletimin yarım asırdan beridir uğradığı bütün felaketleri çektim, bütün o kara günlerin içinde yuvarlandım, durdum. İslâm’ın istikbali hakkındaki ümitlerim zaman zaman, belki sarsılmıştır; lakin hiçbir dehşet, hiçbir kıyamet karşısında yerlere serilmemiştir. Ruhumun harîm imanına yeis giremedi, ayağını basamadı. Zira biliyordum ki tevfik-i ilahiyeden meyus olmak haramdı, hayır haram değil, küfürdü.
- Oh, cepheyi ziyaret sinemdeki gaybî itminanı, şuhudlar yakînler mertebesine çıkardı. Tecdid-i iman eder gibi tecdid-i ümid ettim. Ordunun, hususiyle son bir sene içindeki terakkiyatı muhayyirü’l-ukul! Kahraman mücahitlerin benzinden kan damlıyor. Güneşin altında akşamlara kadar süren talimlerin, idmanların tesiriyle göğdelerde yağdan eser kalmamış, vücutlar adaleli birer heykel kesilmiş, bedenler metîn, ruhlar metîn.
- Evet, tüfekler, toplar nasıl parıl parıl yanıyorsa, nasiyeler de öyle yanıyordu. Ben o yüksek, o pak alınlarda maalzaferi baştan başa okudum.
- Görülüyordu ki kumandanı çalışmış, karargâhı çalışmış, erkân-ı harbi çalışmış, zabiti çalışmış, neferi çalışmış, bütün bir ordu geceli gündüzlü çalışmış ve beş on gün sonra bütün dünyayı dehşet tarrakaları içinde bırakacak. Bu alemdaran-ı İslâm’ın arkasında sessiz sedasız koca bir millet çalışmış.
- Millî Ordu, S. 1, Mart 1339 (Mart 1923), s. 12.
(1) TBMM Zabıt Ceridesi, I. Devre, C. 21, s.437.
(2) Ali Fuat Cebesoy, Siyasi Hatıralar, (haz. Osman Selim Kocahanoğlu), C.1, Temel Yay., İst., 2002, s. 46-47.
Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.